tag:blogger.com,1999:blog-79388189819089534332024-02-19T06:13:38.973-08:00politicsmatterYunus Sozenhttp://www.blogger.com/profile/14161769543608835820noreply@blogger.comBlogger23125tag:blogger.com,1999:blog-7938818981908953433.post-89172953801482296342015-03-19T07:09:00.000-07:002015-03-22T09:09:04.590-07:00Otoriterliği yeniden üretmek ve başkanlık sistemine geçiş siyaseti<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi-lLIKwYYuOg0ptUZXSM9GDW3eaQgKfCF57LCEFvVTqOuA_iBCxskiUrGJ1cZHmgAobMEB631ggCfM-iikMW5khlFTN8eiMib59ieEI1BM-BDcEaqCRftVYQLiY7iAzJm2SssDwH_fCE0/s1600/aksaray+1984+english.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi-lLIKwYYuOg0ptUZXSM9GDW3eaQgKfCF57LCEFvVTqOuA_iBCxskiUrGJ1cZHmgAobMEB631ggCfM-iikMW5khlFTN8eiMib59ieEI1BM-BDcEaqCRftVYQLiY7iAzJm2SssDwH_fCE0/s1600/aksaray+1984+english.jpg" height="265" width="400" /></a></div>
<span lang="EN-US" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><b><i>Mart 2015</i></b><br /><br />Bu yazıda
kısaca Evrensel gazetesinde çıkan röportajdaki iddialarımı biraz açmaya
çalışıyorum (okunabildiğini düşündüğüm fotoğrafı aşağıda, biraz sorunlu bir versiyonunun linki de <a href="http://www.evrensel.net/haber/101929/erdogan-baskanlik-arzusunu-gerceklestiremeyecek" target="_blank">burada, </a>bu yazıyla
ilişkili kısmı </span><span style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">İslamofobi kısmına kadarki bölüm</span><span lang="EN-US" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">). Bu yazıdan sonra seçimde partilerin tercihlerini anlamlandırmaya çalıştığım
yazılar yazacağım, partilerin seçimlerdeki tercihlerinin siyasal kurumsal bağlam anlaşılmadan değerlendirilmesi yanlış olur diye düşündüğüm </span><span lang="EN-US" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">için ilk bu
yazıyla başlıyorum.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><br /></span>
<span style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">Röportajı
okumadan da bu yazı okunabilir, ama röportajla beraber daha iyi olur sanki. Ayrıca röportajda açık değil bir sürü konu diyorsanız, o röportajdaki
düşünceler 2007'den beri cumhurbaşkanının halkoyuyla seçilmesi ve başkanlık
sistemine geçiş tartışmalarıyla ilgili yazdığım yazılarda bulunabilir (</span><a href="http://yunussozen.blogspot.com.tr/2013/11/istikrarszlk-uzerine-bir-guzelleme-ya.html" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;" target="_blank">şurada</a><span style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">, </span><a href="http://yunussozen.blogspot.com.tr/2013/02/rekabetci-otoriter-rejimde-baskanlk.html" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;" target="_blank">şurada</a><span style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">, </span><a href="http://yunussozen.blogspot.com.tr/2011/05/turkiyede-baskanlk-sistemi-ve-demokrasi.html" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;" target="_blank">şurada</a><span style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"> ve </span><a href="http://yunussozen.blogspot.com.tr/2010/04/parlamenter-sistemde-cumhurbaskanini.html" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;" target="_blank">şurada</a><span style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">). Tartışmaya geçmeden önce röportajın manşetinin benim
sözlerim olmadığını ama şöyle bir iddiada bulunmaya çalıştığımı da söyleyeyim:
Erdoğan'ın başkanlık sistemine anayasal olarak geçişi sağlaması çok da kolay
değil. Elbette bu anayasa değişikliğini yapamazsa Erdoğan'ın gücü yok olacak
demek değil, enformel (anayasal olmayan) yollarla devam edebilir en
güçlü olmaya. Ama yine de başkanlık sistemine geçmeye çalışırken de, bunu
başaramayacağı bir durum ortaya çıkarsa da (bugünkü yapı devam ederse de) yöneticiler arasında çatlak yaratmaya
müsait bir durum oluşacaktır. Başka bir ifadeyle, kişisel iktidarını kurumsallaştırmaya (anayasallaştırmaya) çalışma
süreci de, kurumsallaştıramaması da işini zorlaştıracaktır.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<b><span lang="EN-US" style="font-family: Times, Times New Roman, serif;">1. Türkiye'nin bugünkü rejim koşullarında
hükümet sistemi tartışmasının bir anlamı var mı?<o:p></o:p></span></b></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span lang="EN-US" style="font-family: Times, Times New Roman, serif;">Bu önemli
bir soru çünkü hükümet sistemi (başkanlık sistemi-parlamenter sistem)
tartışmasının anlamlı olabilmesi için, bir üst kategori olan siyasal rejimin
(demokrasi, otoriterlik gibi) tamamen otoriter olmaması, anayasal siyasal
düzenlemelerin bir anlamı olması gerekiyor. Çünkü otoriter rejimler başkanlık
sistemi mi olmuş parlamenter sistem mi olmuş bir önemi yok. Otoriter rejimlerde
gerçekten de asıl önemli olan siyaseti ve yöneticileri belirleme gücünün nerede
toplandığı, yoksa o ülkenin anayasasında başkanlık sistemi mi öngörülmüş
parlamenter sistem mi çok da önemli değil. Örneğin <a href="http://www.google.com.tr/books?hl=en&lr=&id=KFIQ6XxFTxsC&oi=fnd&pg=PR9&dq=paradigms+and+sandcastles&ots=dUHV8d-ZAV&sig=L8kUr4hmn5HGYqUXctU3VQh6r8c&redir_esc=y#v=onepage&q=paradigms%20and%20sandcastles&f=false" target="_blank">Barbara Geddes</a> siyaseti ve
yöneticileri belirleme gücünün nerede toplandığına göre otoriter rejimleri tek
parti, kişisel, askeri otoriter rejimler olarak ayırıyor. Türkiye tarihinden
somutlaştırmak gerekirse, 1923-50 arası tek parti dönemi Türkiye'sinin 1924
anayasasında belirtilen hükümet sistemi pek de önemli değildi (CHP, Atatürk,
İnönü önemliydi, bu kişilerin ve partinin anayasada tarif edilen yetkileri
değildi esas olan), ama 1950'de çok partili seçimli sisteme geçtikten sonra
1924 anayasasının çoğunlukçu parlamenter sistemimsi yapısı siyasal sonuçları
etkiler hale geldi.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span lang="EN-US" style="font-family: Times, Times New Roman, serif;">2007'den
beri hızla rejimi otoriterleşen ve keyfileşen Türkiye'de de (otoriterleşmeyle ve
keyfileşmeyle ilgili 2007'den beri yazdığım yazılar da, <a href="http://yunussozen.blogspot.com.tr/2014/03/otoriterlikten-tiranlga-turkiye-bu.html" target="_blank">şurada</a>, <a href="http://yunussozen.blogspot.com.tr/2013/01/akp-liberal-demokrasi-ve-totaliterlik.html" target="_blank">şurada</a>, <a href="http://yunussozen.blogspot.com.tr/2013/01/akp-ve-bir-otoritesme-ideolojisi-olarak.html" target="_blank">şurada</a>, <a href="http://yunussozen.blogspot.com.tr/2010/10/referandum-ve-neo-muhafazakar-otoriter_12.html" target="_blank">şurada</a> ve <a href="http://yunussozen.blogspot.com.tr/2010/04/turkey-between-tutelary-democracy-and.html" target="_blank">şurada</a>), başkanlık sistemi mi olmuş ülke parlamenter sistem mi gittikçe
anlamsızlaşıyor. Çünkü başkanlık sistemi tartışması anayasa güçlüleri (şu
anda en önemlileri Erdoğan olan) bağladığı oranda anlamlı bir tartışma. Hukuk
askıya alınabiliyorsa, anayasada öngörülen çarpık da olsa parlamenter sistem
çeşitli yollarla uygulamada darmadağın edilebiliyorsa (cumhurbaşkanı partili
gibi davranıyor, bakanlar kurulunu istisnai değil düzenli topluyor, bir
partinin milletvekili listelerini belirliyorsa örneğin) elbette başkanlık
sistemi mi olmuş Türkiye, parlamenter mi anlamsızlaşır, çünkü kişisel otoriter
bir rejimde hükümet sistemine bakılmaz. Ancak iki sebepten bu tartışma hala
anlamlı bence: 1) Türkiye tam bir otoriter rejim değil, seçim yarışmasının
olduğu bir otoriter rejim; 2) ki asıl bu önemli, başkanlık sistemi halihazırda
yok, yani Erdoğan anayasayı değiştirerek başkanlık sistemine geçirmek istiyor
Türkiye’yi. Yani başkanlık sistemini değil, başkanlık sistemine geçiş
siyasetini tartışıyoruz (Neden başkanlık istediği konusu görünenden biraz daha
karışık, yanıt için röportaja bakılabilir yetmiyorsa da diğer yazılara
bakılabilir). Kısaca Erdoğan, kendi gücünü arttıracak anayasa
değişikliğini (Türk tipi başkanlık sistemi), resmen partinin başkanı
değilken yaptırtmak zorunda kalacağı için, AKP'nin yöneticilerinden (başbakan
ve bakanlar kurulundan) anayasal yektilerini azaltmalarını/devretmelerini istemek durumunda kalacak.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span lang="EN-US" style="font-family: Times, Times New Roman, serif;">Somutlaştırayım,
AKP 330 üzeri bir milletvekili alıp, anayasa değişikliğini referanduma götürme
sayısına ulaşırsa, Erdoğan, partinin başkanı yani başbakan ve partinin etkili
kişiliklerine kendi anayasal gücünüzü azaltıp bana devredin demiş olacak (yani
beni anayasal olarak güçlendirin kendinizi güçsüzleştirin demiş olacak). Türk
tipi başkanlık diye adlandırdıkları dünyanın en güçlü başkanını yaratmaya
çalışan, yani diğer siyasal aktörlerin çok güçsüz olacağı sistem için
isteyecek bunu üstelik.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span lang="EN-US" style="font-family: Times, Times New Roman, serif;">Kısaca, rejimin giderek kişiselleşmekte olduğu doğru yani anayasa, kurallar, usuller ve
teamüllerin zayıflamaya başladığı keyfileşen bir yönetim var Türkiye'de (<a href="http://yunussozen.blogspot.com.tr/2014/03/otoriterlikten-tiranlga-turkiye-bu.html" target="_blank">Otoriterlikten Tiranlığa Türkiye </a>yazısında bu süreci tartışıyorum) ama bir takım siyasal
aktörlerden kendi çıkarlarına aykırı anayasa değişikliği yapmalarını beklemek de
az buz beklenti değil. Özellikle siyasete atılan bir insanın, daha çok gücü
daha az güce tercih edeceğini beklemek gerekir herhalde, bu kişinin de, üstelik
gizli oyla belirlenecek bir durumda, kendi anayasal gücünü yok etmesini
sağlamak için müthiş bir tahakküm kurmuş olması gerekir liderin o kişinin
iradesinin üzerinde. Öyleyse, </span><span style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">Erdoğan’ın başkanlık sistemine geçişi sağlayamadan cumhurbaşkanı seçilmesi nedeniyle (partisinin milletvekili sayısı 2011’de 330’un çok az altında kaldığı için), </span><span style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">fire vermeye, AKP içinde çatlak yaratmaya müsait
bir durum oluşmuş oldu.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span lang="EN-US" style="font-family: Times, Times New Roman, serif;">O halde,
AKP 330’un bir miktar üstünde milletvekili alırsa bile geçirmekte zorlanabilir
anayasa değişikliğini, ama daha önemlisi gücün içinde çatlak her zaman iyidir,
hele güç sağcı ve muhafazakarlaştırmacıyken, siz değilseniz. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span lang="EN-US" style="font-family: Times, Times New Roman, serif;">[Hatta
muhafazakarsanız ve bugün aynı fikirdeyseniz bile güçlülerin
çatışması iyidir sizin için. Aynısını 2010 referandumundan önce Evetçiler için
de yazmaya çalışmıştım, çok sevdiğiniz bir siyasal aktöre bile güç yüklemesi
yapacak düzenlemeyi onaylamadan iki kere düşünmek gerekir: çünkü bir siyasal aktörü tümgüçlü hale
getirirseniz, ilerideki kendinizin iradesine de ipotek koymuş olursunuz (fikrinizi değiştirirseniz ya da ilişkiniz değişirse gazabını çekebilirsiniz artık tümgüçlü hale gelmiş iktidarın),
Gülencilerin ve şimdi muhalif olan liberal olarak adlandırılanların yapmış
olduğu gibi. Önce tedbir sonra tevekkül modern demokrasinin temeli kısaca.]<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<b><span lang="EN-US" style="font-family: Times, Times New Roman, serif;">2. Eğer güçlüler ayrışmaya başlarsa rejim
açısından ne değişir?<o:p></o:p></span></b></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><span lang="EN-US">Rejim
sorunu, yani demokrasi/otoriterlik sorunu, bir hükümetin gelip gitmesiyle
değişmez normalde. Ama T</span><span style="font-size: 12.0pt; mso-ansi-language: TR;">ürkiye'de </span><span lang="EN-US">otoriterliğin temel
kaynağı AKP'nin tümgüçlülüğü olduğu için, yani siyasal gücün bir aktörün (Parti/lider)
elinde toplaşması yoluyla otoriterleştiği için Türkiye, o partinin gücünün
azalması elbette otoriterliği de gevşetecektir. Yürütme (burada cumhurbaşkanlığı
artı bakanlar kurulu), rejimi ve hatta devleti bile neredeyse tamamen tek
başına kontrol edebildiği için, yürütmenin önündeki her sıkıntı, ya da kendi
içindeki çatlaklar, otoriter rejimin içinde de çatlak demektir.<o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span lang="EN-US" style="font-family: Times, Times New Roman, serif;">Normalde
AKP’nin yine tek başına hükümet kurabildiği bir durumda, rejimin otoriter bir
şekilde devam etmesini beklemek gerekir, ancak başkanlık sistemine geçiş için
yöneticilerden onların kendi çıkarlarına aykırı davranışta bulunmasını talep
etmek, otoriter sistemin pürüzsüz devam etmesinin önünde engel olabilir. Kısaca
normalde 276 milletvekili yetecekken tek parti hükümeti için ve dolayısıyla
otoriterliğin sorunsuz devamı için, şimdi anayasal kurumsal yapıyı değiştirmek
için en az 330, ama çıkacak sıkıntılarla, firelerle beraber, belki daha da
fazla milletvekiline ihtiyaç duyacak AKP/Erdoğan. Bu rakamı bulamayıp, anayasal
biçimi/şekli, kişisel/keyfi yönetim içeriğine uyduramazsa, yani bugünkü hükümet
sistemiyle devam ederse Türkiye (parlamenter sistemin içine güçlendirilmiş ve
halkoyuyla gelen cumhurbaşkanının yerleştirildiği düzen), Erdoğan için en azından
sorun yaratacaktır. Gayriresmi (<i>informal</i>),
anayasanın çevresinden dolaşan yollardan işlerini halletmek zorunda kalması
daha zor sürdürülebilir bir durum sonuçta.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span lang="EN-US" style="font-family: Times, Times New Roman, serif;">Özetle
iki ayrı durumdan bahsettim ve ikisinde de AKP/Erdoğan’ın dolayısıyla da
otoriter rejimin sıkıntı yaşayabileceğini iddia ettim: 1) 330’un çok üstünde
bir milletvekili elde edemeyip, başkanlık sistemini anayasallaştırmakta
zorlanacağı durum; 2) 276 aldığı halde 330’a ulaşamayıp, bugünkü
parlamenterimsi yapıyı, güçlü cumhurbaşkanıyla yürütürken zorlanacağı durum.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span lang="EN-US" style="font-family: Times, Times New Roman, serif;">Tabii
bütün bu tartışmalardaki en önemli soru yani bu durumun politikalara etkisi ne
olur sorusunu yanıtlamadım halen.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<b><span lang="EN-US" style="font-family: Times, Times New Roman, serif;">3. Eğer çatlak çıkarsa politikalar
bakımından ne değişir?<o:p></o:p></span></b></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span lang="EN-US" style="font-family: Times, Times New Roman, serif;">Politika
derken (policy) eğitim, sağlık, kültür, ekonomi politikaları gibi yöneticilerin
aldığı ve toplumsal hayata etki eden kararlardan bahsediyorum. Siyasetin bir
özü varsa herhalde o da budur. AKP’nin başkanlık sistemine geçme isteği ve bu
süreçte rejimin de sıkıntı yaşaması örneğin laik eğitimin yokolmasını, grev
yasaklarını, güvenlik politikalarını, şehirlerin ve ortak alanların talanını
yani genel olarak muhafazakar sosyal politikaları ve eşitlik-karşıtı (sağ)
ekonomi politikalarını hafifletir mi? Ülkeyi muhalifler açısından (en azından ya seküler olan ve/veya
sağcı olmayanlar açısından) daha zor yaşanılır kılan bir yer yapan herhalde
esasen bunlardır.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span lang="EN-US" style="font-family: Times, Times New Roman, serif;">Benim yukarıdaki soruya yanıtım, tek parti iktidarı olduğu sürece en azından kısa dönemde hayır. Çünkü hem
cumhurbaşkanı, hem başbakan ve bakanlar kurulu muhafazakar ve sağcı olduğu sürece, politikalarda kısa dönemde değişiklik beklemek yanlış olur. Yani kimin
ne kadar güçlü olması gerektiği konusunda anlaşamasalar bile, örneğin İslam dininin
eğitimde matematik, Türkçe'den çok daha önemli bir yeri olması gerektiği
konusunda pekala anlaşabilirler. Hatta, kendi aralarındaki güç yarışması
içinde, parti içindeki tabanlarını sıklaştırmak için daha agresif soysal
politikalar da uygulayabilirler (Saadet partisinin eğitim konusunda AKP’den bir
adım daha ileri muhafazakar politikalar önermesi, ya da Gülencilerle AKP
arasındaki çatışmada, karşılarındakinin aslında İslamcı olmadığını kanıtlamak için
birbirlerinden daha radikal önerilerle gelmeleri gibi bir süreç).<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span lang="EN-US" style="font-family: Times, Times New Roman, serif;">Ama güç
çatışması, ne olursa olsun uzun dönemde dışardan (iktidar koalisyonu dışından)
desteğe ihtiyaç duyabilecekleri (ve mecburen yumaşayacakları) bir ortam da oluracaktır ve krizlere (ekonomik
kriz gibi) daha duyarlı hale getirecektir iktidarı, dolayısıyla da muhafazakar ve
sağ otoriter rejimi.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjqQRjoe8odxqOkt7CAaYc9ilt3P4JaC3WgMVNcY5pTF6dKW0reaci2raAR96EX1XW9K7senVS0B9PA2I_Fkpby4lj20CVRG5o-pvjQfz51VI8fUo5g3iOfvRR7yutVmedBlVA2UivFOeU/s1600/evrensel+copy.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjqQRjoe8odxqOkt7CAaYc9ilt3P4JaC3WgMVNcY5pTF6dKW0reaci2raAR96EX1XW9K7senVS0B9PA2I_Fkpby4lj20CVRG5o-pvjQfz51VI8fUo5g3iOfvRR7yutVmedBlVA2UivFOeU/s1600/evrensel+copy.jpg" /></a></div>
<span lang="EN-US" style="font-size: 12.0pt;"><br /><br /><br /><o:p></o:p></span></div>
Yunus Sozenhttp://www.blogger.com/profile/14161769543608835820noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7938818981908953433.post-70742715480784302112014-05-22T10:44:00.000-07:002014-05-22T11:51:37.254-07:00Local elections: Authoritarianism and political crisis <div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgOzYN85zWLp6PkSj_CY7fw8KfmjjKM_ifYuyQzrpF9zb6sTd4eNJjcafMgJO2DukdsE6sDdizDQCEefaNtzXDUQ1_gK-oG8SLnMFdipKVR6jv-2XpjHoItQRIxYJDueRgU1MqBXBQpSqw/s1600/yasama+yurutme+yarg%C4%B1+bos.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgOzYN85zWLp6PkSj_CY7fw8KfmjjKM_ifYuyQzrpF9zb6sTd4eNJjcafMgJO2DukdsE6sDdizDQCEefaNtzXDUQ1_gK-oG8SLnMFdipKVR6jv-2XpjHoItQRIxYJDueRgU1MqBXBQpSqw/s1600/yasama+yurutme+yarg%C4%B1+bos.jpg" height="236" width="640" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<b style="background-color: white; color: #333333; font-family: 'Helvetica Neue Light', HelveticaNeue-Light, 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px; line-height: 19.600000381469727px;"><span style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><i>Perspectives, April 2014, No:8, </i><i>syf. 4-9</i></span></b></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span lang="EN-US" style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span>
<span lang="EN-US" style="font-family: Times, Times New Roman, serif;">In this article, I discuss the results of the March
2014 local elections as well as the political significance of its results. To
make sense of its political significance, first I quickly describe the political
context (political regime dynamics) that the elections took place. However,
since voting behavior is largely based on ideological and economic factors, the
description of the political context is not used to explain the particular
distribution of votes in the elections but it is only used to make sense of its
political significance. After this discussion, I go through the political
strategies that major political parties utilized to maximize their vote and
evaluate electoral results. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<b><span lang="EN-US" style="font-family: Times, Times New Roman, serif;">Electoral
Authoritarianism, political crisis and tyranny<o:p></o:p></span></b></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span lang="EN-US" style="font-family: Times, Times New Roman, serif;">Authoritarianism boils down to omnipotence. A regime
is authoritarian when there is lack of conflict between different political and
state elites, and a single political actor holds all the political power -even
if that actor is the most popular leader or party in the said country. Located
in the opposite end of the political spectrum, modern democracies, are regimes
of equilibrium where power is divided, politically powerful groups are subject
to checks and balances, and the political elites are in competition or conflict
with each other within a given framework. In brief, in this type of regime the
opposition can challenge the government by using the freedoms of expression,
press, assembly, and association, the power is not concentrated but separated,
and the different power centers check and balance each other. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span lang="EN-US" style="font-family: Times, Times New Roman, serif;">From the vantage point of these basic definitions, we
could characterize the Turkish political regime as follows. First of all, from
2007 until 2010, Turkey completed its transition to an electoral/ competitive
authoritarian system<a href="file:///C:/Users/USER/Dropbox/Yunus%20Sozen%20Secimler-ENG%20BLOG%20COPY.doc#_ftn1" name="_ftnref1" title=""><span class="FootnoteCharacters"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="FootnoteCharacters"><span lang="EN-US" style="line-height: 115%;">[1]</span></span><!--[endif]--></span></a>
under AKP (Justice and Development Party) rule. In this stage, the political
debates in Turkey centered on the axes of secularism vs. Islamic conservatism,
and civilian vs. military rule; however, Turkey became increasingly authoritarian
in political institutional terms in the sense that a certain political actor
rapidly concentrated all power in its hands. The institutional basis for this development
was all too evident. 1982 constitution designed the executive branch as the strongest
and not easily checked, and also in the same constitution, the other factor
that can check any government, the liberties of the opposition, are not
guaranteed either. In the same constitution, the only factor which can balance
the executive was an anti-democratic one: namely, the power of the military within
the civilian regime. Accordingly, after the AKP won two consecutive elections, and
came to control the posts of Prime Minister and President, and ousted the
military from the political scene, it was left with no democratic or
authoritarian adversary that can challenge its power – taking into account that
any potential challenge from the high judiciary was also eliminated after the
referendum of September 12, 2010 which established de facto control of the
executive branch over the judiciary. In brief, in this period, AKP not only
eradicated the military's oversight in the political system but also simultaneously
laid the groundwork for its own authoritarian rule.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span lang="EN-US" style="font-family: Times, Times New Roman, serif;">Another key factor for the concentration of power in
AKP is its ideology, according to which there is a national will that can be represented
by elected rulers (rulers reflect the national/popular will) and any attempt to
question their decisions is tantamount to going against the national will. AKP
deployed this ideology against not only the military but also against attempts
at constitutional oversight, dissident media outlets and various oppositional political
organizations. In short, as in any parliamentary system, AKP was already controlling
legislative and executive branches from the first time it won the parliamentary
elections on --that is 2002 on. However, from 2007 to 2010, the AKP not only increased
its clout inside the judiciary but also it severely restricted the scope of the
opposition, which it branded as the enemy of the national will. For instance,
the mainstream media has been either brought under government control or
muzzled during this period. It is precisely because of the authoritarianization
that took place between 2007-2010 that in 2013, when the biggest protests in
the history of Turkey erupted in its most central square, the mainstream media
could not even dare to cover the event.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span lang="EN-US" style="font-family: Times, Times New Roman, serif;">During the period between 2010-2013, which followed
the establishment of electoral authoritarianism, the government, now unchecked,
started to implement policies in line with its conservative and populist
ideology. The so-called '4+4+4' education law, limitations on alcohol
consumption, and neoliberal urban policies are cases in point [Interestingly
enough, only after the implementation of these concrete policies public and
international outcry of growing authoritarianism in Turkey started. In fact,
between 2007 and 2010 EU openly supported growing omnipotence of AKP as
democratization]. The Gezi uprising can be interpreted as the rebellion of the
masses which rejected these right-wing and conservative social policies, given
the lack of democratic oppositional avenues against the omnipotent government. More
significantly for our purposes, the AKP's response to the Gezi uprising carried
the political crisis to a whole new level [and transformed the political regime
type to a more arbitrary form of authoritarianism]. As such, the issue went
much farther than a problem of authoritarianism and its social policies and
turned into a crisis of good government (governing the country for sectional
instead of general interest as in <i>tyranny</i>).
In response to Gezi, in line with its populist ideology, the government tried
to consolidate its constituency by branding the dissident masses as the enemy
of the national will who refuse to recognize electoral results. To put it more
concretely, the government tried to portray the rebels as an elite which is
trying to roll back the gains that conservative sectors made in the last
decade. As such, the government chose to govern just for one sector (its
constituency), instead of governing a “country” which could be conceptualized
as a community of citizens. [Readers who know Turkish can check the piece below
titled ‘Otoriterlikten Tiranliga Turkiye’, for those who don’t I am currently
writing a longer article on tyranny in Turkey].<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span lang="EN-US" style="font-family: Times, Times New Roman, serif;">Although it seemed successful in this attempt to
consolidate its base, the government also saw its ideological hegemony
shattered in the process. Then within this context of AKP’s weakening
ideological hold on the country, on December 17, 2013, AKP took another serious
hit in the form of a corruption probe allegedly managed by the Gülen sect –government’s
covert coalition partner in the last 12 years- which is well-organized inside
the judiciary and the police. Although the probe obliged four AKP ministers to
resign, the party reacted to this threat in the same way, that is, by reframing
this probe as another attack by the enemies of the national will (this time the
enemy was the Gülen sect, which was entangled with the AKP for the last 12
years). In a very short space of time, thousands of police officers,
prosecutors and bureaucrats were dismissed and replaced, blocking the
corruption investigation and establishing the total control of the party over
the state. As a result, the AKP pointed to the ballot box as the only place to
resolve both the discontent (Gezi) against the regime (authoritarianism) and
its policies (conservatism and neoliberalism), and the accusations of arbitrary
rule, corruption and lawlessness (brought up by the December 17 probe and AKP’s
response to it). Consequently, local elections were no longer a platform for
electing local officials, they even transformed into something much more than a
vote of confidence for the government, becoming an arena where the AKP's
political regime and corruption/arbitrary rule was voted on.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><b><span lang="EN-US">Electoral
strategies of political parties</span></b><span lang="EN-US"><o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span lang="EN-US" style="font-family: Times, Times New Roman, serif;">AKP’s electoral strategy was to consolidate its
constituency by pointing to an 'other,' who allegedly threatening its values
and existence. The threat was embodied first by the dissidents who took to the
streets during Gezi, and then by the corruption probe of December 17. In line
with this strategy, Erdoğan equated his own political future with the future of
the conservative and religious sectors that he incorporated into the political
system. In this manner, he strived to avoid a possible disintegration of his
base due to corruption scandals or political instability.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span lang="EN-US" style="font-family: Times, Times New Roman, serif;">The secular and social democratic CHP (Republican
People's Party), on the other hand, deployed a two-thronged strategy to
maximize its votes, setting out from the assumption that the majority of the
Turkish electorate is composed of right-wing conservative individuals. On the
one hand, in certain metropolitan centers, CHP opted for conservative and/or
right-wing candidates; on the other, it staged only a mild opposition against
AKP rule -- which has governed numerous large cities for the last two decades
and established strong clientelistic relations in poor neighborhoods -- in
order to give voters the message that their recent economic and symbolic gains will
not be threatened under a CHP rule. However, within the logic of intensified political
competition, the CHP could not maintain the latter strategy, and found itself
portrayed as the political party which threatens the status quo established
under the AKP.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span lang="EN-US" style="font-family: Times, Times New Roman, serif;">As for the nationalist-conservative MHP, in addition
to its opposition to the peace process [with the Kurdish political elite] it
also criticized the government's corruption and lack of respect for the rule of
law. However in comparison with the CHP, the MHP was more successful in staying
out of the polarization created by Gezi and the December 17 process. It is
probable that the party opted for this political line deliberately, trying to
present itself as an alternative to right-wing voters estranged from the AKP
[the strategy of not antagonizing them by denigrating their previous choice].
The BDP-HDP (Peace and Democracy Party / Peoples' Democratic Party), the fourth
largest party in the country, had a hard time positioning itself in the run-up
to the elections. There could be various reasons why the BDP-HDP hesitated in
criticizing the AKP government during acute crises such as Gezi or December 17:
1) The ongoing peace talks with AKP; 2) The idea that its constituency suffers
more from symbolic or physical violence under Turkish nationalism, rather than
corruption or authoritarianism; 3) The wish to reach out to conservative
Kurdish voters, who have a favorable opinion of the AKP.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><b><span lang="EN-US">Election results</span></b><span lang="EN-US"><o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span lang="EN-US" style="font-family: Times, Times New Roman, serif;">Although subject to change, the preliminary results of
the elections are as follows: the AKP won 43.3% of the votes, the CHP 25.6 %,
the MHP 17.6 %, and the BDP-HDP 6.6 %.<a href="file:///C:/Users/USER/Dropbox/Yunus%20Sozen%20Secimler-ENG%20BLOG%20COPY.doc#_ftn2" name="_ftnref2" title=""><span class="FootnoteCharacters"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="FootnoteCharacters"><span lang="EN-US" style="line-height: 115%;">[2]</span></span><!--[endif]--></span></a>
[Official results later announced are slightly different: 42,9% AKP, 26,4%CHP,
17,8 MHP] When compared with the general elections of 2011, the BDP-HDP
increased their votes albeit by a small margin (less than 1%), the CHP's votes
remained unchanged, and the AKP lost over 2 million votes (6.5 percentage
points, 7% according to the later declared official results), whereas MHP
increased its votes by over 2 million (4.6 percentage points).<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span lang="EN-US" style="font-family: Times, Times New Roman, serif;">Although it is evident that local candidates play a
crucial role in local elections, we can still draw certain general conclusions
based on the party votes cast in municipal councils. For instance, an analysis
of the municipal council votes by provinces reveals that the AKP lost votes in
almost all provinces (with the exception of a few eastern cities like
Diyarbakır and Mardin), the effect of individual mayoral candidates
notwithstanding. The MHP, on the contrary, has increased its votes in almost
all provinces. The CHP increased its votes in a few provinces but lost votes in
many more. The most probable reason why it has preserved its overall percentage
is the rise in its votes due to certain individual candidates in metropolitan
centers such as Istanbul (an increase of 5.5 percentage points) and Izmir (of 2
percentage points). In terms of vote percentage changes, the MHP is the clear
winner of the elections, and despite the general impression, it seems to have
stolen votes from not only AKP but also CHP in many cases. Besides, although the
results of Ankara are far from final (as of April 3), the AKP has not suffered
serious losses despite the fall in its votes. The underlying reasons are the
change in the law on metropolitan municipalities [which included a kind of <i>gerrymandering</i>], the already existing huge
margin between the AKP and the CHP, and the number of incumbent mayors from AKP
(<i>incumbency effect</i>).<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span lang="EN-US" style="font-family: Times, Times New Roman, serif;">Maybe the most critical question concerning the
electoral results is how the AKP has managed to preserve its votes or why the
CHP has failed to increase its share, amidst the deep political crisis and
corruption allegations. To respond to this question, we must turn to the long
term factors which determine electoral behavior: In Turkey, conservative and/or
right-wing voters constitute a significant majority.<a href="file:///C:/Users/USER/Dropbox/Yunus%20Sozen%20Secimler-ENG%20BLOG%20COPY.doc#_ftn3" name="_ftnref3" title=""><span class="FootnoteCharacters"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="FootnoteCharacters"><span lang="EN-US" style="line-height: 115%;">[3]</span></span><!--[endif]--></span></a>
Looking at voting patterns, we see that the share of right-wing parties has
never fallen much below 60%, and has indeed climbed to 70% and higher after the
1995 elections. Furthermore, the key party of this category, namely the AKP, incorporated
a large part of the alternative right-wing political elite (e.g. Numan
Kurtulmuş, Süleyman Soylu) and there is no right wing-alternative appealing to
the same constituency except the nationalist and conservative MHP. In addition,
albeit through authoritarian means, the AKP has integrated vast religious and
conservative masses into politics, and has granted them recognition and
dignity; this has created an important ideological bond.<a href="file:///C:/Users/USER/Dropbox/Yunus%20Sozen%20Secimler-ENG%20BLOG%20COPY.doc#_ftn4" name="_ftnref4" title=""><span class="FootnoteCharacters"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="FootnoteCharacters"><span lang="EN-US" style="line-height: 115%;">[4]</span></span><!--[endif]--></span></a>
As for the economic factors which have an effect on short-term voting behavior,
the AKP does not seem to face significant headwinds. After the 2009 elections which
was held in the middle of the economic crisis (when the AKP's votes dropped to
38%), Turkey initially returned to rather high growth rates, and since 2012 has
posted lower but still positive growth figures.<a href="file:///C:/Users/USER/Dropbox/Yunus%20Sozen%20Secimler-ENG%20BLOG%20COPY.doc#_ftn5" name="_ftnref5" title=""><span class="FootnoteCharacters"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="FootnoteCharacters"><span lang="EN-US" style="line-height: 115%;">[5]</span></span><!--[endif]--></span></a>
As such, the AKP's loss of 6.5 percentage points due to the political crisis
and mismanagement must be considered to be rather significant, considering the
party's overall position.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span lang="EN-US" style="font-family: Times, Times New Roman, serif;">One key reason why this drop has failed to change a
perceived “AKP victory” is Turkey's party system: multi-party system with a
dominant party (AKP). In the Turkish party system there is huge margin between
the first and second parties (26% in 2007, 24% in 2011, 17% in 2014), so the
opposition has little hope of coming to power despite a considerable drop in
the votes of the former [therefore opposition voters that feel suffocated must
not be seeing a way out]. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span lang="EN-US" style="font-family: Times, Times New Roman, serif;">The fact that the CHP has failed to increase its votes
can be explained by the same factors. Furthermore, although the CHP's tactic of
presenting right-wing mayor candidates has given these candidates a fighting
chance in the mayoral vote, it has failed to bring up the party's overall votes
or even votes for municipal council members (except in Istanbul). For example, CHP
candidate Mansur Yavaş got 44% of the votes in Ankara, whereas party vote of
the CHP amounted only to 32% (just 1% higher than in 2011). The MHP, on the
other hand, seemed to benefit from the shift of some AKP voters to its ranks.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><b><span lang="EN-US">Political
significance of electoral results</span></b><span lang="EN-US"><o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span lang="EN-US" style="font-family: Times, Times New Roman, serif;">In Turkey authoritarianism has first led to unchecked policies
that are crafted in accordance with the ideology of the ruling political party.
Later, these policies created an uprising of outsiders (Gezi) followed by an
internal implosion (17 December). In response to these challenges AKP opted for
an arbitrary mode of governance (governing only for the support of its base
without regard for rule of law). Turkey, therefore, went to the ballot box,
under the conditions of an arbitrary authoritarian regime which enjoys free
rein in implementing neoliberal conservative policies [conditions under which elections
cease to be an instrument of democracy but become one of an authoritarian and
arbitrary rule]. Because of this, whatever the reasons for the drop or rise in
votes or the voters' motivation in casting votes may be, the elections ended up
acquiring independent political significance: The arbitrary and authoritarian
framework has received approval, even though electors may not have voted with
this in mind. In short, keeping in minding the continuity of the general voting
patterns, the following interpretation seems to be warranted: what is changing
in Turkey is not the behavior of voters, but rather that of the political elite
in power [ruling strictly with the purpose of consolidating its constituency,
lack of respect for rule of law etc.]. What makes more problematic this type of
political elite behavior in the case of AKP is that due to its strong
ideological bonds, the AKP has the capability of shaping its constituency in
its own image -- in a much more powerful way than that of previous conservative
governments. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span lang="EN-US" style="font-family: Times, Times New Roman, serif;">The electoral results suggest that this mode of
government is here to stay for some time. Nevertheless, grassroots movements
and the presidential elections that is going to create a truly dual executive could
lead to cracks inside this omnipotent regime -- that is, to conflicts between
those in power, which in turn might herald the transition to a more balanced
political system.<o:p></o:p></span></div>
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span>
<br />
<div>
<!--[if !supportFootnotes]--><span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br clear="all" /></span>
<br />
<br />
<hr align="left" size="1" width="33%" />
<br />
<br />
<!--[endif]-->
<br />
<div id="ftn1">
<div class="MsoFootnoteText" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><a href="file:///C:/Users/USER/Dropbox/Yunus%20Sozen%20Secimler-ENG%20BLOG%20COPY.doc#_ftnref1" name="_ftn1" title=""><span class="FootnoteCharacters"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="FootnoteCharacters"><span style="line-height: 115%;">[1]</span></span><!--[endif]--></span></a>
Schendler, Andreas. 2006. The Logic of Electoral Authoritarianism. Schendler
ed. <i>Electoral Authoritarainism içinde. </i>Boulder,
CO: Lynne Reiner, pp. 1-23. For the Turkish case, see Sözen, Yunus. 2008. <i>Private View</i>, “Turkey between
Tutelary Democracy and Electoral Authoritarianism”, Fall, no:13, pp. 78-84.</span></div>
</div>
<div id="ftn2">
<div class="MsoFootnoteText" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><a href="file:///C:/Users/USER/Dropbox/Yunus%20Sozen%20Secimler-ENG%20BLOG%20COPY.doc#_ftnref2" name="_ftn2" title=""><span class="FootnoteCharacters"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="FootnoteCharacters"><span style="line-height: 115%;">[2]</span></span><!--[endif]--></span></a>
http://www.hurriyet.com.tr/yerel-secim-2014/</span></div>
</div>
<div id="ftn3">
<div class="MsoFootnoteText" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><a href="file:///C:/Users/USER/Dropbox/Yunus%20Sozen%20Secimler-ENG%20BLOG%20COPY.doc#_ftnref3" name="_ftn3" title=""><span class="FootnoteCharacters"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="FootnoteCharacters"><span style="line-height: 115%;">[3]</span></span><!--[endif]--></span></a>
<span lang="EN-US">Ali and E. Kalaycıoğlu, 2009. <i>The Rising Tide of Conservatism in Turkey.</i>
New York, Palgrave.</span></span></div>
</div>
<div id="ftn4">
<div class="MsoFootnoteText" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><a href="file:///C:/Users/USER/Dropbox/Yunus%20Sozen%20Secimler-ENG%20BLOG%20COPY.doc#_ftnref4" name="_ftn4" title=""><span class="FootnoteCharacters"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="FootnoteCharacters"><span style="line-height: 115%;">[4]</span></span><!--[endif]--></span></a>
Sözen, Yunus. 2011. <i>Yeniyol, </i>“AKP
ve bir otoriterleşme ideolojisi olarak neo-muhafazakâr popülizm”, August, no:
43, pp. 7-23</span></div>
</div>
<div id="ftn5">
<div class="MsoFootnoteText" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><a href="file:///C:/Users/USER/Dropbox/Yunus%20Sozen%20Secimler-ENG%20BLOG%20COPY.doc#_ftnref5" name="_ftn5" title=""><span class="FootnoteCharacters"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="FootnoteCharacters"><span style="line-height: 115%;">[5]</span></span><!--[endif]--></span></a>
See<span lang="EN-US">, Çarkoğlu, Ali. 2014. <i>Turkey Goes to the Ballot Box. </i>Brookings,
pp.1-8.</span></span></div>
</div>
</div>
Yunus Sozenhttp://www.blogger.com/profile/14161769543608835820noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7938818981908953433.post-73277755294370229262014-05-08T12:38:00.000-07:002014-05-22T11:14:15.359-07:00Yerel Seçimler: Otoriterlik ve Yönetim Krizi<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhvVcH718fD71CI170HLlpWom4WdbihCRD8TGg5_36z4PkbKPiYKBw7FKRWJ8azOwKFgSwBo6RT9bKWBYrWJdsLpkO-fCjnelSpzxkiQjqga7pY8kkpBC6_mX89OqFRlhxhzgJ-5_5JTVA/s1600/yasama+yurutme+yarg%C4%B1.jpg" height="235" width="640" /></span></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<b><span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><i>Perspectives, Nisan 2014, No:8</i><i> syf. 4-9</i></span></b></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span lang="TR" style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span lang="TR" style="font-family: Times, Times New Roman, serif;">Bu yazıda
Türkiye'deki Mart 2014 mahalli seçimlerinin sonuçları hem oy dağılımındaki
değişimler hem de siyasal anlamı bakımından değerlendirilmektedir. Bu amaçla,
öncelikle seçmenlerin oy tercihlerini yaptığı siyasal ortam tartışılmaktadır.
Ancak bu tartışma, seçim sonucu çıkan oy dağılımının açıklayıcı nedeni olarak
değil, seçimden çıkan sonucun siyaseten ne anlama geldiğini belirlemek için
kullanılmaktadır. Çünkü oy verme davranışının uzun dönemli ideolojik ve kısa
dönemli ekonomik sebepleri vardır. Yerel seçimlere girdiğimiz siyasal koşulların
tartışmasının ardından siyasal partilerin seçime giderken oylarını maksimize
etmek için kullandıkları stratejiler ve seçim sonuçları değerlendirilmektedir.
En son olarak da, seçim sonuçları baştaki siyasal ortam tartışmasıyla
birleştirilerek, seçimlerin anlamı üzerine kısa bir tartışma yapılmaktadır.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<b><span lang="TR" style="font-family: Times, Times New Roman, serif;">Demokrasi, Otoriterlik ve Yönetim Krizi<o:p></o:p></span></b></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span lang="TR" style="font-family: Times, Times New Roman, serif;">Otoriterlik,
esasen tümgüçlülüktür (bir siyasal aktörün tüm gücü elinde toplaması, <i>omnipotence</i>). Bir aktörün bütün gücü
elinde tutması, o gücün denetlenememesi, bir sistemde siyasal elitler arasında
çatışma olmaması, gücü elinde tutan o ülkenin en popüler lideri, partisi de
olsa, o rejimi otoriter yapar. Bu bakımdan tam karşı kutupta yer alan modern
demokrasilerse, gücün farklı gruplar arasında bölüşüldüğü, güçlülerin
denetlendiği, siyasal elitlerin belli bir çerçeve içinde yarıştığı, çatışma
içinde olduğu denge rejimleridir. En kısa ifadesiyle bu rejim, muhalefetin
ifade, basın-yayın, örgütlenme gibi özgürlüklerle iktidarı sarsabildiği,
ayrıca, iktidarın da muhalefeti yok etmesini engellemek için kendi içinde
bölündüğü ve erklerin birbirini denetlendiği bir sistemdir.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span lang="TR" style="font-family: Times, Times New Roman, serif;">Bu temel
tanımlarla gidersek kabaca Türkiye siyasal rejimini şu şekilde sınıflandırmak
mümkündür. Öncelikle, 2007-2010 yılları arasında AKP yönetiminde Türkiye'nin
<a href="http://yunussozen.blogspot.com.tr/2010/04/turkey-between-tutelary-democracy-and.html">seçimli/rekabetçi otoriter</a><a href="file:///C:/Users/hp/Dropbox/Perspectives%20--%20Yerel%20Se%C3%A7imler%20BLOG%20copy.docx#_ftn1" name="_ftnref1" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="MsoFootnoteReference"><span lang="TR" style="line-height: 115%;">[1]</span></span><!--[endif]--></span></a> bir
düzene geçişi tamamlanmıştır. Bu evrede Türkiye'deki siyasal tartışma
laiklik-İslamcı muhafazakarlık ve sivil-askeri yöneticiler ekseninde olduğu
halde, siyasal kurumsal düzenleme bakımından Türkiye bu dönemde hızla bir
siyasal aktörün tümgücü elinde bulundurması anlamında otoriterleşmiştir. Bunun
kurumsal nedeni çok açıktır, 12 Eylül 1982 anayasal çerçevesi içinde yürütme
diğer erkelere göre çok güçlü ve kolayca denetlemez bir yapı olarak
tasarlanmıştır, iktidarı denetleyen bir başka mekanizma olan muhalefetin
özgürlükleri de modern bir demokraside olması gerektiği gibi güvence altına
alınmamıştır ve sistemdeki yürütmeye karşı tek denge unsuru anti-demokratiktir:
askerin sivil siyasete müdahalesi. Bundan dolayı, AKP iki defa üst üste seçim
kazanıp hem başbakanlığı ve bakanlar kurulunu hem de cumhurbaşkanlığını [yani
yürütmenin iki ayağını da] kontrolüne aldıktan ve askeri de siyaset alanından
çıkardıktan sonra önünde ne demokratik ne de otoriter bir sınır kalmıştır --
kalan tek kurumsal sınır olan yüksek yargı da <a href="http://yunussozen.blogspot.com.tr/2010/10/referandum-ve-neo-muhafazakar-otoriter_12.html">12 Eylül 2010 referandumu</a> sonrası
bu vasfını kaybetmiştir. Kısaca AKP bir yandan sisteme otoriter etki eden bir
aktör olan askerin etkisini ortadan kaldırırken, diğer yandan da kendi otoriter
yönetiminin altyapısını oluşturmuş olmuştur.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span lang="TR" style="font-family: Times, Times New Roman, serif;">Ancak bunun
dışında AKP'nin elinde gücün yoğunlaşmasının önemli sebeplerinden biri de,
AKP'nin ideolojisidir. Temelde milli iradeyi seçimle gelen yöneticilerin temsil
ettiğini ve bu yöneticilerin kararlarının önündeki engellerin milli iradenin de
önünde engel olduğunu söyleyen bir ideolojiye sahip olan AKP, bu ideolojiyi
sadece askere karşı değil, anayasal denetime, muhalif basına ve örgütlere karşı
da geniş bir şekilde kullanmıştır. Kısaca, yasama ve yürütme dışında yargı
içindeki gücü de gittikçe artan AKP, milli irade düşmanı olarak tanımladığı
muhalefetin de alanını daraltmıştır. Örneğin, anaakım medya bu 2007-2010 döneminde
hükümetin kontrolü altına girmiş veya susturulmuştur. 2013'te ülkenin en
merkezi yerinde ülke tarihinin en büyük ayaklanmalarından biri gerçekleşirken,
anaakım medyanın bunu uzun süre saklamasının sebebi de tam da bu 2007-2010
arası gerçekleşen otoriterleşmedir.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span lang="TR" style="font-family: Times, Times New Roman, serif;">Seçimli
otoriterlik tesis edildikten sonraki 2010-2013 arası dönem boyuncaysa, Türkiye
esasen sınırlandırılamayan bir yönetimin sağ, muhafazakar ve popülist
ideolojisi doğrultusunda ürettiği sosyal politikalarını tecrübe etmiştir --
4+4+4, içki yasası, neoliberal kent politikaları gibi [otoriterleşmenin siyasal
gündeme girmesi de otoriter yönetim halihazırda tesis edildikten sonraki bu
dönemde otoriterliğin somut politik etkileri görülünce başlamıştır]. Gezi
ayaklanması da bu sağ ve muhafazakarlaştırmacı sosyal politikalara karşı olan,
ancak tümgüçlü iktidara karşı modern demokrasi içi muhalefet kanallarına sahip
olmayan kitlenin bir başkaldırısı olarak okunabilir. Buna yanıt olarak AKP'nin
Gezi'ye verdiği tepkiyse, Türkiye'deki siyasal krizi farklı bir boyuta taşımıştır.
Sorunun otoriterlikten de, otoriter yönetimin sosyal politikaları boyutundan
çıkıp da bir yönetim sorununa (ülkeyi genel çıkar için yönetmeme) dönüşmesine
sebep olmuştur [diğer yazılarda tiranlık diye tanımladığım yönetim biçimine
dönüşmesine]. Çünkü hükümet, Gezi'ye yanıt olarak, kendi desteğini
sağlamlaştırmak adına karşısındaki kitleyi popülist ideolojisi doğrultusunda
milli irade karşıtı (sandık sonucunu tanımak istemeyen) olarak kurmak
istemiştir. Daha somut bir ifadeyle, hükümet ayaklananları muhafazakar
kesimlerin son on yılda elde ettiği kazanımları yok etmek isteyen elitler olarak
kurmaya çalışmıştır. Böylece, bir yurttaşlar topluluğu olarak düşünebilecek
'ülkeyi' yönetmek yerine ikili karşıtlıklar kurarak sadece bir kesimi
(tabanını) yönetmek tercihi yapmıştır.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span lang="TR" style="font-family: Times, Times New Roman, serif;">Kesimini
konsolide etmekte başarılı olmuş gibi gözükse de, genel meşruiyeti sarsılan AKP
yönetimi, 17 Aralık 2013'te bu sefer de kendi 12 yıllık koalisyon ortağı,
yargıda ve poliste örgütlenmiş Gülen cemaati tarafından yürütüldüğü iddia
edilen bir yolsuzluk skandalıyla sarsılmıştır. AKP dört bakanını istifaya
zorlayan bu sarsıntıya da aynı şekilde, yani, milli irade düşmanlarına karşı
(bu sefer Gülen cemaati) mücadele ekseninde yanıt vermiştir. Çok kısa bir süre
içinde binlerce polis, savcı ve bürokrat görevden alınmış, yeni atamalar
yapılmış, böylece de hem yolsuzluk soruşturmasının önü kesilmeye çalışılmış,
hem de devletin parti tarafından kontrolü sağlanmaya çalışılmıştır. Sonuç
olarak, AKP hem rejimden (otoriterlik) ve onun politikalarından (muhafazakarlık
ve neoliberalizm) oluşan rahatsızlığa (Gezi), hem de keyfilik</span><span style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">, yolsuzluk ve
hukuksuzluk sorununa (17 Aralık süreci) çözüm olarak milli iradenin tecelli
ettiğini iddia ettiği sandığı işaret etmiştir. Bundan dolayı mahalli seçimler sadece
yerel yöneticileri belirlemek işlevinden çıkmış, hatta hükümet için güvenoyu
olmanın bile ötesine geçerek AKP'nin kurduğu siyasal rejimin ve yolsuzluğun/hukuksuzluğun
oylandığı bir arena haline dönüşmüştür.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<b><span lang="TR" style="font-family: Times, Times New Roman, serif;">Siyasal Partilerin Seçim Stratejileri<o:p></o:p></span></b></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span lang="TR" style="font-family: Times, Times New Roman, serif;">AKP'nin
sejim statejisi yukarıdaki tartışmadan da anlaşılabileceği gibi, önce Gezi'deki
toplumsal muhalefete karşı, ardından da 17 Aralık'taki yolsuzluk operasyonun
karşı, potansiyel seçmenini, onların değerlerine ve varoluşuna karşı olduğunu
iddia ettiği bir ötekiye karşı konumlandırarak konsolide etme amacını
taşımaktaydı. Erdoğan, bu strateji doğrultusunda, kendi siyasal kaderiyle,
siyasal sisteme entegre ettiği muhafazakar mütedeyyin kitlelerin kaderinin aynı
olduğuna vurgu yapmıştır -- sonuç olarak karşıdaki düşmanın da ona ve
dolayısıyla da kitlesinin varlığına ve yeni kavuştuğu gücüne, statüsüne karşı
tehdit oluşturduğuna. Bu şekilde, yolsuzluklar veya derin siyasal
istikrarsızlık dolayısıyla kitlesinde oluşabilecek çözülmeleri engellemeye
çalışmıştır.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span lang="TR" style="font-family: Times, Times New Roman, serif;">CHP ise,
öncelikle Türkiye'de seçmenlerin çoğunluğunun muhafazakarlar ve sağcılardan
oluştuğu varsayımıyla, oyunu maksimize edebilmek için ikili bir strateji
izlemeye çalışmıştır: 1) Bazı büyükşehirlerde muhafazakar ve sağ adaylara
yönelerek; 2) 20 yıldır birçok büyükşehiri yönetmekte olan ve özellikle yoksul
mahallelerde klientalistik [<b><i>kayırmacılık ağları</i></b>] bağlar kurmuş
olan AKP yönetimine karşı yumuşak bir muhalefet yürüterek -- bu seçmenlere bir
yönetim değişikliğinde düzenlerinin bozulmayacağı hissiyatını vermeye çalışarak.
Ancak CHP'nin bu tercihlerinden ikincisi sürdürülememiştir çünkü CHP siyasal
kutuplaşma içinde yeniden kurulu düzeni bozacak parti durumuna düşmüştür
[örneğin Sarıgül’ün ’20 yıl oldu, artık yoruldular’ sloganı veya Mansur
Yavaş’ın önceki dönemin bütün doğru projelerine devam edeceğim sözleri AKP
döneminde şehirlere entegre olmuş kitlelere düzenlerinin değişmeyeceği izlenimini
vermeye çalışıyordu ancak 17 Aralık süreci sonrası siyasetin aldığı şekilbu
stratejiyi imkansız kılmıştır].<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span lang="TR" style="font-family: Times, Times New Roman, serif;">MHP de çözüm
sürecine muhalefetine ek olarak, CHP gibi hem yolsuzluk hem de hukuksuzluk
karşıtı politika izlemiş, ancak CHP'ye göre hem Gezi'de hem de 17 Aralık
sürecinde kutuplaşmanın dışında kalmayı başarmıştır. Bunu bilinçli bir şekilde
yapmış olması ve bu şekilde de AKP'den kopan sağ seçmenler için kendisini bir
seçenek olarak sunmaya çalışmış olması kuvvetle muhtemeldir. Ülkenin dördüncü
büyük partisi BDP/HDP ise bu seçimlerden önce kendini konumlandırmakta
zorlanmıştır. Gezi, 17 Aralık gibi derin krizlerde BDP/HDP'nin AKP'ye muhalefet
ederken tereddütlü davranmasının çeşitli sebepleri olabilir: 1) AKP ile
yürüttüğü barış süreci; 2) kendi seçmenin birincil kaygısının esasen yolsuzluk,
otoriterlik değil, sürekli bir sembolik ve fiziksel şiddete maruz kalmak
olduğunu düşünmesi; 3) Muhafazakar Kürt seçmenlere açılma isteğiyle AKP'ye
hayırlı bakıyor olabilecek potansiyel seçmenlerini kendisinden uzaklaştırmak
istememesi.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<b><span lang="TR" style="font-family: Times, Times New Roman, serif;">Seçim Sonuçları<o:p></o:p></span></b></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span lang="TR" style="font-family: Times, Times New Roman, serif;">Henüz
kesinleşmemiş sonuçlara göre ülke genelinde yaklaşık olarak sonuçlar şöyle
oluşmuştur: AKP%43,3, CHP %25,6, MHP %17,6, BDP/HDP %6,6<a href="file:///C:/Users/hp/Dropbox/Perspectives%20--%20Yerel%20Se%C3%A7imler%20BLOG%20copy.docx#_ftn2" name="_ftnref2" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="MsoFootnoteReference"><span lang="TR" style="line-height: 115%;">[2]</span></span><!--[endif]--></span></a>
[YSK’nın son açıkladığı sonuçlara göre: AKP: %42,9, CHP %26,4, MHP: %17,8]. Son
genel seçim olan 2011 seçimleriyle karşılaştırırsak BDP/HDP oy oranında sınırlı
da olsa bir artış yaşamıştır (%1'in altında), CHP oran olarak yerinde saymıştır
[%0,5 arttırmıştır son sonuçlara göre], AKP'nin seçmen sayısında 2 milyonun
üzerinde ve oy oranında %6,5 üzerinde bir düşüş yaşamıştır [%7 son sonuçlara
göre], MHP'nin ise seçmen sayısında 2 milyonun üzerinde, oy oranındaysa %4,6 [%4,8]
oranında bir artış olmuştur. [Burada seçim sonuçlarının il genel meclisi +
büyükşehirlerde de ilçe belediye meclisi sonuçlarına göre yapılan hesabını
kullandım. Bu tam olarak genel seçim sonucunu yansıtmaz ancak il genel meclisi
+ büyükşehir belediye başkanlığı seçim sonuçlarını birleştirerek yapılan saçma hesaba
göre çok daha sağlıklıdır]<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span lang="TR" style="font-family: Times, Times New Roman, serif;">Yerel
adayların ve rekabetin seçim sonuçlarında fark yaratması ve meclis sonuçlarına
da sirayet etmesi konusunu göz önünde bulundursak bile bu seçimlerle ilgili
bazı belirlemelerde bulunabilir. Örneğin tek tek il meclis sonuçlarını
incelediğimizde, belediye başkan adaylarının etkisinin ötesinde AKP'nin hemen
hemen bütün illerde oy kaybettiği görülecektir (Diyarbakır ve Mardin gibi
birkaç il hariç her ilde). MHP de bunun tam tersi şekilde ülkenin hemen her
ilinde oylarını yükseltmiştir. CHP ise az sayıda ilde oy kazanmış, çok daha
yüksek sayıda ilde ise oy kaybetmiştir. Oy oranını korumasının sebebiyse, büyük
ihtimalle aday etkisiyle İstanbul (%5,5), İzmir (%2) gibi büyükşehirlerde
oylarını arttırabilmiş olmasıdır [daha doğrusu: büyük ihtimalle hem il belediye
başkanlığında hem de ilçe belediye başkanlıklarında başa yarışan parti olduğu
için bu illerde oylarını arttırmış olabilir]. MHP oy oranları bakımından
seçimin net galibidir ve sanılanın aksine sadece AKP'den değil birçok ilde
CHP'den de oy almış olabilir. Ayrıca, Ankara sonucu belli olmamakla beraber,
AKP, bu oy düşüşlerine rağmen, özellikle değişen yeni büyükşehir yasası, ikinci
partiyle makasın halen çok geniş olması
ve görevdeki belediye başkanlarının sayısı (<i>incumbency
effect</i>) sayesinde il belediyeleri bakımından çok büyük kayıplar
yaşamamıştır.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span lang="TR" style="font-family: Times, Times New Roman, serif;">Bu seçim
sonuçlarıyla ilgili belki de en önemli soru, AKP'nin oyunun neden siyasal krizin
ve yolsuzluk iddialarının ortasında bile bu kadar az düştüğü veya CHP'nin
oyunun artmadığıdır. Bu soruya yanıt vermek için seçmen davranışını etkileyen
uzun dönemli nedenlere bakmak gerekir: Türkiye'de muhafazakar ve/veya sağ
seçmenin sayısı bunun karşısındaki seçmene göre çok daha fazladır<a href="file:///C:/Users/hp/Dropbox/Perspectives%20--%20Yerel%20Se%C3%A7imler%20BLOG%20copy.docx#_ftn3" name="_ftnref3" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="MsoFootnoteReference"><span lang="TR" style="line-height: 115%;">[3]</span></span><!--[endif]--></span></a>.
Oy verme örüntülerine [<i>pattern</i>] bakarsak
sağ partilerin oy oranı 1965 seçimlerinden beri hiçbir zaman %60'in altına
inmemiştir, 1995 seçimleri ve sonrasındaysa çoğunlukla %70 ve üstündedir.
Ayrıca şu anda bu kesimin en önemli partisi olan AKP, etrafındaki bütün
öndegelen siyasal eliti bünyesine katmıştır (Numan Kurtulmuş, Süleyman Soylu
gibi) ve milliyetçi-muhafazakar MHP dışında aynı tabana oynayan kuvvetli bir
sağ parti kalmamıştır. Üstelik, AKP otoriter yolla da olsa, geniş mütedeyyin
muhafazakar kitleleri siyasete dahil etmiş, onlara tanınırlık ve saygınlık
vermiştir, bu önemli bir ideolojik bağdır<a href="file:///C:/Users/hp/Dropbox/Perspectives%20--%20Yerel%20Se%C3%A7imler%20BLOG%20copy.docx#_ftn4" name="_ftnref4" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="MsoFootnoteReference"><span lang="TR" style="line-height: 115%;">[4]</span></span><!--[endif]--></span></a>. Daha
kısa dönemli Türkiye seçmen davranışını etkileyen ekonomik faktörler bakımından
da AKP açısından büyük bir sorun yoktur, Türkiye'nin ekonomik krizin ortasında
girdiği 2009 seçimlerinden beri (ki AKP oyları %38'e kadar düşmüştür bu
seçimde), Türkiye önce çok yüksek, 2012'den beri de düşük de olsa pozitif
büyüme oranlarını yakalamıştır<a href="file:///C:/Users/hp/Dropbox/Perspectives%20--%20Yerel%20Se%C3%A7imler%20BLOG%20copy.docx#_ftn5" name="_ftnref5" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="MsoFootnoteReference"><span lang="TR" style="line-height: 115%;">[5]</span></span><!--[endif]--></span></a>.
Öyleyse AKP eğer sadece siyasal kriz, kötü yönetim gibi nedenlerden %6,5 [%7
olarak değişti bu yazıdan sonra] oy kaybettiyse, bu oran bu konumdaki bir parti
için önemli bir kayıptır. Burada AKP'nin bu önemli düşüşünün 'AKP'nin zaferi'
algısını değiştirememesinin önemli sebeplerinden biri de Türkiye'nin hakim
partili çok partili sistemidir. Özellikle birinci ve ikinci partiler arasıdaki
oy makasının çok geniş olması (2007'de %26, 2011'de %24, şimdi %17 gibi)
nedeniyle AKP'deki ciddi oy düşüşlerinin bile merkezdeki aktörün değişebileceği
umudunu muhalefete vermemesidir.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span lang="TR" style="font-family: Times, Times New Roman, serif;">CHP'nin
oylarını arttıramaması da benzer sebeplerin tersine işlemesiyle açıklanabilir.
Ayrıca sağdan aday göstermek o adayı gösterdiği başkanlık seçimlerinde partiyi
rekabetçi yapsa da ne genelde ve hatta ne de o ilin belediye meclis
seçimlerinde partinin oyunu yukarı çekmiştir (İstanbul hariç). Örneğin Mansur
Yavaş Ankara'da %44 almışken, CHP'nin Ankara oyu %32'de kalmıştır (2011'den %1
fazla). MHP'ninse şu koşullarda AKP'nin ile arasında oy geçişliliğin en yüksek
parti olmasının avantajından yararlandığı gözükmektedir.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<b><span lang="TR" style="font-family: Times, Times New Roman, serif;">Seçim sonuçlarının siyasal anlamı<o:p></o:p></span></b></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span lang="TR" style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"> <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span lang="TR" style="font-family: Times, Times New Roman, serif;">Türkiye'de
otoriterlik önce yönetici partinin kendi ideolojisi doğrultusunda dışlayıcı
sosyal politikalarına yol açmış, daha sonra kendi dışından (Gezi) ve içinden
(17 Aralık) gelen başkaldırılarla keyfi bir yönetim biçimine savrulmuştur ve
Türkiye neoliberal, muhafazakar politikalarını denetimsiz ve hukuksuz bir
biçimde uygulayan bu yönetimin [tiranlık] altında seçimlere girmiştir. Bu
koşullarda seçimler demokrasinin bir aracı olmaktan çıkıp otoriter yönetimin ve onun keyfiliğinin oylandığı bir araç haline gelmiştir. Bundan dolayı, oylardaki
düşüş veya yükselişin sebebi ve seçmenlerin oy verme motivasyonları ne olursa
olsun, seçimlerin siyaseten bağımsız bir anlamı oluşmuştur. Bu da otoriter çerçevenin ve bu çerçevenin yöneticiler tarafından keyfi şekilde kullanılmasının onaylanması olmuştur (seçmenler onun için oy vermemiş
bile olsa). Bu noktada şöyle bir yorumda bulunulabilir: Türkiye'de değişen
seçmen davranışı değil, gücü elinde bulunduran siyasal elitlerin davranışıdır
[özdenetimi olmadan, kesimini kışkırtarak yöneten]. Bu siyasal elitin sorumsuzca davranışlarının da en
sorunlu yönü, AKP'nin, ideolojik bağı yoluyla kitlesinin en azından bir kısmını
kendi suretinde imal etme kabiliyetinin önceki muhafazakar yönetimlerden fazla
olmasıdır [çünkü yukarıdan aşağıya toplumsal olarak dışlayıcı ve ötekileştirici
davranışların yayılması ihtimali bu bağ yoluyla daha kuvvetli hale gelmektedir].
Seçim sonuçları da, bu yönetim biçiminin bir süre daha devam edeceği anlamına
gelmektedir. Tabii yine de, alttan hareketlere ek olarak, cumhurbaşkanlığı
seçim süreci sonucunda, tümgüçlü rejimin içinde çatlaklar, güçlüler arası
çatışma oluşma ihtimali vardır, bu da bugünkü sistemden daha dengeli bir
sisteme geçiş için küçük bir adım olabilir.<o:p></o:p></span></div>
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span>
<br />
<div>
<!--[if !supportFootnotes]--><span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br clear="all" /></span>
<br />
<hr align="left" size="1" width="33%" />
<!--[endif]-->
<br />
<div id="ftn1">
<div class="MsoFootnoteText">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><a href="file:///C:/Users/hp/Dropbox/Perspectives%20--%20Yerel%20Se%C3%A7imler%20BLOG%20copy.docx#_ftnref1" name="_ftn1" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span lang="TR"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="MsoFootnoteReference"><span lang="TR" style="line-height: 115%;">[1]</span></span><!--[endif]--></span></span></a><span lang="TR"> Schendler, Andreas. 2006. The Logic of Electoral Authoritarianism.
Schendler der. <i>Electoral Authoritarainism
icinde. </i>Boulder, CO: Lynne Reiner, 1-23. Turkiye ornegi icin: Sozen, Yunus.
2008. <i>Private View</i>,
“Turkey between Tutelary Democracy and Electoral Authoritarianism”, Autumn,
No.13, pp. 78-84.</span><o:p></o:p></span></div>
</div>
<div id="ftn2">
<div class="MsoFootnoteText">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><a href="file:///C:/Users/hp/Dropbox/Perspectives%20--%20Yerel%20Se%C3%A7imler%20BLOG%20copy.docx#_ftnref2" name="_ftn2" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span lang="TR"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="MsoFootnoteReference"><span lang="TR" style="line-height: 115%;">[2]</span></span><!--[endif]--></span></span></a><span lang="TR"> http://www.hurriyet.com.tr/yerel-secim-2014/</span><o:p></o:p></span></div>
</div>
<div id="ftn3">
<div class="MsoFootnoteText">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><a href="file:///C:/Users/hp/Dropbox/Perspectives%20--%20Yerel%20Se%C3%A7imler%20BLOG%20copy.docx#_ftnref3" name="_ftn3" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span lang="TR"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="MsoFootnoteReference"><span lang="TR" style="line-height: 115%;">[3]</span></span><!--[endif]--></span></span></a><span lang="TR"> </span>Ali ve E.
Kalaycioglu.2009. <i>The Rising Tide of
Conservatism in Turkey.</i> New York: Pelgrave.<o:p></o:p></span></div>
</div>
<div id="ftn4">
<div class="MsoFootnoteText">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><a href="file:///C:/Users/hp/Dropbox/Perspectives%20--%20Yerel%20Se%C3%A7imler%20BLOG%20copy.docx#_ftnref4" name="_ftn4" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span lang="TR"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="MsoFootnoteReference"><span lang="TR" style="line-height: 115%;">[4]</span></span><!--[endif]--></span></span></a><span lang="TR"> Sozen, Yunus. 2011. <i>Yeniyol,
</i>“AKP ve bir otoriterleşme ideolojisi olarak neo-muhafazakar popülizm”, Agustos,
No: 43, 7-23</span><o:p></o:p></span></div>
</div>
<div id="ftn5">
<div class="MsoFootnoteText">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><a href="file:///C:/Users/hp/Dropbox/Perspectives%20--%20Yerel%20Se%C3%A7imler%20BLOG%20copy.docx#_ftnref5" name="_ftn5" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span lang="TR"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="MsoFootnoteReference"><span lang="TR" style="line-height: 115%;">[5]</span></span><!--[endif]--></span></span></a><span lang="TR"> Bu </span>konuda: Carkoglu, Ali.
2014. <i>Turkey Goes to the Ballot Box. </i>Brookings,
syf.1-8.</span><o:p></o:p></div>
</div>
</div>
Yunus Sozenhttp://www.blogger.com/profile/14161769543608835820noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7938818981908953433.post-47528722189348489592014-03-29T20:36:00.002-07:002015-03-19T11:28:56.724-07:00CHP'nin Seçimi, HDP'nin Seçimi<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span>
<br />
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjWjxHJuDLPezkWd9uOWntV_FlvTm3Rt5E9rzoia1wlI_Y_fQPq6GcKhe60IIbFxoL3RizzYVnwACTHgQoDdFEhZdnaRPzGElPtrq5LwgfzutlhqX-vgNkXZl0A3N5S0Vcbo-Q_tv8ccBs/s1600/chp+bdp+hdp.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjWjxHJuDLPezkWd9uOWntV_FlvTm3Rt5E9rzoia1wlI_Y_fQPq6GcKhe60IIbFxoL3RizzYVnwACTHgQoDdFEhZdnaRPzGElPtrq5LwgfzutlhqX-vgNkXZl0A3N5S0Vcbo-Q_tv8ccBs/s1600/chp+bdp+hdp.jpg" height="180" width="400" /></span></a></div>
</div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><b><i>Mart 2014 </i></b><br />Bu çok uzadığını bitince fark ettiğim yazıda öncelikle CHP'nin ve BDP/HDP'nin parti olarak yaptıklarını düşündüğüm siyasal tercihleri (pozisyon alışlarını) anlamlandırmaya, ikincil olarak da, bu partilerin seçmenlerinin arasındaki tartışmayı bir bağlama oturtmaya çalıştım. Yazı bana göre kime oy vermenin doğru ya da yanlış olduğunu tartışmayacağı için ve bu konudaki fikri tartışmalar seçimlerden sonra şiddeti azalarak da olsa devam edeceği için, seçimlerden sonra da okunabilir diye düşünüyorum. Bir önceki yazı gibi dilini çok basit tutmaya çalıştım ve bazı noktalarda beni de rahatsız eden varsayımlarla hareket ettim.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;">Önce BDP/HDP ve CHP'nin ve seçmenlerin siyasal tercihlerini şekillendiren bağlamla ilgili gözlemlerde bulunayım:<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<b><span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;">1. Seçimler öncesi siyasal ortam ve siyasetin eksenleri</span></b></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;">a. <b><i>Tiranlık -- demokratik/iyi yönetim ekseni: </i></b>Türkiye'nin seçimlere giderkenki siyasal rejimi, bir önceki yazıda tanımlamaya çalıştığım gibi artık bir tümgüçlü bir yönetimin kesim çıkarları için ülkeyi yönettiği bir tiranlıktır. Blogda alttaki 'Otoriterlikten Tiranlığa Türkiye' yazısının son bölümü bu konuyu tartışıyor. Bir alıntı yapıp daha bu konuyu fazla uzatmayayım: "önce <span lang="EN-US">[T</span>ürkiye'de<span lang="EN-US">] </span>rejim yarı-otoriter bir durumdan otoriterliğinin kaynağı başka olan seçimli otoriter bir rejim haline geldi (2007-2010), daha sonra bu tümgüçlü iktidar [AKP] sağ ve muhafazakar politikalarını uygulamaya başladı kendi ideolojisi doğrultusunda (2010-2013). Ardından buna yanıt olarak, dışlanan kesimlerin Gezi patlaması geldi ve otoriter rejim kötü yönetimle birleşerek tiranlığa döndü. Ancak dengesiz ve istikrarsız bir rejim olan tiranlık 17 Aralık sonrası rejim krizini derinleştirdi ve bunu bir devlet krizine dönüştürdü".<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;">O halde siyasal rejimi muhafazakar ve sağ bir tiranlık olarak düşünürsek, bu rejim, muhaliflerin siyasal tercihlerine birçok şekilde etki edebilir. 1) rejimin <i>otoriterliğinden</i> rahatsız olanlar olabilir, güç yoğunlaşması ve bunun sonucu olarak dışarıda kalanların muhalefet kanallarının kapanmasına gibi (gücün merkezde yoğunlaşmasını istemeyenler, muhalefet özgürlüklerini kullanmak isteyenler, özgür haber almayı, twitter gibi haberleşme alanlarına ulaşabilmek isteyenler vb.); 2) Bu rejimin <i>muhafazakar politikalarından</i> rahatsız olanlar olabilir, 4+4+4 gibi eğitimde muhafazakarlaşmadan, 3 (hatta 5) çocuk, kürtaj yasakları, alkol 'düzenlemeleri' gibi; 3) Rejimin sağcılığından rahatsız olanlar olabilir, eğitimde özelleştirmeler veya 4+4+4 gibi düzenlemelerle alt sınıf ailelerden gelen çocukların önünü kapatması, neoliberal sağlık politikalarından, şehri bir rant alanı olarak görüp kamusal her şeyin tozunu atmasından gibi; 4) Rejimin tiranlığından yani keyfiliğinden, yöneticilerin özdenetiminin hiç kalmamış olmasından, ülkeyi hiç idare etmeye çalışmamasından rahatsız olanlar olabilir, dün teröristlikle suçladığını bugün 'başkaları' hakkını yemiş diye dışarı bırakması, seçmenlerimi konsolide edeceğim diye, yukarıdan aşağıya düşmanlık yaymasından, yöneticilerin asgari ahlaki kodlara (yolsuzluk, yalan-dolan) hiç riayet etmemesinden rahatsız olmak gibi. Bir seçmen bu alanların hepsinden de rahatsız olabilir, birinden veya birkaçından da. Bu o seçmenin kim olduğuna göre değişir. Örneğin ben bu dört maddenin her birinden ayrı ayrı rahatsız oluyorum, ama muhafazakarlığı kaldırsak bir özgürleşme ideolojisi olan sekülerizmi yerine koysak, sağcılığı solculukla/eşitlikçilikle değiştirsek, yöneticilere biraz da özdenetim versek (4. madde), otoriter bile olsa (tümgüçlülük olarak otoriterlik) böyle bir yönetimi diğer partilere tercih edebilirdim. Yani sağcı, muhafazakar ve yönetici dediğin de biraz açıkgöz, iş bitirici olacak (ya da lider dediğin biraz dediğini yaptıracak, lidere saygı duyacaksın kardeşim) diye düşünen bir seçmen de gücün bölünmesi anlamında demokrat bile olsa, ya da en basitinden twitter kullanmak bile istese AKP'yi desteklemeye devam edecektir.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<b><i><span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;">b. Sürekli ezen -- sürekli ezilen ekseni<o:p></o:p></span></i></b></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjZPqhk8TlMI3ZDVT11pUUO_3uI8qx7yxFNfqxHQ8KeOUHAl4kAebXxlyAFud2O36rQ0o5z2EEG97nl4GSNwISXFrfDt4s9kx2jGMzlEwcPXR82Xp-SQac80W7pJGogk_VilU7h3oDrQY8/s1600/yasama+--+yurutme+--+yargi.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"></span></a><span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;">Bir de bütün bu muhafazakar sağ tiranlık ve onun politikalarıyla ilgili kaygılar dışında, bir kaygı düzlemi daha var gibi görünüyor siyaset alanında. Bu da Nazan Üstündağ'ın HDP-CHP tartışmasında bahsettiği ezenler-ezilenler ayrımının üzerinde yükselen kaygılar. Buna göre AKP-CHP ayrımı dışında, AKP ve CHP'nin paylaştığını anladığımız iktidar mantığının, 'kitlesel ve bütünsel olarak sürekli sembolik ve fiziksel şiddete uğrattığı bir alan' var. "Bu alanda yaşadığını düşünenler için AKP’nin iktidarının devrilip yerine herhangi başka birinin gelmesi, hele hele bu gelecek olan, yıllar boyunca uğradıkları sembolik, fiziksel ve sistematik şiddet araçlarını kimliği olarak kabul eden bir parti ise, hiç heyecan verici değil. Ayrıca, Üstündağ'a göre "yüzyıldır zaten tutuklanan, zaten ölen, zaten yasaklanan, zaten yerinden edilen, zaten görünmez olan, zaten onlarca saat çalışan, zaten cinsel ve kimliksel baskılarla yaşayanlar için AKP’nin zıvanadan çıkışı tarihsel bir kopuş değil, tekerrürden ibaret. Büyük bir sarsıntı, kapatılış içinde hissedemiyorlar kendilerini". Kısaca bu eksendeki kaygı setine göre, Türkiye'nin elitler-arası bir denge rejiminden uzaklaşması anlamında otoriterlik, otoriter rejimin muhafazakar politikaları, otoriter rejimin kötü yönetimle birleşip çeşitli kesimlerin üzerinde sembolik ve seçici fiziksel şiddet uygulaması abartılacak konular değildir. Çünkü zaten bu temelinde benzer siyasal pozisyonların ya da ezenlerin kendi iç mücadelesidir, şu anda CHPlilerin yakarışları da, tarihsel olarak da ezilenlerin, müddetli mağduriyetler yaşamışların perspektifinden bakarsak, sıradandır, önemsizdir. </span><br />
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br />
Bu kaygı setinden baktığımız zaman, yukarıda bahsettiğim siyasal rejimle, politikalarla, yönetimle ilgili kaygılar kısmen anlamsızlaşmaktadır elbette. Önemli olan ezilenlerin perspektifinden yeni bir siyaset yaratmak haline gelir, örneğin zaten ezilenler için hiç olmayan yargı bağımsızlığı anlamsızlaşabilir, özgürlüklerim gidiyor kaygıları, yolsuzluklar sıradanlaşabilir, hatta Gezi direnişi de bu açıdan önemsizleşebilir, bir orta sınıf şımarıklığı haline gelebilir (gelmek zorunda değildir ama gelebilir, zaten Kürt siyasal elitinin içinde de Gezi'yi tanımlarken oluşan karmaşa belki bununla açıklanabilir).<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;">c. <b><i>Barış süreci: </i></b>Otoriter yönetim ve Kürt hareketinin temsilcileri arasında bir süreden beri devam eden bir barış süreci var. Müzakerelerden henüz siyasal sistemle ilgili somut bir düzenleme çıkmadı. Ancak bu müzakerelerden eğer bir sonuç çıkarsa iki farklı sonuç çıkabilir siyasal rejim açısından: i) Kürt hareketinin çıkarına olurken, ülkenin siyasal rejimini de otoriterlikten demokrasiye doğru itecek düzenlemeleri de içerecek şekilde, örneğin %10 barajının kalkması, bütün ülkedeki yerel yönetimlerin, özerkliğin çok daha güçlenmesi, örgütlenme ve toplantı özgürlüklerinin genişlemesi gibi -- <i>demokratik bir çerçeve içinde tanınma</i>; ii) ikinci ihtimal ise, Kürt hareketinin çıkarına olacağı halde ülkenin siyasal rejimine o kadar da etki etmeyecek düzenlemelerle bu işin kotarılması, yani azınlık kültürel haklarının, bölgeye özgü özerkliğin tanındığı ancak ülkenin siyasal rejimini demokratikleştirecek düzenlemelerin yapılmadığı bir durum -- <i>otoriter çerçeveyi bozmadan tanınma</i>. (<b><i>Not 1:</i></b> İki şekilde çözüme de dünyadan örnekler bulunabilir; <b><i>Not 2</i></b>: Hangisi gerçekleşirse gerçekleşsin siyasal entegrasyon açısından iyi bir gelişme olacaktır ancak merkezde güç bölüşümünü de içeren demokratik bir çerçeve içinde olmazsa, tümgüçlü otoriter bir yapı ileride kaşıkla verdiğini kepçeyle geri alabilecek güce de sahip olacaktır. Halbuki gücün parçalı olduğu demokratik yapıda kazanımları geriye döndürecek karar almak her zaman daha zordur).<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;">Toparlarsak, bir seçmen, Kürt sorunuyla ilgili bir gelişmeye göre tercihlerini belirleyebilir, birincil öncelik olarak bunu görebilir. Yani şu ya da bu sebeple birinci eksen olarak adlandırdığım tiranlık rejiminin doğurduğu sonuçlardan daha önemli olan ikinci eksendir (ezen-ezilen ekseni) diyebilir veya barış sürecidir diyebilir. Sağ muhafazakar tiranlık rejiminin doğurduğu sonuçlardan (otoriterlik, muhafazakar politikalar, sağcı politikalar, kötü/keyfi yönetim) bazılarından veya hepsinden rahatsız olsa da Kürt sorununun demokratik veya otoriter olsun bir çerçeve içinde çözülmesi çok daha önemlidir diyebilir. Ayrıca yukarıdaki iki temel kaygı (tiranlık veya sürekli ezilme sorunu) arasında kişinin hangisini öne çıkartacağı barış süreci konusunda alacağı tutumu değiştirebilir. Tiranlığın Türkiye'nin en önemli meselesi olduğunu düşünen bir kişi Kürt sorununun çözümü otoriter çerçeveyi bozmadan olacaksa farklı, demokratik bir çerçevede olacaksa farklı bir tavır alabilir.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<b><span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;">2. Seçimler ve seçim sisteminin mekanığı<o:p></o:p></span></b></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;">Siyasal tercihlerimizi seçimler yoluyla ve o tercihlerin sonucunu sandalye dağılımına çeviren bir seçim sistemi yoluyla yansıtıyoruz. Seçim sisteminin nasıl oyları sandalyelere dönüştürdüğü de hem partilerin hem seçmenlerin tercihlerini ister istemez etkiliyor. Bu konuda da birkaç belirleme yapayım:<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><b><i>a. Oy vermeyle ilgili yorumlar</i></b>:<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;">Seçim dediğimiz oyunun sonucunu bir oy belirlemiyor, bir başka ifadeyle bir oyun seçim sonucunu belirlemesi ihtimali sıfır (100 kişi gibi bir rakamın oy kullandığı bir seçim çevresi olmadığı sürece). Propaganda yapıp da kitleleri harekete geçirme gücünden yoksun olduğumuz sürece bu böyle. Yine de oy vermek bir siyasal katılım yönetimi ancak toplantı, gösteri, örgütlenme, fikir çatışması üzerinden yapılan katılıma göre çok daha zayıf bir siyasal katılım yöntemi (Bir yargıda bulunayım: siyasal bir insanın kime oy verdiğinden çok, hangi fikileri savunuyor, hangi konularda örgütleniyor, hangi politikalara diğer katılım yollarıyla set çekmeye çalışıyor ona daha çok önem vermek gerekir sonucunu çıkartıyorum ben bundan).<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;">Ayrıca, oy, seçmenin duygusunun şiddetini de ölçmüyor. Yani bir siyasi partiyi çok seven bir insanın verdiği oyla, aynı siyasi partiye 'diğerinden biraz daha iyi galiba ya' diye oy veren insanın da oyu bir oy. Üstelik, kendi oyumuzu bölemiyoruz yani bir partiye bir oy veriyoruz, diğerlerineyse sıfır. Yani istesek de istemesek sistem bize mutlak bir tercih yapmayı dayatıyor. Oy vermeyenler (boykot edenler) için sadece oy dağıtmaktan bahsedebiliriz çünkü oy vermeyen bir seçmen oyunun en büyük kısmını en güçlü partiye en küçük bölümünü de en güçsüz partiye vermiş olur. 2011 seçimlerinde örneğin, oy vermemiş bir seçmenin oyunun ağırlığının kabaca yarısı AKP'ye 1/4ü CHP'ye gerisi de daha küçük partilere oranlarına göre dağıtılmış oldu.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<b><i><span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;">b. Seçim sistemiyle ilgili yorumlar:<o:p></o:p></span></i></b></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;">30 Mart'ta muhtarlık dahil dört ayrı seçimde oy vereceğiz, bu dört seçimin her biri ayrı zamanlarda da yapılabilirdi. İstanbul gibi büyükşehirlerde bulunduğumuz ilçenin ve ilin belediye başkanlarının seçiminde ve o bölgenin belediye meclisi seçimlerinde. Bu seçimlerden büyükşehir ölçeğinde alınan belediye meclisi oyları, partilerin ülke geneli oyunu belirleyecek (büyükşehir olmayan yerlerde de il genel meclisine verilen oylar).<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;">Belediye başkanlığı seçimleri (ilçe ve büyükşehir) tek türlü ve kazananın gücün tamamını aldığı bir seçim. Yani bir sandalye var (başkanlık koltuğu) ve kazanan tamamını kazanıyor, kaybedenler de tamamını kaybediyor. Belediye meclisi seçimlerinde de %10 barajı benzeri bir uygulamaya ek olarak aşırı çoğunlukçu kazanan partinin çok daha fazla kazanmasını sağlayacak başka özellikler de var. Esasen belediye başkanlığı seçimlerinin mantığı A.B.D, Latin Amerika ülkeleri gibi başkanlık sistemiyle yönetilen ülkelerdeki başkan için yapılan seçimlerde benzetilebilir (özellikle A.B.D, Venezuela'daki gibi tek türlü olanlarına). Bu çeşit başkanlık seçimlerinde, genellikle yarışı kazanabilecek olan başkan adayları etrafında kuvvetli bir toplaşma olur, iki kişinin kazanabilecek gibi göründüğü durumlarda iki veya üç kişinin kazanabileceği gibi görünen durumlar üç gibi. Türkiye'de kazanamayacağı garanti adaylara belediye başkanlığı seçimlerinde yüksek miktarda toplam oy gitmesinin sebebi, büyük ihtimalle genel seçimin (parlamento seçiminin) en önemli seçim olması, o seçimlerde barajlı nisbi sitem kullanılması ve sonuçta da halihazırda kurulmuş bir çok partili sistemin olmasıdır.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<b><span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;">3. CHP'nin seçimi<o:p></o:p></span></b></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;">CHP, 2011 seçimlerine önceki platformu olan otoriter cumhuriyetçilik yerine sosyal liberal denebilecek bir platformla girdi. Kılıçdaroğlu, partinin son birkaç on yılda tabanını oluşturan laiklerin sayıca az olduğu muhafazakarlık-laiklik ekseni yerine siyasetini ekonomi ve özgürlükler üzerine kurmaya çalıştı. Ancak ideolojik olarak sağ ve/veya muhafazakar seçmenin çok daha yüksek olduğu Türkiye'de, bir de çok yüksek büyüme oranlarının yakaladığı bir ortamda CHP %26 oy alabildi. Bu yine de bir başarı sayılabilir tabii çünkü ekonomik krizin ortasında girilen 2009 mahalli seçimlerinde İstanbul gibi şehirlerdeki güçlü adayları partinin oylarını yukarıya çekmesine rağmen CHP ülke genelinde %23 oy alabilmişti. </span><br />
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br />
2011 seçimlerden sonraysa Türkiye çok yüksek büyüme oranları yakalayamasa da, bir ekonomik kriz yaşamadı. Ancak büyük siyasal krizler yaşandı, önce Gezi, daha sonra da 17 Aralık. CHP bu koşullarda şöyle bir varsayım üzerinden tercihlerini yaptı: Muhafazakar ve/veya sağcı kitlelerden de oy alamadan oylarımı arttıramam ve bu seçimin en önemli ödülleri İstanbul ve Ankara'yı kazanamam. Ayrıca, muhafazakar ve/veya sağcı seçmenlere hitap edebilecek adayları göstersem bile AKP rejiminin (sağ muhafazakar tiranlık) çeşitli öğelerinden çok rahatsız olan seçmenim, hele de belediye seçimleri gibi başkana oy verilen, tek kazanının olduğu seçimlerde beni terk edemez. Kısaca, AKP'nin muhafazakarlaştırmacı, sağ tiranlık rejiminin bir veya birkaç özelliğinden çok rahatsız olan seçmen beni nasıl olsa bırakamaz, özellikle AKP'yi tek devirecek adayı ben gösterebildiğim sürece demiş oldu. Hatay'daki Lütfü Savaş tercihini başka bir yazıya bırakarak Ankara ve İstanbul tercihlerinde hızlıca bilinenleri tekrar edelim. Ankara'da kaç seçimdir %30 civarı oy alan CHP, %50 civarı oy alan AKP'yi (AKP'nin 2009 belediye seçimleri oyu doğru bir karşılaştırma değildir) yenebilmek için kendi seçmeni dışındaki seçmenlere de hitap edebilecek adaylara yönelmeyi tercih etti. Göçü daha çok iç Anadolu'daki milliyetçi-muhafazakar kentlerden aldığı için, yani muhafazakar olanının da milliyetçi olduğu bir seçmen yoğunluğu olan Ankara'da da bu aday MHP-kökenli Mansur Yavaş oldu. İstanbul'da da 2011 seçimlerindeki benzer oy farkını (%49 AKP, %31 CHP) azaltabilmek için, bu sefer milliyetçi hissiyatla oy veren seçmen sayısı daha düşük olan bu şehirde hizmet, beceriklilik, işbilirlik, icraatçılık gibi sağ kalıplarla siyaset yapan ve muhafazakar değerleri de tanıdığını ilan eden bir adayı gösterdi - Sarıgül.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;">Ayrıca, bu iki şehirdeki adayın da, AKP döneminde şehre entegre olmuş ve AKP döneminde devletin sağladığı şu ya da bu hizmetten, yardımdan faydalanmakta olan kesimlere düzeninizi bozmayacağım hissi vermeye çalıştığını belirtmek gerekir (tabii 17 Aralık süreci sonrası sertleşen politika içinde CHP'nin AKP'ye Sarıgül'ün <i>'yoruldular artık</i>' sloganı gibi yumuşak muhalefet ederek AKP seçmenlerine düzenin bozulmayacağı hissi vermeye çalışma stratejisi biraz suya düştü). Sonuçta bu tercihler siyasal partiler oy kazanma aygıtları olarak tanımlanacaksa CHP açısından çok mantıklıdır. Ancak sosyal demokrat veya solundaki seçmenler açısından çok sorunludur, bu şartlarda oy verip vermeyecekleri de tiranlıktan rahatsızlık derecelerine göre belirlenecektir (bir tahminimi söyleyeyim: ben örgütlü kesimler dışında birincil kaygısı tiranlık olan seçmenlerin, rakibinden daha seküler ve daha az agresif olduğu sürece ciddi bir miktar sağcılaşma ve muhafazakarlaşmayı sineye çekerek, iktidarın gücünün bölünmesi için oy verecek noktada olduklarını düşünüyorum). Sonuç olarak, Machiavelli zenginler (<i>grandi</i>) yönetmek için yanıp tutuşur, yoksullaraysa (<i>popolo</i>) yönetilmemek yeter der. CHP'ye yakın seçmen de eskiden siyasal güç anlamında yoksul değilken yönetmek için oy veriyordu, ancak siyasal güç anlamında yoksullaştığı için artık yönetilmemek yeter diye düşünüyor diyebiliriz, ya da en azından parti olarak CHP böyle düşüneceklerini varsayarak bir tercih yaptı.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<b><span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;">4. BDP/HDP'nin seçimi<o:p></o:p></span></b></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;">BDP/HDP'yse siyasal tercihlerini İstanbul, Ankara gibi yerlerde CHP'den farklı bir düzlemde yapmakta. Seçim sonucuyla iktidarı ele geçirmek gibi şansı olmadığına göre, parti olarak oyunu maksimize etmek isteği dışında, barış sürecinde sıkıntı yaşamamak gibi bir kaygısı da var.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;">Öncelikle yukarıda tartıştığım üzere Kürt siyasal elitinin barış sürecinde muhattabının artık tam bir devlet-partisi olan AKP olması ve daha da önemlisi AKP dışında yakın gelecekte başka bir muhattabının olmayacağını düşünmesi (örneğin CHP'nin tek başına seçim kazanarak AKP'nin yerine geçebileceğine inanmaması) Kürt hareketinin haklı olarak Gezi'de, 17 Aralık sürecinde ve seçim propagandasında iktidarı tam olarak karşısına almak istememesine yol açtı. Bu durum, Kürt siyasal elitinin, ciddi rahatsızlıkları da olsa, AKP'ye ve onun sağ muhafazakar tiranlığına karşı elini korkak alıştırmasına ve AKP'den çok daha güçsüz CHP'ye eleştirilerinin de fazla sertleşmesine sebep oldu. (<b><i>Not 3: </i></b>Açıkçası ben BDP/HDP siyasal elitinin, SHP deneyimi dolayısıyla eski hukukları olan bir partiden ve Kılıçtaroğlu liderliğindeki bir CHP'den aslen çok rahatsız olmadıklarını ve tarihsel derin karşıtlık vurgusunun politik stratejik olduğunu düşünüyorum. Bir başka ifadeyle, BDP/HDP siyasal elitinin, CHP AKP karşısında bu kadar güçsüzken CHP'ye yüklenmesinin, geçmiş CHP ile ilgili deneyimlere sürekli vurgu yapmasının önemli bir nedeninin de güncel siyasetle ilgili kaygılar olduğunu düşünüyorum).<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;">Oy arttırmak (ve HDP için yeni bir parti ve ilişkiler ağını inşa etmek) kaygısı da benzer şekilde BDP/HDP elitinin AKP'ye muhalefette daha temkinli davranıp, iktidarın ve merkezdeki gücün uzağında olan CHP'ye de arada muhalefet etmeyi unutmamalarını sağlamış olsa gerek. Öncelikle, BDP/HDP siyasal eliti kendi potansiyel seçmeninin temel kaygısının sağ muhafazakar tiranlık değil, ezme-ezilme ilişkileri (hükümet kim olursa olsun sürüp giden dışlanma, sembolik ve fiziksel şiddet gibi) ve barış süreci olduğunu düşünüyorsa gerçekten, AKP'ye siyasal rejim alanından sert eleştiriler yöneltmesinin ona hiçbir yararının olmayacağının hesabını da yapmış olması gerekir. Yani "hayatın gerçekleri' karşısında yolsuzluk, yargı bağımsızlığı ikincildir ya da önemsizdir diye düşünen bir potansiyel seçmeni olduğu inancı varsa bu konularda sert muhalefet yapmak ona birşey kazandırmayacak, aksine potansiyel seçmeninin gözünde ezenlerin dilini konuşuyor, ezenlerin kaygılarını paylaşıyor izlenimi yaratacağını da düşünüyor olabilir.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;">Kaldı ki, en azından HDP'nin İstanbul'daki potansiyel seçmeninin muhafazakar, ciddi bir kısmının AKP döneminde şehre entegre olmuş, AKP'nin (devletin aslında tabii) yardım ağının bir parçası olduğu için birinci veya ikinci tercihleri AKP olan seçmenler olduğu varsayımı sorunsuz olsa gerek (istatistiksel olarak sorunlu da olsa ilçe ilçe seçim sonuçlarına bakarsak, CHP'nin farklı önde olduğu seküler ilçelerde değil AKP'nin farklı önce olduğu muhafazakar ilçelerde BDP'nin en çok oyunu aldığı görülecektir). Kısaca, AKP ve BDP arasında geçişlilik, CHP ve BDP arasındaki geçişlilikten çok daha fazla olsa gerek, AKP'ye çok da negatif duygular beslemeyen bir potansiyel seçmen kitlesinden söz ediyoruz o halde. Ayrıca, CHP ve CHP sağa kırdı eleştirisinin, Türk seküler kendini solcu olarak tanımlayan ve tiranlıktan rahatsız olsa da, CHP'ye oy vermekte tereddüt eden seçmene hitap ettiğini de düşünmüş olabilir HDP. Yani şu süreçte CHP'yi eleştirmek hem potansiyel muhafazakar seçmen, hem de seküler sol seçmenler içinde yankı bulabilecek bir kazan-kazan stratejisi olabilir BDP/HDP açısından.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;">O zaman 1) barış sürecinde Kürt siyasal eliti yakın gelecekte AKP dışında muhatap olabilecek bir aday göremediği için (CHP faşist olduğu için değil, CHP güçsüz olup iktidar olamayacağı için); 2) tabanın tiranlık-bireysel özgürlükler, ya da tiranlık-iyi/temiz yönetim, ekseninde değil de ezen-ezilen ekseninde kendini konumlandırdığına inandığı için; 3) oy sayısını arttıracağına inandığı için, BDP/HDP eleştiri oklarını güçlüyle (AKP), çok daha güçsüz (CHP) olan arasında eşit dağıtmış, Gezi'de yalpalamış, tiranlığa ve onun bütün sonuçlarına temkinli yaklaşmış olsa gerek.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<b><span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;">5. Son gözlemler<o:p></o:p></span></b></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;">1. </span><span style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">CHP büyük ihtimalle </span><span style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">İstanbul'da CHP-HDP ittifakını, böyle bir ittifakın seçimi kazanması çok zor olduğu için ve genel olarak büyükşehirlerde AKP'den rahatsız olan MHPlilerin oylarına oynama stratejilerini bozacağını düşündüğü için reddetmiştir. Ayrıca CHP-HDP ittifakını HDP'nin de çok istediğine inanmıyorum, çünkü onların da yukarıda tartıştığım kitleselleşme stratejilerine de pek uymuyor.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;">2. Sırrı Süreyya Önder'in adaylığı büyük ihtimal daha çok AKP'nin oylarını bölüyor. HDP/BDP seçmeninin CHP'ye oy verebilmesi için, ciddi ve üzerinde tartışılmış bir ittifak olması ve bunun kitlelere anlatılması, açıklanması gerekir. CHP seçmenlerinden bir kısmının Önder'e saldırılarının nedeni de, büyük ihtimalle kendi çevrelerinde gördükleri Türk eğitimli Önder seçmeni üzerinden yaptıkları genellemeler ve AKP'nin onlara rezil gelen yönetiminden duydukları rahatsızlık dolayısıyla can havliyle bir şeyler yapmaya çalışmalarıdır.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;">3. Seçimlerde her seçmen grubu aynı kaygıları paylaşmıyor. AKP'ye muhalefet eden insanlar da aynı sebeplerden muhalefet etmiyor: BDP/HDP adayına çekil demek çok garip, hem yukarıdaki sebepten dolayı taktik olarak yanlış, hem de bir siyasal partiye seçimlerde aday gösterme demek varlık sebebini yok say demektir. Tabii CHP seçmenlerinin de, sanki kendi partileri hiç reelpolitik yapmıyormuş gibi ilkeli siyaset yapmalarını onlara salık veren BDP/HDPlilere karşı bir dayanağı var, tek kişinin seçildiği seçimlerde her zaman oylar toplanır kazanabilecek adaylar etrafında toplanır, kişilerin iki kazanabilecek aday arasında oy tercihlerinde ehven-i şer olarak gördüklerine vermeleri kadar doğal birşey yoktur, hele şu sandığın hem yönetici belirleme hem suç yargılayan mahkeme, hem de gelecekte ne kadar baskı göreceklerinin ölçüsü olduğu durumda. Esasen tabii, bu seçim sisteminin dayattığı bir şeydir sonuçta. Örneğin Kadir Topbaş da, ikili yarıştan dolayı, belediye başkanlığı seçiminde AKP'nin belediye meclisi oyundan daha fazla alacaktır. Ayrıca, seçimlerde kullandığı gizli oy (siyasal katılım yöntemlerinin kişisel/mahrem yapılan tek örneği), bir seçmenin ideolojisinin olsa olsa çok zayıf bir yansımasıdır. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;">4. Oy bölünmesi suçlamaları benim görebildiğim kadarıyla daha çok solda/seküler seçmenlerde olmaktadır (</span><span style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">80lerin 90ların DSP/SHP tartışmalarında da olduğu gibi)</span><span style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">, bunun sebebi sol/seküler seçmenin daha suçlayıcı olması değil, pastasının çok daha küçük olmasıdır. 70'i bölüşüp 30'u yenmek mümkündür onun için sağda sıkıntı yoktur.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;">5. Her siyasal parti oy maksimize etmek ister, temsil sağlamak da işlevlerinden biridir ancak bir de kitlesini dönüştürme, kısa dönemli çıkarları ve duyguları yerine uzun dönemli çıkarlarını ve politikalarını onlara gösterme, onları dönüştürme işlevleri vardır. Bundan dolayı, </span><span style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">BDP/HDP, benim seçmenimin ana kaygısı ezme-ezilme diyerek tiranlığı önemsizleştirmekteyse eğer, aynı zamanda tabanını dönüştürme vasfını da bu konuda bırakmış olur. Halbuki, otoriterlik, kötü yönetim, sorumsuz ve belirsiz yönetim bütün bunlar Kürt sorununun çözümü için de sorun çıkartacak konular olabilir, hatta dönüp en çok bu kitleyi de vurabilir.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;">6. Kendi perspektifimden CHP ve BDP/HDP için birer yorum yazarak yazıyı bitireyim: a) CHP yukarıda yazdığım gibi anlaşılır sebeplerle bazı tercihler yapmıştır, ancak bu CHP'nin bu sağa kırma kararının, sol değerlerin gelişimini, daha eşitlikçi bir toplum anlayışı çevresinde örgütlenmeyi zorlaştırdığını belirtmek gerekir. Halbuki, muhafazakar ve sağ değerleri temsil eden partilerin ahlak krizi içine düştükleri, AKP'nin sağ muhafazakar popülist ideolojisinin hegemonyasının kırıldığı, muhafazakarlıkla temiz yönetim, sağcılıkla iyi yönetim arasındaki ilişkilerin zayıfladığı şu noktada farklı bir tercih de yapılabilirdi; b) BDP/HDP'nin güçlenmesinin ve Batı'da kuvvetli ağlar kurarak örgütlenmesinin Türkiye demokrasisi için ve solun toplumsal tabanını yaygınlaştırmak açısından önemlidir. Ancak parti, barış süreci, temel siyaseti okuma ekseni ve tabanını genişletme stratejisi dolayısıyla izlediği politikalarla kendisini sağ muhafazakar tiranlıktan bıkmış insanların oyu için konumlandırmamış oldu. Gezi'deki her biri ayrı telden çalan yorumlar, son dönemdeki AKP'nin kötü yönetim ve yolsuzluklarını yorumlama biçimleri, şu koşullarda CHP'ye de AKP kadar muhalefet etmesi, yukarıda da yazdığım gibi hepsi partinin kendi çıkarları açısından makul ancak ilk kaygı ekseni sol, seküler, anti-otoriter seçmeni kısmen de olsa dışlıyor. İstanbul'daki ikili yarışta şu koşullarda belki yine de bu seçmenlerin oyunu alamayacaktı, ancak en azından bu seçmenlerin hayırlı düşüncelerini dışlamış oldu diyebiliriz (ya da bu küçük seçmen kitlesi açısından ileriye ket vurmuş olabilir diyebiliriz).<i><o:p></o:p></i></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span>
<br />
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
</div>
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span>
<br />
<div style="-webkit-text-stroke-width: 0px; color: black; font-style: normal; font-variant: normal; font-weight: normal; letter-spacing: normal; line-height: normal; margin: 0px; orphans: auto; text-align: start; text-indent: 0px; text-transform: none; white-space: normal; widows: auto; word-spacing: 0px;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
Yunus Sozenhttp://www.blogger.com/profile/14161769543608835820noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7938818981908953433.post-12528169139048818912014-03-26T22:01:00.004-07:002021-03-10T15:37:52.051-08:00Türkiye'de Rejim Salınımları, Yönetim Krizi ve Entelektüeller<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<span style="clear: right; float: right; font-family: "times" , "times new roman" , serif; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"></span></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjsb7jvc-plcLwr2vw0byDg1sOLDoehZF5LE0BR5mejK7HoBbNxT6tYmgakiUMiNs2b1cH1ykhZn_GKO0qC7cXAitt6IZCM2xfO3Kkvvrd__ADAlyWq0Iy0LszkzsOwMw3YodsWby6zfIY/s1600/tyranny.jpg" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="286" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjsb7jvc-plcLwr2vw0byDg1sOLDoehZF5LE0BR5mejK7HoBbNxT6tYmgakiUMiNs2b1cH1ykhZn_GKO0qC7cXAitt6IZCM2xfO3Kkvvrd__ADAlyWq0Iy0LszkzsOwMw3YodsWby6zfIY/s1600/tyranny.jpg" width="400" /></a><span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif; font-size: 12pt;"><b><i>Şubat 2014 </i></b></span><br />
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif; font-size: 12pt;">Bu yazıda, bugüne ağırlık vererek, Türkiye siyasal rejiminin son 7 yıldaki
dönüşümlerini kısaca tartışıyorum. Yazının otoriterleşme ve otoriter gücün
politikaları kısımları, 2008'den beri bu konuda yazdığım yazıların hızlıca yazılmış bir özeti
aslında (örneğin <a href="http://yunussozen.blogspot.com.tr/2010/04/turkiyede-yeni-otoriter-hegemonya.html" target="_blank">şurada</a>, <a href="http://yunussozen.blogspot.com.tr/2010/04/turkey-between-tutelary-democracy-and.html" target="_blank">şurada</a>, <a href="http://yunussozen.blogspot.com.tr/2010/10/referandum-ve-neo-muhafazakar-otoriter_12.html" target="_blank">şurada</a> ve en kapsamlısı <a href="http://yunussozen.blogspot.com.tr/2013/01/akp-ve-bir-otoritesme-ideolojisi-olarak.html" target="_blank">şurada</a>), iyi yönetim ve siyaset kuramından ödünç aldığım tiranlık kavramıyla ilgili kısımlarıysa yeni. Yerel seçimler üzerine yazacağım diğer yazılara altlık oluştursun kaygısıyla yazıldığı için, derdimi basit bir dille anlatmak istedim. Bu
basitlik kaygısının, gerçekliğin karmaşıklığını gözden kaçıracak olması gibi
maliyetleri olduğunu bilmeme rağmen.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<b><span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif; font-size: 12pt;">Otoriterlik ve demokrasi<o:p></o:p></span></b></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif; font-size: 12pt;">Otoriterlik, esasen
tümgüçlülüktür (bir siyasal aktörün tüm gücü elinde toplaması, <i>omnipotence</i>).
Bir aktörün bütün gücü elinde tutması, o gücün denetlenememesi, bir sistemde
siyasal elitler arasında çatışma olmaması, gücü elinde tutan o ülkenin en
popüler lideri, partisi de olsa, o rejimi otoriter yapar. Modern demokrasilerse, gücün farklı gruplar arasında bölüşüldüğü,
güçlülerin denetlendiği, siyasal elitlerin belli bir çerçeve içinde yarıştığı,
çatışma içinde olduğu denge rejimleridir. En kısa ifadesiyle bu rejim,
muhalefetin ifade, basın-yayın, örgütlenme gibi özgürlüklerle iktidarı
sarsabildiği, ayrıca, iktidarın da muhalefeti yok etmesini engellemek için
kendi içinde bölündüğü ve erklerin birbirini denetlendiği bir sistemdir. Halk,
milli irade falan neresine düşüyor bu tanımın diye soracak olursanız yanıt çok
basit: milli irade denen bulanık kavramın modern demokrasilerle pek ilgisi
yoktur. Hatta seçilmiş yöneticiler milli iradeyi temsil eder iddiası tam
otoriter bir iddiadır. O halde modern demokrasi yönetilenlerin, yönetenler
çatışırken nefes alabilmesini sağlayan, kendi düşüncelerini savunup, kendi
çıkarları etrafında örgütlenebildiği ve sesini bir nebze olsun yöneticilere
duyurabildiği bir sistemdir, o kadar. Demokrasiyi geliştirmenin yöntemleri
vardır, ancak yazımın konusu olmadığı ve böyle bir tartışmanın Türkiye'yle
alakası olmadığı için bir kenara bırakıyorum.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;"><b><span style="font-size: 12pt;">2007-2010: Eski rejimin otoriter ögelerini yıkarak
otoriterleşme</span></b><span style="font-size: 12pt;"><o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif; font-size: 12pt;">Türkiye'de 2007-2010
arasında olan, gücün bölündüğü bir çeşit denge rejiminin yerini bütün gücü bir
partinin elinde toplandığı otoriterliğe bırakmasıdır (Seçimli/rekabetçi otoriter). Neden
2007'den sonra hızla otoriterleşme, yani bir aktörün bütün gücü ele
geçirebilmesi gerçekleşti? <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif; font-size: 12pt;">Kısaca yazmaya
çalışayım:<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;"><i><span style="font-size: 12pt;">1. 12 Eylül anayasasının yürütmeci yapısı ve muhalefet
özgürlüklerini tanımaması</span></i><span style="font-size: 12pt;">: Çok basit
bir anlatımla, 12 Eylül anayasası cumhurbaşkanlığı ve başbakanlık kurumlarına
müthiş bir güç vermiştir. Meclis çoğunluğu zaten Türkiye gibi parlamenter sistemlerde
yürütmenin kontrolündedir, bu bir de siyasal partiler yasası ve seçim
sisteminin özelliklerinden dolayı (akıldışı %10 barajından çok bu konuda önemli
olan kapalı liste nisbi sistem olması) Türkiye için başbakanın kontrolündedir diye ifade
edilebilir. Ayrıca, yasa yapıcı meclisin çoğunluğu başbakanın iyi kötü
kontrolündeyken, yargıya da HSYK'daki bakan ve daha birçok yargı üzerindeki
yetkisiyle hükümet (başbakan) karışabilir. Buna ek olarak cumhurbaşkanı, yargı erkine çok ciddi atama yetkilerine sahiptir. Kısaca, cumhurbaşkanlığı ve başbakanlığı
beraber kontrol eden bir parti, belli bir süre içinde sistemin tamamını kontrol
edebilecek, yargı tarafından pek de denetlenemeyecek güce zaten doğal olarak
ulaşabilecektir. Ayrıca, bu gücün kapsama alanından kaçabilen neredeyse hiçbir
kurum yoktur, YÖK yani üniversiteler, TRT ne varsa iki seçim üstüste
kazandıktan sonra sizindir. Ayrıca, muhalefet özgürlükleri de çok zayıf bir
şekilde tanımlanmıştır aynı anayasal çerçeve içinde. İfade, toplantı, örgütlenme
gibi muhalefetin iktidarı sarsabilmek için sahip olması gereken özgürlüklerin koruması zayıftır. Bu sistemin içinde iktidarın önündeki tek engel, askerin gücüdür,
bu engel de demokrasi-dışı bir engeldir elbette.<o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<i><span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif; font-size: 12pt;"><br /></span></i></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;"><i><span style="font-size: 12pt;">2. AKP'nin seçim başarısı, askeri geriletmesi ve
ideolojisi</span></i><span style="font-size: 12pt;">: Bu kurumsal bağlamda, 2007
itibariyle iki kere üst-üste seçimi kazanan AKP, hem cumhurbaşkanlığı ve
başbakanlığı kontrol edebildiği için, hem de askerin sistem içindeki demokrasi
dışı denetimini ortadan kaldırabildiği için tümgüçlülüğe erişmekte çok yol
almıştır. Yani bir yandan sisteme otoriter etki eden bir aktör olan askerin
etkisini ortadan kaldırırken, kendi otoriter yönetiminin de altyapısını oluşturmuş
olmuştur. Burada gücün AKP'nin elinde tekilleşmesinin önemli sebeplerinden biri de,
AKP'nin ideolojisidir. Esasen milli iradeyi yöneticilerin temsil ettiğini ve bu
yöneticilerin kararlarının önündeki engellerin milli iradenin de önünde engel
olduğunu söyleyen bir ideolojiye sahip olan AKP, bu ideolojiyi sadece askere
karşı değil, anayasal denetime, muhalif basına, örgütlere karşı da tepe tepe kullanmıştır.<o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;"><i><span style="font-size: 12pt;">3. Muhalefeti boğma</span></i><span style="font-size: 12pt;">: Eğer otoriterleşme tümgüçlülüğün oluşması süreci ya da muhalefetin
özgürlüklerinin tırpanlanması ve iktidarların kurumsal denetimden kurtulması
süreciyse, AKP'nin yönetimindeki Türkiye'nin otoriterleşme sürecinin
başlangıcını 2007'de AKP'nin cumhurbaşkanlığını elde etmesine kadar çekmemiz
gerekir. Ancak tabii bu otoriterleşme sürecinin sorumlusu AKP değildir, 12
Eylül anayasal rejiminin kurumsal yapısıdır. Yargı içindeki gücü gittikçe artan
AKP'nin sorumluluk payı ise, milli irade düşmanı olarak tanımladığı muhalefeti
müthiş bir gayretkeşlikle 2007-2010 arasında boğmasıdır. 2. en büyük medya
grubunun Sabah'ın eline geçmesinden sonra en büyük grubunun da vergi cezasıyla
susturulması, örgütlenme konusunda sendikal dünyaya müdahaleleri vb (2008-2011
sürecinde yazdığım yazılara bakınız lütfen). Kısaca bir parti 2007-2010
sürecinde, sadece aşırı güç toplamamıştır, kendi gücüyle mücadele
edebilecek bütün aktörleri de peyderpey yok etmiştir.<o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;"><b><i><span style="font-size: 12pt;">NOT 1:</span></i></b><span style="font-size: 12pt;"> Bu süreçte Türkiye entellektüel dünyasının sefaletini
de görmek mümkündür. Dünyanın en basit gözlemlenebilecek, en kitabi
otoriterleşmelerinden biri gerçekleşirken, muhafazakarlar ve liberaller bunu
demokratikleşme olarak okumuştur: ordunun geriletilmesini ve önceden dışlanan
islamcı-muhafazakarların sisteme dahil olmasını iyi bir şey olarak okumuşlardır,
ki bu doğrudur, ancak bir şeyin iyi olması aynı zamanda demokratik olmasını
gerektirmez. Ordu geriletilirken ve muhafazakarlar sisteme dahil olurken, AKP
tümgücü de ele geçirerek otoriter bir yönetim tesisi etmiştir. Kemalistler
de, süreci otoriterleşme olarak değil,
ileri-gerici düşünce yapısı içinde, şeriat geliyor diye okumuşlar ve tamamen durdurmaya çalışmışlardır.
En vahimi de Kemalistler ellerinde güç varken (pazarlık güçleri varken), hızlanarak gelen AKP otoriterleşmesini, iktidarla anlaşarak daha dengeli
bir sistem içinde durdurmaya çalışacaklarına, sistemin tamamını ele geçirmeye
çalışmışlardır. Kısaca, demokrasiyi sağlama alıp kendileri muhalefette
oldukları için kendi özgürlüklerini garanti altına alacaklarına, karşı tarafı
alt ederek bütün sistemi ele geçirmeye çalışmışlardır ve kaybetmişlerdir. <o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<b><span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif; font-size: 12pt;">2010 referandumu ve otoriter düzenin kurumsal
yapısının tamamına ermesi<o:p></o:p></span></b></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif; font-size: 12pt;">Otoriter düzenin
tesisinde 2010 referandumu o kadar önemlidir ki, başka yazılarda uzun uzun
tartıştığım halde ayrı bir başlık açtım, zira bu referandum AKP'nin
tümgüçlülüğünün kurumsal ifadesini oluşturmuştur, onun son noktasıdır. Zaten
muhalefeti sindirmiş, modern bir demokrasinin var olabilmesi için yaşamsal olan
iktidarı denetleyecek kurumların neredeyse tamamını ele geçirmiş olan AKP, 2010
referandumuyla, yüksek yargının da (özellike Danıştay ve AYM) denetiminden kurtulmuştur
(HSYK'da kontrolü ele geçirdikten sonra Danıştay ve Yargıtay'daki büyük genişlemeyle yeni
üye alımı gibi uygulamalarla durumu hızlandırarak). Danıştay ve AYM
denetiminden kurtulmak (denetim yerine muhalefetinden demek daha doğru aslında, farklı konularda farklı tavırlar alabilen, yani kısmen bireysel özerkliği de olan, geniş laik bir koalisyon çoğunlukta olduğu için. Ancak bu noktada belirtmek gerekir: her ne sebepten olursa olsun muhalif olan bir yüksek yargı, iktidarla ortak yüksek yargıdan iyidir modern demokrasi açısından),
muhalefeti daha da sindirmesini engelleyecek veya uygulayacağı hukuk dışı
politikaları da yavaşlatacak hiçbir kurumun kalmaması demektir. Örneğin, vergi
cezası kesiyorsa bir kuruma, o vergi cezasının yargısal sürecine de müdahale
edebilecek güce ulaşması demektir, ya da hukuksuz bir yürütme kararı varsa, onun yüksek yargı tarafından durdurulması ihtimalinin çok
düşmesi demektir.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif; font-size: 12pt;">Tabii halen sadece
otoriter bir rejimin kurumsal yapısından
bahsediyoruz. Otoriterlik sonuçta sadece güçtür ve iktidarın o gücü nasıl
kullanacağı konusunda bize bir fikir vermez. Sadece otoriter güç hangi politikayı
uygularsa uygulasın kurumsal muhalefetin ve muhalif yurttaşların buna karşı çıkacak alanlarının çok kısıtlı
olacağını ve bu politikaların denetimden geçmeyeceğini bize söyler.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<b><span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif; font-size: 12pt;">2010-2013: Otoriter gücün politikaları: Sağcı
(neoliberal) ve muhafazakarlaştırmacı<o:p></o:p></span></b></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif; font-size: 12pt;">2010-2013 arası
dönem boyunca, aslında Türkiye'de otoriterleşmeyi değil, otoriter yönetimin
politikalarını tartıştık. Kitlesel davalar, 4+4+4, içki yasası, 3.köprü,
kentsel talan gibi. Bu noktada ilk defa otoriterleşme konusu kamuoyunun gündemine girmeye
başladı. Halbuki otoriterleşme halihazırda gerçekleşmişti, 2010 sonrası olansa muhalefeti boğmuş,
denetimsiz bir gücün politikalarının kitlelerin yaşamına etki etmeye
başlamasıydı. Gezi de bu boğucu sosyal politikalara bir başkaldıydı esasen:
istediği politikaları engelsiz uygulayabilecek güce erişmiş bir yönetimin, sağcı ve
muhafazakar ideolojisini politikaları yoluyla topluma dayatmasına, seküler
ve/veya sol kesimin karşı çıkışı. O zaman otoriterlik iktidara sadece silahı vermiştir,
ya da istediği politikayı, denetimsiz, devlet katında kavgasız gürültüsüz
uygulayabilme gücünü. İktidar da bu silahı ideolojisi doğrultusunda kullanınca,
denge olmayan sistemde dayanacak tek gücü kendisi olan gruplar ayaklanmıştır.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif; font-size: 12pt;">O halde, AKP'nin
Geziye tepkileri onu otoriter yapmamıştır, zaten otoriter bir rejimken, ideolojisi
doğrultusunda izlediği politikalar Gezi'ye yol açmıştır. Çünkü otoriterlik 2007-2010
sürecinde tamamlanmıştır. Örneğin, CNN Türk'ün 2013'te Türkiye siyasal
tarihinin en büyük kitlesel hareketlerinden biri gerçekleşirken penguen
göstermesinin sebebi Doğan grubuna 2008'de kesilen vergi cezası ve 2010 referandumu sonrası tümgücü
elinde bulunduran iktidara (yargısal süreçleri kontrol edebilecek) karşı bu
vergi cezasının iktidarla anlaşmazsa akıbetinin ne olacağının belli olması
olmuştur. O zaman modern bir siyasal rejimde en kötü elitler arası çatışma </span><span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif; font-size: 16px;">hiç elitlerarası çatışma olmamasından</span><span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif; font-size: 16px;"> </span><span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif; font-size: 12pt;">ve en
kötü muhalefet, muhalefetin hiç olmamasından daha iyidir
demek doğrudur.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif; font-size: 12pt;">Buraya kadar iki
ayrı konudan bahsettim, birincisi Türkiye siyasal rejiminin otoriterleşmesi,
yani tümgüçlülüğün kurulma süreci (2007-2010), ikincisi bu konudan bağımsız olan otoriter rejimin uyguladığı somut politikalar
-- örneğin sosyal politika kararlarının nasıl verildiği, karar verirken
hükümetin denetlenip denetlenmediği gibi sorular otoriterlik konusuna girerken, o otoriter yönetimin eğitim sağlık gibi alanlardaki uygulamaları da somut politikalarına örnek oluşturur. Örneğin ben denetlenemeyen tümgüçlü
(otoriter) bir iktidar sosyalist, eşitlikçi politikalar uygulasa, çok da
rahatsız olmam, bir başkası ise otoriter bir iktidar sağ muhafazakar
politikalar uygularsa rahatsız olmaz, onun için Gezi'de hem sağcı hem
muhafazakar olanlar yoktu. Bir başka ifadeyle, seküler sosyalistler politikaların hem
muhafazakarlığından, hem sağcılığından rahatsız oldukları için, anti-kapitalist müslümanlar, esasen
sağcılığından rahatsız oldukları için oradaydı büyük ihtimal, ama iktidarın otoriterliğinden bir miktar rahatsız
olsa da hem muhafazakar hem AVMci --sağcı-- pek kimse yoktu herhalde Gezi'de. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;"><b><i><span style="font-size: 12pt;">NOT 2:</span></i></b><span style="font-size: 12pt;"> Yukarıda bahsettiğim liberal-muhafazakar
entelektüellerin, 'liberal' kanadından bir kısmının referandum sonrası HSYK
seçimlerine AKP'nin müdahalesinden sonra, bir başka kısmının da Gezi sonrası,
Erdoğan otoriterleşti yorumları yapmaları da şuna benzetilebilir: Güçlü bir
kişi (AKP) iki kişiyi (yurttaşları temsil etsin bunlar da, biri muhalif, diğeri
iktidarı seven) sandalyelere oturtup ikisinin de ellerini bağlamış olsun. Daha
sonra güçlü olan (AKP) işaret parmağını bir tanesinin (muhalif olanın) gözüne
doğru uzatmaya başlasın ve en sonunda da parmağını gözüne sokarak o muhalif
vatandaşın gözünü çıkartsın. Referandum sonrası AKP'nin otoriterleşmeye
başladığı tespitini ilk kez yapan 'liberal' entelektüel AKP parmağını uzatmaya
başlayınca otoriterleşmeyi görmüştür, Gezi'yi bekleyen ise AKP parmağını
vatandaşın gözüne sokana kadar beklemiş, belki de gözündeki çapağı alacaktır
diye düşünmüştür, sokunca da "aa AKP de çok otoriterleşti, Erdoğan güç
sarhoşu oldu" demiştir. Halbuki otoriterleşme vatandaşların ellerinin
bağlanması (muhalefetin boğulması), parmağını uzatan güçlünün önünde onu durduracak başka bir
güçlünün olmamasıdır (gücün tekelleşmesi) yani çok daha önce gerçekleşmişti.<o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh5RL6rLqvR053w0uJNGCSNKoXxlvcpPb67_Kb6hYBQvYjMu6bVQWXn85UosBwgJ5giXPXOB3KAZJkYqzPzjj-cJIYCvUZxVF_xRohmlPtPklHwV_JOaQLcgRQGNJz__X-KLdCewdhKO5I/s1600/of+heroes.jpg" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh5RL6rLqvR053w0uJNGCSNKoXxlvcpPb67_Kb6hYBQvYjMu6bVQWXn85UosBwgJ5giXPXOB3KAZJkYqzPzjj-cJIYCvUZxVF_xRohmlPtPklHwV_JOaQLcgRQGNJz__X-KLdCewdhKO5I/s1600/of+heroes.jpg" width="212" /></span></a><b><span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif; font-size: 12pt;">Haziran 2013-Mart 2014: rejim krizinden devlet krizine<o:p></o:p></span></b></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif; font-size: 12pt;"><br />Buraya kadar siyaset
biliminin sınırları içinde bir tartışma yaptım, yani otoriterlik ve otoriter
ideoloji (milli irade temelli) etkileşimiyle otoriterliğin kurulmasıyla ilgili.
Ancak Gezi sonrası oluşan ve 17 Aralık süreciyle ortaya çıkan durumu anlamak
için artık siyasal düşüncenin alanına girmek gerek gibi geliyor bana. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif; font-size: 12pt;">Siyaset bilimciler,
demokrasi ve otoriterlik tanımlarında, gücün bölüşülmesiyle, karar alma
süreçleriyle, usullerle ilişkili bir tanım yaparlar. Tekrar ederek örnekleyeyim,
demokrasilerde seçim yarışması vardır, muhalefet özgürlüklerini kullanarak
iktidara karşı çıkar, kurumlar birbirini denetler ve dengeler, otoriterlikteyse
tümgüçlülük vardır gibi. Bu tanıma göre demokratik bir sistemdeki bir sosyal
politikanın kimin yararına olduğu o ülkenin demokrasi olup olmadığını
etkilemez. Klasik siyasal düşüncedeyse, bir siyasal rejim sadece karar alma
süreçleriyle değil, kararlarının sonuçlarına göre de değerlendirilir. Örneğin
Aristo, tek kişinin yönetimi eğer genel çıkarı gözetiyorsa ve belli normlar
içinde karar veriyorsa, o yönetimi monarşi olarak tanmlar, bunları yapmıyorsa
tiranlık olarak (kendi çıkarı için, keyfi bir şekilde yönetiyorsa). <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif; font-size: 12pt;">Tiranlık kavramını
ayrıntılandırdıktan sonra, Türkiye'deki son gelişmeleri bu kavramı kullanarak
seçimlerden sonra daha geniş bir şekilde değerlendirmeye çalışacağım, ancak
şimdilik rahat davranarak şu şekilde bir tanımla ilerleyelim: <i><b>Tiranlık,
otoriterliğin, kesim çıkarına dayalı yönetimle birleşmiş halidir</b></i>. Bu rejim, kendi dar çıkarına
yoğunlaşarak, geneli düşünmeden, kararlarının yönetilenlere etkisini düşünmeden
sorumsuzca hareket eden tümgüçlü yöneticinin yönetimidir. Biraz daha net bir
ifadeyle, herhangi bir karar alma sürecinde bir yönetici iki şekilde
denetlenebilir: 1) modern demokrasilerde olduğu gibi, dış denetimle, yani
kurumlar, sistemin içindeki farklı yöneticiler birbirlerini denetler. Meclisin
çıkardığı yasayı AYM denetler, başbakanın kararlarını meclis, Danıştay,
Sayıştay gibi; 2) ancak bir de kişinin özdenetimi vardır. Yani kişi kendisine sınır çeker. Burada ahlaki, vicdani, düşünsel süreçler devreye girer. Örneğin bir
hoca yakalanmayacağına emin bile olsa bütün öğrencilere en yüksek notu vererek sınav
kağıtlarını okuma eziyetinden kurtulmayı kendine yediremeyebilir. Yüksek
notu verip kurtulma davranışını göstermemesinin sebebi, asgari bir adalet
anlayışından nasiplendiği için bilenle bilmeyini, emek verenle vermeyeni
ayırmak istemesinden olabilir, toplumsal bir sorumluluk hissettiği için
bilmeyeni de ödüllendirirse cehalete katkıda bulucağını düşündüğünden olabilir,
ya da sadece bu şekilde sınav kağıtlarını dikkatlice okuyarak not vermeyi alışkanlık haline
getirdiğinden olabilir. Sonuçta bana göre, dış denetimin zaten olmadığı otoriter
yöneticide özdenetim de işlemezse o rejim tiranlık olur (kendi en kısa vadeli
çıkarı için, hiçbir norma bağlı kalmadan yönetmek, biz kendi kendimizi
denetleriz diyip sayıştayı devredışı bırakıp yolsuzluk yapmak gibi).<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif; font-size: 12pt;">Erdoğan yönetimindeki
Türkiye, Gezi'den beri, siyaset kuramındaki bu rejim tanımına uyum göstermektedir.
2007-2010 sürecinde diğer kurumların iktidar üzerinde denetimi zaten ortadan
kalkmıştır, 2010-2013 sürecindeyse sosyal politikalarının yaşam alanını
kısıtladığı geniş kesimler ayaklanınca, belki de zaten yöneticilerde pek olmayan
özdenetim de sıfırlanmıştır. Otoriterlikten tiranlığa geçişte en önemli kırılma
noktası, Erdoğan'ın Gezi'nin başında biraz geri çekilip, toplumu 'idare etmek'
yerine, tabanını (önceden kuvvetli bir şekilde bağ kurduğu, siyasal sisteme
kendi partisinin entegre ettiği geniş mütedeyyin muhafazakar kitleleri) konsolide
etme tercihini yapmasıdır. Bir kesimi yönetmek uğruna ülke denen o bütünü
yönetmekten tamamen vazgeçmesidir. Örneğin Kabataş olayı konusunda, eğer o
şekilde fantasik bir olay yaşanmış bile olsa, ülkeyi yönetmek gibi bir kaygı taşıyan bir yönetici bunu kamuya yaymaz, kitlesini kışkırtmamak için bunu
kullanmayıverir. Akla hayale sığmayacak bu durumun bir de gerçekleşmediği
ortaya çıktıktan sonraysa bu gerçekleşmemis olayı kitlesini düşmana (laik ötekiye) karşı kışkırtarak kitlesini konsolide edebilmek için kullanmaya çalışmak, ülke, ortak
topluluk, iyi yönetim fikirlerinin artık çok geride olduğunun habercisidir. Dikkat
ederseniz, burada artık karar alma süreçlerinden çıktık, sağ-sol ideolojilerden
ve sosyal politikalar düzleminden de çıktık,
tamamen yönetimin nasıl bir yönetim olduğu konusuna odaklanmaya başladık
-- kendi çıkarı için kuvvetli bağ kurduğu bir kesimi ajitasyonla ve en hafif
tabiriyle çarpıtmalarla tutmaya çalışan bir yönetim. Yaşadığı topluluk için,
ülke için, şehir için kendi ideolojisi doğrultusunda da olsa 'iyiyi' düşünmeden
karar veren, 'iyi' fikriyle, Türkiye kurgusuyla tamamen bağlarını koparmış bir
yönetim (popülerlik burada önemli bir değişken değildir).<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif; font-size: 12pt;">Ancak Gezi'de kendi
tabanını konsolide edebilse de, AKP yaşadığı meşruiyet kaybı dolayısıyla
zayıfladı elbette. Bu şekilde, kendisi de hukuk dışı olan 17 Aralık sürecini de mümkün kıldı. Ancak AKP'nin, hukuken çok sorunlu bir şekilde yürütülen 17 Aralık sürecine, yine hukuk
dışı, yönetim geleneklerinin tamamını alt-üst ederek verdiği
tepki, sorunu iyice büyüterek bir devlet krizi haline getirdi. Devlet kurumlarının
kesim çıkarı için tasarlandığı apaçık bütün çıplaklığıyla ortaya çıktı, mahkemeler
iyi-kötü adalet dağıtır gibi algılar toplumun geniş kesimlerinde yok oldu
(kitlesel davaların politikleştiğinin, müthiş suçlar bile işlese güçlünün
yargılanmasının imkansız olduğunun barizleşmesiyle, suçun yargılanmasının
sandığa kalmasıyla), iktidarı destekleyenler için de karşı çıkanlar için de.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif; font-size: 12pt;">Kısaca özetleyerek
bitireyim: önce rejim yarı-otoriter bir durumdan otoriterliğinin kaynağı başka
olan seçimli otoriter bir rejim haline geldi (2007-2010), daha sonra bu
tümgüçlü iktidar sağ ve muhafazakar politikalarını uygulamaya başladı
ideolojisi doğrultusunda (2010-2013). Ardından buna yanıt olarak, dışlanan
kesimlerin Gezi patlaması geldi ve otoriter rejim kötü yönetimle birleşerek
eski Yunan siyaset kuramının bazı önemli temsilcileri tarafından tiranlık olarak adlandırılan bir rejime benzerlik göstermeye başladı. Ancak dengesiz ve istikrarsız bir rejim olan tiranlık, rejim krizini derinleştirdi ve bir devlet krizine dönüştürdü. Bu
durumdan nasıl çıkılır konusunu başka bir yazıya bırakarak şu iki belirlemeyle
bitireyim: 1) her zaman yönetilenler açısından, yöneticiler arasında çatışma
olması olmamasından iyidir. Otoriter rejimin kurucu unsurlarından olan Gülencilerin muhalefete geçmesiyle, memlekette neler
olduğunu bir çıkarın perspektifinden de olsa daha fazla görebilmemiz gibi, ya da
Gülencilerle-AKP'nin ayrışması sonrası doğan çatışma ve belirsizlik ortamında,
penguen gösteren kanalların güçlüye karşı az biraz muhalefet edebilmeye
başlamasıyla. Yani devlet krizi var ama bir alt kategori olan rejim alanında
durum artık çok daha karmaşık; 2) otoriter rejim olur ama, bugünkü haliyle, Türkiye gibi bir
ülkede varolan rejim sürdürülebilir değil. Hangi yöne olacağını bilmemekle beraber, bir çıkış olacaktır diye düşünüyorum. </span></div>
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;"><br /></span>
<br />
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<b><i><span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif; font-size: 12pt;">Not 3:</span></i></b><span style="font-size: 12pt;"><span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;"> 17 Aralık bir iktidar partisinin içinden parçalanmasıdır. Her
büyük parti belirli/formal veya belirsiz gruplardan, kliklerden oluşan bir
koalisyondur zaten. Bu koalisyonlar bazen bozulur, çatlaklar oluşur, bazı
gruplar ayrılıp kendi partilerini kurar. Gülen hareketinin belirsiz yapısından
dolayı bu çatlak Türkiye'de mistik bir hal aldı, ancak kendi içinde çok da
olağanüstü bir durum değil bu, sadece savaşın şekli çok garip: Gülencilerin müthiş sistematik hak ihlalli
dinleme ağı ve tapeler, binlerce kamu görevlisinin sürülmesi, başbakanın binlerce insanı beraber terörist ilan ettikleri ve yargıladıkları 12
yıllık yol arkadaşları hakkında inanılmaz iddialarda bulunması.</span><o:p></o:p></span></div>
</div>
<!-- Blogger automated replacement: "https://images-blogger-opensocial.googleusercontent.com/gadgets/proxy?url=http%3A%2F%2F4.bp.blogspot.com%2F-Du_UwxPuTt4%2FUzOu-aCcpGI%2FAAAAAAAAAhs%2FPXLP40YQ8v0%2Fs1600%2Ftyranny.jpg&container=blogger&gadget=a&rewriteMime=image%2F*" with "https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjsb7jvc-plcLwr2vw0byDg1sOLDoehZF5LE0BR5mejK7HoBbNxT6tYmgakiUMiNs2b1cH1ykhZn_GKO0qC7cXAitt6IZCM2xfO3Kkvvrd__ADAlyWq0Iy0LszkzsOwMw3YodsWby6zfIY/s1600/tyranny.jpg" -->Yunus Sozenhttp://www.blogger.com/profile/14161769543608835820noreply@blogger.com5tag:blogger.com,1999:blog-7938818981908953433.post-46381372453065873972013-11-26T06:37:00.001-08:002013-11-30T19:19:29.936-08:00İstikrarsızlık Üzerine Güzelleme ya da Siyasal İstikrar Neden Kötüdür<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEinGph6sEZ2eNqpY9tBpTwZ8s2zD9XgA7Zm6ZlHZW_9V2-Q0lWusKTrkJOiKu-_o1If7GUgUFid0QGDtPK9QI2t0cJ-lNCJVGaXBffeeyImgQKdIv8G4R2NBGhs0Nr5YvqS7ItP9AOAqhA/s1600/stability.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"></span></a><span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: 12pt;"></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEinGph6sEZ2eNqpY9tBpTwZ8s2zD9XgA7Zm6ZlHZW_9V2-Q0lWusKTrkJOiKu-_o1If7GUgUFid0QGDtPK9QI2t0cJ-lNCJVGaXBffeeyImgQKdIv8G4R2NBGhs0Nr5YvqS7ItP9AOAqhA/s1600/stability.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="265" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEinGph6sEZ2eNqpY9tBpTwZ8s2zD9XgA7Zm6ZlHZW_9V2-Q0lWusKTrkJOiKu-_o1If7GUgUFid0QGDtPK9QI2t0cJ-lNCJVGaXBffeeyImgQKdIv8G4R2NBGhs0Nr5YvqS7ItP9AOAqhA/s400/stability.jpg" width="400" /></a><span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: 12pt;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;">[Blog için not: Bu yazı <b><i>Cogito</i></b>'nun 74. sayısına (Yaz 2013, 213-234) başkanlık sistemine geçiş siyaseti üzerine yazdığım bir yazının ortasındaki bir bölümde (218-224) istikrar üzerine başkanlık sistemi bağlamında yaptığım bir tartışma (aşağıda tartışma tam olarak birinci paragraftan sonra başlıyor). Siyasi istikrar konusunda Türkiye'deki oturmuş genel olumlu algıda, siyaset biliminin balyozuyla bir çatlak açabilmek umuduyla (tek balyozla koca kaleyi yıkmamız mümkün olmadığına göre). Son olarak: yandaki fotoğrafta da Orta Asyalı atalarımız siyasi istikrar tanrılarının huzurunda saygı duruşunda bulunurken görülüyor]</span><br />
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; text-align: start;">[Bir de bölümün ana fikrini ekleyelim: Türkiye'de istikrar denilince anlaşılan yürütmenin istikrarının (koalisyonsuz kolay değişmeyen hükümet), güçlü olanın tahakkümünü arttırmak dışında bir 'yararı' yoktur. Hatta hikayemizin kötü karakteri 'yürütmenin istikrarının' ekonomik büyümeye olumlu bir etkisi olmadığı gibi, demokrasiyi de, politikaları da istikrarsızlaştırma riski vardır. Türkiye demokrasi değil ki, ne alakası var şimdi bunun durumumuzla diyenler, yazının gelecek haftalar içinde blog'a da yükleyeceğim tamamını okurlarsa bu sorularına bir yanıt bulabilecekler. Zira yazı yarı-otoriter bir rejimde siyasal kurumsal değişiklik yaparsak ne olur konusunda bir nefeste okuyacağınız, bitince yıkılacağınız bir tartışma.</span><span style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif; text-align: start;">]</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: 12pt;"><br /><b>Başkanlık sisteminin demokrasinin istikrarı ve
performansına etkileri<o:p></o:p></b></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: 12.0pt;">Siyaset biliminin
hükümet sistemleriyle ilgili bulgularının tartışmasına geçmeden önce,
parlamenter sistemlerin ve başkanlık sistemlerinin tanımsal birkaç özelliğine
değinmek gerekir. Birincisi, parlamenter sistemlerde hükümet seçimlerle gelen
meclisin içinden atanır ve aynı meclis tarafından düşürülebilir, devlet
başkanlığı sembolik bir makamdır ve yetkileri kısıtlıdır (yürütmenin başı
başbakandır). Başkanlık sistemindeyse, halkoyuyla seçilen ve hem devlet hem
hükümet başkanı olan başkan, hükümeti tek başına kurar (esasen bu sistemde
başkanın kendi güçleri olan bakanları değil danışmanları vardır: tek kişilik
yürütme) ve anayasa tarafından belirlenmiş sabit bir dönem için seçilir. O
dönem bitene kadar, nadir olarak görülen ve anayasal suç işlemesini gerektiren
azletme işlemi haricinde istifaya zorlanamaz. Yasama organı ayrı seçimlerle
gelir ve başkan da onu feshedemez. Ayrıca parlamenter sistemde meclisin oyuyla
atanan hükümet çeşitli mekanizmalarla meclisteki çoğunluğu kontrol edebilirken,
başkanlık sistemlerinde, başkanın ve yasama organının karşılıklı birbirlerini
denetleyebildikleri yetkileri vardır (Lijphart, 1992). Başkanlık sistemlerinin
başkanın anayasal güçlerinin en fazla olduğu, örneğin başkanın veto yetkisinin
kuvvetli, kararname yetkisinin geniş olduğu şekillerinde bile başkanın kanun
yapımı üzerindeki kontrolü, bir parlamenter rejimin başbakanına göre zayıftır
(Payne vd, 2007: 81-112). Başkanlık sistemindeki başkanın kişisel meşruiyeti ve
tek kişilik yürütme elbette bir siyasetçi tarafından çekici bulunabilir, ancak
en kuvvetli başkanın bile demokratik bir başkanlık sisteminde, parti politikası
ve meclis üzerindeki kontrolünün göreli zayıflığı, güç toplamak isteyen
siyasetçi için bu çekiciliğe gölge düşürür.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: 12.0pt;"> Türkiye'de, Güney Amerika'daki tartışmalarda
da olduğu gibi, başkanlık sistemleri, sahip oldukları iddia edilen üç özellik
yoluyla savunulmaktadır: başkanlık sisteminin olumlu sonuçları olduğu iddia
edilen istikrar ve ekonomik performans ve başkanlık sisteminin tanımının bir
parçası olan güçler ayrılığı. Örneğin Danıştay başkanı Hüseyin Karakullukçu
geçen yıl içinde başkanlık sistemi için şöyle bir yorumda bulunmuştu: "Son
günlerde gündeme düşen başkanlık sisteminin demokratik bir yönetim modeli
olduğu kanaatindeyiz. Bu sistemin siyasi istikrar doğurması, ekonomiye olumlu
yansıması, başarılı bir kuvvetler ayrımı gibi avantajları bulunmaktadır'' (<i>Hürriyet, </i>10 Mayıs 2012). Benzer
şekilde, AKP Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu "İstikrar olmayan
dönemler birikimi bitiriyor... Dolayısıyla koalisyonlara paydos diyebileceğimiz
bir model bulmamız lazım. Başkanlık modelinden başka da bulamıyorsunuz" (<i>Taraf, </i>26 Şubat 2013) diye iddia
etmekte, ya da TBMM başkanı Cemil Çiçek "...Başkanlık sisteminin Türkiye
için yararlı olacağını düşünüyorum. Başkanlık sistemi ile yürütmede istikrar
olacak ve herkes buna göre önünü görüp adımlar atacaktır. Bu sadece siyasi
açıdan değil, ekonomik açıdan da güven verici bir ortamın oluşması
demektir" diyerek başkanlık sistemini savunmaktadır (<i>Yeni Şafak, </i>22 Mayıs 2012). O halde, neredeyse istisnasız bir
şekilde, başkanlık sistemine geçişi savunan bütün siyasi aktörler başkanlık
sisteminin siyasi istikrar özelliğiyle ekonomik başarısı arasında aynı
bağlantıyı kurmaktadır. Hatta bu bağlantı o kadar kabul görmüştür ki başkanlık
sistemine muhalefet eden aktörler de bu ilişkiyi sorgulamak yerine muhalefetlerini
başkanlık sisteminin tek adam yönetimi olduğu üzerine kurmaktadırlar (<i>Yurt Gazetesi, </i>3 Ocak 2013). Başkanlık sisteminde başarılı kuvvetler ayrımı
olduğu iddiasının tartışması sonraya bırakılarak, aşağıda başkanlık sisteminin
olumlu olduğu iddia edilen diğer iki yönü (ekonomiye olumlu yansıma ve
istikrar) üzerine yapılan araştırmalar incelenmektedir.<i><o:p></o:p></i></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><u><span style="font-size: 12.0pt;">Başkanlık sistemi
ve ekonominin performansı:</span></u><span style="font-size: 12.0pt;"> Hükümet
sistemleri ve ekonomik büyüme, gelişme gibi konular arasındaki ilişki
çoğunlukla siyaset biliminde niceliksel araştırmalara konu olmuştur. Bu
tartışmanın ilk örneklerinden birini sunan Lijphart'a göre demokrasinin
kalitesinden, ekonomik değişkenlerin çoğuna kadar nisbi seçim
sistemiyle-parlamenter sistemi birleştiren (koalisyonların yaygın olduğu)
siyasal kurumsal yapı diğer birleşimlere göre çok daha başarılıdır (1991:76-80).
Ancak hem bu araştırmanın üzerinden 20 yılı aşkın bir zaman geçmiştir hem de bu
süre zarfında daha gelişmiş istatistiksel yöntemlerin kullanıldığı araştırmalar
yapılmıştır. Bu araştırmaların en önemlilerinden, Gerring, Thacker ve Moreno'nun
1960-sonrası verilere dayanan istatistiksel makalelerine bakarsak, parlamenter
sistemin ekonomik ve insani gelişme değişkenlerini anlamlı ve kuvvetli bir
şekilde olumlu olarak etkilediğini bulduklarını görürüz (2009). Ancak bu
makaleden çıkan parlamenter sistem iyi yönetimi de dolayısıyla da ekonomik
performansı olumlu etkiler sonucu, bütün araştırmalar tarafından tam olarak
paylaşılmamaktadır. Örneğin, 1980-sonrası verilere dayalı araştırmalarında,
Persson ve Tabellini, başkanlık sisteminin Gerring ve diğerlerinin bulduğuna
göre daha dar bir çerçevede ve sadece düşük kalite demokrasilerde demokrasinin performansını
kötü etkilediği belirlemesini yapmışlardır (2003). Knutsen ise 1820'den bugüne
100 kadar ülkeden 3500 üzeri ülke-yıl gözlemine dayanan istatistiksel
araştırmasında, hükümet sisteminin ekonomik performansa etki etmediğini iddia
eder, ancak örneklemini 1979 sonrasını kapsayacak şekilde daralttığı zaman o da
başkanlık sisteminin ekonomik büyümeyi olumsuz etkilediğini bulur (2011: 83-90).<o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: 12.0pt;"> Özetle, başkanlık sisteminin
ekonomiye olumlu yansıdığı iddiası bu konudaki bilimsel araştırmalara göre
doğru değildir ve tartışma konusu olan parlamenter sistemin olumlu etkisi olup
olmadığıdır. Bu konuda da, bazı araştırmalar parlamenter sistemin ekonomiye
kuvvetli olumlu etkisi olduğunu iddia ederken bazıları da parlamenter sistemin
olumlu etkisinin tartışılır olduğunu iddia eder. Kısaca, ekonomik performans isteniyorsa
başkanlık sistemine geçmek risk almak demektir.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><u><span style="font-size: 12.0pt;">Başkanlık sistemi
ve istikrar:</span></u><span style="font-size: 12.0pt;"> Başkanlık sisteminin
istikrar sağladığı iddiası bu sistemi savunanların en yaygın olarak başvurduğu
yöntemlerden biridir. Hatta yukarıda tartıştığım başkanlık sistemlerinin
ekonomik gelişmeye yol açtığı inancı da başkanlık sistemlerinin istikrarlı
olduğu iddiasına dayanır. Siyaset biliminin bu konudaki bulgularının üzerinden
geçmeden önce, istikrar kavramının üç şekilde anlaşılabileceğinin altını çizmek
gerekir. Birincisi, <i>yürütmenin </i>istikrarıdır
ve ülkenin yöneticilerinin değişmemesi anlamına gelir. İkincisi, <i>politikaların</i> (siyasanın) istikrarıdır
ve sağlık, eğitim, ekonomi politikaları gibi konularda kısa dönemlerde radikal
değişikliklerin olmadığı bir sisteme işaret eder. Üçüncüsü ve en önemlisi, <i>demokratik rejimin </i>istikrarıdır ve demokratik
rejimin devamlılığı (idamesi), yıkılmadan (otoriterliğe dönüşmeden) devam
edebilmesi anlamına gelir. Hükümet sistemlerinin rejimlere etkisini çalışan
siyaset bilimciler istikrarın bu üç tanımı arasından çoğunlukla demokratik
rejimin istikrarı konusuna odaklanırlar. Bu yazıda istikrarın başkanlık
sistemine geçiş tartışmalarında bilimsel araştırmalardaki yeri dolayısıyla
önemli yer tutan demokrasinin istikrarı konusuna ek olarak, siyaseten çok dile
getirildiği için, yürütmenin istikrarı konuları merkeze alınmaktadır. İstikrarın,
politikaların istikrarı anlamındaki tarifiyse, siyaset biliminin en sistemli
analiz alanlarından biridir ancak hükümet sistemleri konusuyla daha dolaylı
olarak ilişkilendiği için burada ayrıntılı tartışılmamaktadır. Ancak istikrarın
diğer anlamlarının tartışmasına geçmeden, politikaların istikrarı konusunda, Türkiye'yle
ilgili olabilecek bir belirlemeden bahsetmekte yarar var: Tsebelis'ın <i>veto oyuncuları</i> adlı kitabındaki, bir
ülkede veto oyuncusu ne kadar fazlaysa o ülkede politikalar o kadar istikrarlı
olur iddiası. Bu analize göre bir siyasal sistemde kurumsal (başkan, meclis,
senato) veya siyasal (koalisyon hükümeti üyeleri) veto oyuncuları ne kadar
azsa, ya da bir sistemde güç ne kadar tek elde toplanıyorsa, politikaların
istikrarı da o derece azalacaktır (2002) [Yani bugünden yarına eğitim, sağlık</span></span><span style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif; font-size: 12pt;"> politikaları daha kolay değişecektir. Türkiye'de olduğu gibi ikide bir sistemin değişmesi mümkün olacaktır].</span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: 12.0pt;"> Yürütmenin istikrarı konusundaysa,
başkanlık sistemleri tanım gereği parlamenter sistemlerden daha istikrarlıdır.
Çünkü bu sistemlerde seçim zamanları önceden belirlidir (sabit) ve yürütme tek
kişilik (başkan) olduğu için koalisyonlar imkânsızdır. Kısaca, başkan kendi
kendiyle kavga etmediği sürece yürütmenin istikrarı ikinci bir seçime kadar
başkanlık sistemlerinde sabittir. Ancak yürütmenin istikrarı siyasetin özüyle
veya demokrasilerin performansıyla değil nasıl göründüğüyle veya Lijphart'ın
ifadesiyle "estetiğiyle" ilgili bir durumdur (1991, 83). Koalisyon
hükümetleri daha çatışmacı bir görüntü verebilir veya hükümetlerin daha sık
değişmesi kısa olması zayıflık olarak algılanabilir. Ancak, bu sonuçta sadece
bir algıdır ve yürütmenin istikrarı demokratik rejimin istikrarına veya
ekonomik gelişmeye yol açmadığı sürece, yürütme istikrarlı olmuş veya olmamış
önemli olmasa gerekir. Çünkü yürütmenin istikrarı demokratik bir iyi değildir
ve yürütmenin en istikrarlı olduğu rejim tipleri de otoriter/totaliter
rejimlerdir. O halde, ülkeyi yönetenlerin daha az değiştiği bir sistem isteği
demokratik bir özlem değildir, ayrıca demokrasilerin içinde yürütmenin en
istikrarlı olduğu hükümet sisteminin (başkanlık sisteminin) daha iyi ekonomik performans
gösterdiğine dair hiçbir kanıt da yokken makul bir özlem de değildir.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: 12.0pt;"> O halde, eğer demokratik bir
sistemde istikrar konusunu tartışacaksak esas sorumuz şu olmalıdır: başkanlık
sistemlerinde mi, yoksa parlamenter sistemlerde mi demokratik rejim daha
istikrarlıdır? Ya da demokratik rejimler başkanlık sistemlerinde mi yoksa
parlamenter sistemlerde mi daha uzun yaşarlar? Bu konudaki siyaset bilimi
tartışmaları, Linz’in 90ların başındaki önemli makaleleriyle hız kazanmıştır (1990a,
1990b). Başkanlık ve parlamenter sistemleri demokratik istikrar açısından
karşılaştıran ve <i>birinci kuşak
araştırmalar </i>olarak da adlandırılan bu bilimsel çalışma alanının hemen
hemen bütün önemli siyaset bilimcileri, parlamenter sistemin demokratik
istikrar açısından yaşamsal, başkanlık sisteminin de riskli olduğunu iddia
ederler<a href="file:///C:/Users/USER/Dropbox/Akademik%20yazilar%20--%20taslaklar/Yeni%20yazilar%20--%202013%20Mayis/COGITO%20--%20Baskanlik%20sistemi/COGITO%20--%20intext%20--%20Demokrasi%20ve%20Otoriterlik%20Arasinda.docx#_edn1" name="_ednref1" title=""><span class="MsoEndnoteReference"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="MsoEndnoteReference"><span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ansi-language: TR; mso-bidi-language: AR-SA; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-fareast-language: EN-US; mso-fareast-theme-font: minor-latin;">[i]</span></span><!--[endif]--></span></a>.
Örneğin, Stepan ve Skach başkanlık sistemlerinin istikrarsızlığını tasvir
ederken çarpıcı bir istatistik kullanırlar. 1973 ve 1989 yılları arasında en az
bir yıl demokrasi deneyimi yaşamış 53 gelişmekte olan ülke arasından "25
başkanlık sistemi uygulayan demokrasiden sadece 5 tanesi (%20) 10 ardışık yıl
demokratik olarak kalmışlardır. Ancak bu rakam 28 parlamenter demokrasi
arasında 17dir (%61). Parlamenter demokrasiler, başkanlık sistemi uygulayan
demokrasilere göre üç kattan fazla dayanıklılık [<i>demokratik rejim istikrarı</i>] oranı göstermişlerdir" (1993: 10).
Bu bilimsel çalışma alanında en temelde başkanlık sistemlerinin istikrarsızlığı
şu şekilde açıklanır: başkanlık sistemleri sert bir güçler ayrılığıyla, esnek
olmayan bir yapıyı (yürütmenin istikrarı) birleştirerek siyasal müzakere
eğilimlerini azaltıp, krize müsait bir ortam hazırlar. Bu düşünceye göre içinde
meclis ve başkan gibi seçim meşruiyetine sahip iki ayrı kurum barındıran başkanlık
sistemlerinde güçler ayrılığı kuvvetlidir, ancak bu kurumların ülkenin yönetimi
için ortak hareket edebilmeleri gerekmektedir. Beraber hareket edemedikleri
durumda, ikisinin de birbirini feshedip yeni seçimlere gitmesi mümkün olmadığı
için, bu sistemlerde siyasal krizler demokratik rejim krizlerine çok kolay
dönüşür (Linz, 1990a). Dikkat edilirse, başkanlık sisteminin siyaseten iki
olumlu olduğu iddia edilen özelliğinin birleşmesi bu araştırmalara göre
başkanlık sistemlerinin istikrarsızlıklarının en önemli nedenidir: yasama ve
yürütme arasındaki kuvvetler ayrılığını yürütmenin istikrarıyla birleştirmesi
esnek olmayan bir yapı oluşturur ve kuvvetli bir kriz sırasında sistem
esneyemez, onun için demokratik rejim yıkılır.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: 12.0pt;"> Linz'in başkanlık sistemi analizi
daha sonra seçim sistemi, parti sistemi gibi diğer siyasal kurumları da göz
önünde bulunduran araştırmalar tarafından geliştirilmiştir (birinci son notta
gösterilen <i>ikinci kuşak araştırmalar</i>).
Bu ikinci kuşak istatistiksel ve karşılaştırmalı tarihsel analizler de aynı
şekilde parlamenter sistemlerin neden daha istikrarlı olduğunu açıklamaya
yoğunlaşır. Bu alanda üstünde en çok anlaşılan iddialardan biri, demokrasilerin
istikrarı için en riskli kategorinin başkanlık sistemiyle nisbi seçim sistemi
ve çok partili sistemleri birleştiren yapılar olduğudur. Mainwaring,
demokrasileri istikrarlı bir şekilde yaşatabilen başkanlık sistemlerinin
azlığını ortaya koyduktan sonra, başkanlık sistemleriyle 25 yıl demokrasiyi yaşatabilmiş
yedi ülkenin altısında parti sayısının sınırlı olduğunu belirtir. Daha sonra da
başkanlık sistemlerinin çok-partili sistemle beraber işlememesinin en önemli
nedenlerini (Latin Amerika ülkelerindeki birleşim) şöyle açıklar:
yasama-yürütme açmazlarını arttırması (parti sayısı artınca başkanın meclisin
içinde beraber çalışabileceği çoğunluğu bulmasının iyice zorlaşması), başkanlık
sisteminin çatışmacı dinamiklerini tetikleyerek ideolojik kutuplaşmayı
arttırması ve partiler arası ortaklıkları zorlaştırması (1993). <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: 12.0pt;"> Tabii siyaset bilimcilerin tamamı
başkanlık sistemlerinin bariz demokratik istikrarsızlığını başkanlık
sistemlerine içkin dinamiklerle açıklamazlar. Örneğin Cheibub, başkanlık
sistemleri hakkındaki yukarıda tanıtılan ana akım düşünceyi istatiksel
analiziyle kuvvetli bir şekilde sorgulayan önemli bir araştırma yapmıştır.
Cheibub bu kitapta, askeri otoriter rejimleri takip eden demokrasilerin sivil
otoriter rejimleri takip eden demokrasilere göre daha istikrarsız olduklarını
ve başkanlık demokrasilerinin de genelde askeri otoriter rejimleri takip
ettikleri için daha kırılgan olduklarını iddia eder (2007). Kısaca bu
araştırmaya göre başkanlık sistemlerinin kırılganlığının nedenlerini bu
sistemin kurumsal yapısında aramamak bu ülkelerin demokrasilerini önceleyen
otoriter rejimlerinin sivil değil askeri rejimler olmasında aramak gerekir.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: 12.0pt;"> Sonuç olarak, demokrasilerin
istikrarı konusunda maddi gerçeklik nettir: başkanlık sistemleri daha kolay
yıkılır ve otoriterliğe döner. Sadece bu durumun başkanlık sisteminden
kaynaklanıp kaynaklanmadığı konusu hem istatistiksel, hem karşılaştırmalı
tarihsel araştırmalarda tartışmalıdır. Başkanlık sistemini savunanların yaptığı
gibi performans ve istikrar tartışmalarını birleştirerek bir yorumda bulunmak
gerekirse: ABD deneyimi gibi tekil örneklerden yola çıkarak yorumlar yapmak
yerine, siyaset biliminin geniş örneklemli araştırmalarının bulgularına
dayanırsak, başkanlık sistemleri ekonominin performansını ve demokrasinin
istikrarını olumlu etkiler iddiası kesinlikle yanlıştır. Ayrıca, başkanlık
sistemleri bu sonuçları kesinlikle olumsuz etkiler diyemeyiz ancak başkanlık
sistemleri demokrasiler için hem istikrar hem performans bakımından alınacak gereksiz
bir risktir diyebiliriz.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: 12.0pt;"> O halde temelsiz olduğu halde
yürütmenin istikrarının bir değer olduğu (başkanlık sistemleri, o olamıyorsa en
azından parlamenter sistemlerde koalisyonlar yerine tek-parti yönetimi<a href="file:///C:/Users/USER/Dropbox/Akademik%20yazilar%20--%20taslaklar/Yeni%20yazilar%20--%202013%20Mayis/COGITO%20--%20Baskanlik%20sistemi/COGITO%20--%20intext%20--%20Demokrasi%20ve%20Otoriterlik%20Arasinda.docx#_edn2" name="_ednref2" title=""><span class="MsoEndnoteReference"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="MsoEndnoteReference"><span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ansi-language: TR; mso-bidi-language: AR-SA; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-fareast-language: EN-US; mso-fareast-theme-font: minor-latin;">[ii]</span></span><!--[endif]--></span></a>)
ve ekonomik büyümeye yol açtığı iddiası neden bu kadar kuvvetlidir? Bu durum, istikrarlı
bir yürütmeden en çok çıkarı olan grupların siyasette en güçlü konumda
bulunanlar olmasıyla açıklanabilir. Yürütmenin istikrarlı olduğu bir sistemi,
doğal olarak, başkanlık sistemindeki başkanlık pozisyonunu kazanabilecek, ya da
parlamenter sistemde aşkın temsile olanak tanıyan bir seçim sisteminden (dar
bölge, yüzde 10 barajı gibi) en çok yararlanarak tek parti iktidarını
kurabilecek olanlar isterler. Bir başka ifadeyle, büyük ihtimalle, istikrarlı
bir şekilde kendisi yönetebilecek güce sahip olanlar, ideolojik üstünlüklerini
kullanarak, hükümet sistemlerinden başkanlık sistemi, parlamenter sistem içinde
de tek parti hükümetlerinin savunusunu bu şekilde yaptıkları için, bu temelsiz
iddia bu kadar yaygın kabul görmektedir.</span></div>
<div>
<!--[if !supportEndnotes]--><span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br clear="all" /></span>
<br />
<hr align="left" size="1" width="33%" />
<!--[endif]-->
<br />
<div id="edn1">
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><a href="file:///C:/Users/USER/Dropbox/Akademik%20yazilar%20--%20taslaklar/Yeni%20yazilar%20--%202013%20Mayis/COGITO%20--%20Baskanlik%20sistemi/COGITO%20--%20intext%20--%20Demokrasi%20ve%20Otoriterlik%20Arasinda.docx#_ednref1" name="_edn1" title=""><span class="MsoEndnoteReference"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="MsoEndnoteReference"><span style="font-size: 10.0pt; line-height: 115%; mso-ansi-language: TR; mso-bidi-language: AR-SA; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-fareast-language: EN-US; mso-fareast-theme-font: minor-latin;">[i]</span></span><!--[endif]--></span></a>
Bir numaralı son notta birinci kuşak tartışmalar olarak sınıflandırılan bu
çalışmaların nereyse tamamı başkanlık sisteminin istikrarsızlığı üzerinedir.
Aynı tartışmaların bir parçası olan ancak aynı son notta diğer siyasal
kurumları da göz önünde bulundurduğu için ikinci kuşak içinde sınıflandırılan
Horowitz bu konuda istisnadır.</span></div>
</div>
<div id="edn2">
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><a href="file:///C:/Users/USER/Dropbox/Akademik%20yazilar%20--%20taslaklar/Yeni%20yazilar%20--%202013%20Mayis/COGITO%20--%20Baskanlik%20sistemi/COGITO%20--%20intext%20--%20Demokrasi%20ve%20Otoriterlik%20Arasinda.docx#_ednref2" name="_edn2" title=""><span class="MsoEndnoteReference"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="MsoEndnoteReference"><span style="font-size: 10.0pt; line-height: 115%; mso-ansi-language: TR; mso-bidi-language: AR-SA; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-fareast-language: EN-US; mso-fareast-theme-font: minor-latin;">[ii]</span></span><!--[endif]--></span></a>
Türkiye’de koalisyon hükümetleri ve tek-parti hükümetlerinin ekonomik başarı
konusunda anlamlı farklar yaratmadığı iddiasının istatistiksel bir savunusu
icin: (Kalaycioglu, 2002: 55-71).</span></div>
</div>
</div>
Yunus Sozenhttp://www.blogger.com/profile/14161769543608835820noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7938818981908953433.post-54746192402543653212013-08-06T18:48:00.002-07:002013-09-03T18:50:33.061-07:00Beraber Direnmek: Demokraside Talepler ve Güç<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEievZDZctgixKZflAhyKz2yXLVmW8sNoWtclDSRkHz8XoG_BP6ICOUYMUwAWUrDGAEGdDqeB06Ih21RvYIC73UAoozO6fXEOWOkAKMnIoqL1mHZ-LkDq1Ol-KzfBHozEuCTlFYp3ZZ36Lo/s1600/Gezi+blog+agac.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><img border="0" height="266" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEievZDZctgixKZflAhyKz2yXLVmW8sNoWtclDSRkHz8XoG_BP6ICOUYMUwAWUrDGAEGdDqeB06Ih21RvYIC73UAoozO6fXEOWOkAKMnIoqL1mHZ-LkDq1Ol-KzfBHozEuCTlFYp3ZZ36Lo/s400/Gezi+blog+agac.jpg" width="400" /></span></a><span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: 12.0pt;"><b></b></span><br />
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><span style="font-size: 12.0pt;"><b><span style="font-size: 12.0pt;"><b><br /></b></span></b></span>
<span style="font-size: 12.0pt;"><b>Yunus Sözen, 7 Ağustos, 2013 (AKE)</b></span></span><br />
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><span style="font-size: 12.0pt;"><br /></span>
<span style="font-size: 12.0pt;">İktidarın hegemonyası otoriterliğe ve
neoliberal-muhafazakarlığa karşı direnişle fena halde sarsıldı. </span><span style="font-size: 12.0pt;">İktidar da önce
şaşırtıcı derecede yalpaladı, ardından da elindeki muazzam propaganda</span><span style="font-size: 12.0pt;">
makinesini can havliyle çalıştırmaya başladı. Akıllara ziyan uluslararası
komplo ve faiz lobisi teorilerini bir tarafa bırakırsak, iktidarın ve onun
kanaat mühendislerinin direnişin algısını dönüştürmek amacıyla ikili bir
strateji uyguladığını söyleyebiliriz: bir, kendi taraftarlarına Gezi
direnişçilerinin onlara ve toplumsal statülerine saldırdığı hissini vermeye
çalışmak; iki, Gezi direnişini belli bir sınıfsal, toplumsal veya ideolojik
gruba hapsetmek ve mücadeleyi demokrasi dışı olarak yeniden tanımlamak. Bu iki
birbirini besleyen iddiadan benim bu yazıda odaklanacağım ikincisi sadece AKPli
ve İslamcı-muhafazakar entelijensiya değil, Kürt hareketine mensup bazı
siyasetçiler ve liberal olarak adlandırılan bazı ideologlar tarafından da
defalarca dile getirildi. Bundan dolayı bu iddia ilkinin aksine AKP tabanının
ötesinde bir dinleyici kitlesine seslenmekte. Bu ikinci iddianın, yani Gezi
direnişini ve direnişçilerini demokrasi dışında yeniden tanımlamanın basit bir
kurgusu var: Gezi protestoları aslında bir orta ve üst sınıf beyaz Türk eylemi
ve bu eylem başta çevre duyarlılıklarıyla başlasa da zaman içinde oradakilerin
çoğunluğu ulusalcı, laik Kemalistler haline geldi, bu zihniyetler de demokratik
olmadığı için bu protestolar da demokratik ve özgürlükçü olamaz. Bundan dolayı,
sandık yoluyla yenemediği hükümeti kaçak güreşerek alt etmek isteyen bu
aktörler başarılı olurlarsa, bu zihniyetler otoriter olduğu için ortaya bugünkü
düzenden daha kötü bir düzen çıkar -- liberal ehven-i şerci versiyonunda
bugünkünden daha iyi bir düzen çıkmaz, sinik akademisyen versiyonundaysa al
birini (AKP) vur ötekine (Kemalist protestocular). Bu iddiaya yanıt verirken
AKP'nin hegemonyasının kurulma sürecinde çok etkili olmuş liberal-muhafazakar
dogmanın siyaset anlayışının temel iki hatasına değineceğim: 1) insanların
söyledikleri ve yaptıkları yerine kişiliklerine ve sahip oldukları iddia edilen
zihniyetlere odaklanmak; 2) siyaseti güç ilişkilerinden bağımsız yorumlamak.
Kısaca, bu yazıda çok basit iki iddiam var: kitlesel toplumsal eylemler
kişiliklerle ve zihniyetlerle değil esasen taleplerle ilişkilidir ve siyaseti
anlamak için kişiliklerden ve evrilmediği varsayılan zihniyetlerden önce güç
ilişkilerine bakmak gerekir.<o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<b><span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: 12.0pt;">Siyasette
talepler önemlidir<o:p></o:p></span></b></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEga1rMDAMVh7GHXk5o0KM-xOK1s-Kexk8BUmkUm2qwzYHttzCncRagDxWgAvcBjqEPjda85kW8arzzO4jhargk0Mnxy8bdSlLFCW7K60HyvcXZ1zwNzPY5zjllBVNbDK94kw50wr1UPdEI/s1600/Gezi+talepler+--+blog.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><img border="0" height="266" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEga1rMDAMVh7GHXk5o0KM-xOK1s-Kexk8BUmkUm2qwzYHttzCncRagDxWgAvcBjqEPjda85kW8arzzO4jhargk0Mnxy8bdSlLFCW7K60HyvcXZ1zwNzPY5zjllBVNbDK94kw50wr1UPdEI/s400/Gezi+talepler+--+blog.jpg" width="400" /></span></a></div>
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: 12.0pt;">Gezi süreci boyunca devletin şiddet
aygıtları harıl harıl çalıştılar, binlerce insan yaralandı, gözünü, canını
kaybetti, tutuklandı. Bütün bunlara rağmen yığınlar uzun süre sokağa çıkmaya
devam ettiler. Bu kadar büyük bir maliyete rağmen, bir bireyin sokağa çıkma
kararı vermesi elbette bir birikimin sonucudur, sesini duyurma çabasının
ürünüdür. Öyleyse, böyle bir olgu karşısında onu anlamak için ilk sormamız
gereken soru ‘ne istiyor, ne talep ediyor bu insanlar ki bu kadar ciddi bir
riski göze alıyorlar’ olmalıdır. Bu sorunun yanıtı da o kadar basit ki,
siyasetin her noktasında, toplumsal yaşamın da geniş alanlarında kelepçeleri
gittikçe sıkan bir iktidara karşı bir direniş o ülkede ne yoksa onu ister:
Demokrasi, özgürlük ve eşitlik. Elbette insanlar bu soyut kavramların peşinde
sokağa dökülmedi, bu kavramların altında toplanabilecek somut durumlar günlük
hayatlarında onlara dokunacak hale geldiği için ve kendileri adına bu
mücadeleyi yapacak birileri kalmadığı için kendi kaderlerini kendi ellerine almaya
karar verdiler.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: 12.0pt;">Bu kavramların somut yansımalarının
üstünden hızlıca gidersek. Eşitlik vurgusu daha zayıf gibi görünse de, aslında
şehrin en merkezindeki herkesin eşit bir şekilde kullanabildiği bir kamu
malının (parkın) bir özel mülke çevrilmesine karşı bir ayaklanma elbette en
azından piyasa köktenciliğine karşıdır bir tarafıyla, zaten kamusal alanların talan
edilmesine, yoksulların şehir merkezlerinden kovulmasına, soylulaştırmaya da
karşıydı Gezi. Yoksul olduğu veya ayın sonunu zor getirdiği halde sırf laik
olduğu için beyaz Türk, elit milli irade düşmanı diye hakaret görmeye de
karşıydı elbette Gezi. Özgürlük ve demokrasi talepleri de çok rahat
görülebilir. Direnişçiler, yani hayatlarını riske atıp sokağa çıkanlar, <i>katılım ve temsiliyet</i> istiyorlar, kendi
hayatlarını doğrudan etkileyen kararlar alınırken az da olsa kendilerine de
sorulsun, baraj düşsün de istedikleri partiye oy verebilsinler istiyorlar; <i>yargı bağımsızlığı</i> istiyorlar,
mahkemeler hükümete bağlı olmasın, başbakan yardımcısına "güzel Allahı
Danıştay, Yargıtay başkanlarını verdikçe” vermesin istiyorlar; <i>adil yargılanma</i> istiyorlar, sevdikleri
bir gece evlerinden ansızın alınıp götürülmesin, saygı duydukları, takdir
ettikleri siyasetçilerin, gazetecilerin, ideologların 'sehven' kurulan
komplolarla hayatları çürümesin istiyorlar; <i>ifade
özgürlüğü</i> istiyorlar, twitter'da bir yorum yazdıkları için işlerinden
olmamak, hapse düşmemek, hayatlarını değiştiren kararlar veren insanlara
(yöneticilere) hapse düşme korkusu olmadan bağırıp çağırabilmek istiyorlar; <i>basın-yayın özgürlüğü</i> istiyorlar,
okudukları gazeteler, izledikleri kanallara el konulup o gazete anında AKP
propagandası yapmaya başlamasın, sevdikleri gazeteciler içeri girmesin,
işlerinden, köşelerinden olmasın istiyorlar; <i>örgütlenme özgürlüğü</i> istiyorlar, muhalif sendikalı oldukları için
eziyet çekmemek istiyorlar, partileri, örgütleri, meslek odaları basılmasın,
kapatılmasın istiyorlar; <i>gösteri
özgürlüğü</i> istiyorlar, 'şüpheli' üç kişiyi yanyana görünce şiddet uygulayan
bir polis, en temel anayasal gösteri haklarını reddeden bir düzen istemiyorlar;
<i>insan hakkı</i> istiyorlar, kendi
bedenleri hakkında kendileri karar verebilsinler, en azından ölümüne dayak
yedikleri zaman doktor onlara da hizmet versin istiyorlar; <i>muhafazakar baskıdan kurtulmak</i> istiyorlar, alevi, kadın, solcu hatta
sadece laik oldukları için ötelenmek, fişlenmek, işlerinden olmak, kurumlardan
'temizlenmek' istemiyorlar, çocukları okula gittiği zaman kendilerinden nefret
edecek şekilde yetişmesin, metroda sevgilileriyle, eşleriyle öpüşebilsinler,
canları istediği zaman iki tek atabilsinler, kadıköy vapurundan başbakanın kindar
bakışları olmadan istedikleri gibi inebilsinler ve belki de kendilerinden
sadece oldukları gibi oldukları için nefret etmeyen bir başbakan istiyorlar.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: 12.0pt;">Kısaca, Gezinin talepler silsilesi bana
göre, her ne kadar akışkan olsa ve ne yöne doğru evirileceği bir mücadele
içinde belirlenmekteyse de, bugünkü haliyle daha özgür ve demokratik, daha az
muhafazakar toplum mühendisliğinin yapıldığı ve biraz daha solda (eşitlikçi)
bir Türkiye özlemiyle ilişkilidir. Hükümet istifa ve AKP-karşıtı sloganlar da
bütün bu farklı talepleri ortaklaştırdığı için olduğu kadar, AKP gitmezse bu
düzenin değişmeyeceğine olan inançtan atılmıştır olsa olsa -- hakaret içeren
sloganlar da bu boğucu ortamda biraz olsun rahatlamak ve Erdoğan'ın çevresinde
örülen o otoriter dokunulmazlık halesini kırmak için. Zaten ne talep etmelerini
bekleyebiliriz ki insanların bu kadar sağlam kurumsallaşmış, devletin neredeyse
tamamını kontrol etmekte olan sağ (neo-liberal) muhafazakar ve populist
otoriter bir iktidara karşı, yaralanma ve ölme pahasına bir eylem yaptıkları
zaman?<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: 12.0pt;">Özetle ben eylemlere bakınca birkaç
kavram altında toplanabilecek geniş bir talepler silsilesi görüyorum. Elbette
benim sayamadığım onlarca talep de vardır, bazı talepler konusunda da
yanılıyorumdur belki. Ancak her kitlesel protesto, her direniş gibi Gezi de
esasen <i>talepleriyle tanımlanmalıdır</i>,
burası kesin. Peki başta bahsettiğim iddiayı öne süren muhafazakar-liberal
gözlemcilerimiz ne görüyor apartmanının üst katından veya televizyonun
ekranından eylemcilere bakınca? Onlar anlaşılan eylemcilerin siyasal ve
toplumsal kimlikleri dışında birşey göremiyor ve sadece sokağa çıkanların
zihniyetini, ideolojik aidiyetini, kimliğini sorguluyabiliyor. Bu Geziyle
beraber çatlamakta olan AKP hegemonyasının inatla içinden konuşmaktan olsa
gerek. Çünkü bir protesto, iktidara karşı bir direniş gördüğü zaman kimlik ve
zihniyet sorgulamasına girişme, muhafazakar-liberal kanaat önderlerinin de
yardımıyla AKP'nin başarıyla oturttuğu ilkel siyaset anlama biçiminin bir
tekrarı aslında: insanların söyledikleri ve eyledikleri önemli değil,
sakladıkları niyetleri ve zihniyetleri önemli onu da kim oldukları ele verir --
önceden İslamcılara karşı daha başarısız bir şekilde kullanılmış yöntemin
tersine çevrilmiş hali. Örneğin, Ergenekon, KCK, Oda tv, Devrimci Karargah gibi
yargılama süreçlerinde oluşturulan ideolojik ortam, AKP-karşıtlarının,
üzerlerine atılan suçları işleyebilme kapasitesine sahip olduğuna yurttaşları
inandırmak amacı üzerine kuruluydu. Ancak ne olursa olsun bu davalarda ve diğer
alanlarda daha önceden yapılan suçlaştırma veya dar bir tabana sıkıştırma
operasyonları genelde siyasetçilere veya eski devlet elitlerine yönelik
yapılıyordu. Bu seferse yapılan sokaktaki milyonlara karşı. Üstelik de yanında
yürüyenin kim olduğundan (Kürt, Türk, ulusalcı, LGBT, kadın, sosyalist, yeşil,
örgütsüz) çok neden yürüdüğüne odaklanmak gibi zor bir işi bizzat icra etmesi
gereken milyonlara karşı.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: 12.0pt;">Elbette alan çok çeşitliydi, her çeşit
sosyalist, yeşiller, kısmen de olsa Kürt hareketi, Kemalistler, ulusalcılar,
anti-kapitalist müslümanlar. Bu gruplar direnişin ruhunu kendi ideolojik
pozisyonlarına yakınlaştırmak için birbirleriyle mücadele de etmekteler tabii
ki. Ayrıca, yukarıda saydığım taleplere hepsi başka noktalardan gelerek ulaşmış
olmalılar. Örneğin ifade, basın-yayın özgürlüğü, adil yargılanma hakkı
taleplerine bakarsak, ulusalcılar elbette daha çok Ergenekon, Balyoz
davalarındaki usulsüzlükler, haksızlıklar, ulusalcı basına uygulanan susturma,
kovuşturma operasyonlarından etkilenerek; bir sosyalist, bir BDP’li kendilerine
uygulanan kitlesel suçlulaştırma ve susturma operasyonlarının sonucu; örgütsüz
bir genç de belki internetle ilgili kısıtlar, sansür uygulamaları sonucu bu
taleplere ulaşmıştır. Öyleyse olan, iktidarın kapsayıcı baskıcılığı dolayısıyla
bazı asgari demokratik ve özgürlükçü talepler seviyesinde ortaklaşmadır. Yoksa
ideolojik farklar yok olmadı, kimse kimseyle en yakın arkadaş da olmamıştır
büyük ihtimal. Ancak talebi kimin seslendirdiğinin ikincil olduğunun ayırdına Gezi
protestocuları ortaklık içinde varmış görünüyor, yoksa yanyana duramazlardı
zaten. Yanlış anlaşılmasın, Türkiye’de toplumsal dönüşüm oldu, siyasal kültür
kırıldı gibi bir iddiada bulunmuyorum, öyle bir iddia kısmen doğru da olabilir,
bir miktar karşılıklı anlayış da gelişmiştir belki, bu anlayış biraz olsun
eşitlikçi bir düzlemde olduysa ne mutlu bize, ancak ben bundan bahsetmiyorum. Sadece,
AKP muhalifi kesimde kişilerin, kişiliklerin, zihniyetlerin ötesine geçen
taleplere yoğunlaşma olmadan bu şekilde kitlesel bir eylem gerçekleşemezdi
diyorum. Özetle, karmaşık kitlesel bir eylemde, kimlikler ve zihniyetlerden
önce talepler gelir ve siyaset bu talepler üzerinden okunmalıdır. Bunu da
eylemcilerin büyük kısmı yapabilmiştir, ancak halen bunu yapamayan kanaat
önderinden geçilmemektedir.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: 12.0pt;">Sonuç olarak, Gezi'de ulusalcılar var,
Kemalistler var, sadece üst sınıflar, orta sınıflar var, bunların zihniyeti de
otoriter darbeci onun için Gezi direnişi de özgürlükçü değil diyenler sadece
oradaki diğer çok önemli grupları göz ardı etmiş ve kişiliklere, zihniyetlere
yoğunlaşarak berbat bir siyasal analiz yapmış olmadılar, oradaki özgürlük ve
demokrasi taleplerinin de karşısına düşmüş oldular. Çünkü oradaki gruplar,
kişiler kim olursa olsun, demokrasi ve özgürlük isteyenlere karşı olursan,
demokrasi ve özgürlük karşıtı da olmuş olursun.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhkAvLjhoZEj9UVxlpKwWkahyphenhyphenB0xv1qV47uKnuekfKPdOYX8g5d5B4-ZwP_mmR8JVphUcPlHnBHJbx7nakcJJYgFmINRCq8rk8C54hsbY22L2Btjv5GObNTUcmP4MGqrZDgQltLaKrqCJA/s1600/turk+bayragiyla+barikati+asan.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhkAvLjhoZEj9UVxlpKwWkahyphenhyphenB0xv1qV47uKnuekfKPdOYX8g5d5B4-ZwP_mmR8JVphUcPlHnBHJbx7nakcJJYgFmINRCq8rk8C54hsbY22L2Btjv5GObNTUcmP4MGqrZDgQltLaKrqCJA/s320/turk+bayragiyla+barikati+asan.jpg" width="239" /></span></a><b><span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: 12.0pt;">Siyasette
güç önemlidir<o:p></o:p></span></b></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: 12.0pt;">Yukarıda tartıştığım taleplerin esas
ölçüt olması konusu liberal-muhafazakar Gezi-karşıtı iddianın oradakilerin kim
olduğuna ve zihniyetlerine yoğunlaşması meselesine bir yanıt veriyor. Ancak
Gezi'deki taleplerin aslında eşitlikçi, özgürlükçü ve demokratik olmadığı, çünkü
aslen darbe kışkırtıcısı olduğu ve AKP düzenine karşı daha kötü bir düzen
tehlikesi yarattığı iddiasına yanıt vermiyor. Darbe kışkırtıcılığı iddiası elbette Gezi'ye katılanlar arasında yapılan araştırmalarla yanlışlanabilir.
Ancak sağlam niceliksel araştırmaların Türkiye'de sosyal bilimler alanında en
önemli eksikliklerden biri olduğuna inanan bir sosyal bilimci olarak böyle bir
araştırmanın o kadar da büyük bir ihtiyaç olmadığını belirtmem gerek. Çünkü
oradaki kitlelerin darbe kışkırtmaya çalıştığı iddiası zaten baştan makul
olmayan (saçma) bir düşüncedir. Darbe kışkırtabilmek için kışkırtılabilecek
darbeciler gerekmektedir. Ortada tarihe geçecek bir örnek teşkil edecek sayıda
generali içeride veya emekli edilmiş olan, darbe yapma ihtimali kalmamış, hatta
İstanbul'da ve Türkiye'nin çeşitli yerlerinde Gezi direnişini bastırmak için
kritik görevler almış bir ordu varken, milyonlarca insanın ölmek, yaralanmak,
tutuklanmak pahasına kışkırtıcılık için sokaklara döküldüğünü düşünmek makul
değildir. Saçma olmasının sebebi de bu iddianın Gezi'ye katılan milyonların
irrasyonel olduğu varsayımına dayanmasıdır. Olmayacak duaya amin diyerek
piyango bileti almak bir şeydir, olmayacak dua için Türkiye gibi
yukarıdakilerin hesap vermeden şiddet uygulayabildiği bir ülkede iktidar
karşıtı eyleme katılmak başka. Kısaca, insanların bu kadar akıl dışı
davranacağını varsaymanın kendisi akıl dışıdır. Bu konu
muhafazakar-liberallerin kısıtlı özgürlük anlayışına seslenebilecek bir örnekle
açıklanabilir. Örneğin, yasakken başörtüsüne üniversitelerde özgürlük eylemi
yapan insanlar arasında sorulursa seçimli anayasal düzenin bir şekilde yıkılıp
dinin hükümlerine göre demokratik-olmayan bir düzen kurulmasına olumlu bakanlar
olabilir. Ancak bu onların öncelikle özgürlük isteyen bir eylem yaptıkları
gerçeğini değiştirmez (yukarıdaki talep tartışması), ayrıca eylemlerinin
sonucunda istedikleri düzenini kurabilecekleri anlamına da gelmez, hele de o
düzeni getirecek güçleri yoksa ve var olan düzen bütün kurumlarıyla onlara
karşıysa. Böyle bir güç yapısında demokratik anayasal düzeni değiştirmek
istediğini varsaydığımız insanların başaracakları en fazlasından başörtüsü
konusunda Türkiye'nin daha özgür bir ülke olmasını sağlamaktır.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: 12.0pt;">O halde, neden bu kadar rahat darbe
kışkırtıcılığı yakıştırması yapılabiliyor kitlelere? Bunun nedeni
muhafazakar-liberal dogmanın güç ilişkilerinden azade bir siyaset okuması
yapmasıdır. Halbuki, siyasette talepler, tercihler her ideolojinin gücü ve
yapabileceklerine göre şekillendiği gibi, siyasal sonuçlar da güç mücadelesi
içinde ortaya çıkar. Taleplerin oluşması meselesinde, örneğin laik
ulusalcıların, ordu ve yüksek yargı içinde kuvvetliyken veya kendi istedikleri düzeni
kurma ihtimalleri olduğuna inanırken oluşturdukları talepleriyle, kurumsal
güçleri yokkenki (bugünkü gibi) talepleri farklı olacaktır. Nispeten daha
güçlüyken, demokrasi-dışı olan bazı talepler için bastırabilecekken, bugün
kurumlardan silinmiş haldeyken talepleri yargılandıkları davalarda
usulsüzlüklerin ortadan kaldırılması, tutuksuz yargılanma, basın-yayın gibi
konulara yoğunlaşacaktır ister istemez. Çünkü eğer Türkiye'de herkesi
etkileyecek şekilde demokrasi ve özgürlük alanlarında iyileştirilme yapılmazsa,
onların temel haklarını kullanmalarının önündeki engeller de kalkmayacaktır.
Kısaca sadece kendileri için, kendi ideolojileri doğrultusunda talepte bulunma
lüksleri kalmamıştır. O halde olan biteni anlamaya çalışıyorsak, talepleri güç
ilişkileri bağlamı içinde değerlendirmeliyiz. Örneğin 2007 cumhuriyet
mitinglerinedeki hükümet istifa sloganıyla Gezi'deki bir ulusalcının attığı
hükümet istifa sloganı birbirinden tamamen farklıdır. 2007'deki birilerine
hükümeti istifa ettir sinyali yollarken, 2013'teki, bir bireyin, bütün güç
elinde olan baskıcı bir rejim içinde nefes almak isteğinin bir dışa vurumudur.
Birincisi, demokratik değil ikincisi demokratiktir. Sonuçta, talepler, ancak
güç bağlamı içinde oluşur ve anlamlı hale gelir.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: 12.0pt;">Taleplerin oluşumu güçle ilişkili olduğu
gibi, siyasal sonuçlar da güç dengesiyle ilişkilidir. Bu durumu bugünkü
kuvvetli otoriter ögeler taşıyan Türkiye siyasal rejiminin kurumsal
mimarisinin son halini aldığı 12 Eylül referandumuyla ilgili bir örnekle açıklamaya
çalışayım. Boykotu bir kenara bırakırsak 12 Eylül referandumunda üç farklı
pozisyon vardı. <i>Evet</i> pozisyonu,
AKP'nin daha güçlü hale gelmesini isteyenlerin; <i>hayır</i> da çeşitli sebeplerden AKP'nin daha fazla güçlenmesini
istemeyenlerin pozisyonuydu. <i>Yetmez ama
evet </i>ise bu değişiklikler yetersiz de olsa 'seçilmişlerin' yönetmeye hakkı
olduğuna ve onların yönetmesinin Kemalistlere göre Türkiye'yi daha demokratik
bir noktaya taşıyacağına inananların. Doğrudan evet ve hayır pozisyonları belli
bir noktada siyaseti güç ilişkileri içinde anlayan tercihlerdi (AKP'yi seven ve
daha güçlenmesini tercih eden veya etmeyen), yetmez ama evet ise var olan güç
ilişkilerini düşünmeden siyasal tutum alanların. Yetmez ama evet pozisyonu tam
da bu sebepten dolayı kendisini siyaset üstü sunmayı başardığı gibi tutarsız da
olan tek pozisyondu referandumdaki. 2010 referandumu yapıldığında kurumsal
düzeyde yüksek yargı dışında devlet katında çatışma yaratabilecek bir kurum
kalmamıştı. Yargı da zaten AKP iktidarından tamamen bağımsız değildi çünkü özel
yetkili mahkemeler bir tarafa 12 Eylül 1980 rejimi zaten hükümetleri yargının
içinde belirleyici bir role sokmuştu, ancak sadece tamamen AKP'nin kontrolünde
değildi (özellikle AYM ve Danıştay). Değişiklikler kendi içlerinde anayasayı
demokratikleştirse bile (ki bu da kesinlikle yanlış bir iddiadır), diğer
kurumları tek bir parti kontrol ederken, arada sırada hükümeti dengeleyebilecek
yüksek yargıda da tek bir partinin egemenliğinin oluşturulması, Anayasa
Mahkemesi, Danıştay gibi esasen hükümeti denetlemekle görevli kurumları
anlamsızlaştıracaktı, siyasal düzeni otoriterleştirecekti ve hükümetin
dışlayıcı ve boğucu sosyal politikalarına izin verecekti. Kısaca, sanki bir
tarafta AKP öbür tarafta Kemalistler varmış evet çıkarsa biri hayır çıkarsa
diğeri sistemi tamamen ele geçirecekmiş gibi tercih yapmak yanlıştı. Çünkü evet
çıkarsa AKP tek güçlü olacaktı, hayır çıkarsa AKP yine en güçlü kalacaktı
sadece bir miktar denetlenebilecekti bazı konularda. O halde bu şekilde ‘yetmez
ama evet’ pozisyonunun yaptığı gibi güç ilişkilerinden bağımsız düşünmek, gücün
belirleyici olduğu bir ortamda güçlüden yana bir tutum almak anlamına
geliyordu. Bir başka ifadeyle, demokrasiden yanayız diyerek otoriter,
özgürlükten yanayız diyerek özgürlük karşıtı bir sonucu destekleme durumuna
düşmek demek oluyordu. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: 12.0pt;">Zaten bugün Erdoğan'ın bu şekilde
davranmasının en önemli sebebi de, Gezi-karşıtlığı yapmayan yetmez ama
evetçilerin iddia ettiği gibi üçüncü seçim başarısından dolayı sarhoş olması
veya otoriter bir zihniyet sahibi olmasından değildir (Kemalist zihniyet
sorundu şimdi de Erdoğanın zihniyeti iddiası başladı). Asıl sebebi, referandum
sonrası oluşmuş siyasal kurumsal çerçeve içinde kazandığı seçimlerle siyasal demokrasinin
sınırlarını fersah fersah aşacak, muhalefeti sıkıntısızca boğabilecek gücü elde
etmesidir. Eğer Gezi'ye karşı bu kadar rahat şiddet uygulayabilecek olmasa (kontrolündeki
polis, yargı ve medya yoluyla) ve bu şiddetin yanına kar kalacağını bilmese bu
yolu seçmezdi elbette rasyonel bir politikacı olarak. Zaten Gezi de aynı
çevrelerin bazılarının ciddiyetsiz iddialarında olduğu gibi Türkiye demokratik
bir olgunluğa eriştiği için gerçekleşmemiştir. Tam tesine siyasal çatışmayı
ortadan kaldıran otoriter bir yönetim sosyal politikalarıyla boğucu noktalara
ulaştığından, insanlar bu riskli hareketi göze alabilecek noktaya geldiği için ortaya
çıkmıştır -- yani demokratikleşme değil otoriterleşme dolayısıyla olmuştur.
Başa dönersek, zihniyetler eşit bir şekilde çarpışmıyor, 12 Eylül
referandumunda bu böyleydi, bugün daha da böyle, farklı miktarlarda güçleri
olan aktörler çatışıyor. Siyasal demokrasi dediğimiz sistem de herhangi bir
aktör denetlenemeyecek pozisyona geldiği zaman anlamsızlaşıyor, aynen bugün
Türkiye'de olduğu gibi.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: 12.0pt;">O halde, eğer Gezi'nin meşruiyetini
muhafazakar-liberal kanaat mühendisleri aşındırmasa bile, AKP tamamen silinecek
yerine eski rejim gelmeyecekti. Bunun sebebi de sadece Gezi ruhunu eski rejim
temsilcilerinin belirlememesi değildir, alanda sadece Kemalistler olsaydı bile,
protestocuların güçleri ölçüsünde başarabilecekleri AKP iktidarının
boğuculuğunu biraz olsun kırmak, şiddet aygıtlarını kullanırken, kentleri talan
ederken, muhafazakar toplum mühendisliği yaparken biraz daha dikkatli olmasını
sağlamak olacaktı. Gezi'nin ve bundan sonra AKP'ye veya sağ muhafazakar
popülist güçlüye karşı oluşabilecek kitlesel muhalefet hareketlerinin hepsinin özü
ve sözü üzerinde ciddi çatışmalar olacaktır, sosyalistler eşitlikçi ve
sosyalist demokratik hedeflere doğru çekmeye çalışacak, başkaları da kendi
ideolojileri doğrultusunda başka taraflara. Ancak sadece kişiliklere ve donmuş
zihniyetlere bakarak bir toplumsal patlamayı anlamaya çalışanlar illa ki tekrar
tekrar yanılacaklar, çünkü siyasette ideolojiler, siyaset tasarımları önemlidir
ancak önce talepler gelir ve belirleyici olan güçtür.<o:p></o:p></span></div>
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br />
</span><br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<a href="http://antikapitalisteylem.org/makaledetay.php?&id=564"><span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;">http://antikapitalisteylem.org/makaledetay.php?&id=564</span></a></div>
Yunus Sozenhttp://www.blogger.com/profile/14161769543608835820noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7938818981908953433.post-18107078645405955082013-06-28T05:31:00.001-07:002020-05-31T21:52:49.236-07:00Confronting an Elected Dictator: Popular Mobilization in Turkey<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhYLduIId_78S0NbELCjYfJMjV-GY1KfwTxkoEgBDyeoyTRKE_Jjl9fCF5-iSfY02HkqXNglSVzjUpjqjysez6BHncKxInJZMJL1WjLj-LhLPRjfJDglFjKcegjnS8lak_a8l2ylKxFZe0/s450/130611_gosterici_toma.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em; text-align: justify;"><span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;"></span></a></div>
<div style="background: white; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-align: justify;">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhmRDE2-m0wa9WrJETCNZbYYs6r_iB9FZsRCw03hepO7u3z_8ZI4Hgq3ezWWYz0eEnAfWLtK9abZRFQKLOgaoVZH300Wr2bCqckYUuI480BSiDhW_wueACy6NtKjIVkCo1bAuPeM9xYjvY/s640/AKM.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="300" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhmRDE2-m0wa9WrJETCNZbYYs6r_iB9FZsRCw03hepO7u3z_8ZI4Hgq3ezWWYz0eEnAfWLtK9abZRFQKLOgaoVZH300Wr2bCqckYUuI480BSiDhW_wueACy6NtKjIVkCo1bAuPeM9xYjvY/s400/AKM.jpg" width="400" /></a></div>
<b style="background-color: white; color: #333333; font-size: 14px; line-height: 19px; text-align: justify;"><span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;">Yunus Sözen, 3 Haziran 2013 (International Viewpoint)</span></b><br />
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;"><br /></span>
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;">Mass demonstrations and harsh
governmental crackdowns are not new in Turkish political history, however,
although the current demonstrations in Istanbul and throughout Turkey were
initiated by socialists, there is no doubt that we are experiencing something
strikingly different this time. This is displayed by not only the visible lack
of political experience of a significant number of the demonstrators but also
the sheer number and incredible resiliency of the demonstrators in the face of
massive and injurious tear gas assaults of the police. What is the cause of
this massive social explosion in a country where there is no sign of economic
crisis, and where the government was elected in 2011 with 50% of the votes?</span></div>
</div>
<div style="background: white; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-align: justify;">
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;"><br /></span></div>
</div>
<div style="background: white; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-align: justify;">
<div style="text-align: justify;">
<span lang="EN-US" style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;">To better understand what is
happening, let’s start with a discussion of the relationship between elections
and democracy. Athenian democrats devised their democratic system without
elections because they believed that elections are the oligarchic method of
selecting the leaders, and mechanisms that prevent the formation a political class
(like the lottery and rotation systems) are the only democratic ways to select
the rulers. Because, Athenian democrats believed that elections not only have
an intrinsic class bias, but elections also provide the rulers autonomy from
the ruled; that is, they make it possible for rulers to be able to do whatever
they please. Indeed, the only reason why modern liberal representative
government centered around elections is not simply an oligarchic system is
because it is also a system that provides tools for the ruled, including
methods of participation other than elections, freedoms for the opposition, and
checks on the rulers. Although these tools are still severely inadequate, they
do make it more challenging for the rulers to do whatever they wish and they do
force rulers to respond to citizens to an extent. However, if elections start
to become the only institution of a modern representative government, then
elections merely become a tool for authoritarian rule by bolstering the
executive branch with popular approval.<o:p></o:p></span></div>
</div>
<div style="background: white; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-align: justify;">
<div style="text-align: justify;">
<span lang="EN-US" style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span lang="EN-US" style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;">The historic demonstrations centered
around the resistance in Istanbul’s Gezi park is exactly about the grievances
caused by the dictatorship of an executive branch that is reinforced by the
electoral approval. Specifically, Gezi park resistance is one those instances
where both the class character of the state and the oligarchic nature of
electoral authorization became blatantly obvious. Firstly, it signifies the
class character of the state in a way that will not escape even the crudest
Marxist analysis. Gezi is a public park at the political and social epicenter
of the city, Taksim, and the government decided to replace the park with a
shopping mall. When activists started to resist by not evacuating the park, the
government sent in its police to fight for the conversion of a public park into
a mall. To put it even more bluntly, the state blindly used its instruments of
violence to serve the interests of capital, and to covert a collective good
into private property. However, Gezi also demonstrates the oligarchic character
of a political regime based solely on electoral authorization. Because, in the
2011 elections, nobody voted for the government to convert the public park in
Taksim into a mall or any of the other governments incursions into the social
sphere, yet short of specific mandates, and clear instructions on how to rule,
the government had the legal right to rule as it pleases. However, despite
their electoral mandate, this type of unilateral action may not have happened
in a better functioning representative system which provides the ruled with
other instruments of participation and opposition than elections. Because, even
though its democratic content is limited, in a liberal representative
government citizens would have some access to policy making, there would be a
level of transparency and free public debate, and there would be legal scrutiny
over the issue. In Turkey on the other hand, no such limits are in place given
the AKP’s unprecedented accumulation of power since 2007.<o:p></o:p></span></div>
</div>
<div style="background: white; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-align: justify;">
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;"><br /></span></div>
</div>
<div style="background: white; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-align: justify;">
<div style="text-align: justify;">
<span lang="EN-US" style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;">The AKP has now not only eliminated
the well-known historical challenge from the army, but it has also taken
control of the high courts, and then slowly but surely, using its popularity,
eradicated all oppositional freedoms. Concretely speaking, Erdogan’s policy
could not be confronted by the non-existing oppositional media, and it could
not be challenged by the judiciary that is now under the control of the
executive, i.e. the ruling party. Therefore, when Erdogan wanted to turn a
public space, where citizens can engage in free and equal interactions, into a
right-wing conservative space, where customers focus on the acquisition of
goods, there were no other way to stop him except by the force of numbers.<o:p></o:p></span></div>
</div>
<div style="background: white; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-align: justify;">
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;"><br /></span></div>
</div>
<div style="background: white; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-align: justify;">
<div style="text-align: justify;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEglyJbhevcXA0XxSUfo_oBPW3cN4AbJSmlhFbChT8MOdNQ1r2IWV_iI7HHRwo3VQPxjAS7s-9BVp9rjf8yU4NFBDqvzb_0TrvT4tcP33V8fflMTFaMf94wvn96KiSnZ9hqIqMki1j6VZlo/s450/130611_gosterici_toma.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="213" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEglyJbhevcXA0XxSUfo_oBPW3cN4AbJSmlhFbChT8MOdNQ1r2IWV_iI7HHRwo3VQPxjAS7s-9BVp9rjf8yU4NFBDqvzb_0TrvT4tcP33V8fflMTFaMf94wvn96KiSnZ9hqIqMki1j6VZlo/s320/130611_gosterici_toma.jpg" width="320" /></a><span lang="EN-US" style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;">However, the hundreds of thousands
of people out protesting are not resisting the police and subjecting themselves
to the massive use of tear gas and brute force just because of the injustice at
Gezi park, or just because of the fact that Erdogan is an authoritarian leader.
These protests happened because in addition to Erdogan’s on-going attacks on
oppositional groups (seculars, Alewites, Kurds, socialists and others),
including purging them from positions of power, and criminalizing and
imprisoning them en mass for various reasons, he deepened to an unprecedented
extent his neoliberal and extremely conservative exclusionary social policies.
To name a few of the most recent ones, last year, without much debate, the
whole education system was reconfigured to better serve not only the needs of
capital but also in Erdogan’s words, ’to raise a more religious generation’.
Last month, in a country where per capita alcohol consumption is by far the
lowest among OECD countries, strict alcohol consumption restrictions passed,
which were defended by Erdogan as follows: ’why is it defensible for you to
accept a law passed by two drunkards [according to many signifying Ataturk and
Inonu], but the law that is the imperative of religion becomes something that
you need to deny...if you want to drink, buy your drink and go drink it in your
own home’. Last week, the AKP enlarged its assault on women rights by making
the morning after pill a prescription drug, and a couple of days ago Erdogan
later approved of an announcement made in Ankara metro warning against kissing
in public. Many of these regulations would be very difficult to implement if
previously existing checks were still place. For example, the constitutional
court might strike a few of the legal changes, or the council of the state
would limit or remove some of the others. Considering the lack of avenues for
voice and the lack of obstacles against Erdogan’s power, these and many other
similar policies, combined with his symbolically exclusionary and suffocating
speeches, have apparently made a great many non-supporters feel not only
completely powerless and frustrated, but also very angry.<o:p></o:p></span></div>
</div>
<div style="background: white; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-align: justify;">
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;"><br /></span></div>
</div>
<div style="background: white; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-align: justify;">
<div style="text-align: justify;">
<span lang="EN-US" style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;">This anger has now become embodied
in massive demonstrations, where hundreds of thousands of people are taking
back the autonomy that the government enjoys. In short, if the reason for the
rebellion is the sense of powerlessness, lack of control over their own lives,
the immediate result is perhaps the sense of power large sectors of the
population are enjoying for the first time. For now, they have taken control of
their city and of their lives. As a result, we are now part of a truly
democratic moment. This is an experience that goes way beyond the ’democratic
rights’ enjoyed within liberal representative democracies, which at its best,
barrowing from political theorist John Dunn, is a democracy tamed for the
requirements of capitalism and the modern state. Therefore, in a
counter-intuitive way, we probably owe this democratic explosion to the lack of
democratic checks on the power of the electorally authorized executive. For
Erdogan, on the other hand, before our very eyes we are witnessing the
transformation of his image from a leader who is powerful, popular, and if a
little impulsive, still reflective of the values of the ’Turkish nation’, into
a tyrant who is so greedy and drunk with power that although he has the votes,
he cannot manage the country effectively anymore. He is indeed trapped in a
dictatorial dilemma: if he caves into the current demands, he will lose the
perception that he is all that powerful; if he does not cave in at all, he will
have to rely on coercive power to the degree that he will turn into a cruel
tyrant. So far he has taken the second route, still belittling and
criminalizing the demonstrators, hoping that the next elections in less than a
year will result in a way to dissipate the democratic euphoria. However,
although this is one of those instances where the statement that ‘politics is
open-ended’ is indeed the reality, it appears that sustained mobilization is
the only course of action that will help satisfy both democratic and socialist
goals.<o:p></o:p></span></div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<a href="http://www.antikapitalisteylem.org/makaledetay.php?&id=546"><span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;">http://www.antikapitalisteylem.org/makaledetay.php?&id=546</span></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<a href="http://www.internationalviewpoint.org/spip.php?article2996"><span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;">http://www.internationalviewpoint.org/spip.php?article2996</span></a><br />
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;">In French: <a href="http://www.lcr-lagauche.be/cm/index.php?view=article&id=2906:la-confrontation-dun-dictateur-elu-la-mobilisation-populaire-en-turquie&option=com_content&Itemid=53">http://www.lcr-lagauche.be/cm/index.php?view=article&id=2906:la-confrontation-dun-dictateur-elu-la-mobilisation-populaire-en-turquie&option=com_content&Itemid=53</a></span><br />
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;">In Greek: <a href="http://www.kokkino.org/index.php?option=com_content&view=article&id=2539:2013-06-05-00-59-43&catid=31&Itemid=53">http://www.kokkino.org/index.php?option=com_content&view=article&id=2539:2013-06-05-00-59-43&catid=31&Itemid=53</a></span></div>
<div id="simple-translate">
<div>
<div class="simple-translate-button isShow" style="background-image: url("moz-extension://204ab89d-a03d-4945-acd2-d19030bbca93/icons/512.png"); height: 22px; left: 689px; top: 42px; width: 22px;">
</div>
<div class="simple-translate-panel " style="background-color: white; font-size: 13px; height: 200px; left: 0px; top: 0px; width: 300px;">
<div class="simple-translate-result-wrapper" style="overflow: hidden;">
<div class="simple-translate-move" draggable="true">
</div>
<div class="simple-translate-result-contents">
<div class="simple-translate-result" style="color: black;">
</div>
<div class="simple-translate-candidate" style="color: #737373;">
</div>
</div>
</div>
</div>
</div>
</div>
</div>
Yunus Sozenhttp://www.blogger.com/profile/14161769543608835820noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7938818981908953433.post-11532664621037025682013-02-19T10:16:00.001-08:002013-11-19T19:13:55.148-08:00Rekabetçi Otoriter Rejimde Başkanlık Sistemini Tartışmak<b style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><br /></b>
<b style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">Yunus Sözen, Şubat 2013 (AKE)</b><br />
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEifcaGm-GlvW_-UPCr6nWQbesrPW6MDA70fkkbmOeLYtoQNAXRJMCpTLI9WIJ0aw-d6U-ClHA2wJD6dOOY2zGbj40m1zHmNO8lUJs7mjv5dQauxbRK0jm3nHdis5r_gb5EyGjF-Ej3hBM4/s1600/giant+factotum.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><span style="color: black; font-family: Times, Times New Roman, serif;"><img border="0" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEifcaGm-GlvW_-UPCr6nWQbesrPW6MDA70fkkbmOeLYtoQNAXRJMCpTLI9WIJ0aw-d6U-ClHA2wJD6dOOY2zGbj40m1zHmNO8lUJs7mjv5dQauxbRK0jm3nHdis5r_gb5EyGjF-Ej3hBM4/s640/giant+factotum.jpg" width="456" /></span></a></div>
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><span style="font-size: 12pt;"><br /></span></span>
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><span style="font-size: 12pt;">Danıştay'a başkan
seçilmesi vesilesiyle Bülent Arınç'ın sevinç içinde "kurban olduğum Allah
verdikçe veriyor"</span><a href="file:///C:/Users/yunussozen/Dropbox/politik%20yazilar/AKE%20--%20baskanlik%20ve%20otoriterlik%202013/YMS%20--%20Rekabet%C3%A7i%20Otoriter%20Ba%C5%9Fkanl%C4%B1k%20Sistemi%20--%20Turkce%20karakterli.docx#_ftn1" name="_ftnref1" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span lang="EN-US" style="font-size: 12.0pt; mso-ansi-language: EN-US;"><span class="MsoFootnoteReference"><span lang="EN-US" style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ansi-language: EN-US; mso-bidi-language: AR-SA; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-fareast-language: EN-US; mso-fareast-theme-font: minor-latin;">[1]</span></span></span></span></a><span style="font-size: 12pt;"> demesine yol açan Hüseyin Karakullukçu geçen yıl
içinde başkanlık sistemi için şöyle bir yorumda bulunmuştu: "Son günlerde
gündeme düşen başkanlık sisteminin demokratik bir yönetim modeli olduğu
kanaatindeyiz. Bu sistemin siyasi istikrar doğurması, ekonomiye olumlu
yansıması, başarılı bir kuvvetler ayrımı gibi avantajları bulunmaktadır''.
Başkanlık sisteminde başarılı kuvvetler ayrımı olduğu iddiasını sonraya
bırakarak Danıştay başkanının avantajı olduğunu iddia ettiği iki konunun
üzerinden (siyasi istikrar ve ekonomiye olumlu yansıma) sırayla gidelim.
Hükümet sistemleri (başkanlık-parlamenter) ile ekonomik değişkenlerin
arasındaki ilişkinin ne olduğu konusunda siyaset bilimi içinde bir tartışma
vardır. Ancak, bu konuda yapılan istatistiksel araştırmalara hızlıca göz
gezdirildiğinde bile, hükümet sisteminin ekonomiye etkisi olmadığını iddia
edenler olsa da, araştırmaların çoğunluğunun parlamenter sistemin ekonomiye
anlamlı olumlu etkisi olduğunu bulduklarını görürüz<a href="file:///C:/Users/yunussozen/Dropbox/politik%20yazilar/AKE%20--%20baskanlik%20ve%20otoriterlik%202013/YMS%20--%20Rekabet%C3%A7i%20Otoriter%20Ba%C5%9Fkanl%C4%B1k%20Sistemi%20--%20Turkce%20karakterli.docx#_ftn2" name="_ftnref2" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span style="color: black;"><span class="MsoFootnoteReference"><span style="font-size: 12pt; line-height: 115%;">[2]</span></span></span></span></a>.
Özetle, başkanlık sisteminin ekonomiye olumlu yansıdığı iddiası yanlıştır tam
tersinin yani parlamenter sistemin olumlu etkisi oldugu iddiasiysa büyük
ihtimalle doğru olan iddiadır.</span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: 12.0pt;">Bu yanlış iddianın
kökeninin de AKP'nin "istikrar sürsün, Türkiye büyüsün" seçim
sloganında örneklenen siyasi istikrarın ekonomik gelişmeye yol açtığı inancı
olması kuvvetle muhtemeldir<a href="file:///C:/Users/yunussozen/Dropbox/politik%20yazilar/AKE%20--%20baskanlik%20ve%20otoriterlik%202013/YMS%20--%20Rekabet%C3%A7i%20Otoriter%20Ba%C5%9Fkanl%C4%B1k%20Sistemi%20--%20Turkce%20karakterli.docx#_ftn3" name="_ftnref3" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span style="color: black;"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="MsoFootnoteReference"><span style="font-size: 12pt; line-height: 115%;">[3]</span></span><!--[endif]--></span></span></a>.
Bu inanca göre parlamanter sistem içinde tek parti hükümetleri koalisyonlara,
hükümet sistemleri içinde de başkanlık sistemi parlamenter sisteme kıyasla siyasi
olarak daha istikrarlıdır. Bu istikrarın nedeni de, yine bu iddiaya göre,
başkanlık sistemlerinde seçim zamanlarının önceden belirli (sabit) olması ve
yürütmenin tek kişilik olması (başkan) sayesinde koalisyonların imkansız
olmasıdır. Kısaca, başkan kendi kendiyle kavga etmediği sürece <i>yürütmenin istikrarı</i> ikinci bir seçime
kadar başkanlık sistemlerinde sabittir. Ancak yürütmenin istikrarı siyasetin
özüyle değil "estetiğiyle"<a href="file:///C:/Users/yunussozen/Dropbox/politik%20yazilar/AKE%20--%20baskanlik%20ve%20otoriterlik%202013/YMS%20--%20Rekabet%C3%A7i%20Otoriter%20Ba%C5%9Fkanl%C4%B1k%20Sistemi%20--%20Turkce%20karakterli.docx#_ftn4" name="_ftnref4" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span style="color: black;"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="MsoFootnoteReference"><span style="font-size: 12pt; line-height: 115%;">[4]</span></span><!--[endif]--></span></span></a>
ilgili bir durumdur. Bir başka ifadeyle yürütmenin istikrarı, istikrarın daha
geniş ve esas anlamı olan demokratik rejimin devamlılığından (otoriter rejime
dönmeden devam edebilmesi) farklıdır. Hükümet sistemi de bu geniş anlamıyla
istikrara yol açmadığı sürece yürütme istikrarlı olmuş veya olmamış önemli
olmasa gerekir. Unutmamak gerekir ki, yürütmenin en istikrarlı olduğu rejim tipleri
otoriter/totaliter rejimlerdir ve yürütmenin istikrarına bu kadar takılmak
demokratik açıdan sağlıklı değildir. O zaman illa ki istikrar istiyorsak, soru
şu olmalıdır: başkanlık sistemlerinde mi, yoksa parlamenter sistemlerde mi
demokratik rejim daha istikrarlıdır? Bu sorunun yanıtı da maddi gerçeklik
açısından nettir, parlamenter sistemlerde demokrasilerin devamlılık ortalaması
çok daha yüksektir. Tabii sosyal bilimlerdeki hemen her bilgi gibi bu da
tartışmalıdır ancak burada da tartışma genelde sadece parlamenter sistemlerin
daha istikrarlı olmasının nedenleri üzerinedir<a href="file:///C:/Users/yunussozen/Dropbox/politik%20yazilar/AKE%20--%20baskanlik%20ve%20otoriterlik%202013/YMS%20--%20Rekabet%C3%A7i%20Otoriter%20Ba%C5%9Fkanl%C4%B1k%20Sistemi%20--%20Turkce%20karakterli.docx#_ftn5" name="_ftnref5" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span style="color: black;"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="MsoFootnoteReference"><span style="font-size: 12pt; line-height: 115%;">[5]</span></span><!--[endif]--></span></span></a>.
O halde siyasi istikrardan yürütmenin istikrarını (hükümetin değişmemesi)
anlamıyorsak başkanlık sistemi ekonomiye olumlu yansımadığı gibi siyasi
istikrara da yol açmaz. Kurduğu nedensel ilişkinin her aşaması dökülen bu
iddianın bu kadar yaygın kullanılmasının sebebi de elbette belli siyasi
çıkarların bu iddiadan yarar sağlamasıdır.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: 12.0pt;">Bütün bu tartışmadan
çıkacak sonuç, demokrasisini sıfırdan kuracak bir ülkenin yolculuğa başkanlık sistemiyle
başlamasının ya da halihazırda demokrasisi işleyen bir ülkenin başkanlık
sistemine geçmesinin hiçbir yararı olmadığıdır (ya da başkanlık sistemine
geçmenin demokrasi açısından gereksiz yere alınacak bir risk olduğudur). Ancak
dikkat edilirse, buraya kadarki hükümet sistemleri tartışması <i>siyasal demokrasilerin</i> idamesi veya
performansıyla ilişkili olduğu için Türkiye'deki siyasal duruma pek de
uymamaktadır. Çünkü Türkiye, siyasal demokrasinin temel kurumlarının ve
pratiklerinin asgarisini bile işletmekten çok uzaktadır. Süreç daha önceden
başlasa da, 12 Eylül 2010 referandumundan sonra gittikçe hızlanan bir şekilde
zaten çarpık işleyen siyasal demokratik kurumlar ve pratikler iyice işlemez
hale gelmiştir. O halde hükümet sistemleri tartışmasını Türkiye bağlamında
tekrar kuracaksak sorumuz şu olmalıdır: Rekabetçi otoriter (çok partili hilesiz
seçimlerin olduğu otoriter sistem) bir ülkede parlamenter rejimden başkanlık
sistemine geçmek ne demektir? Bir başka ifadeyle muhalefet özgürlüklerinin yok
denecek durumda olduğu, yasama ve yürütmeye ek olarak yargının da yönetici
parti tarafından yönlendirilebildiği bir ortamda bir çeşit parlamenter
sistemden başkanlık sistemine geçmek ne anlama gelir?<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgHBZdn-5pVkrvWgjx0EUiptXadbptiA-ZirLNY6lhk215gNk83ISVcwMTNAy5FaWP0VM-R8ElQ2U7CnlMsByFMp71DIxwk-yXyhmumvJqFe6pJjWlDS5eH594jDywFIcLB7JSEsA48Kkk/s1600/president+parliament+fight.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgHBZdn-5pVkrvWgjx0EUiptXadbptiA-ZirLNY6lhk215gNk83ISVcwMTNAy5FaWP0VM-R8ElQ2U7CnlMsByFMp71DIxwk-yXyhmumvJqFe6pJjWlDS5eH594jDywFIcLB7JSEsA48Kkk/s320/president+parliament+fight.jpg" width="294" /></span></a></div>
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: 12.0pt;">Bu soruya yanıt
verebilmek için yazının başındaki alıntıda başkanlık sisteminin üçüncü avantajı
olarak sözü edilen güçler ayrılığı konusunu tartışmak gerekir. Gerçekten de
meclis ve başkan ayrı seçimlerle geldiği için (parlamenter sistem gibi yürütme
organı yasama organının içinden çıkmadığı için) ve birbirlerini feshedemedikleri
için, başkanlık sistemlerinde parlamenter sistemlere göre daha sert bir güçler
ayrılığı vardır. Hatta bu sert güçler ayrılığı durumu literatürde başkanlık
sistemlerinde demokrasinin daha kırılgan olmasının en önemli nedeni olarak
sunulur (daha doğru bir ifadeyle en önemli neden olan çifte meşruiyet sorununun
kökeni). Çifte meşruiyet sorunu, hem
meclisin hem de başkanın seçimle iş başına gelmesi ancak ikisinin de asıl
sorumluluklarını (meclisin yasa yapmak, başkanın yürütmek) yerine getirmek için
diğerine ihtiyaç duymasından dolayı ortaya çıkan bir durumdur. Çünkü bu iki
kurum arasında bir çatışma çıkarsa başkanlık sistemlerinde bunu çözecek
anayasal veya demokratik bir ilke bulunmaz, sonuç olarak da çatışmayı hangisi
kazanırsa kazansın demokrasi yara alır veya çöker (parlamenter sistemdeyse
böyle bir sorun olmaz yani bakanlar kurulu ve meclis arasındaki bir çatışma
çıkmaz çünkü her zaman hükümet düşürülüp meclis içinden yenisi kurulabilir veya
seçim zamanı sabit olmadığı için çoğunluk iradesiyle erken seçime gidilebilir).
Bu durum özellikle bütün ülkelerin başkanlık sistemleriyle yönetildiği Latin
Amerika'da birçok demokratik çöküşün
veya krizin sebebi olarak görülmüştür<a href="file:///C:/Users/yunussozen/Dropbox/politik%20yazilar/AKE%20--%20baskanlik%20ve%20otoriterlik%202013/YMS%20--%20Rekabet%C3%A7i%20Otoriter%20Ba%C5%9Fkanl%C4%B1k%20Sistemi%20--%20Turkce%20karakterli.docx#_ftn6" name="_ftnref6" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span style="color: black;"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="MsoFootnoteReference"><span style="font-size: 12pt; line-height: 115%;">[6]</span></span><!--[endif]--></span></span></a>.
Ancak başkanlık sistemiyle yönetilen demokrasilerde kırılganlığa ve otoriterleşmeye
yol açabilen sert güçler ayrılığının doğurduğu çifte meşruiyet sorunu, güçlerin
anti-demokratik bir şekilde yürütmede toplandığı (demokratik çatışmayı bırakın
iktidarla fikir ayrılıklarının bile maliyetinin çok yüksek olduğu) seçimli
otoriter Türkiye'de farklı bir sonuca yol açabilir. Bu halihazırda otoriterliğin
baskın olduğu Türkiye bağlamındaki farklı sonuç bu sefer otoriterliğin
kırılganlaşması ihtimalidir. Başka bir ifadeyle başkanlık sisteminin
demokrasilerde kırılganlığa yol açan özelliği rekabetçi otoriter sistemlerde de
kırılganlığa yol açarak, onları az da olsa demokratikleştirebilir. Çünkü
başkanlık sisteminin başkanı, kişisel olarak oyla seçildiği için meşruiyeti
yüksek de olsa, meclis çoğunluğunu da kontrol edebilen parlamenter sistemin
başbakanına göre, hele Türkiye gibi yargıyı da kontrol edebilenine göre, daha
güçsüzdür.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: 12.0pt;">Tam bu noktada o
halde Erdoğan neden başkanlık sistemini tercih ediyor diye sorulabilir. Bunun
nedeni 2007'de yapılan ve cumhurbaşkanının halkoyuyla seçilmesini öngören
anayasa değişikliğidir, çünkü cumhurbaşkanı kim olursa olsun halkoyuyla
seçilmiş bir cumhurbaşkanının olduğu bir parlamenter sistemde başbakan normal
bir parlamenter sistemdeki gibi kuvvetli olamayacaktır. Bunun nedeni de
seçilmiş cumhurbaşkanıyla uğraşmak zorunda kalacak olmasıdır (aynı şekilde
seçilmiş cumhurbaşkanı olursa da yetkileri olan başbakanla uğraşmak zorunda
kalacaktır). O halde Türkiye'nin neden bugün başkanlık sistemini tartışığı
sorusunun yanıtı bellidir: bugünkü koşullar içinde Erdoğan'ın çıkarları bunu
gerektiriyor.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: 12.0pt;">Ancak yukarıda
açıklamaya çalıştığım gibi Türkiye tam başkanlık sistemine dahi geçse, meclis -
yürütmenin başı ayrımı kuvvetleneceği için, Türkiye'nin özel rekabetçi otoriter
koşullarında, bu ayrımın kuvvetlenmesi otoriterliğin bazı noktalarda sıkıntıya
düşmesine yol açabilir yani bu Erdoğan/AKP'nin aleyhine bir durumdur. Ancak AKP
otoriter yönetiminde çatlaklar oluşturabilecek bu durumu iki yolla
otoriterliğini derinleştirecek bir hale dönüştürmeye çalışmaktadır (dezavantajı
avantaja çevirmeye çalışmaktadır). Birincisi, yukarıda tarif ettiğim saf bir
başkanlık sistemi yerine aşırı kuvvetli yarı-başkanlıkvari bir sisteme geçecek
bir düzenleme yapmak yoluyla: böylece cumhubaşkanı parti başkanı kalacak,
başbakanı belirleyebilecektir ve meclis çoğunluğunu da etkileyebilecektir.
Henüz tam olarak kamuoyuna sunulmuş olmasa da, demeçlerden çıkartabildiğimiz
şekliyle bu düzenleme, başkanlık sisteminin güçler ayrılığı özelliğinin
çevresinden dolaşabilecektir. İkincisi, ki bu her türlü sistem değişikliğinde
gerçekleşecektir, sistem değişikliği sırasında bütün bürokrasiyi yeniden
düzenlemek yoluyla: bu şekilde AKP devletin idari yapısının üstündeki
tahakkümünü sağlamlaştırabilecektir. Yani nasıl 12 Eylül 2010 referandumu
"jüritokrasiyi" (yargı bağımsızlığını) bitirmeye yoğunlaştıysa, bu
yolla da AKP "bürokratik oligarşiyi" (bürokratik özerklik) sonlandırmak
isteyecektir. Eğer bu ikisini yapabilirse, şu andaki cumhurbaşkanını halkın
seçtiği parlamenter veya geçilebilecek tam başkanlık sistemleri seçimli
otoriter yönetiminde çatlaklar oluşturabilecekken, bunu avantaja çevirerek
yürütmenin devletin tamamı üzerinde tam tahakkümünü sağlamak suretiyle
otoriterliğini derinleştirebilecektir. <b><o:p></o:p></b></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: 12.0pt;">Ancak AKP'nin önünde
bu noktada çok ciddi bir engel var. Meclis'te 330 rakamını bulamadığından,
anayasa değişikliklerini referanduma götürmek için bile başka partilere veya
başka partilerden milletvekillerine ihtiyacı var. Burada böyle bir rakama
ulaşıp ulaşamayacağını belirleyecek önemli bir noktaysa başkanlık sistemiyle
federalizm/ademi merkeziyetçilik ilişkisi (bu yolla BDP'nin desteğini
sağlayabileceği için). Parlamenter sistem-başkanlık sistemi tartışmaları
hükümetin yatay ya da merkezin işlevsel örgütlenmesiyle, merkezdeki organların
görev paylaşımıyla ilgilidir. Federalizm tartışmalarıysa dikey ya da merkezle
alt-birimler (yerelin) arasındaki güç paylaşımıyla ilişkilidir. Kısaca
başkanlık sistemi ya da başkanlıktan daha güçlü yarı-başkanlikvarı bir
Türkiye-tipi sisteme geçiş, federalizmi ve/veya yerele yetki devrini kesinlikle
ama kesinlikle gerektirmemektedir. Öbür taraftansa, AKP'nin bu geçişi istediği
gibi yönetememesi ne olursa olsun otoriter yönetiminin dengesini bozacağı için
muhalefetin bir nebze olsun nefes almasına neden olabilir. Tabii bütün bu
tartışmadan, AKP'nin veya Erdoğan'ın istediği anayasal düzenlemeleri
geçiremezse illa ki de zor bir durumda kalacağını anlamamak gerekir. Çünkü
bugünkü sistemde bile, eğer cumhurbaşkanı seçilirse, Erdoğan anayasal
yetkilerini sonuna kadar kullanarak (seçim meşruiyetine dayanmak yoluyla
anayasal sınırları zorlayarak) siyaseti belirleme gücünü daha sıkıntılı bir
şekilde de olsa devam ettirebilir.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: 12.0pt;">Sonuç olarak,
Türkiye'deki başkanlık sistemi tartışmalarının Türkiye'nin rekabetçi/seçimli
otoriter rejimine etkilerini tartışan bu yazıdaki dolambaçlı iddianın aşamaları
şu şekilde özetlenebilir: 1) Başkanlık sistemi kesinlikle ekonomik büyümeye
veya siyasal demokrasinin istikrarına yol açmaz, aksine demokratik riskler
taşır. 2) Ancak bu risk demokratik ülkeler için geçerlidir, Türkiye gibi yürütme
organının diğer organları kontrol ettiği rekabetçi otoriter bir sistem için bu
tartışma geçerli değildir. 3) Hatta aksine, başkanlık sisteminin tam da
demokratik kırılganlığına yol açan özelliği olan sert güçler ayrılığı,
Türkiye'de var olan otoriterliğin bir miktar çatlamasına bile yol açabilir. 4)
Ancak AKP bu demokrasi açısından olumlu kendi açısından olumsuz olabilecek
durumu, yöneticilerinin demeçlerinden de anlaşılacağı üzere, iki yolla lehine
(otoriterliği derinleştirecek şekle) çevirmeye çalışmaktadır. Bu yollar,
başkanın başbakanı/meclis çoğunluğunu kontrol edebileceği bir
"başkanlık" sistemini önermek ve bürokrasiyi yenileyerek devletin
idari yapısı üzerindeki kontrolünü iyice arttırmaktır. 5) Yine de AKP'nin bunu
gerçekleştirmesinin önünde anayasa değişikliği gerçekleştirecek çoğunluğu az
farkla kaçırması vardır. 6) Muhalefetin yapması gereken, başkanlık sisteminin
adem-i merkeziyetçilik getirmek zorunda olmadığını akılda tutarak ve özellkle AKP
istediğini gerçekleştiremezse rejimde doğabilecek çatlaklardan yararlanarak
anayasal ve anayasanın ötesinde gerçek demokratik alternatifleri ısrarla
savunmasıdır.<o:p></o:p></span></div>
<div>
<!--[if !supportFootnotes]--><span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br clear="all" /></span>
<br />
<b style="background-color: white; color: #333333; font-family: 'Helvetica Neue Light', HelveticaNeue-Light, 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px; line-height: 19px; text-align: justify;">Antikapitalist Eylem: </b><span style="color: #333333; font-family: Helvetica Neue Light, HelveticaNeue-Light, Helvetica Neue, Helvetica, Arial, sans-serif;"><span style="font-size: 14px; line-height: 19px;"><b><a href="http://antikapitalisteylem.org/makaledetay.php?&id=380">http://antikapitalisteylem.org/makaledetay.php?&id=380</a></b></span></span><br />
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span>
<br />
<hr align="left" size="1" width="33%" />
<!--[endif]-->
<br />
<div id="ftn1">
<div class="MsoFootnoteText" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><a href="file:///C:/Users/yunussozen/Dropbox/politik%20yazilar/AKE%20--%20baskanlik%20ve%20otoriterlik%202013/YMS%20--%20Rekabet%C3%A7i%20Otoriter%20Ba%C5%9Fkanl%C4%B1k%20Sistemi%20--%20Turkce%20karakterli.docx#_ftnref1" name="_ftn1" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="MsoFootnoteReference"><span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 10.0pt; line-height: 115%; mso-ansi-language: TR; mso-bidi-language: AR-SA; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-fareast-language: EN-US; mso-fareast-theme-font: minor-latin;">[1]</span></span><!--[endif]--></span></a>
Aslında Arınç bu cümleyi Danıştay başkanından sonra Yargıtay başkanının da
sınıf arkadaşı seçillmesi üzerine kullanmıştır.
http://www.ntvmsnbc.com/id/25221404/ . <span lang="EN-US"><o:p></o:p></span></span></div>
</div>
<div id="ftn2">
<div class="MsoFootnoteText" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><a href="file:///C:/Users/yunussozen/Dropbox/politik%20yazilar/AKE%20--%20baskanlik%20ve%20otoriterlik%202013/YMS%20--%20Rekabet%C3%A7i%20Otoriter%20Ba%C5%9Fkanl%C4%B1k%20Sistemi%20--%20Turkce%20karakterli.docx#_ftnref2" name="_ftn2" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="MsoFootnoteReference"><span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 10.0pt; line-height: 115%; mso-ansi-language: TR; mso-bidi-language: AR-SA; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-fareast-language: EN-US; mso-fareast-theme-font: minor-latin;">[2]</span></span><!--[endif]--></span></a> Bu
istatistiksel analiz yapan sosyal bilimcilerin çok tartıştığı konuya iki örnek
olarak: <span lang="EN-US">Gerring, John ve
diğerleri (2009), "Are Parliamentary Systems Better?", <i>Comparative Political Studies, </i>42:327-359;
Knutsen, Karl Henrik (2011), "Which Democracies Prosper: Electoral Rules,
Form of Government, and Economic Growth", <i>Electoral Studies, </i>30:83-90. Knutsen'in makalesindeki literatür
taraması da siyaset bilimi araştırmalarının "başkanlık sistemi ekonomiye
olumlu yansır" değerlendirmesini kesinlikle doğrulamadığını açık bir
şekilde gösteriyor.<o:p></o:p></span></span></div>
</div>
<div id="ftn3">
<div class="MsoFootnoteText" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><a href="file:///C:/Users/yunussozen/Dropbox/politik%20yazilar/AKE%20--%20baskanlik%20ve%20otoriterlik%202013/YMS%20--%20Rekabet%C3%A7i%20Otoriter%20Ba%C5%9Fkanl%C4%B1k%20Sistemi%20--%20Turkce%20karakterli.docx#_ftnref3" name="_ftn3" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="MsoFootnoteReference"><span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 10.0pt; line-height: 115%; mso-ansi-language: TR; mso-bidi-language: AR-SA; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-fareast-language: EN-US; mso-fareast-theme-font: minor-latin;">[3]</span></span><!--[endif]--></span></a>
Yukarıdaki alıntıda da siyasi istikrar ekonomik gelişme ikilisinin arka arkaya
dile getirilmesinin sebebi de büyük ihtimalle bu yanlış inançtır.<span lang="EN-US"><o:p></o:p></span></span></div>
</div>
<div id="ftn4">
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><a href="file:///C:/Users/yunussozen/Dropbox/politik%20yazilar/AKE%20--%20baskanlik%20ve%20otoriterlik%202013/YMS%20--%20Rekabet%C3%A7i%20Otoriter%20Ba%C5%9Fkanl%C4%B1k%20Sistemi%20--%20Turkce%20karakterli.docx#_ftnref4" name="_ftn4" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="MsoFootnoteReference"><span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 10.0pt; line-height: 115%; mso-ansi-language: TR; mso-bidi-language: AR-SA; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-fareast-language: EN-US; mso-fareast-theme-font: minor-latin;">[4]</span></span><!--[endif]--></span></a> Siyasetin estetiği kavramı için: <span lang="EN-US">Lijphart, Arend. 1991.
“Constitutional Choices For New Democracies.” Journal of Democracy 2: 72-84.<o:p></o:p></span></span></div>
</div>
<div id="ftn5">
<div class="MsoFootnoteText" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><a href="file:///C:/Users/yunussozen/Dropbox/politik%20yazilar/AKE%20--%20baskanlik%20ve%20otoriterlik%202013/YMS%20--%20Rekabet%C3%A7i%20Otoriter%20Ba%C5%9Fkanl%C4%B1k%20Sistemi%20--%20Turkce%20karakterli.docx#_ftnref5" name="_ftn5" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="MsoFootnoteReference"><span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 10.0pt; line-height: 115%; mso-ansi-language: TR; mso-bidi-language: AR-SA; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-fareast-language: EN-US; mso-fareast-theme-font: minor-latin;">[5]</span></span><!--[endif]--></span></a> <span lang="EN-US">Parlamenter sistemler kendi kurumsal
yapılarından dolayı mı daha dayanıklıdır yoksa örneğin başkanlık sistemlerinin
uygulandığı ülkelerin (Latin Amerika gibi) çoğunluğu zaten istikrarsız oldukları
için mi gibi sorularla ilgilenirler. Rejim istikrarı ve hükümet sistemleri
tartışması, ana akım siyaset biliminde üzerinde çok yazılmış bir konudur, bir
literatür taraması için: Elgie, Robert (2005), “From Linz to Tsebelis: Three
Waves of Presidential/Parliamentary studies”, <i>Democratization</i>, Vol.12, No.1, s.106-122. Daha geniş bir kaynakça
için: Sözen, Yunus (2011), Başkanlık Sistemi ve Demokrasi, <i>Yeniyol</i>, 41, s.53-65.<o:p></o:p></span></span></div>
</div>
<div id="ftn6">
<div class="MsoFootnoteText" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><a href="file:///C:/Users/yunussozen/Dropbox/politik%20yazilar/AKE%20--%20baskanlik%20ve%20otoriterlik%202013/YMS%20--%20Rekabet%C3%A7i%20Otoriter%20Ba%C5%9Fkanl%C4%B1k%20Sistemi%20--%20Turkce%20karakterli.docx#_ftnref6" name="_ftn6" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="MsoFootnoteReference"><span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 10.0pt; line-height: 115%; mso-ansi-language: TR; mso-bidi-language: AR-SA; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-fareast-language: EN-US; mso-fareast-theme-font: minor-latin;">[6]</span></span><!--[endif]--></span></a> <span lang="EN-US">Bu konuda yine ana akım siyaset
biliminde geniş bir literatür bulunmaktadır. <i>Yeniyol </i>dergisindeki üstteki dipnotta alıntılanmış yazıdan daha
ayrıntılı olarak takip edilebilecek bu literatüre birkaç örnek olarak: </span><span style="background: white; font-family: "Times","serif"; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";">Linz, Juan J. (1990), "The Perils of
Presidentialism", <i>Journal of
Democracy</i>, Vol.1.No.1, s. 51-59; </span><span class="apple-converted-space"><span style="background: white; font-size: 7.0pt;"> </span></span><span style="background: white; font-family: "Times","serif"; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";">Carey, John (2003), “Presidentialism and Representative
Institutions”,<span class="apple-converted-space"><i> </i></span>in Jorge
Dominguez, and Michael Shifter, eds,<span class="apple-converted-space"> </span><i>Constructing
Democratic Governance in Latin America,<span class="apple-converted-space"> </span></i>Baltimore:
John’s Hopkins University Press, s. 11-42. Valenzuela, Arturo (2004),
Presidencies interrupted,<span class="apple-converted-space"> </span><i>Journal
of Democracy,<span class="apple-converted-space"> </span></i>15:4, s.5-19</span></span><span lang="EN-US"><o:p></o:p></span></div>
</div>
</div>
Yunus Sozenhttp://www.blogger.com/profile/14161769543608835820noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7938818981908953433.post-76210408708135650452013-01-31T16:58:00.002-08:002013-09-03T18:53:12.779-07:00Bina ve Hafıza: GSÜ Yangınının Düşündürdükleri<b style="font-family: 'Times New Roman', serif; font-size: 12pt; text-align: justify;">Yunus Sözen, Ocak 2013 (AKE)</b><br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: 'Times New Roman', serif; font-size: 12pt;"><b>127 Devresi</b></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj7xD6SgpEUmnimrNyIrjU4OHp-eiF603amVaNZyXLQTt872FgGZbrk4R5zGAkazXIqkqINy-3Ymkk3X-w6paC-Vvmh6Xf4WzxBqnBSlSydVMLVGhd5J9hXqaDAaeGPeukgDM1cnM985BM/s1600/GSU+yangin+oncesi.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj7xD6SgpEUmnimrNyIrjU4OHp-eiF603amVaNZyXLQTt872FgGZbrk4R5zGAkazXIqkqINy-3Ymkk3X-w6paC-Vvmh6Xf4WzxBqnBSlSydVMLVGhd5J9hXqaDAaeGPeukgDM1cnM985BM/s400/GSU+yangin+oncesi.jpg" width="300" /></a></div>
<span style="font-family: 'Times New Roman', serif; font-size: 12pt;">Galatasaray Üniversitesi yandı. Bina
Galatasaray lisesiyken yıllarca okumuş biri olarak ben de çok üzüldüm yangına. Ama
biraz düşününce üzülmek saçma gelmeye başladı, alt tarafı bir bina, benim
içinde ofisim de yoktu, içinde ofisi, kitapları, araştırma notları olan GS
üniversitesi çalışanları mahvolmuşlardır eminim ve onlar için kötü de hissettim
ama benim öyle bir nedenim de yok sonuçta.
Kısaca bir binada vakit geçirmiş olmak bina yandığı için üzülmeyi illa
da gerektirir mi emin olamadım. Mesela, bağdadiymiş yapının tarzı, babamım
mesleğinden dolayı küçükten beri bir sürü gerekli gereksiz mimarlık tarihiyle
ilgili bilgim vardır ama bu içinde yıllarımın geçtiği binanın bağdadi olduğunu
bile bilmiyordum, yani söylemiştir babam büyük ihtimal ama aklımda tutacak
kadar ciddiye almamışım herhalde. Bir de
bir kere lisedeyken sınıftan bir arkadaşıma bilgi yetiştireyim de ezilmeyeyim
diye okuduğum kitaplardan birinde görmüştüm. Abdülaziz bizim okulun binasında
intihar etmiş, okulumun tarihsel önemi gurur vermişti o zaman, saçma bir
yönetim sisteminin devrik bir Padişahının öldüğü mekânda yüz küsur sene sonra
okumuş olmak çok önemliymiş gibi sanki. O binada çocukluğum geçti gerçekten
tabii yine de, kesinlikle hayatımın en güzel günleri de, ama bu hatıralar da
binanın yanmasının ardından üzülmeme yeter mi emin değilim. Sonuçta da üzülmemek
gerektiğine karar verdim içim biraz yanmaya devam ettiği halde, ama bu konunun
bana düşündürdüğü, üzülmek ve dikkatli olmak gereken farklı bir konu var gibi
geliyor yine de. Bana göre neye üzülmek gerektiğini ise o hatıraları da biraz
anlatmadan hemen söyleyivermek anlamsız olacak.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 12.0pt;">Okulun binasını daha önceden görmüştüm
aslında ama okulda ilk günüm 11 yaşındayken annemin beni tahminen binada
yangının çıktığı Hazırlık-D sınıfının kapısına kadar götürmesiyle başlamıştı.
Kapıları dev gibiydi sınıfın, içeri girdik tam karşımızda yine devasa
pencerelerden görünen muhteşem bir boğaz manzarası. Önce en ön sıraya oturtuldum,
sonra bir arkadaşın gözlükleri olduğu için birisinin ona yerini vermesi
gerekiyordu, ben de orta sıranın en önünden, cam tarafındaki en arka sıraya
transfer oldum. Sınıf görkemliydi, kapısı, tavanları çok yüksekti, pencereleri
iki-üç çocuk kaldırarak ancak açabiliyorduk, ilk defa boğaz, deniz gören de
vardı, ilk defa kar gören de. Sarayın müştemilatıydı ama saraydı işte sonuçta.
Tabii daha ilk günden 6. sınıftan abiler sınıfı basmış biraz tartaklamışlardı
bizi, bundan sonra bize abi diyeceksiniz falan diyerek cinsiyetçi ve hiyerarşik
ama aynı zamanda da kolektivist ve dayanışmacı Galatasaray lisesi kültürüne
giriş dersi niyetine. Anlaşılan üniversite olunca hocaların ofisleriyle
doldurdukları, sınıfların açıldığı, bizim fuaye dediğimiz büyük boşluklar vardı
binanın içinde, zannediyorum toplam üç tane, sürekli top demeye bin şahit
nanelerle içinde maç yaptığımız. Şimdi tamamen yanıp tavanları çöken süslemeli
salon ise okulun basketbol sahasıydı, 6. sınıftayken basketbol takımı seçmeleri
yapılmıştı, o zaman lisede bir sene basketbol bir sene voleybol senesiydi, biz
hazırlıktayken sıra voleybola denk gelmişti onun için basketbol seçmesi yoktu,
ben de voleybol takımına girmiştim. Ama basketbolu daha çok istediğim için
seçmeler için ertesi sene geldiklerinde ona da katılmıştım. Salona girişimi
hatırlıyorum, süslemeli tavanlarını, sarı-kırmızı potalarını. Antrenör bir sol
bir de sağ turnike attırmıştı herkese, ben ikisini de nizami atmıştım diye
hatırlıyorum ama yine de seçilmedim, sadece uzun boylular seçilmişti, ben de
voleybola geri dönmüştüm. O fuayelerden başka bir tanesinde de portakal sandığı
denilen bir tiyatro sahnesi vardı, nedense üç-dört sene sonra orada akşamları
sahnenin de yardımıyla çeşitli uyduruk olimpiyatvari yarışmalar yapmak moda
olmuştu. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 12.0pt;">Tabii neden üç dört sene sonra erkek
öğrencilerin çoğu Beyoğlu bölümüne geçtiği halde bizim hala Ortaköy’deki binada
vakit geçirebildiğimizi anlatmak gerek. O zaman lise 8 seneydi ve hem Ortaköy’deki
hem İstiklal caddesindeki bina lisenindi. Hazırlık sınıfını her öğrenci
Ortaköy’de okumak zorundaydı, 12. sınıf öğrencileri de Beyoğlu’nda, onun
dışındaki 6 sene için yatılı kızlar Ortaköy’de kalmak zorundaydı, yatılı
erkekler de Beyoğlu’na çıkmak zorundaydı. Ancak gündüzlü kız ve erkeklere seçim
şansı veriliyordu, ben ve arkadaşlarım özellikle benim de içimde bulunduğum
erkekleri ‘Galatasaray liseli’ olmayan,
yani lisenin erkek egemen kültürüne pek uymayan bir şey yaptık ve yatılı erkek
kültürünün baskın olduğu Beyoğlu yerine kızların çoğunlukta olduğu Ortaköy’de
kalmaya karar verdik. Ama Ortaköy’de kalmak benim hayatımda verdiğim en doğru
karardı herhalde, neredeyse her akşam dersler bittikten sonra okulda maç
yapmaya kaldığımız için okul, yani saray bizimmiş gibi geliyordu bize. Şimdi
düşününce büyük ihtimal okulun asıl sahibi yatılı kızlardı ama biz de sahildeki
yamuk (hem denize doğru biraz eğimli, hem de huni gibi daralan) voleybol,
basketbol, futbol sahalarında topları sürekli boğaza feda ederek yatılı kız
sporcularla beraber saatlerce maç yapabiliyorduk. Maçlardan sonra sahilde
ayaklarımızı uzatarak kavga ede ede çayımızı içebiliyorduk, arada sırada
Ortaköy’den kiralanan kayıklarla gereksiz işler yapabiliyorduk.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgeKt_Y3u-R7PwwliJKOvScoTmNEhoLIWejeY7xgESbw6dzVEIzi7LwgYFl10PhfZpB57cofviJ7dn1l5IDs7ap3Yh1ZlFzwFCwPwoib7bbcyJ4RusuxeJ8eYNsDpOrOXBIJ4kX-ISUyOY/s1600/tavan+gsu.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em; text-align: center;"><img border="0" height="286" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgeKt_Y3u-R7PwwliJKOvScoTmNEhoLIWejeY7xgESbw6dzVEIzi7LwgYFl10PhfZpB57cofviJ7dn1l5IDs7ap3Yh1ZlFzwFCwPwoib7bbcyJ4RusuxeJ8eYNsDpOrOXBIJ4kX-ISUyOY/s320/tavan+gsu.jpg" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 12.0pt;">Kısaca, benim hayatımın kuşkusuz en
güzel günleri Ortaköy’deki okulda geçti, ama hepsi de benim hafızamda, yani
bina yandığı için hiçbir şey olmadı onlara, üzülmeye gerek yok herhalde yani.
Sonra çalıştığım, okuduğum üniversiteleri düşündüm. Şu anda çalıştığım
üniversite yanarsa mesela ne olur, eh tabii çok kötü olur, kitaplarım, kızımın bir
türlü asamadığım resimleri, ama hatıra olduğundan değil doğrudan zarar
vereceğinden bana. Daha önce çalıştığım veya doktoramı aldığım üniversiteler
yansa peki diye düşündüm sonra, daha çok benziyor bu duruma sonuçta, üzülürüm biraz, tanıdıklarım somut zararlar
görmüşse daha çok, ama yaparlar yenisini binaların sonuçta üzülmemek lazım.
Üniversiteyi okuduğum Boğaziçi’nin binalarına bir şey olsa, lise gibi
şekillendirmediği için beni aidiyetim zayıftır ama o da tarihi bina, onda da
var hatıralarım, ama tekrar yapabileceklerse ve üniversite olarak kullanılacaksa
bu da geçer demek lazım. Kısaca, anladım ki, liseye üzülmek için rasyonel bir
sebep bulamıyorsam diğerleri zaten hikâye. Zaten eğer binaysa, hatıraların
yaşandığı yerlerse asıl mesele, biz en sonunda Beyoğlu’na geçtikten sonra
üniversiteye çevirdiklerinde Ortaköy’deki sahilde basketbol, voleybol, futbol
oynadığımız yerleri dümdüz ettiler, benim okuduğum boğaz manzaralı sınıflar da
yok yerlerinde artık, portakal sandığı da. Hatıraların yaşandığı yerlerse
mesele, bina yanınca hatıralarımız gitti diye üzülmek de saçma çünkü sağ olsun
üniversite onları darmaduman etmişti zaten, olsun yapsınlar eğer eğitim için
gerekliyse tabii yanlış anlaşılmasın. Kaldı ki, hafıza güvenilmez, duyguların
kontrolünde, bölük pörçük bir şey olduğu için gerçeklikten daha güzeldir eminim
hatıralarım. Mesela, basketbol sahasının tavanlarında süsleme yoktu üstleri
sıvalıydı belki de biz okurken, daha sonra üniversite olunca üniversitedeki
arkadaşlarımı ziyaret etmeye gittiğimde görüp oradan geçmişe aktarmış
olabilirim süslemeli tavanı. Sol turnikeyi kaçırmış da olabilirim mesela, belki
ta o zamandan başkalarına anlatırken kendimi iyi göstermek için söylediğim ama
zamanla inandığım bir yalandı. Özetle, fiziksel mekân yanınca hatıralar yok
olmuyor sonuçta, daha önemlisi o şekilde hatırlatan duygusal durum hiç yok
olmuyor.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 12.0pt;">Sadede geleyim, mesele hatıralar değil,
bir daha o hatıraların benzerlerini bugün öğrenci olacakların biriktiremeyecek olma
ihtimali ya da bizim geçmişi olduğundan daha iyi hatırlamamızı sağlayan o
duyguyu onların hissedemeyecek olma ihtimali. Binanın yanması sorun değil yani,
sorun o yeniden bir şekilde restore edilecek şaşaalı binada, şaşaasız
ailelerinden gelen öğrencilerin okumaya, şekillenmeye, kendi hatıralarını
biriktirmeye devam edebilmeleri. O yüksek tavanların, o kocaman pencerelerden
görünen boğazın, devlet okulu öğrencilerine özgüven verebilmesi, o öğrencilerin
kendilerini özel ve tarihsel olarak anlamlı hissedebilmeleri. Galatasaray
lisesinin benim devremdeki en çapsız mezununda dahi temelsiz bile olsa bir
özgüven vardır, bunun elbette birçok başka nedeni vardır, ama yanan
Ortaköy’deki Feriye sarayı veya Beyoğlu’ndaki saray gibi binalarla iç içe
geçmiş hatıraların payı da kesin vardır. Galatasaray Lisesi tek de değildir bu
bakımdan, ayrıcalıklı falan da değildir sonuçta, yoksa bu kadar laf boş zaten.
Galatasaray’ın hemen yanındaki Kabataş lisesinden, İstanbul lisesine (eski
İstanbul Erkek Lisesi), eski Beşiktaş kız lisesinden, Gaziosmanpaşa okuluna,
İstanbul’un sahili ve eski mahalleleri Osmanlının yalılarından, saraylarından,
köşklerinden, kamu binalarından çevirme okullarla doludur, daha doğrusu doluydu
(Gaziosmanpaşa otel oldu bile, onlarca okul da satılıyor). Mahallesindeki en güzel
yapıya, mahallesiyle insani bir ilişki kurarak yürüyebilen, boğazdaki en
muhteşem binalarda eğitim hakkını kullanabilen ve bu yolla şekillenen
çocukların yerini otellerde akıl almaz fiyatlarla kalan, o mekânla hiçbir
ilişki kurması mümkün olmayan turistler, işadamları alıyor, asıl sorun bu.
Eşitsizliklerle dolu Türkiye cumhuriyetinin belki de en eşitlikçi pratiğinden
doğan o özgüvenin yerini, otobüslerle gidilen basık tavanlı betonarme binalarda
çürütülen ruhlar alıyor. Asıl sorun Galatasaray Üniversitesi binasının yanması
değil, hatta hiçbirinin yanması değil, sorun piyasa mantığı içinde kamusal
hakların yok edilmesi. Nasıl ormanların önündeki en büyük tehlike yanan
ormanlar değil, kanunen orman vasfını kaybettiği ilan edilen alanlarsa,
eğitimin önündeki en büyük engel de tarihi binalardaki okulların yanması değil
piyasacı yöneticilerin devlet eğitim kurumlarının binalarının eğitim vasfını
yitirdiğini ilan edebilmeleri. Yerine rağmen Galatasaray Üniversitesi ve
Galatasaray Lisesi bu süreçten en sonda etkilenecektir, hatıralarım da zaten
benle, onun için üzüntüyü makul seviyede tutmakta yarar var ama sadece
İstanbul’da bile onlarca devlet okulu şu anda tehlikede.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br />
<b>Antikapitalist Eylem Ocak 2013: </b><a href="http://antikapitalisteylem.org/makaledetay.php?&id=371">http://antikapitalisteylem.org/makaledetay.php?&id=371</a></div>
Yunus Sozenhttp://www.blogger.com/profile/14161769543608835820noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7938818981908953433.post-86950209952918497402013-01-31T16:16:00.002-08:002013-11-09T04:21:28.184-08:00AKP, Liberal Demokrasi ve Totaliterlik<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: right; margin-left: 1em; text-align: right;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjBLRiOniDfDA95x4gN6UgP6DiuDHa_TUhNvDPTzsifYdPEd2zhA1826PpgG6TcAbC6QfzqzwOn2_ppVpCm_aCDszOO2FlkEyPAgHkDd-W-a-pl1Y6LhQSeGKmRC2Vc569ysdEtkoTHYEI/s1600/lev%C4%B1athan+erdogan.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjBLRiOniDfDA95x4gN6UgP6DiuDHa_TUhNvDPTzsifYdPEd2zhA1826PpgG6TcAbC6QfzqzwOn2_ppVpCm_aCDszOO2FlkEyPAgHkDd-W-a-pl1Y6LhQSeGKmRC2Vc569ysdEtkoTHYEI/s400/lev%C4%B1athan+erdogan.jpg" width="312" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">AKP vekil adaylarının fotoğrafları Erdoğan'ı oluşturuyor</td></tr>
</tbody></table>
<b>Yunus Sözen, Ocak 2013 (AKE)</b><br />
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 12.0pt;">AKP yönetimi altındaki son 10 yıl içinde
Türkiye’nin siyasal rejimi çeşitli şekillerde tanımlandı. Bunlar arasında en
önemlileri, son birkaç yıla kadar hakim olan, Türkiye'yi demokratikleşme
perspektifiyle<b> </b>değerlendiren
görüşler ve son birkaç yılda kuvvetlenen Türkiye'yi totaliterleşme<b> </b>çerçevesinde değerlendiren
tanımlamalar oldu. Bu tanımlamalardan birincisi daha çok liberal diye adlandırılan entelijensiya ve
muhafazakarlar tarafından yapılmakta ve Türkiye’nin demokratik pekişme yoluna
girdiği, normalleşme sürecini yaşadığı veya siyasal/liberal/burjuva
demokrasisini kurumsallaştırmakta olduğu gibi çeşitli şekillerde
dillendirilmektedir. İkinci tanımlamaysa çeşitli kanatlardan AKP-karşıtı
çevrelerin önemli bir kısmında giderek kuvvetlenen, AKP’nin faşist veya faşizan
bir rejim kurduğu, baskıcı totaliter bir tek parti-rejimi kurmakta olduğu gibi muhtelif
şekillerde ifade edilmektedir. Aşağıda bu iki iddianın eleştirel bir
değerlendirmesiyle beraber kısaca AKP'nin Türkiye'de yerleştirmekte olduğu
düzeni tanımlıyorum.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<u><span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 12.0pt;">AKP ve Demokrasi<o:p></o:p></span></u></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 12.0pt;">.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 12.0pt;">Demokrasi düşüncesinin ufku en dar
anlayaşının ürünü olan liberal/siyasal demokrasi, çok partili rekabetçi adil
seçimler ve o seçimleri gerçekten adil yapacak temel muhalefet etme
özgürlükleri (ifade, basın-yayın, örgütlenme) çevresinde tanımlanır. Siyasal
demokrasi düzenin içinde en güçlü konumda olan iktidara muhalefet etme
özgürlükleri olmazsa, siyasal demokrasinin temel kurumu olan seçim yarışması da
işlemeyeceği için (seçim rekabetinin iktidarın lehine ölçüsüz bir şekilde
bozulması nedeniyle) anayasal düzenin içinde bu özgürlükler korunur. O halde
muhalefet etme özgürlüklerinin korunması da siyasal demokrasi içinde, genelde
iktidara, özelde de yürütmeyi elinde tutan güçlere karşı yapılır. Bu korumanın anayasal mekanizmaları da gücün
tek elde toplanmaması ve yürütmenin gücünün dengelenmesi anlamında denge ve
fren mekanizmaları ve iktidarın kontrolünden görece bağımsız bir yargı tarafından
yapılacak denetlemedir. O halde bu demokrasi anlayışını şöyle özetleyebiliriz:
yürütmeyi elinde tutan siyasal güce güvenilemez bundan dolayı bu güç
kısıtlanmalıdır, çünkü kısıtlanmazsa bireysel ve kolektif muhalefet etme
özgürlüklerine sınır koyarak muhalefeti boğabilir ve seçim yarışmasının
dengesini kendi lehine bozabilir.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 12.0pt;">Türkiye'de siyasal rejimin durumunu bu
en dar demokrasi tanımına göre bile değerlendirirsek çıkacak sonuç Türkiye'nin rejiminin
bu tanımın neredeyse hiçbir gerekliliğini yerine getirmeyecek duruma
geldiğidir. Çünkü Türkiye'de bu demokrasi anlayışının nedensel silsilesi
tersine doğru işletilmiştir: güç yürütmede toplanarak özgürlükler peyderpey
kısıtlanmıştır. Yürütmenin gücünün denetlenmesinin ve özgürlüklerin korunması
için güçlünün kısıtlanmasını sağlaması gereken kurumların (en başta yüksek
yargı) 12 Eylül anayasasındaki sorunlu konumu 12 Eylül referandumuyla iyice
derinleştirilmiş ve bu kurumlar siyasal demokratik sistem içindeki işlevlerinin
tam tersini yerine getirir hale gelmişlerdir -- hükümetin özgürlükleri kısıtlamasının
araçları haline dönüşmüşlerdir. Sonuçta da siyasal demokrasinin işlemesi için
gerekli olan özgürlükler bakımından Türkiye'deki durum vahim hale gelmiştir.
Örneğin, ideolojilerin suçlaştırıldığı ve binlerce üyesi olan örgütlerin,
muhalif sendikaların yok edilmeye çalışıldığı ve bu suçlaştırma operasyonlarından her çeşit
muhalif ideolojiye sahip insanın kolaylıkla 'terörist' olarak tanımlanabildiği
bir ülkede, ifade ve örgütlenme özgürlüğünden bahsetmek çok zordur. Basın-yayın
özgürlüğü konusunda da durum aynıdır, ana akım medyanın ezici çoğunluğunun
hükümetin doğrudan kontrolüne girmesi ve doğrudan kontrolüne girmeyenlerin
sindirilmesine ek olarak hükümete muhalif çeşitli ideolojilerden gazetecinin
içeri atılmaları ve çok sınırlı bir şekilde muhalefet eden gazetecilerin bile
işlerini teker teker kaybetmeleriyle, basın yayın özgürlüğü Türkiye'de en
"görmek istemeyen gözün" bile inkar edemeyeceği şekilde yok olmuştur.
Somut olarak, Türkiye tutuklu gazeteciler sıralamasında dünyada birinci sırada
yer almaktadır<a href="file:///C:/Users/USER/Dropbox/politik%20yazilar/AKE%20--%20Demokrasi%20ve%20AKP%20degerlendirme%202012-2013/AKP%20otoriterlik%20totaliterlik.docx#_ftn1" name="_ftnref1" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="MsoFootnoteReference"><span style="font-size: 12pt;">[1]</span></span><!--[endif]--></span></a> ve
basın özgürlüğü endekslerinde 2011 yılı sonu itibariyle kendi düşük
standartlarına göre bile (örneğin 2002 yılına göre bile) inanılmaz gerileme
göstererek çok partili seçimlerin bile düzenlenmediği birçok ülkenin de
aralarında bulunduğu 179 ülkelik listede 148. sırada kendine yer bulabilmiştir<a href="file:///C:/Users/USER/Dropbox/politik%20yazilar/AKE%20--%20Demokrasi%20ve%20AKP%20degerlendirme%202012-2013/AKP%20otoriterlik%20totaliterlik.docx#_ftn2" name="_ftnref2" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="MsoFootnoteReference"><span style="font-size: 12pt;">[2]</span></span><!--[endif]--></span></a>.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 12.0pt;">Kısaca, siyasal demokrasinin kapalı oy -
açık tasnif çok partili seçimler hariç hiçbir temel kurumu işlemezken halen
Türkiye'nin özgürlükler ve demokrasi yolunda ilerleme katettiğini iddia etmek
yersizdir. Muhafazakar kanaat teknisyenlerinin ve liberal olarak adlandırılan
kesimlerin de Türkiye'yi halen demokrasi<b>
</b>çerçevesinde değerlendirme yanlışında ısrar etmeleri önemlidir ve
açıklanmaya değer bir durumdur ancak bu kısa yazının konusu değildir<a href="file:///C:/Users/USER/Dropbox/politik%20yazilar/AKE%20--%20Demokrasi%20ve%20AKP%20degerlendirme%202012-2013/AKP%20otoriterlik%20totaliterlik.docx#_ftn3" name="_ftnref3" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="MsoFootnoteReference"><span style="font-size: 12pt;">[3]</span></span><!--[endif]--></span></a>.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<u><span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 12.0pt;">AKP ve totaliterlik<o:p></o:p></span></u></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 12.0pt;">Yine aynı şekilde ana akım sosyal bilim
tanımlarıyla ilerlersek, totaliter rejimler demokratik rejimlerin tam
karşısında yer alırlar ve bu rejimlerde siyasal olarak tekleşmiş bir otorite
toplumsal hayatı da kontrol etmeye çalışır. Totaliter rejimlerde sadece siyasal
değil aynı zamanda ekonomik ve toplumsal çoğulculuk da bulunmaz, bu rejimlerde
ayrıntılı ve yol gösterici bir ideoloji ulaşılabileceğine inanılan bir ütopya
sunar yurttaşlara, kitle mobilizasyonu yapılır ve çoğunlukla karizmatik
liderler tarafından yönetilir .<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 12.0pt;">Bu tanımın penceresinden bakarsak,
Türkiye'de AKP siyasal kurumlar üzerinde tam bir kontrol sağlamakta olmasına ve
devletin şiddet aygıtlarını çok etkili bir şekilde kullanmasına rağmen,
toplumsal çoğulculuğun<b> </b>varlığı, kapsayıcı
ve yol gösterici bir ideolojinin olmaması ve kitle mobilizasyonunun
zayıflığıyla totaliter bir rejim olmaktan uzaktır. Kaldı ki, çok partili kapalı
oy açık sayım seçimlerin varlığı tek başına totaliter kategorisinin Türkiye'ye
uymaması için yeterlidir. Ancak, Türkiye demokrasi olarak da
nitelendirilemeyeceğine göre, Türkiye siyasal rejimini çok partili seçim
rekabetinin olduğu sistemler arasında demokrasiden en uzak olan rejim tipi olan
rekabetçi otoriter ya da seçimli otoriter rejim tipleriyle değerlendirmek daha
doğru olur. Bu haliyle de bu rejim tipinin Putin Rusyası gibi sağ-kanat
örnekleriyle benzeşme göstermektedir.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-size: 16px;"><span style="font-family: Times New Roman, serif;">[Aşağıdaki bölüm biraz karışık olmuş, daha anlaşılır kılmak amacıyla blog için not: üç tane siyasal rejim düşünelim birincisi seçimlerin olduğu otoriter bir rejim, diğeri çok partili seçimlerin olmadığı oturmuş bir otoriter rejim, üçüncüsü de totaliter rejim. Aşağıda Türkiye seçimli/rekabetçi otoriterlik olduğu halde neden muhalefet tarafından daha çok benzeştiği oturmuş bir otoriter rejimden çok totaliter olarak hissediliyor olabilir konusunu açıklamaya çalışıyorum. 1) Seçim yarışması otoriter bir rejimin içinde boğucu etki yapar; 2) muhalefeti daha fazla ezmesi gerekiyor olabilir iktidarın seçim yarışmasının olduğu otoriter rejimde]</span></span><span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 12.0pt;">Ancak literatüre son yıllarda girmiş bu
yeni otoriter rejim tipinin çalışılmamış bir özelliği onun bazı muhalif gruplar
tarafından totaliter diye nitelendirilmesine sebep oluyor olabilir. Bu özellik
seçimli otoriter rejimlerin Türkiye gibi örneklerinde de var olan ve bu
rejimlerin en demokratik öğesi olan hilesiz seçimler ve asgari siyasal coğulculuktur
(muhalefet partilerinin, örgütlerin var olması). Bu rejimin içindeki demokratik
ögeler (seçimler ve siyasal çoğulculuk) sezgilere aykırı bir şekilde bu
rejimleri sıradan ve dengesini bulmuş bir otoriter rejimden daha şiddetli yapma
potansiyeli taşır. Bunun iki nedeni vardır. Birincisi, seçimler, hem meşruiyeti
hem de muhalefeti sindirme potansiyeli daha yüksek bir otoriter rejim yaratır.
Rekabetçi/seçimli otoriter rejimlerde kitle mobilizasyonu (totaliter
mobilizasyondan farklı şekillerde olsa da), seçim sürecinden ve rekabetçi
sistemin doğasından dolayı hilesiz seçimlerin olmadığı otoriter rejimlere göre çok
daha yoğun bir şekilde yaşanır ve bu rejimlerin meşruiyeti sıradan otoriter bir
rejime göre daha yüksek olur. İkincisi, çok partili kapalı oy açık sayım
seçimlerin olmadığı otoriter rejimlerde oyunun kuralları daha açık olduğu için
(hem muhalefet hem de iktidar tarafından daha iyi bilindiği için) ve siyasal
demokratik haklar hiç olmadığı için, devletin şiddet aygıtını normal zamanlarda
çok fazla kullanmak gerekmemektedir. Türkiye gibi rekabetçi otoriter düzenlerde
ise asgari de olsa demokratik bir atmosfer olduğu için ve muhalefet yapmak
kanunen serbest olduğu için muhalefet meydandadır. Tam da bundan dolayı,
devletin şiddet aygıtlarına çok daha fazla iş düşer. Türkiye'nin kendisinden
daha otoriter ülkelere göre daha fazla hapiste muhalif bulundurmasının ve bazı
muhaliflerin doğru olmayan bir şekilde rejimi totaliter olmakla suçlamasının
sebebi de tam da bu olabilir.</span></div>
<div>
<!--[if !supportFootnotes]--><br clear="all" />
<hr align="left" size="1" width="33%" />
<!--[endif]-->
<br />
<div id="ftn1">
<div class="MsoFootnoteText">
<a href="file:///C:/Users/USER/Dropbox/politik%20yazilar/AKE%20--%20Demokrasi%20ve%20AKP%20degerlendirme%202012-2013/AKP%20otoriterlik%20totaliterlik.docx#_ftnref1" name="_ftn1" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span style="font-family: "Times New Roman","serif";"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="MsoFootnoteReference"><span style="font-size: 10pt;">[1]</span></span><!--[endif]--></span></span></a><span style="font-family: "Times New Roman","serif";">
http://cpj.org/imprisoned/2012.php<o:p></o:p></span></div>
</div>
<div id="ftn2">
<div class="MsoFootnoteText">
<a href="file:///C:/Users/USER/Dropbox/politik%20yazilar/AKE%20--%20Demokrasi%20ve%20AKP%20degerlendirme%202012-2013/AKP%20otoriterlik%20totaliterlik.docx#_ftnref2" name="_ftn2" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span style="font-family: "Times New Roman","serif";"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="MsoFootnoteReference"><span style="font-size: 10pt;">[2]</span></span><!--[endif]--></span></span></a><span style="font-family: "Times New Roman","serif";">
http://en.rsf.org/press-freedom-index-2011-2012,1043.html<o:p></o:p></span></div>
</div>
<div id="ftn3">
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<a href="file:///C:/Users/USER/Dropbox/politik%20yazilar/AKE%20--%20Demokrasi%20ve%20AKP%20degerlendirme%202012-2013/AKP%20otoriterlik%20totaliterlik.docx#_ftnref3" name="_ftn3" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 10.0pt;"><!--[if !supportFootnotes]--><span class="MsoFootnoteReference"><span style="font-size: 10pt;">[3]</span></span><!--[endif]--></span></span></a><span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 10.0pt;"> Bknz. Yunus Sözen (2011) AKP ve
bir otoriterleşme ideolojisi olarak neo-muhafazakar popülizm, <i>Yeniyol, </i>No:43.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoFootnoteText">
<br /></div>
</div>
</div>
<b>Antikapitalist Eylem Ocak 2011:</b> <a href="http://antikapitalisteylem.org/makaledetay.php?&id=283">http://antikapitalisteylem.org/makaledetay.php?&id=283</a><br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
</div>
Yunus Sozenhttp://www.blogger.com/profile/14161769543608835820noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7938818981908953433.post-11594265673655630942013-01-31T15:18:00.000-08:002020-01-21T22:53:31.714-08:00AKP ve Bir Otoriterleşme İdeolojisi Olarak Neo-Muhafazakar Popülizm<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<b><span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;">Yunus Sözen</span></b></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<b><span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;">Ekim 2011 (Yeniyol)</span></b></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;">Yunus Sözen (2011), ‘AKP ve Bir Otoriterleşme İdeolojisi Olarak Neo-Muhafazakar Popülizm, <i>Yeniyol</i>,
No:43, s.7-23. [Lütfen referans vermeden kullanmayınız]</span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;"><i><span style="font-size: 12pt;">Türkiye’de asıl sıkıntı ne biliyor musunuz? Bürokratik oligarşi. Asıl sıkıntı budur. Biz yürütme olarak bir şeyler yapmak istiyoruz. Zannediyor musunuz özel sektörün rahatlığı bizde var? İnanın, o rahatlık, o huzur bizde yok. Biz yürütmeyi tüccar mantığıyla yapacağız demiştik. Bugün de aynı şeyi düşünüyoruz.</span></i><span style="font-size: 12pt;"> <b><i>Recep Tayyip Erdoğan 19.06.2004</i></b></span><span style="font-size: 12pt;"> </span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg_btt5ZAIVFrVOqfObhiSAyiOrTCEWzcoKnW7SK7K8MycPNhTrHQ1ilFsRiNzmil8Z6zujtbi_veOg9cqOwzGx9Op5t13mZLW8guxv9QWXV9HgncQ83nk6C-IRl44QBh-NAFuP5y4Fdlw/s1600/ideology_home.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;"><img border="0" height="213" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg_btt5ZAIVFrVOqfObhiSAyiOrTCEWzcoKnW7SK7K8MycPNhTrHQ1ilFsRiNzmil8Z6zujtbi_veOg9cqOwzGx9Op5t13mZLW8guxv9QWXV9HgncQ83nk6C-IRl44QBh-NAFuP5y4Fdlw/s320/ideology_home.jpg" width="320" /></span></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif; font-size: 12pt;">Bu yazıda AKP’nin bazen eylemlerinin ve sınıfsal çıkarlarının meşrulaştırmasından ibaret olan ama bazen de eylemlerine yön veren ideolojisinin Türkiye’de var olan yarı-otoriter rejimin otoriterliğinin derinleşmesine yol açtığını iddia ediyorum. Daha teorik bir ifadeyle, AKP’nin neo-muhafazakar popülizminin, modern demokrasilere (siyasal, liberal veya burjuva demokrasisi) içkin olan yöneticilerin yönetilenlerden göreli özerkliğini yok etme iddiasına rağmen (<i>milli iradenin yönetime yansıtılması iddiası</i>) tam tersi bir etkiyle yürütmeyi güçlendirip, yöneten-yönetilen ayrımını yönetilenler aleyhine geliştirdiğini savunuyorum. Bu durumu göstermek için önce AKP’nin ideolojisinin üç öğesini yani neo-liberalizm, muhafazakarlaştırmacılık ve popülizmini inceleyeceğim; ikinci olarak, kısa bir sosyalist ve liberal demokrasi tanımı yaptıktan sonra bu ideolojinin var olan 12 Eylül kurumları çerçevesinde ve Kemalistlerle çatışmasının doğasından dolayı nasıl sürekli yönetenlerin özerkliğini arttırdığını (rejimi otoriterleştirdiğini) tartışacağım. Son olarak da, neden bazı sosyal bilimcilerin ve kanaat teknisyenlerinin<a href="file:///C:/Users/USER/Dropbox/politik%20yazilar/Yeniyol%20--%20AKP%20ve%20otoriterlik%20sunum%20yazisi/AKP%20sunumu%20yazisi.doc#_ftn1" name="_ftnref1" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span class="MsoFootnoteReference"><span style="font-size: 12pt;">[1]</span></span></span></a> AKP Türkiye’sindeki siyasal gelişmeleri otoriterleşme olarak görmediklerini anlamlandırmaya çalışacağım.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<u><span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif; font-size: 12pt;">AKP’nin ideolojisi: neo-muhafazakar popülizm<o:p></o:p></span></u></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif; font-size: 12pt;">Bu bölümde sadece AKP’nin ideolojisinin en temel öğelerini belirliyorum, bu öğelerin siyasal demokrasiyle ilişkisi tartışmasınıysa demokrasi nedir bölümünden sonraya bırakıyorum.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;"><i><span style="font-size: 12pt;">Neoliberalizm: </span></i><span style="font-size: 12pt;">AKP’nin ideolojisinin ilk tartışacağım öğesi onun sermayeciliği ve sağcılığı yani piyasalar ve düzenleyici devlet ikilisine dayanan neoliberalizmi. Bu öğe kuruluşundan itibaren partinin ekonomi politikalarını belirliyor. Parti tüzüğüne göre AKP “piyasa ekonomisinin tüm kurum ve kurallarıyla tesisini amaçlar.<span style="background-color: white; background-position: initial initial; background-repeat: initial initial;"> <span class="apple-style-span">Devletin ekonomi içindeki rolünü, düzenleyici ve gözetici fonksiyonları ile tanımlar</span></span>”<a href="file:///C:/Users/USER/Dropbox/politik%20yazilar/Yeniyol%20--%20AKP%20ve%20otoriterlik%20sunum%20yazisi/AKP%20sunumu%20yazisi.doc#_ftn2" name="_ftnref2" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span class="MsoFootnoteReference"><span style="font-size: 12pt;">[2]</span></span></span></a>. Bu madde elbette AKP’nin sermayeyle organik ilişkilerinin bir yansıması. Örneğin partinin kuruluş programıyla Müsiad’in <i>Anayasa reformu ve yönetimin demokratikleşmesi</i> raporu arasında kuvvetli bir benzerlik var<a href="file:///C:/Users/USER/Dropbox/politik%20yazilar/Yeniyol%20--%20AKP%20ve%20otoriterlik%20sunum%20yazisi/AKP%20sunumu%20yazisi.doc#_ftn3" name="_ftnref3" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span class="MsoFootnoteReference"><span style="font-size: 12pt;">[3]</span></span></span></a> ya da AKP’yi kuran <i>yenilikçiler<b> </b></i>henüz Fazilet Partisinden ayrılmadan Albayraklar gazeteleri Yeni Şafak üzerinden açıkça bu gruba destek veriyorlar.<b><i> </i></b>Ama belki de en dikkat çekici istatistik, AYM kararıyla kapatıldığında FP’nin toplamda 100 civarı milletvekilinin takipçisi Saadet ve AKP arasında eşit şekilde paylaşıldığı bir ortamda, Gümüşçü ve Sert’in saydığı üzere<b><i>, </i></b>Fazilet Partisinin<b><i> </i></b>31 işadamı milletvekilinden 28’inin<b><i> </i></b>AKP’ye katılması olsa gerek<a href="file:///C:/Users/USER/Dropbox/politik%20yazilar/Yeniyol%20--%20AKP%20ve%20otoriterlik%20sunum%20yazisi/AKP%20sunumu%20yazisi.doc#_ftn4" name="_ftnref4" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span class="MsoFootnoteReference"><span style="font-size: 12pt;">[4]</span></span></span></a>.<o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif; font-size: 12pt;">Bu bilgiler ışığında Erdoğan, Gül gibi siyasetçilerin önderliğinde yenilikçilerin <i>milli görüş gömleğini çıkarmalarını</i>, İslami hareket içinde piyasaların milli görüşün devletçi tahakkümünden ‘özgürleşmesi’ olarak okumak mümkün. Bir başka ifadeyle, İslamcı sermaye gruplarıyla organik ilişkileri olan yenilikçi grubun yükselişi, onların önce milli görüş çizgisini giderek ekonomi politikaları bakımından sağa kaydırmalarından, daha sonra da milli görüş hareketinin piyasalarla en barışık FP kabına dahi sığmayıp AKP’yi kurmaları sürecinden izlenebilir<a href="file:///C:/Users/USER/Dropbox/politik%20yazilar/Yeniyol%20--%20AKP%20ve%20otoriterlik%20sunum%20yazisi/AKP%20sunumu%20yazisi.doc#_ftn5" name="_ftnref5" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span class="MsoFootnoteReference"><span style="font-size: 12pt;">[5]</span></span></span></a>. Daha sonra HAS partinin kurucularından olacak Mehmet Bekaroğlu’nun ifadesiyle,<i> “</i><span class="apple-style-span"><span style="background-color: white; background-position: initial initial; background-repeat: initial initial;">AKP milli görüşün içinde hep var olan, Özalcı biraz, serbest piyasacı [kanadın temsilcisi]. Ben AKP milli görüşten uzaklaştığı için değil, sağcı, neoliberal bir siyasi hareket olduğu için, Türkiye ekonomisini global kapitalizme bağlamaya çalıştığı için AKP’de değilim”</span></span><a href="file:///C:/Users/USER/Dropbox/politik%20yazilar/Yeniyol%20--%20AKP%20ve%20otoriterlik%20sunum%20yazisi/AKP%20sunumu%20yazisi.doc#_ftn6" name="_ftnref6" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span style="background-color: white; background-position: initial initial; background-repeat: initial initial;"><span class="MsoFootnoteReference"><span style="font-size: 12pt;">[6]</span></span></span></span></a><span class="apple-style-span"><span style="background-color: white; background-position: initial initial; background-repeat: initial initial;">.</span><o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;"><span class="apple-style-span"><i><span style="background-color: white; background-position: initial initial; background-repeat: initial initial; font-size: 12pt;">Muhafazakarlık: </span></i></span><span class="apple-style-span"><span style="background-color: white; background-position: initial initial; background-repeat: initial initial; font-size: 12pt;">AKP’nin ideolojisinin değinmek gereken </span></span><span style="font-size: 12pt;">ikinci öğesi muhafazakarlık<span class="apple-style-span"><span style="background-color: white; background-position: initial initial; background-repeat: initial initial;">. Muhafazakarlık neoliberalizmden ve popülizmden farklı olarak AKP liderliğinin partilerini tanımlarken kullandıkları bir ideoloji</span></span>. Bu yazıdaki çerçeveye göre AKP’nin ideolojisine muhafazakarlık yerine toplumu dönüştürmek bakımından daha saldırgan bir anlamı olan (toplum mühendisliği yapan) muhafazakarlaştırmacılık demek daha doğru olur. Ancak bu ikinci terim <span class="apple-converted-space"><span style="background-color: white; background-position: initial initial; background-repeat: initial initial;">AKP’nin </span></span><span class="apple-style-span"><span style="background-color: white; background-position: initial initial; background-repeat: initial initial;">siyaseti önemsizleştirirken sosyal olanı aşırı siyasallaştıran popülizmini tartıştıktan sonra ancak anlam kazanacağı için bu bölümde sadece muhafazakarlığına değineceğim.<b><i> </i></b></span></span><b><i><span style="background-color: white; background-position: initial initial; background-repeat: initial initial;"><o:p></o:p></span></i></b></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif; font-size: 12pt;">AKP kendi muhafazakarlığını tanımlarken bu kavrama zaten içkin olan muğlaklığı da yansıtıyor, örneğin Erdoğan’ın 2004 yılındaki bir konuşmasındaki muhafazakarlık tanımı modern toplumlardaki neredeyse bütün dikotomileri aşacak kadar muktedir: “geleneği dışlamayan bir modernlik, yerelliği kabul eden bir evrensellik, manayı reddetmeyen bir rasyonellik, köktenci olmayan bir değişimcilik”<a href="file:///C:/Users/USER/Dropbox/politik%20yazilar/Yeniyol%20--%20AKP%20ve%20otoriterlik%20sunum%20yazisi/AKP%20sunumu%20yazisi.doc#_ftn7" name="_ftnref7" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span class="MsoFootnoteReference"><span style="font-size: 12pt;">[7]</span></span></span></a>. Bütün bu muğlaklığa rağmen AKP’nin muhafazakarlığını tüzüğünde ve programında aileye yaptığı vurgu<a href="file:///C:/Users/USER/Dropbox/politik%20yazilar/Yeniyol%20--%20AKP%20ve%20otoriterlik%20sunum%20yazisi/AKP%20sunumu%20yazisi.doc#_ftn8" name="_ftnref8" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span class="MsoFootnoteReference"><span style="font-size: 12pt;">[8]</span></span></span></a>, yine aileyle ilişkili olarak sosyal politikalarının kadının toplumdaki yerini algılayışı, sosyal yaşamda alan daraltma ve hatta kaç çocuk yapılacağına dair verilen reçeteler gibi özel hayatla ilgili konulardaki tutumundan çıkarsamak mümkün. Binnaz Toprak’ın ‘Türkiye’de farklı olmak: din ve muhafazakarlık ekseninde ötekileştirilenler’ araştırması, iktidar pratikleriyle mahalle baskısı arasında kuvvetli nedensel ilişkiler kurmasa da (nedensel ilişkiyi aşağıda tartıştığım popülizmin muhafazakarlıkla birleşmesinde aramak yerinde olabilir), muhafazakarlığın AKP’nin yeniden tarif ettiği makbul vatandaş tanımının dışına düşenler açısından ne kadar alan daraltıcı olabileceğinin bir resmi olsa gerek<a href="file:///C:/Users/USER/Dropbox/politik%20yazilar/Yeniyol%20--%20AKP%20ve%20otoriterlik%20sunum%20yazisi/AKP%20sunumu%20yazisi.doc#_ftn9" name="_ftnref9" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span class="MsoFootnoteReference"><span style="font-size: 12pt;">[9]</span></span></span></a>. Son olarak, neoliberalizmle muhafazakarlığı birleştiren neo-muhafazakar ideolojiyi kabaca da olsa söyle özetleyebiliriz:<b><i> </i></b>ekonomi özel alandır onun için emeğinin nasıl sömürüldüğüne karışmam ama yatak odasında neler yaptığını bilmek istiyorum diyen bir devlet ideolojisi. Gerçekte de bu iki ideoloji tarihsel olarak birbirini tamamlıyor<b><i>. </i></b>Örneğin birçok 3. dünya ülkesinde neoliberalizm askeri darbelerin yumruğuyla geldiyse de, seçimlerin olduğu bir sistemde (her gelişmişlik seviyesinde) neoliberalizm ancak muhafazakar popülizmin yumruğuyla geliyor.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhSM8YHVjFncUEyIq-cqwRnL_oDRvmzW_JUAvHxejeP-BDcQtimbP6JZ5tKXMgeg4LFLBa7m0PzdpGYZUi7n19DU65aCFkiDxzhbCEmv4cowpYKRwVVhWZo9D6SnotsP0v4lU9g__b2M8w/s1600/milli+irade.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;"><img border="0" height="287" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhSM8YHVjFncUEyIq-cqwRnL_oDRvmzW_JUAvHxejeP-BDcQtimbP6JZ5tKXMgeg4LFLBa7m0PzdpGYZUi7n19DU65aCFkiDxzhbCEmv4cowpYKRwVVhWZo9D6SnotsP0v4lU9g__b2M8w/s400/milli+irade.jpg" width="400" /></span></a><span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;"><i><span style="font-size: 12pt;">Popülizm: </span></i><span style="font-size: 12pt;">AKP’nin ideolojisinin üçüncü ve belki de en önemli öğesi onun popülizmi. <b><i> </i></b>Popülist ideolojilerin temelinde sınıflardan bağımsız olarak düşünülen bir<b><i> </i></b>halkın/milletin<a href="file:///C:/Users/USER/Dropbox/politik%20yazilar/Yeniyol%20--%20AKP%20ve%20otoriterlik%20sunum%20yazisi/AKP%20sunumu%20yazisi.doc#_ftn10" name="_ftnref10" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span class="MsoFootnoteReference"><span style="font-size: 12pt;">[10]</span></span></span></a> siyasal aktör olarak imal edilmesi var<a href="file:///C:/Users/USER/Dropbox/politik%20yazilar/Yeniyol%20--%20AKP%20ve%20otoriterlik%20sunum%20yazisi/AKP%20sunumu%20yazisi.doc#_ftn11" name="_ftnref11" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span class="MsoFootnoteReference"><span style="font-size: 12pt;">[11]</span></span></span></a>. Bu imalat süreci şu şekilde oluyor: öncelikle popülist ideolojilerde (ve AKP’nin ideolojisinde) halkla müesses nizamı/statükoyu (beyaz Türkler, elitler, oligarşi, halkın değerlerine yabancı laikçiler vs.) ayıran çatışmacı bir sınır olduğu kabul ediliyor. Bu ikiye yarılmışlığın içinde ne halk kendi içinde bir çeşitlilik gösteriyor ne de milletin kurucu ötekisi elitler. Popülistlere göre de siyaset bu şekilde tarif edilmiş bir halkın iradesinin yönetime yansıması olmalı. Bir başka ifadeyle halk iradesinin yönetimde restorasyonu gerekli yani kurulu düzenin kurumlarından ve elitlerinden<i> millet iradesini özgürleştirmek<a href="file:///C:/Users/USER/Dropbox/politik%20yazilar/Yeniyol%20--%20AKP%20ve%20otoriterlik%20sunum%20yazisi/AKP%20sunumu%20yazisi.doc#_ftn12" name="_ftnref12" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span class="MsoFootnoteReference"><b><span style="font-size: 12pt;">[12]</span></b></span></span></a> </i>gerekli. Bunun icin de mesela Erdoğan’ın sıkça dillendirdiği <i>silivri-kandil tezgahlarının</i> (hakiki Türk milletinin karşısına düşen tekil bir düşman grup) <i>milli iradeye ipotek koyması</i> engellenmeli.<o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;"><span style="font-size: 12pt;">Bu çerçevede demokrasi de kimliksel özellikleriyle tanımlanmış hakkına el koyulmuşların ya da elitler tarafından örselenmişlerin yönetimine indirgenmiş oluyor. </span><span style="font-size: 12pt;">Erdoğan’ın ifadesiyle, “AK parti iktidarı hiçbir zaman statükoya teslim olan, geçmişin yanlışlarını tekrar eden, milli iradeyi ipotek altına almak isteyenlere göz yuman bir anlayış içinde olmamıştır.”<a href="file:///C:/Users/USER/Dropbox/politik%20yazilar/Yeniyol%20--%20AKP%20ve%20otoriterlik%20sunum%20yazisi/AKP%20sunumu%20yazisi.doc#_ftn13" name="_ftnref13" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span class="MsoFootnoteReference"><span style="font-size: 12pt;">[13]</span></span></span></a> Bu görüşe göre AKP döneminde demokrasinin ilerlemesinin asıl sebebi de milli iradenin özgürleşip, onun yönetime yansımasıyla <i>devlet-millet kaynaşmasının</i> gerçekleşmesi: “bize göre, toplumu zayıf bırakan, bölgesel adaletsizlikleri derinleştiren, insanlarımızın güven duygusunu zedeleyen en önemli unsur yönetim ile halk arasındaki kopukluktur. Daha önceki iktidarların halk ile yönetim arasında açtığı mesafeyi kapatmak elbette kolay bir iş değildir. İşte biz bunu başardık. Biz o mesafeyi kapattık. Biz halka fildişi kulelerden bakmıyoruz, biz halkın içinde yaşıyoruz”.<a href="file:///C:/Users/USER/Dropbox/politik%20yazilar/Yeniyol%20--%20AKP%20ve%20otoriterlik%20sunum%20yazisi/AKP%20sunumu%20yazisi.doc#_ftn14" name="_ftnref14" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span class="MsoFootnoteReference"><span style="font-size: 12pt;">[14]</span></span></span></a> Sonuç olarak bu anlayışta demokrasi,<b><i> </i></b><i>bu milletin bağrıyanık çocuklarının</i>,<b> </b>fedakar ve cefakar <i>hakiki </i>Türk evlatlarının, ilim olmasa da ondan daha değerli olan irfan sahibi bu erdemli halkın, bu ülkeyi yönetmesinin önündeki engellerin kalkması demek oluyor.<o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif; font-size: 12pt;">Tekrar vurgulamak gerekirse bu anlayışın demokrasisinin önündeki engeller hem popülistin halk tanımının dışına düşen, <i>milletin değerlerine yabancı</i> bütün toplumsal ve siyasal grupları kapsıyor, hem de o güne kadar halkın tamamına ermesinin önündeki müesses nizamin kurumsal müdahalelerini (bunlar demokratik kurumların yürütmeyi kısıtlayan ve demokrasinin işlemesini sağlayan müdahaleleri de olabilir, demokrasi dışı her çeşit müdahale de).<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif; font-size: 12pt;">Popülizmin bu ideolojik dünyasında yönetmeye hakkı olanlar, hakiki olarak tanımlanan ve halkın tamamı olduğu iddia edilen toplumun bir kesiminin doğal temsilcileri haline dönüşmüş oluyor. İşte tam da bu şekilde siyasetin alanını toplumsal aidiyetlere kaydırıyor ve toplumsal olanı politize ediyor. İktidardaki popülist AKP’nin de somut olarak kimi hakiki Türk olarak tanımladığı bu partinin Türkiye’de kimin yönetmesinin (ve doğal olarak kimin dışarıda kalacağının) bu partiye göre demokrasiyi geliştireceğinin ifadesi oluyor. AKP popülizminde hakiki Türk milletinin somut toplumsal karşılığı da mütedeyyin ve Hanefi Müslüman Türkler, böyle olunca işçisini sigortasız çalıştıran MÜSIAD üyesi patronu da ve elbette onun sigortasız çalıştırdığı işçi de bu tanımın içine rahatlıkla girebiliyor.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif; font-size: 12pt;">Yönetme hakkının kimde olacağı herhangi bir siyasal pozisyonun hangi sınıfsal veya siyasal çıkarları temsil ettiğine göre değil de, milli iradenin milletinden kimin anlaşıldığına göre toplumsal kimliğiyle belirlendiği için, AKP hegemonyasını pekiştirdikçe dışarda kalanlar için çember sadece siyasal değil toplumsal olarak da daralıyor. Yani AKP’nin millet dediğini belli değerler etrafında sünni (alevi değil), mütedeyyin (seküler değil) ve giderek de artan şekilde türk (kürt değil) olarak çağırdığı için, kitlesinin bu kimliklerini öne çıkartarak muhafazakar milliyetçi olmakla kalmayıp muhafazakarlaştırıcı ve milliyetçileştirici bir ideoloji haline geliyor.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif; font-size: 12pt;">Son olarak popülizmin gelişmesi için, AKP’nin kurduğu şekilde düzenden mağdur olmuş bir halk kurgusunu imal etmeye müsait bir ortam gerekmekte. Bu da Türkiye’de AKP’nin kurulduğu 2000’lerin başında fazlasıyla bulunuyordu. Bir taraftan derin 2001 ekonomik krizi ve sermaye sınıfındaki 80’lerden başlayan dönüşümün gelişerek devam etmesi; öbür taraftan da, ekonomik krizle şiddetlenen ama ondan çok önce başlayan özellikle merkez sağda yaşanan siyasal temsil kriziyle beraber parti sisteminin çökmesi (toplumsal değişimleri siyasetle ilişkilendirmeye aracılık edemeyen bir temsili sistem). Ancak böyle bir şekilde siyaset toptan matlaşıp ötekileşirse, bu siyasetin temsilcilerine karşı sınıfsal kimliklerinden bağımsızlaşmış popülistin milletini kurmak ve siyasetin yarı içinde yarı dışında konumlanmış milletin hakiki temsilcilerinin oluşması mümkün oluyor. Zaten bundan dolayı 2002 seçimlerinde AKP dışındaki patlama yapan partinin de yine popülist bir parti olan (daha az muhafazakar fakat daha milliyetçi) Genç Parti olması şaşırtıcı olmamalı.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif; font-size: 12pt;">Bu tartışmayı kapatmadan ikisi de otoriter de olsa AKP’nin popülist milli irade anlayışının kemalist milli irade anlayışından siyaseten anlamlı şekilde farklı olduğunu vurgulamak gerekli. Kemalist milli irade, ülke içinde sınır (millete karşı duran seküler elit gibi) çizmiyor, ülkeyi kaynaşmış bir bütün olarak tahayyül ediyor ve milli iradeyi dış ülkelere veya geçmiş kurumlara (padişahlık, hilafet) karşı olarak tasavvur ediyor. Ayrıca Kemalist milli irade popülist milli iradeden farklı olarak millette o gün varolduğunu düşündüğü değerlere vurgu yapmıyor. Kemalist milli irade liderinin (Atatürk’ün) halkın içinde cevherini gördüğünü iddia ettiği ama ancak dönüştürerek ortaya çıkaracağı medeni ve mütecanis bir milletin iradesi. Bir başka ifadeyle, popülistin milli iradesindeki millet o gün var olduğu düşünülen milletin değerlerine atıfta bulunuyorsa, Kemalist milli iradenin milleti o gün var olmayan ve ileride siyasal müdahaleyle var edilecek hayali bir milletin iradesi. Biri (Kemalist) otoriter bir rejim tipinin meşrulaştırıcı ideolojisiyken, diğeri (popülist) en azından demokratik seçimlerin olduğu bir siyasetin içindeki otoriterleşme ideolojisi.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;"><u><span style="font-size: 12pt;">Sosyalist ve Liberal/Siyasal Demokrasi</span></u><i><span style="font-size: 12pt;"></span></i><span style="font-size: 12pt;"><o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif; font-size: 12pt;">Bu bölümde önce kısaca iki farklı demokrasi tanımı yapıyorum. Bir sonraki bölümde de neo-muhafazakar popülizmin bu iki demokrasi tipinin de iç mantığına da uymadığını ve buna ek olarak liberal/siyasal demokratik sistemin içinde iktidara yerleşmiş bir partinin ideolojisi olarak neden Türkiye’de de gerçekleşmekte olduğu gibi, otoriterleşme yönünde kuvvetli bir etki yaptığını göstermeye çalışıyorum.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgEcGGdxaoYrYP4QYvwyIX7VxHdbEEYhLGA7Q5kohXNSduEdoN27afOVsJGaSOrIBOzvtgrU628ZRsMx8EAYlcyWgWSdHiVW4YgbcA-tPnjIUESHVoZ-WWPYDeLIx8o54D6bf5Hsr9Vq0g/s1600/commune+soc+dem.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgEcGGdxaoYrYP4QYvwyIX7VxHdbEEYhLGA7Q5kohXNSduEdoN27afOVsJGaSOrIBOzvtgrU628ZRsMx8EAYlcyWgWSdHiVW4YgbcA-tPnjIUESHVoZ-WWPYDeLIx8o54D6bf5Hsr9Vq0g/s1600/commune+soc+dem.jpg" /></span></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;"><i><span style="font-size: 12pt;">Sosyalist Demokrasi</span></i><span style="font-size: 12pt;">: Birinci demokrasi tahayyülü, yönetilenler ve alt sınıfların gücünü ve kendi hayatları üzerinde kontrolünü arttırmak anlamında sosyalist bir demokrasi anlayışı. Bu anlayışa uygun demokratik mekanizmalar da alt sınıfların gücünü/katılımı arttıracak yerel meclisler, yöneticilerin otonomisini ve yürütmenin gücünü azaltmak için alınacak önlemler. Bu önlemler de, her türlü yönetici için ve sık yapılacak seçimler, geri çağrılma mekanizması, daraltılmış ve somutlaştırılmış yetkilerdir<a href="file:///C:/Users/USER/Dropbox/politik%20yazilar/Yeniyol%20--%20AKP%20ve%20otoriterlik%20sunum%20yazisi/AKP%20sunumu%20yazisi.doc#_ftn15" name="_ftnref15" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span class="MsoFootnoteReference"><span style="font-size: 12pt;">[15]</span></span></span></a>. <span class="apple-style-span">Bu anlayışla Atina (klasik) demokrasinin sırayla yönetme ve yönetilme fikri ve bazı mekanizmalarıyla benzerlikler var. <o:p></o:p></span></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="apple-style-span"><span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif; font-size: 12pt;">AKP’ninse bu anlayışla hiçbir ilgisi olmadığı ve son dönemlerin ‘demokratikleşme’ modasında kastedilen demokrasi bu olmadığı için bu çeşit bir demokrasi kavramsallaştırmasının neo-muhafazakar popülizmle ilişkisini irdelemeyeceğim. Burada asıl önemli olan yönetenlerin yönetilerle mesafesinin daraldığı, yöneten-yöneten ayrımının azaldığı ya da olmadığı bu demokrasi anlayışının bir siyasal özlem olmasına ilaveten demokratikleşme veya otoriterleşmeyi ölçebileceğimiz bir kıstas sağlaması. Bu liberal demokrasilerdeki değişimleri ölçerken de kullanabileceğimiz kıstasa göre, yöneten-yönetilen ayrımının derinleştiği, yönetici sınıfın özerkliğinin arttığı bir sistem otoriterleşmiş, bunun azaldığı bir sistem de demokratikleşmektedir diyebiliriz.<o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;"><span class="apple-style-span"><i><span style="font-size: 12pt;">Liberal/Siyasal Demokrasi</span></i></span><span class="apple-style-span"><span style="font-size: 12pt;">: Liberal (siyasal, burjuva) demokrasi anlayışıysa, sırayla yönetme ve yönetilme ilkesinin hayata geçirildiği klasik demokrasi anlayışına karşıt olarak kurulmuştur. Bugün liberal demokrasi dediğimiz sistemin kurucuları (Madison, Montesquieu, Sieyes gibi) bilinçli olarak kendi ideal sistemlerini (temsili liberal hükümet sistemi yani liberal demokrasiyi) demokrasinin karşısında tanımlıyorlardı (sırayla yönetme yönetilme ilkesinin veya demokrasinin onların gözünde referans noktası olan Atina demokrasisinin). Daha da ilginç olanıysa, bu karşıt konumlama demokrasinin uygulanamaz olduğunu düşündüklerinden değil, demokrasinin hatalı ve hatta bireysel özgürlükleri tehdit edebilecek şekilde tehlikeli olduğunu düşündüklerinden</span></span><span style="font-size: 12pt;">di<a href="file:///C:/Users/USER/Dropbox/politik%20yazilar/Yeniyol%20--%20AKP%20ve%20otoriterlik%20sunum%20yazisi/AKP%20sunumu%20yazisi.doc#_ftn16" name="_ftnref16" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span class="MsoFootnoteReference"><span style="font-size: 12pt;">[16]</span></span></span></a>. Sonuçta da bu düşünürler tarafından biçimlenmiş ve bugün demokrasi denince akıllara gelen modern liberal anayasal temsili hükümet sistemi ‘demos’a çok sınırlı güç atfediyor ve yönetenlere de ciddi miktarda özerklik öngörüyor. Bir başka ifadeyle erken kapitalizmin koşullarından ve bu liberal düşünürlerin düşüncelerinden doğmuş bu demokrasi çeşidi tam da Dunn’un söylediği gibi “temsili, anayasal, seküler hükümet sistemi, modern devlet ve modern kapitalist ekonominin güvenliğine göre ayarlanmış demokrasidir”<a href="file:///C:/Users/USER/Dropbox/politik%20yazilar/Yeniyol%20--%20AKP%20ve%20otoriterlik%20sunum%20yazisi/AKP%20sunumu%20yazisi.doc#_ftn17" name="_ftnref17" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span class="MsoFootnoteReference"><span style="font-size: 12pt;">[17]</span></span></span></a>.<o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjtYQKsHufsBS6thbpC3M_1pjiGnvAAG9Md7deeaMTKXs3A9re3xNgH_Ou5v4UvNIvAgu3XjVUvGn3kgIg6qD3_Wee_TNOltDYhmJ_nN5M8R4UbNW9Yro8N4-88jTFGQmf-etfaLanwguE/s1600/liberal+demicracy.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjtYQKsHufsBS6thbpC3M_1pjiGnvAAG9Md7deeaMTKXs3A9re3xNgH_Ou5v4UvNIvAgu3XjVUvGn3kgIg6qD3_Wee_TNOltDYhmJ_nN5M8R4UbNW9Yro8N4-88jTFGQmf-etfaLanwguE/s1600/liberal+demicracy.jpg" /></span></a><span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif; font-size: 12pt;">Bu liberal demokrasi anlayışını kurumsal-prosedürel olarak Schumpeter ve Dahl’i takip ederek tanımlarsak, bu demokrasi ara ara yapılan (4-5 yılda bir) çok partili seçimleri, bu seçimlerin rekabetçi olmasını sağlayacak muhalefet etme özgürlüklerini (yani ifade, basın-yayın ve örgütlenme) ve bu özgürlükleri iktidarların (yürütmenin) saldırılarından koruyacak bağımsız yargı ve denge ve fren mekanizmalarını (yani güç bölüşümünü) içerir<a href="file:///C:/Users/USER/Dropbox/politik%20yazilar/Yeniyol%20--%20AKP%20ve%20otoriterlik%20sunum%20yazisi/AKP%20sunumu%20yazisi.doc#_ftn18" name="_ftnref18" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span class="MsoFootnoteReference"><span style="font-size: 12pt;">[18]</span></span></span></a>. Sonuçta da demokrasi teorisyeni Manin’in belirttiği gibi liberal demokrasi oligarşik ve demokratik öğelerin bir birleşiminden oluşur: Birincisi, liberal demokrasilerde yöneticilerin yönetilenlerden ciddi miktarda otonomileri var yani siyasi karar verirken geniş özgürlükleri var, hukuki olarak bağlayıcılığı olan taahhütler, geri çağırma prosedürleri yok (oligarşik öğe) ancak yine de halkın temsilcilerine kısıtlı katılım yöntemleriyle ve ifade ve basın-yayın özgürlükleriyle kendilerini hatırlatma mekanizmaları mevcut (demokratik öğe). Modern demokrasilerde hukuki hesap verebilirlik yok ve seçimler neden oy verdiği belirsiz seçmenin iradesini yansıtmaktan yoksun (oligarşik öğe), ancak aynı seçimler zayıfça da olsa bir sonraki seçimlerde kaybetmemek için yönetenlerin hesap vermesi gereken bir ortam yaratıyor (demokratik öğe). Seçimler klasik demokrasinin kura, rotasyon mekanizmaları gibi gibi yönetime eşit katılım sağlamıyor (oligarşik öğe) ama en azından kimin elit olacağı konusunda eşit söz hakkı veriyor (demokratik öğe)<a href="file:///C:/Users/USER/Dropbox/politik%20yazilar/Yeniyol%20--%20AKP%20ve%20otoriterlik%20sunum%20yazisi/AKP%20sunumu%20yazisi.doc#_ftn19" name="_ftnref19" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span class="MsoFootnoteReference"><span style="font-size: 12pt;">[19]</span></span></span></a>. Aşağıda AKP’nin milli iradeyi yönetimde yansıtma yani demokrasiyi ilerletme iddiasının aslında bu sistemin içine iktidar ideolojisi olarak yerleşince nasıl da bu karma rejimin demokratik öğelerini aşındırdığını ve oligarşik öğelerini geliştirdiğini açıklamaya çalışıyorum<a href="file:///C:/Users/USER/Dropbox/politik%20yazilar/Yeniyol%20--%20AKP%20ve%20otoriterlik%20sunum%20yazisi/AKP%20sunumu%20yazisi.doc#_ftn20" name="_ftnref20" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span class="MsoFootnoteReference"><span style="font-size: 12pt;">[20]</span></span></span></a>.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;"><u><span style="font-size: 12pt;">AKP, neo-muhafazakar popülizm ve otoriterleşme</span></u><i><span style="font-size: 12pt;"><o:p></o:p></span></i></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif; font-size: 12pt;">Bu bölümde bu ehlileştirilmiş ve oligarşik öğeleri içselleştirmiş bir demokrasinin bile (liberal demokrasi) AKP’nin ideolojisi hegemonikleştikçe gerilediğini ve otoriter ögelerinin derinleştiğini iddia ediyorum.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;"><i><span style="font-size: 12pt;">AKP ve siyasal sistemin genişlemesi</span></i><span style="font-size: 12pt;">: Otoriterleşme tartışmasından önce AKP önderliğindeki neo-muhafazakar popülizminin demokratik bakımdan olumlu sayılabilecek bir yüzüne değinmek gerek: AKP’nin siyasal sistemin kapsamını genişletmesi. Kısaca, Türkiye’de AKP’nin doğru yurttaş tanımının dışına düşmüş Hanefi mütedeyyin kesimlerin siyasal süreçlere dahil olmasına aracılık ettiğini söylemek mümkün. AKP’nin neo-muhafazakar popülizminin nasıl bunu sağladığıysa aslında basit. AKP esasen iki farklı sınıfsal konumun taleplerine karşılık vermeyi başardı. Bu gruplardan birincisi neoliberal ekonomik emniyetsizleşme döneminde kentlere göç etmiş ve/veya halihazırda kentlerin çeperlerinde yaşayan Hanefi yoksullar, ikincisiyse on yıllardır palazlanan Hanefi mütedeyyin orta sınıflar ve sermaye sahipleri. AKP’nin neo-muhafazakar popülist ideolojisinin milli iradesindeki sınıfsal iması zayıf (hatta sınıfları dışlayan) millet, ya da elitlere ve oligarşiye karşı konumladığı örselenmiş, mağdur ancak en okumuştan daha hikmetli Türk halkındaki halk, aslında Türk mütedeyyin Hanefileri simgeliyor. Sonuçta AKP, mütedeyyin Hanefilere bir yandan sembolik faydalar (mağduriyet hissinin tanınması ve aslında yönetmeyi en fazla onların hak ettikleri vurgusu) bir yandan da somut/maddi faydalar bahşederek (sermayeye ihale, yoksullara iaşe şeklinde özetlenebilecek ancak çok daha yaygın kayırmacılık ağları) bu kesimleri sığ bir şekilde de olsa siyasete eklemlemeyi başardı. <o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif; font-size: 12pt;">Ancak, AKP toplumsal talepleri entegrasyonu var olan hiyerarşileri değiştirmeden (muhafazakar değerlerin üzerine oturan hiyerarşiler, ya da ekonomik eşitsizliğin üzerine oturan hiyerarşiler) yaptığı için uzun dönemli demokratikleşme ihtimalini de düşürüyor. Ayrıca, makbul vatandaş tanımını genişletirken bunu çoğunluk kimliği üzerinden yaptığı için bir yandan da yeni dışlanmışlıklar yaratıyor. Kısaca, AKP hegemonyasının genişlemesiyle siyasal sisteme ideolojisini yansıtmaya başardığı ölçüde hem bu siyasete dahil olma sürecini ilerletiyor hem de bu sürecin otoriter bir şekilde olmasını sağlıyor.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;"><i><span style="font-size: 12pt;">Neoliberalizm ve liberal/siyasal demokrasi:</span></i><span style="font-size: 12pt;"> Öncelikle neoliberalizmin liberal demokrasiyi zayıflatmasına, ya da neoliberalizmin zaten iyice ehlileştirilmiş bir demokrasi şekli olan liberal demokrasinin demokratik öğelerini yıpratmasına değinelim<a href="file:///C:/Users/USER/Dropbox/politik%20yazilar/Yeniyol%20--%20AKP%20ve%20otoriterlik%20sunum%20yazisi/AKP%20sunumu%20yazisi.doc#_ftn21" name="_ftnref21" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span class="MsoFootnoteReference"><span style="font-size: 12pt;">[21]</span></span></span></a>. Neoliberalizmin en önemli etkisi, siyaseti siyasetsizleştirmesi, bu durum iki yolla gerçekleşiyor: neoliberalizm birçok ekonomik kararı, bölüşüm ve dağıtımla ilgili konuyu siyasetin alanının dışına çıkartıyor. Yani demokratik öğelerin müdahalesinden koruyor. Ayrıca, örgütlü toplumsal mücadeleyi güçsüzleştiriyor. Neoliberalizmin ikinci otoriterleşme yönünde etki ettiği konuysa ithal ikameciliğin tasfiyesi için ve/veya işleyen piyasaların kurulması için gerekli olan yürütmecilik. Bu da zaten yüksek olan liberal demokrasilerdeki yöneten-yönetilen ayrımının iyice derinleşmesine yani otoriterleşmeye yol açıyor.<o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh5VdM0Pim6WgFh8md6mJ4Q6Wmoqrof3SJiUBjT2KzKM-PrKcAY0qNcgUFFu4SWm5oDtyz2k2Iw-ly01mmXfsyFnH3Bjqic-ak5wFefEbkdZVuw56WzLZJvYDzwRdM1iaWHDVxPwPyhsr0/s1600/leviathan.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;"><img border="0" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh5VdM0Pim6WgFh8md6mJ4Q6Wmoqrof3SJiUBjT2KzKM-PrKcAY0qNcgUFFu4SWm5oDtyz2k2Iw-ly01mmXfsyFnH3Bjqic-ak5wFefEbkdZVuw56WzLZJvYDzwRdM1iaWHDVxPwPyhsr0/s400/leviathan.jpg" width="292" /></span></a><span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;"><i>Neo-muhafazakar popülizm ve liberal/siyasal demokrasi:</i> Popülizmi de değerlendirmenin içine sokarsak, bu öğenin de etkisinin yönünün aynı neoliberalizm gibi yürütmenin güçlenmesi ve yönetenlerin özerkliğinin artması şeklinde olduğunu görebiliriz. Popülizmin bir otoriterleşme ideolojisi olmasının temel nedeni, popülist milletin doğrudan yönetimi idealinin, savunduğunun aksine temsili liberal demokrasinin iç mantığı içindeki oligarşik öğeleri tetikleyip yönetilenlerin yönetenler üzerindeki etkisini iyice azaltması.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;">Yukarıda tarif ettiğim şekliyle popülizm, bu yöneten-yönetilen ayrımının olduğu seçimli sistemde iktidara gelip ciddi miktarda karar verme otonomisi elde ettiği koşullarda milli irade dediği için, aslında nedensel ilişkileri tersten kurmuş oluyor. Seçimlerde ortaya çıkan yönetilenin iradesi konuya özgü (somut) olmadığı ve yönetilen siyasal katılım yoluyla siyasallaşmadığı için milli irade tersten kuruluyor. Yönetenlerin iradesi, yönetilenin iradesine aktarılıyor. Yani milli irade yönetenin her istediğini yapmasının bir aracı haline gelip, popülizmin iddia ettiği gibi yönetilenin iradesinin yansıması olacağına, yürütmenin iradesi milletin iradesine yansıyor. Daha somut bir şekilde ifade etmek gerekirse, kolektif bir irade kurmaya yarayacak hiçbir kurumun olmadığı, geri çağırma, rotasyon, kısıtlanmış yetki, halk meclisleri, sık yapılan seçimler gibi kurumların olmadığı bir kurumsal düzen liberal demokrasi. Bu düzende muğlak bir platformla 4-5 senede bir yapılan seçimlerde binlerce değişik sebepten verilen oyların sonucu gelinen iktidarda milli iradeyi yansıtma, devlet-millet kaynaşması iddiası, aslında tam da neoliberalizmin yaptığı gibi yürütmenin önünde hiçbir kısıt bırakmamak sonucunu doğurur.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;">Bu durum, kolektif iradenin kurulmasına ve yürütmenin demos’tan ayrışmamasına önem veren sosyalist demokrasinin mantığına hiç uymadığı gibi liberal demokrasilere zaten içkin olan yöneten yönetilen ayrımını iyice derinleştirerek liberal demokrasiyi de yıpratır. AKP de “milli irade= Meclis iradesi= Meclis çoğunluğu” eşitliklerini başarıyla yerleştirdiği için ve hatta parlamenter sistemlerde Meclis çoğunluğu da kabinenin ve partinin başkanı olması sebebiyle başbakanın kontrolünde olduğundan, milli irade=Tayyip Erdoğan eşitliğini kurmayı becerdiğine göre, liberal demokrasinin oligarşik öğelerini derinleştirmeyi de başarmış demektir. Milli irade ancak siyasetin müdahalesi sonrası varsayımsal olarak kurulduğu için, AKP önce kendi iradesini milletin iradesi havale edip, sonra da bu kendi imal ettiği milli iradeyi kendi otoriter eylemlerini demokratik olarak kurmak, muhalefeti sindirmek ve liberal demokrasinin yürütmenin önüne koyduğu kısıtları kaldırmak için <span class="apple-style-span"><span style="background-color: white;">kullanıyor</span></span><a href="file:///C:/Users/USER/Dropbox/politik%20yazilar/Yeniyol%20--%20AKP%20ve%20otoriterlik%20sunum%20yazisi/AKP%20sunumu%20yazisi.doc#_ftn22" name="_ftnref22" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span style="background-color: white; color: black;"><span class="MsoFootnoteReference">[22]</span></span></span></a><span class="apple-style-span"><span style="background-color: white;">.</span></span><o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoListParagraph">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoListParagraph" style="margin-left: 0cm; text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;">Demek ki Erdoğan’ın iddia ettiği gibi “demokrasi ancak halk iradesinin yönetime yansıtılmasıyla”<a href="file:///C:/Users/USER/Dropbox/politik%20yazilar/Yeniyol%20--%20AKP%20ve%20otoriterlik%20sunum%20yazisi/AKP%20sunumu%20yazisi.doc#_ftn23" name="_ftnref23" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span class="MsoFootnoteReference">[23]</span></span></a> gerçekleşecekse ve bu yansımanın liberal demokratik kurumsal çerçeve içinde imkansız olduğunu göz önünde bulundurursak, bunun demokratik olarak gerçekleşmesi için gereken hiçbir mekanizmayı kurmadan iddiayı hayata geçirme kararlılığı, bir liberal demokrasideki (ya da Türkiye’deki gibi yarı-liberal demokrasideki) kısıtlı da olsa demokratik öğeleri sağlayan kurumları ve normları ezip geçmek demektir. Ki AKP’nin de yaptığı da tam da budur, bu Kanun Hükmünde Kararnamelerle ülkeyi yönetmek de olabilir (yürütmeciliğin, yani yönetenleri yönetilenlerden özgürleştirmenin en son noktası), özgürlüklerin kısıtlanması da olabilir (ifade, örgütlenme, basın-yayın gibi), denge fren mekanizmalarının ve yargı bağımsızlığın yok edilmesi de. Dolayısıyla, düzen içi basın-yayın kuruluşlarının susturulmasını geçelim, taraftar olmaya (milli iradenin kurucusu AKP’nin arkasına dizilmeye) zorlanması da, iktidardan bağımsız sendikal örgütlenmelere saldırma da, belli ideolojilerin ve siyasal projelerin KCK, Ergenekon davalarıyla giderek genişleyecek şekilde suçlaştırılması da, son anayasa referandumuyla yargının demokrasi adına yürütmeye bağlanması da bu bağlamda okunabilir. <span class="apple-style-span"><span style="background-color: white;">Son olarak, milli iradenin önündeki engelleri kaldırmak, AKP’nin elindeki yürütmenin önündeki engelleri kaldırmak demek haline geliyor. Bu engellere demokrasinin olmazsa olmazı kişisel, örgütlenme, basın-yayın özgürlükleri de giriyor, denge fren mekanizmaları da.</span></span></span></div>
<div class="MsoListParagraph" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEilgFH55jSLIn28nVylEofaBTKtpPfQE_0flWCg2ILwAArdsIJLQUj6-8qW7GOsPAE2Dd23A6vknyrxQRzdSNvGbiVk53JTog9JcyAXBJapRm2pHN0O2TD4QuckCqLQikKHqTa_LIqLKfQ/s1600/susturma.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;"><img border="0" height="181" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEilgFH55jSLIn28nVylEofaBTKtpPfQE_0flWCg2ILwAArdsIJLQUj6-8qW7GOsPAE2Dd23A6vknyrxQRzdSNvGbiVk53JTog9JcyAXBJapRm2pHN0O2TD4QuckCqLQikKHqTa_LIqLKfQ/s320/susturma.jpg" width="320" /></span></a></div>
<div class="MsoListParagraph" style="margin-left: 0cm; text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;"><i>12 Eylül Rejimi ve neo-muhafazakar popülizm</i>: Buraya kadar AKP döneminde olumlu sayılabilecek siyasetin alanının genişlemesi sürecinin muhafazakarlaştırmacı bir ideolojinin çerçevesinde gerçekleştirilmesinin yeni dışlanmışlıklara yol açtığını, neoliberal ve popülist bir ideoloji çerçevesinde gerçekleşmesinin de yöneten-yönetilen ayrımını derinleştiren yürütmeciliği beslediğini iddia ettim. </span></div>
<div class="MsoListParagraph" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoListParagraph" style="margin-left: 0cm; text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;">Ancak, AKP’nin ideolojisinin ışığında siyasal rejimi otoriterleştirmeyi başarması, zaten kuvvetli bir şekilde yürütmeci ve çoğunlukçu olan 12 Eylül kurumsal yapısının üstüne oturmasa ve Kemalistlerin demokrasi-dışı müdahaleleri olmasa, çok zor olurdu.</span></div>
<div class="MsoListParagraph" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoListParagraph" style="margin-left: 0cm; text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;">12 Eylül rejiminden kalan miras sanılanın aksine AKP’nin elini askere karşı zorlaştırsa da, askerin etkisinin gevşemesiyle kendi tahakkümünü kurmasına müsait bir durum yarattı. Yani halihazırda var olan muhalefetin alanını daraltıcı, askerin kontrolü için dizayn edilmiş neoliberal reformları kolaylaştırıcı yürütme-merkezli idari sistem AKP’nin ideolojisinin doğrultusunda rejimi şekillendirmesine kolaylaştırdı. Daha somut olarak, bu yapıdaki iki ana özellik otoriter eğilimleri olan bir ideolojinin bunu otoriter bir hegemonyaya çevirmesine yardımcı oldu: 1) iki başlı-yürütmenin çok geniş yetki alanı: cumhurbaşkanı (aslında vesayet için düşünülmüş) ve başbakan beraber hareket edebilirlerse, sivil bürokrasi, yargı, eğitim (ilköğretimden, üniversiteye kadar) tamamını kontrol edebilmesi; 2) meşru muhalafetin alanının çok dar olması, en temel özgürlüklerin oturmamış ve kanuna bağlanmamış olması, seçim sisteminden, partiler yasasına çoğunlukçu (yürütmeci) yarı-otoriter bir yapının var olması.</span></div>
<div class="MsoListParagraph" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoListParagraph" style="margin-left: 0cm; text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;">Kemalist muhalefetin de o sırada kontrol ettiği vesayet kurumlarını askerin de desteğiyle demokrasi dışı müdahale araçları olarak kullanmaları, AKP’nin demokrasi bayrağını taşımaya devam eder görüntüsünü bozmadan bu kurumların bir yandan kontrolünü ele geçirip (YÖK, yüksek yargı gibi), bir yandan da yeni yürütmeci şiddet kurumları kurmasına/derinleştirmesine yardımcı oldu (özel yetkili mahkemeler, polisin güçlenmesi gibi).</span></div>
<div class="MsoListParagraph" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoListParagraph" style="margin-left: 0cm; text-align: justify;">
<u><span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;">Otoriterlik ve seküler kanaat teknisyenleri<o:p></o:p></span></u></div>
<div class="MsoListParagraph" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoListParagraph" style="margin-left: 0cm; text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;">Bu kısımda önce çok kısaca neden bazı siyaset bilimcilerin bu gelişmeleri otoriterleşme olarak okumadıklarını tartıştıktan sonra, liberal (bir kısmı da sol liberal) olarak adlandırılan kanaat teknisyenlerinin, neden liberal demokrasiyi artık savunmayan bir pozisyona savrulduklarını anlamlandırmaya çalışıyorum. </span></div>
<div class="MsoListParagraph" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoListParagraph" style="margin-left: 0cm; text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;">Bazı siyaset bilimcilerin otoriterleşmeyi görememe sebebi Türkiye’yi halen ana akım demokratikleşme literatüründe bile yok olmakta olan demokratik geçiş (transition) ve demokratik pekişme (consolidation) kavramları çerçevesinde değerlendirmelerinde yatıyor olmalı<a href="file:///C:/Users/USER/Dropbox/politik%20yazilar/Yeniyol%20--%20AKP%20ve%20otoriterlik%20sunum%20yazisi/AKP%20sunumu%20yazisi.doc#_ftn24" name="_ftnref24" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span class="MsoFootnoteReference">[24]</span></span></a>. Çünkü bu genel olarak demokratikleşmeyi açıklama modeli sıkıntılı olan literatür çerçevesinden bakınca, bir kere demokrasiye geçiş yapmış (çok partili seçimleri ve bazı yan kurumları kurmuş) ülkelerdeki otoriter pratikler demokrasinin pekişmesinin önündeki engeller olarak görülmeye başlıyor. Bu da otoriterleşmeyi o rejimde demokratik pekişme sorunu olarak okumayı kolaylaştırıyor. Halbuki, bir siyasal eylem hem demokratik hem otoriter özellikler taşıyabildiği gibi demokratik ve otoriter özellikleri beraber taşıyan rejimler de vardır. Kısaca bu kısıtlı kavramsal çerçeve otoriterleşmeyi görünmez kılıyor.</span></div>
<div class="MsoListParagraph" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh-HH3Q3F8_MG0MdjXuaNWxV8hXAYlC6GIGZGF_t6HijDdi3dTOshou5-b0oM9AVaSt0bbfts8w4guF0mSmuAmrvfwlxhzeAgiEC_DjEBBU_aaFDn7cZDdlLQ-ukYkL3w9OOzOwPaUhHFI/s1600/taraf.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;"><img border="0" height="135" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh-HH3Q3F8_MG0MdjXuaNWxV8hXAYlC6GIGZGF_t6HijDdi3dTOshou5-b0oM9AVaSt0bbfts8w4guF0mSmuAmrvfwlxhzeAgiEC_DjEBBU_aaFDn7cZDdlLQ-ukYkL3w9OOzOwPaUhHFI/s200/taraf.jpg" width="200" /></span></a></div>
<div class="MsoListParagraph" style="margin-left: 0cm; text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;">Siyaset biliminden gündelik siyasetteki kanaat üretimine geçersek, liberal (şimdilik) kanaat teknisyenlerinin (taraf gazetesinin kurumsal mabedi olduğu ancak müridlerinin çok daha dağınık olduğu siyasal tutum) sıkça başvurduğu arkaik merkez-çevre veya normalleşme gibi kavramsal çerçevelerin aynı şekilde otoriterleşmenin üstünü örtmeyi hatta onu demokratikleşme olarak okumayı getirdiğini görebiliriz. Şerif Mardin’in kırk yıl kadar önce Türkiye siyasetini anlamak için önerdiği merkez-çevre kavramsallaştırması<a href="file:///C:/Users/USER/Dropbox/politik%20yazilar/Yeniyol%20--%20AKP%20ve%20otoriterlik%20sunum%20yazisi/AKP%20sunumu%20yazisi.doc#_ftn25" name="_ftnref25" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span class="MsoFootnoteReference">[25]</span></span></a> sayısız vülgerleşme sürecinden geçtikten sonra şu sığ haline ulaşmış görünüyor: Türkiye tarihinin itici gücü, sayısal azınlığına rağmen otoriter devletin gücünü tekeline almış seküler merkeze karşı, daha dindar, ekonomik olarak daha üretken ancak siyasetten dışlanmış kesimlerin mücadelesidir. Türkiye siyasetini bu şekilde değerler ekseninde bir bölünme üzerinden anlamak Türkiye’de demokrasinin inşası sürecini de o ezilmiş, örselenmiş çevre güçlerinin merkeze karşı başarı kazanmasına kolayca eşitliyor ve AKP’nin popülist demokrasi algısıyla örtüşüyor –aynı şekilde neo-muhafazakar popülistin ‘millet’iyle, liberal kanaat teknisyeninin ‘çevre’si de örtüşüyor. Bu durumda AKP’nin salt liderlerinin toplumsal kimliğinden ve temsil ettiği değerlerden dolayı otoriter bir eylemde bulunması neredeyse imkansızlaşmış oluyor. AYM’nin ya da yüksek yargının yürütmeye bağlanması da, medyanın el değiştirmesi de çevre güçlerinin (halkın) en sonunda otoriter merkezden kurtulması olarak okunup, demokrasiyle eşitleniyor. Bir başka ifadeyle demokrasi bir kurumlar ve pratikler bütünü olmaktan çıktığı için otoriterleşmeyi görmek mümkün olmuyor. Normalleşme kavramını da kanaat teknisyenleri aynı şekilde, “hakiki müslüman halkın” kendileri de hakiki olan temsilcilerinin (AKP’nin) iktidara gelme sürecinde Türkiye’de siyasetin (veya devletin) toplumu daha iyi yansıtmaya başladığı bir düzen için kullanıyorlar<a href="file:///C:/Users/USER/Dropbox/politik%20yazilar/Yeniyol%20--%20AKP%20ve%20otoriterlik%20sunum%20yazisi/AKP%20sunumu%20yazisi.doc#_ftn26" name="_ftnref26" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span class="MsoFootnoteReference">[26]</span></span></a>. Kısaca, hem merkez-çevre, hem de normalleşme kavramsallaştırmaları neo-muhafazakar popülistin demokrasi anlayışının Türkiye’de demokrasi nedir sorusuna yanıtı haline gelmesine yardımcı oluyor ve askeri vesayetin yıkılmasıyla beraber gelen yeni otoriterliği saklıyor. </span></div>
<div class="MsoListParagraph" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoListParagraph" style="margin-left: 0cm; text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;">Bu kavramsal çerçevelerin gözünden siyaseti okumak tek başına liberal kanaat teknisyeninin neo-muhafazakar popülist ideolojiye yarı-gönüllü eklemlenmesini açıklayamaz elbette. Bu eklemlenmenin bence daha önemli kaynağı, Türkiye’de yüksek siyaset yapmak isteyen liberalin içerden oryantalist ön-kabullerinde yatıyor. Kendisini çevrenin bir parçası olarak görmediği halde çevrenin temsilcilerinin mücadelesini dışardan haklı bulan liberal kanaat teknisyeni, aynı zamanda Türkiye’de kendi istediği değişiklikleri yapmak için sert ve bükülmez olduğunu düşündüğü merkez yerine o cefakar ve hakiki Türk’ü kolayca yönlendirebileceğine inanıyor. İşte tam da bu AKP’nin şekillenebileceğine olan inançlarından dolayı (merkez gibi eğitimle sertleşmediği için) kendilerine biçtikleri AKP’yi demokratlaştırmak misyonu, ters etki yaparak liberallerin liberal demokratik siyasal konumlanmadan uzaklaşmalarına yol açmış olmalı.</span></div>
<div class="MsoListParagraph" style="margin-left: 0cm; text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoListParagraph" style="margin-left: 0cm; text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;">Her siyasal hareket gibi belli çıkarları olan ve daha da önemlisi tabanı ve gücü olan AKP’nin, kendi çıkarları ve ideolojisi dururken liberallerin gözünden dünyayı görmesi için hiçbir nedeni yokken, onu etkilemeye çalışan tabansız ve yüksek siyaset yapmaya çalışan liberalinse kendine biçtiği siyaseti dışardan yönlendirme rolü, erk sahibi AKP’nin gözünden dünyayı görebilmesine dayanmak zorunda.</span></div>
<div class="MsoListParagraph" style="margin-left: 0cm; text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoListParagraph" style="margin-left: 0cm; text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;">Bu şekilde düşününce, liberallerin, siyasal davalarda kişisel özgürlükler yerine savcının gözünden dünyayı görmesi; gazeteciler içeri atılırken ve gazeteler el değiştirirken basın-yayın özgürlüğü yerine iktidarın ve cemaatin kaygılarına daha duyarlı olması; liberal denge ve fren mekanizmaları, yürütme üzerindeki yargı kontrolü AKP ve bundan sonraki bütün yürütmeler için ortadan kaldırılırken (referandum), yetmez ama evet demesi şaşırtıcı olmaktan çıkıyor. Belki de liberallerin güçlünün çıkarının (belki de kendilerine rağmen) gözünden siyaseti görmeye başlamasının en güzel örneği, içeriksiz Kürt açılımı sırasında açılıma her türlü eleştiriyi ulusalcılıkla, ergenekonculukla suçlarken, açılım kapanıp da AKP milliyetçiliğini aşırılaştırınca AKP’yle beraber sert eleştiri oklarını Kürt hareketine çevirmeleri olsa gerek.</span></div>
<div class="MsoListParagraph" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoListParagraph" style="margin-left: 0cm; text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;">Kısaca, bir yandan kısıtlı kavramsal çerçeveleri ve oryantalist kabulleri, öbür yandan da tabansız yüksek siyaset yapmaları liberalleri liberal demokrasi karşıtı pozisyonlara sürüklüyor ve onları neo-muhafazakar popülist hegemonik ideolojiye eklemliyor. Her grubun doğal olarak gücün tamamını ele geçirmek istediği ve özgürlüğü esasen kendi pozisyonu için istediği burjuva siyaset oyununda, güç bölüşülsün, yürütmenin önünde yargı engeli olsun, özgürlükler evrensel olsun diyen liberal pozisyonun gerçekte kalabalık olmaması zaten beklememek gerekir (sadece ya azınlıkta kalan gruplar konjonktürel olarak bunları talep ederler ya da sürekli ezilen işçi sınıfı). Yani iktidarı ortağın seçip yüksek siyasete bulaşırsan liberal siyasal değerleri savunmaya devam etmek imkansızlaşır. Sonuç olarak, kendilerine bazen suçlamak için soldan (ekonomik ve siyasal liberalizmi eşitleyerek), bazen de her yurttaş için özgürlük isteyenler anlamında olumlu olarak liberal denen kanaat teknisyenleri, bir yandan yeni dışlanmışlıklar yaratan, öbür yandan yöneten-yönetilen ayrımını derinleştiren bir otoriterleşme ideolojisi olan neo-muhafazakar popülizmin parçası haline dönüşmüş durumdalar.<span class="apple-style-span"><o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoListParagraph">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<b><span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif; text-align: justify;">Yunus Sözen (2011), ‘AKP ve Bir Otoriterleşme İdeolojisi Olarak Neo-Muhafazakar Popülizm, </span><i style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif; text-align: justify;">Yeniyol</i><span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif; text-align: justify;">, No:43, s.7-23</span></b></div>
<div>
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;"><br clear="all" /></span>
<br />
<hr align="left" size="1" width="33%" />
<div id="ftn1">
<div class="MsoFootnoteText" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;"><a href="file:///C:/Users/USER/Dropbox/politik%20yazilar/Yeniyol%20--%20AKP%20ve%20otoriterlik%20sunum%20yazisi/AKP%20sunumu%20yazisi.doc#_ftnref1" name="_ftn1" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span class="MsoFootnoteReference">[1]</span></span></a> Kanaat teknisyeni terimi için bknz. Emrah Göker, <i>Barizin Alimleri: Kanaat Teknisyenleri </i>(<i>Birgün, </i>23 Ağustos 2009) terimin ortaya çıkışı için bknz. Pierre Bourdieu ile mülakat (2008), <span class="apple-style-span"><span style="background-color: white;">The Left Hand and the Right Hand of the State</span></span>, <i>Variant, </i>No.32. Benim terimi kanaat mühendisi yerine tercih etmemin nedeniyse söyle açıklanabilir: teknisyen terimi bu entelektüellerin <span class="apple-style-span"><span style="background-color: white; background-position: initial initial; background-repeat: initial initial;">hegemonik ideolojik dünyaya eklemlenmedeki zayıf öz-bilinçli hallerini yani hegemonik ideolojinin isleyişi hakkında bütüncül fikirlerden mahrumiyetlerini, mühendis terimine göre daha iyi betimliyor. Çünkü bu entelektüeller mühendisten çok bir teknisyen gibi el yordamıyla ilerliyorlar ve hegemonik ideolojinin yeniden üretilmesine katkılarını o şekilde sunuyorlar.</span></span></span></div>
</div>
<div id="ftn2">
<div class="MsoFootnoteText" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;"><a href="file:///C:/Users/USER/Dropbox/politik%20yazilar/Yeniyol%20--%20AKP%20ve%20otoriterlik%20sunum%20yazisi/AKP%20sunumu%20yazisi.doc#_ftnref2" name="_ftn2" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span class="MsoFootnoteReference">[2]</span></span></a> AKP tüzüğü, madde 4.1, <a href="http://www.akparti.org.tr/">http://www.akparti.org.tr</a>.</span></div>
</div>
<div id="ftn3">
<div class="MsoFootnoteText" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;"><a href="file:///C:/Users/USER/Dropbox/politik%20yazilar/Yeniyol%20--%20AKP%20ve%20otoriterlik%20sunum%20yazisi/AKP%20sunumu%20yazisi.doc#_ftnref3" name="_ftn3" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span class="MsoFootnoteReference">[3]</span></span></a> Müsiad araştırma raporu 37 (2000), <i>Anayasa Reformu ve Yönetimin Demokratikleşmesi</i>. Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği.</span></div>
</div>
<div id="ftn4">
<div class="MsoFootnoteText" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;"><a href="file:///C:/Users/USER/Dropbox/politik%20yazilar/Yeniyol%20--%20AKP%20ve%20otoriterlik%20sunum%20yazisi/AKP%20sunumu%20yazisi.doc#_ftnref4" name="_ftn4" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span class="MsoFootnoteReference">[4]</span></span></a> Gümüşçü, Şebnem ve Deniz Sert (2009) “The Power of the Devout Bourgeoisie: The Case of the Justice and Development Party”, <i>Middle Eastern Studies, </i>Vol.15 No,. 6, syf. 953-968.</span></div>
</div>
<div id="ftn5">
<div class="MsoFootnoteText" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;"><a href="file:///C:/Users/USER/Dropbox/politik%20yazilar/Yeniyol%20--%20AKP%20ve%20otoriterlik%20sunum%20yazisi/AKP%20sunumu%20yazisi.doc#_ftnref5" name="_ftn5" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span class="MsoFootnoteReference">[5]</span></span></a> Örneğin Ziya Önis devletin ekonomik rolünün ve bölüşüm politikalarının refah partisinde önemli olduğunu, Fazilet partisinde devletin rolünün daralıp, piyasa mekanizmalarının ve rekabetin vurgulanmaya başlandığını ve AKP’ye geldiğimizde doğrudan dış yatırım, liberal ekonomi ve özelleştirme vurgularının çok kuvvetli hale geldiğini belirtiyor. Önis, Ziya (2006), Globalisation and Party Transformation: Turkey’s Justice and Development Party in Perspective, in P. Burnell der., <i>Globalising Democracy, </i>London: Routledge, syf. 122-140. Bu dönüşüm surecinin sosyal dönüşümlerle ilişkisi ve bu dönüşümler sonucu oluşmuş piyasacı AKP’nin de İslamcı hareketi iyice sistem-içine çekmesiyle ilgili olarak bknz: Tuğal, Cihan (2009) <i>Passive Revolution: Absorbing the Islamic Challenge to Capitalism</i>, Stanford: Stanford University Press.</span></div>
</div>
<div id="ftn6">
<div class="MsoFootnoteText" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;"><a href="file:///C:/Users/USER/Dropbox/politik%20yazilar/Yeniyol%20--%20AKP%20ve%20otoriterlik%20sunum%20yazisi/AKP%20sunumu%20yazisi.doc#_ftnref6" name="_ftn6" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span class="MsoFootnoteReference">[6]</span></span></a> Yasemin Arpa’nin Mehmet Bekaroglu’yla roportaji: <a href="http://www.moralhaber.net/">http://www.moralhaber.net/</a> <i>1 Ağustos 2007</i>.</span></div>
</div>
<div id="ftn7">
<div class="MsoFootnoteText" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;"><a href="file:///C:/Users/USER/Dropbox/politik%20yazilar/Yeniyol%20--%20AKP%20ve%20otoriterlik%20sunum%20yazisi/AKP%20sunumu%20yazisi.doc#_ftnref7" name="_ftn7" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span class="MsoFootnoteReference">[7]</span></span></a> Erdoğan, Tayyip (2011), <i>Recep Tayyip Erdoğan Siyaset Sözlüğü, </i>Istanbul: Kalem Kitapevi, syf. 372. Bu noktayla ilgili AKP’ye olumlu bakan bir yorum için bknz. Ozbudun, Ergun ve William Hale (2010) <i>Türkiye’de İslamcılık Demokrasi ve Liberalizm: AKP olayı, </i>İstanbul: Doğan Kitapevi, syf. 57-72.<i> </i> </span></div>
</div>
<div id="ftn8">
<div class="MsoFootnoteText" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;"><a href="file:///C:/Users/USER/Dropbox/politik%20yazilar/Yeniyol%20--%20AKP%20ve%20otoriterlik%20sunum%20yazisi/AKP%20sunumu%20yazisi.doc#_ftnref8" name="_ftn8" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span class="MsoFootnoteReference">[8]</span></span></a> <span class="apple-style-span"><span style="background-color: white;">AK PARTİ; aileyi Türk toplumunun temeli kabul eder. Geçmişle gelecek arasında köprü görevini yerine getiren aile kurumunun; milli değerlerimizin, duygularımızın, düşüncelerimizin ve ülkemize has adet ve geleneklerimizin yeni kuşaklara aktarılmasında en temel, en vazgeçilmez sosyal bir kurum olduğuna inanır (AKP tüzüğü, madde 4.11, www.akparti.org.tr).</span></span></span></div>
</div>
<div id="ftn9">
<div class="MsoFootnoteText" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;"><a href="file:///C:/Users/USER/Dropbox/politik%20yazilar/Yeniyol%20--%20AKP%20ve%20otoriterlik%20sunum%20yazisi/AKP%20sunumu%20yazisi.doc#_ftnref9" name="_ftn9" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span class="MsoFootnoteReference">[9]</span></span></a> Toprak, Binnaz (2009), <i>Türkiye’de Farklı Olmak Din ve Muhafazakarlaştırma Ekseninde Ötekileştirilenler, </i>İstanbul: Metis Kitap.</span></div>
</div>
<div id="ftn10">
<div class="MsoFootnoteText" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;"><a href="file:///C:/Users/USER/Dropbox/politik%20yazilar/Yeniyol%20--%20AKP%20ve%20otoriterlik%20sunum%20yazisi/AKP%20sunumu%20yazisi.doc#_ftnref10" name="_ftn10" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span class="MsoFootnoteReference">[10]</span></span></a> Türkiye’nin sağ popülistleri halk iradesi yerine millet iradesi kavramını kullanmayı halkın sol çağrışımlar yapması milletin de daha dini ve muhafazakar çağrışımları olması nedeniyle tercih etmiş olabilirler. Ama esasen Türk sağ popülistinin milli iradeyi kuruş biçimiyle bir Latin Amerika popülistinin halk iradesini kuruş biçimi aynı. </span></div>
</div>
<div id="ftn11">
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;"><a href="file:///C:/Users/USER/Dropbox/politik%20yazilar/Yeniyol%20--%20AKP%20ve%20otoriterlik%20sunum%20yazisi/AKP%20sunumu%20yazisi.doc#_ftnref11" name="_ftn11" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span class="MsoFootnoteReference">[11]</span></span></a> Popülizm tanımında esasen Peronizm üzerine yazdığım doktora çalışmamı kullandım: <i>Politics of the People:<o:p></o:p></i></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;"><i>Hegemonic Ideology and Regime Oscillation in Turkey and Argentina, </i>New York Üniversitesi, Siyaset Bölümü, basılmamış doktora tezi. Bu konuda okuma yapmak isteyenler şu kaynaklardan yararlanabilir:: Canovan, Margaret. 1981. <i>Populism. </i>New York; London: Harcourt Brace Jovanovich. Canovan, Margaret. 1999. Trust the people! Populism and the two faces of democracy. <i>Political Studies </i>47 (1):2-16. Panizza, Francisco. 2005a. Introduction: populism and the mirror of democracy. In <i>Populism and the Mirror of Democracy, </i>edited by F. Panizza. London: New York: Verso. Panizza, Francisco. 2005b. Unarmed utopia revisited: The resurgence of left-ofcenter politics in Latin America. <i>Political Studies </i>53 (4):716-734. Worsley, Peter. (1969) The concept of populism. In <i>Populism and the Mirror of Democracy, </i>edited by F. Panizza. London: New York: Verso; Weyland, Kurt (2001) Clarifying a contested concept: populism in the study of Latin American politics. <i>Comparative Politics </i>34 (1):1-22. Roberts, Kenneth M. 1995. Neoliberalism and the transformation of populism in Latin America: the Peruvian case. <i>World Politics </i>48 (1):82-116. Robets, Kenneth. 2007. Latin America’s Populist Revival. <i>SAIS Review </i>27 (1):3-15.<o:p></o:p></span></div>
</div>
<div id="ftn12">
<div class="MsoFootnoteText" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;"><a href="file:///C:/Users/USER/Dropbox/politik%20yazilar/Yeniyol%20--%20AKP%20ve%20otoriterlik%20sunum%20yazisi/AKP%20sunumu%20yazisi.doc#_ftnref12" name="_ftn12" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span class="MsoFootnoteReference">[12]</span></span></a>Erdoğan, Tayyip (2011), <i>Recep Tayyip Erdoğan Siyaset Sözlüğü, </i>İstanbul: Kalem Kitapevi, syf.139 (<i>konuşma tarihi</i> <i>27.02.2007</i>)</span></div>
</div>
<div id="ftn13">
<div class="MsoFootnoteText" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;"><a href="file:///C:/Users/USER/Dropbox/politik%20yazilar/Yeniyol%20--%20AKP%20ve%20otoriterlik%20sunum%20yazisi/AKP%20sunumu%20yazisi.doc#_ftnref13" name="_ftn13" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span class="MsoFootnoteReference">[13]</span></span></a>a.g.e., syf.468 (<i>konuşma tarihi 23.08.2009</i>)</span></div>
</div>
<div id="ftn14">
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;"><a href="file:///C:/Users/USER/Dropbox/politik%20yazilar/Yeniyol%20--%20AKP%20ve%20otoriterlik%20sunum%20yazisi/AKP%20sunumu%20yazisi.doc#_ftnref14" name="_ftn14" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span class="MsoFootnoteReference">[14]</span></span></a>a.g.e., syf. 160 (<i>konuşma tarihi 14.08.2006</i>)<b><i><o:p></o:p></i></b></span></div>
</div>
<div id="ftn15">
<div class="MsoFootnoteText" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;"><a href="file:///C:/Users/USER/Dropbox/politik%20yazilar/Yeniyol%20--%20AKP%20ve%20otoriterlik%20sunum%20yazisi/AKP%20sunumu%20yazisi.doc#_ftnref15" name="_ftn15" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span class="MsoFootnoteReference">[15]</span></span></a> Buradaki mekanizmalar şu kaynaklardan yaptığım çıkarımlara dayaniyor: <span lang="EN-US">Marx, Karl (1977 [1871]), The Civil War in France, in <i>Karl Marx: Selected Writings, </i>Oxford: Oxford University Press; Draper, Hal (1974) Marx on Democratic Forms of Government, <i>Socialist Register, </i>Vol.174, syf. 101-124; Avineri, Shlomo (1968), <i>The Social and Political Thought of Karl Marx, </i><st1:place w:st="on"><st1:city w:st="on">Cambridge</st1:city></st1:place>: Cambridge University Press, <i>özellikle</i> syf. 202-249; Held, David (1996), <i>Models of Democracy,</i><st1:place w:st="on"><st1:city w:st="on">Cambridge</st1:city></st1:place>: Polity Press, syf. 121-152.<i> </i>Ayrıca Paris komünü için: Badiou, Alain (2010), <i>The Communist Hypothesis, </i><st1:place w:st="on"><st1:city w:st="on">London</st1:city></st1:place>: Verso, syf.168-228.<o:p></o:p></span></span></div>
</div>
<div id="ftn16">
<div class="MsoFootnoteText" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;"><a href="file:///C:/Users/USER/Dropbox/politik%20yazilar/Yeniyol%20--%20AKP%20ve%20otoriterlik%20sunum%20yazisi/AKP%20sunumu%20yazisi.doc#_ftnref16" name="_ftn16" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span class="MsoFootnoteReference">[16]</span></span></a> Montesquieu (1990 [1748]), <i>The Spirit of Laws, </i>Cambridge: Cambridge University Press; Hamilton, Alexandre, James Madison, and John Jay (1961 [1788]), <i>The Federalist Papers, </i> <span lang="EN-US"><o:p></o:p></span></span></div>
</div>
<div id="ftn17">
<div class="MsoFootnoteText" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;"><a href="file:///C:/Users/USER/Dropbox/politik%20yazilar/Yeniyol%20--%20AKP%20ve%20otoriterlik%20sunum%20yazisi/AKP%20sunumu%20yazisi.doc#_ftnref17" name="_ftn17" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span class="MsoFootnoteReference">[17]</span></span></a> <span lang="EN-US">Dunn, John (1993), <i>Democracy: The Unfinished Journey, </i><st1:place w:st="on"><st1:city w:st="on">Oxford</st1:city></st1:place>: Oxford University Press, syf. 248.<o:p></o:p></span></span></div>
</div>
<div id="ftn18">
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;"><a href="file:///C:/Users/USER/Dropbox/politik%20yazilar/Yeniyol%20--%20AKP%20ve%20otoriterlik%20sunum%20yazisi/AKP%20sunumu%20yazisi.doc#_ftnref18" name="_ftn18" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span class="MsoFootnoteReference">[18]</span></span></a>Schumpeter, Joseph A. (1950) <i>Capitalism, Socialism, and Democracy, </i>3<sup>rd</sup> ed., New York: Harper and Row; Dahl, Robert A, (1975) <i>Polyarchy: Participation and opposition, </i>London, New Haven: Yale.<o:p></o:p></span></div>
</div>
<div id="ftn19">
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;"><a href="file:///C:/Users/USER/Dropbox/politik%20yazilar/Yeniyol%20--%20AKP%20ve%20otoriterlik%20sunum%20yazisi/AKP%20sunumu%20yazisi.doc#_ftnref19" name="_ftn19" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span class="MsoFootnoteReference">[19]</span></span></a> Manin, Bernard (1997), <i>The Principles of Representative Government</i>, Cambridge: Cambridge University Press. <o:p></o:p></span></div>
</div>
<div id="ftn20">
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;"><a href="file:///C:/Users/USER/Dropbox/politik%20yazilar/Yeniyol%20--%20AKP%20ve%20otoriterlik%20sunum%20yazisi/AKP%20sunumu%20yazisi.doc#_ftnref20" name="_ftn20" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span class="MsoFootnoteReference">[20]</span></span></a> Son bir not olarak liberal rejimlerin de liberal demokrasiye dönüşmesinin de (eşit oy hakkı) işçi sınıfının alttan baskısı olmasa imkansız olacağını belirtmek gerekir.<o:p></o:p></span></div>
</div>
<div id="ftn21">
<div class="MsoFootnoteText" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;"><a href="file:///C:/Users/USER/Dropbox/politik%20yazilar/Yeniyol%20--%20AKP%20ve%20otoriterlik%20sunum%20yazisi/AKP%20sunumu%20yazisi.doc#_ftnref21" name="_ftn21" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span class="MsoFootnoteReference">[21]</span></span></a>Bu konuda bknz. Brown, Wendy (2003), Neoliberalism and the End of Liberal Democracy, <i>Theory & Event</i><span lang="EN-US">, Vol.7 No.1; Gamble, Andrew (2001) Neo-liberalism, <i>Capital & Class, </i>Vol.25, No.3, syf.127-134; Weyland, Kurt (2004), Neoliberalism and Democracy in Latin America, <i>Latin American Politics & Society, </i>Vol.46, No.1, 135-157Bu konuda yararli fakat kurumsal etkileri konusunda cok da somut olmayan tartismalar icin bknz. Harvey, David (2005) <i>A Short History of Neoliberalizm, </i><st1:city w:st="on">Oxford</st1:city>: <st1:placename w:st="on">Oxford</st1:placename> <st1:placetype w:st="on">University</st1:placetype> Press, Purcell, Mark (2008), <i>Recapturing Democracy: Neoliberalization and the Struggle for Alternative Urban Futures, </i><st1:place w:st="on"><st1:state w:st="on">New York</st1:state></st1:place>: Routledge. AKP örneğini değerlendiren bir örnek için: Ataay, Faruk (2008), <i>Neoliberalizm ve Muhafazakar Demokrasi, </i><st1:place w:st="on"><st1:city w:st="on">Ankara</st1:city></st1:place>: De ki.<o:p></o:p></span></span></div>
</div>
<div id="ftn22">
<div class="MsoFootnoteText" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;"><a href="file:///C:/Users/USER/Dropbox/politik%20yazilar/Yeniyol%20--%20AKP%20ve%20otoriterlik%20sunum%20yazisi/AKP%20sunumu%20yazisi.doc#_ftnref22" name="_ftn22" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span class="MsoFootnoteReference">[22]</span></span></a> 2008’de <i>Radikal 2’de</i> konunun bu kısmını biraz daha ayrıntılı bir şekilde tartışmıştım, bu alıntı da aynı yazıdan.<span lang="EN-US"><o:p></o:p></span></span></div>
</div>
<div id="ftn23">
<div class="MsoFootnoteText" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;"><a href="file:///C:/Users/USER/Dropbox/politik%20yazilar/Yeniyol%20--%20AKP%20ve%20otoriterlik%20sunum%20yazisi/AKP%20sunumu%20yazisi.doc#_ftnref23" name="_ftn23" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span class="MsoFootnoteReference">[23]</span></span></a> Erdoğan, Tayyip (2011), <i>Recep Tayyip Erdoğan Siyaset Sözlüğü, </i>İstanbul: Kalem Kitapevi (<i>konuşma tarihi</i> <i>26.02.2004</i>)</span></div>
</div>
<div id="ftn24">
<div class="MsoFootnoteText">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;"><a href="file:///C:/Users/USER/Dropbox/politik%20yazilar/Yeniyol%20--%20AKP%20ve%20otoriterlik%20sunum%20yazisi/AKP%20sunumu%20yazisi.doc#_ftnref24" name="_ftn24" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span class="MsoFootnoteReference">[24]</span></span></a> <span lang="EN-US">Önis, Ziya (2009) Conservative Globalism at the Crossroads: The Justice and Development Party and the the Thorny Path to Democratic Consolidation in <st1:place w:st="on"><st1:country-region w:st="on">Turkey</st1:country-region></st1:place>, <i>Mediterranean Politics, </i>Vol.14, No.1, syf. 21-40. Keyman, Fuat (2009) The Question of Democratic Consolidation in <st1:country-region w:st="on">Turkey</st1:country-region>, CIEE annual conference; Daha onceki bir ornek icin: Ozbudun, Ergun (2000), <i>Contemporary</i> <i>Turkish Politics: Challenges of Democratic Consolidation in <st1:country-region w:st="on">Turkey</st1:country-region>, </i><st1:place w:st="on"><st1:city w:st="on">Boulder</st1:city></st1:place>: Lynne Riener.<o:p></o:p></span></span></div>
</div>
<div id="ftn25">
<div class="MsoFootnoteText">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;"><a href="file:///C:/Users/USER/Dropbox/politik%20yazilar/Yeniyol%20--%20AKP%20ve%20otoriterlik%20sunum%20yazisi/AKP%20sunumu%20yazisi.doc#_ftnref25" name="_ftn25" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span class="MsoFootnoteReference">[25]</span></span></a> <span class="apple-style-span">Şerif Mardin (1973), Center-Periphery Relations: A Key to Turkish Politics?, <i>Daedalus</i>:<i> Journal of the American Academy of Arts and Sciences</i>, Vol.102, No.1, syf. 169-191.</span><span lang="EN-US"><o:p></o:p></span></span></div>
</div>
<div id="ftn26">
<div class="MsoFootnoteText">
<span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;"><a href="file:///C:/Users/USER/Dropbox/politik%20yazilar/Yeniyol%20--%20AKP%20ve%20otoriterlik%20sunum%20yazisi/AKP%20sunumu%20yazisi.doc#_ftnref26" name="_ftn26" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span class="MsoFootnoteReference">[26]</span></span></a> <span lang="EN-US">Bu özetlediğim analizin bir yeniden üretimini şaşırtıcı bir şekilde alıntıyı da yaptigim şu makalede buluyoruz: İnsel, Ahmet (2003), The AKP and Normalizing Democracy in <st1:place w:st="on"><st1:country-region w:st="on">Turkey</st1:country-region></st1:place>, <i>The South Atlantic Quarterly, </i>Vol.102, No.2/3, syf. 293-308 </span></span></div>
</div>
</div>
<div id="simple-translate">
<div>
<div class="simple-translate-button isShow" style="background-image: url("moz-extension://204ab89d-a03d-4945-acd2-d19030bbca93/icons/512.png"); height: 22px; left: 71px; top: 138px; width: 22px;">
</div>
<div class="simple-translate-panel " style="background-color: white; font-size: 13px; height: 200px; left: 0px; top: 0px; width: 300px;">
<div class="simple-translate-result-wrapper" style="overflow: hidden;">
<div class="simple-translate-move" draggable="true">
</div>
<div class="simple-translate-result-contents">
<div class="simple-translate-result" style="color: black;">
</div>
<div class="simple-translate-candidate" style="color: #737373;">
</div>
</div>
</div>
</div>
</div>
</div>
</div>
Yunus Sozenhttp://www.blogger.com/profile/14161769543608835820noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7938818981908953433.post-70735037360463654072011-08-15T13:20:00.000-07:002013-02-06T12:56:21.064-08:0012 Haziran Seçimleri ve Milliyetçileşen Neo-muhafazakar Otoriter Popülizm<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhqTLpc0gQbpI4PdCKuLHSGWSodQ8PPO_rw4OFKln-tQcDSJN7aVJmTReK6T81vQ6XYCIxXk6UTmK962ZHXdX0ydV5H2gRcnQIJ5khRSo6wWUBAhE8RyMLe6ZG1zQM3tBBBQ4iQ8r3Xgsc/s1600/erdogan+bayrak+opuyor.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><img border="0" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhqTLpc0gQbpI4PdCKuLHSGWSodQ8PPO_rw4OFKln-tQcDSJN7aVJmTReK6T81vQ6XYCIxXk6UTmK962ZHXdX0ydV5H2gRcnQIJ5khRSo6wWUBAhE8RyMLe6ZG1zQM3tBBBQ4iQ8r3Xgsc/s400/erdogan+bayrak+opuyor.jpg" width="373" /></span></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<b><span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;">Yunus Sözen</span></b><br />
<b><span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;">Temmuz 2011 (Yeniyol Yaz) </span></b><br />
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;">[Blog için not: Bu kısa yazının birinci kısmında nispeten daha teknik konuları tartışıyorum. Yine de bu bölümde seçimlerle ilgili iki örnekle hegemonik neo-muhafazakar popülist ideolojiyi dillendiren aktörlerin nasıl siyasal durumu anlamlandırırken iktidarı yeniden üretmeye yardımcı olduklarını da biraz olsun göstermeye çalışıyorum. İkinci bölümdeyse, 2000li yılların ilk yarısından beri önce Peronizm bağlamında doktora çalışmalarım sırasında ve sonra da 2007'den itibaren AKP'yi anlamlandırırken neredeyse bütün entelektüel emeğimi harcadığım popülist ve neo-muhafazakar ideolojilerle otoriterlik ilişkisi ışığında 12 Haziran seçimlerini sanki peşimden koşturan varmış gibi acelece tartışıyorum (bu konuyla ilgilenenler neoliberal ve muhafazakar popülizm ve otoriterlik/demokrasi ilişkisiyle ilgili bu yazıdan çok blogdaki önceki yazılarımdan bazılarına ve bir çeşit literatür taraması yaptığım 'what is populism' sayfasına bakabillirler). Son olarak, bu seçim değerlendirmesi iki ayrı yazı gibi oldu, birinci ve ikinci kısımlar ayrı ayrı okunabilir diye düşünüyorum.]</span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;">AKP’nin tek başına iktidar olacağının seçim öncesi belli olması nedeniyle, MHP’nin barajı geçip geçemeyeceği, bağımsızların kaç milletvekili çıkaracağı ya da AKP’nin anayasayı değiştirebilecek çoğunluğu elde edip edemeyeceği gibi ikincil sayılabilecek konular haricinde 12 Haziran seçimlerinin propaganda dönemi yüksek siyaset açısından heyecansız geçti. Tabii ki seçimler sadece yüksek siyasetin bir kurumu değil, aynı zamanda sisteme muhalif partiler için de temsili sistem içinde örgütlenme, üyelerini ve kitlesini dönüştürme alanı. Ancak, YSK kararları bir taraftan, %10 ülke barajı öbür taraftan zaten zayıflamış olan sistem-dışı tahayyüllerin taşıyıcısı partilerin bu seçimde güçlenmesini iyice zorlaştırdı. Bütün bunlar seçim sonuçlarının ve meclisteki sandalye dağılımının önemli siyasal sonuçları olmayacağı anlamına gelmiyor elbette. Sandalye dağılımı, siyasal elitlerin hesaplarını, kurulacak koalisyonları (sadece hükümet kurmak için değil, yasa ve anayasa değişiklikleriyle ilgili koalisyonlar da) belirleyerek siyasetin şeklini değiştirebilir. Ancak ben bu konuları başka bir yazıya bırakarak bu yazıda daha dar bir seçim sonuç değerlendirmesine yoğunlaşıyorum. <span lang="EN-US"><o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;">Seçimleri tartışmaya başlamadan, bu sonuçlarla ilgili aşağıda tartıştığım konuların ve yaptığım gözlemlerin <span class="apple-converted-space"><span style="color: black;"> </span></span><span class="apple-style-span"><span style="color: black;">ayrıntılı bir seçim sonrası araştırmasının yokluğunda değişik ölçeklerdeki sonuçların (il, ilçe, mahalle, sandık) ve 2007 genel seçimleri, 2009 il genel meclisi ve 2011 genel seçim sonuçlarının </span></span>karşılaştırılmasından oluştuğunu belirtmek gerekir<a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/yunus.sozen/My%20Documents/Dropbox/yazilar/Yeniyol%20--%202011%20Secim%20Yazisi/Yeniyol%20secim%202011%20yazisi.doc#_ftn1" name="_ftnref1" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span class="MsoFootnoteReference">[1]</span></span></a>. Oy oranlarının neden böyle oluştuğunu açıklamaksa bu yazının sınırlarının ötesine geçer. Oy verme davranışı çalışmaları neredeyse bütün sosyal bilimsel metotların kullanıldığı siyaset biliminin nispeten gelişmiş bir literatürü olduğuna göre, bu metotlara ve istatistiksel verilere dayanmadan böyle bir açıklama yapma iddiasını kanaat üreticilerine bırakmak yerinde olacaktır<a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/yunus.sozen/My%20Documents/Dropbox/yazilar/Yeniyol%20--%202011%20Secim%20Yazisi/Yeniyol%20secim%202011%20yazisi.doc#_ftn2" name="_ftnref2" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span class="MsoFootnoteReference">[2]</span></span></a>. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<b><span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;">Seçim sonuçları: baraj ve sandalye dağılımı<o:p></o:p></span></b></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><span style="font-size: small;">Bu bölümde seçimlerle ilgili iki konuyu tartışıyorum -- barajın seçim sonuçlarına etkisini ve AKP’nin oyunu yükselttiği halde neden milletvekili sayısının düştüğünü. Seçimlerle ilgili birinci tartışma konusu, %10 ülke barajının etkisi. Bu seçimde barajın temsiliyet üzerinde görünür etkisi azaldı. Bunun birinci nedeni barajı aşan partilerin (AKP, CHP, MHP) toplam oy oranının yükselmesi, ikinci nedeniyse barajın etrafından dolaşan bağımsızların daha fazla oy alıp daha fazla aday çıkartması. Ancak, bu durum % 10 ülke barajının seçim sonuçlarında etkisinin olmadığı anlamına gelmiyor. 12 Eylül rejimi, yönetimde istikrar (ve güçlü yürütme) amacının doğal demokratik seçeneği olan dar bölge sistemi yerine, nisbi temsil sisteminin içine akıllara zarar %10 barajını yerleştirirken, bunun üç yolla istikrar amacını sağlayacağını öngörmüştü. Birincisi, siyasal elitlerin yeni parti kurmalarına vazgeçirici etken oluşturarak; ikincisi, doğrudan küçük partilerin oylarını yok ederek (mekanik etki</span><a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/yunus.sozen/My%20Documents/Dropbox/yazilar/Yeniyol%20--%202011%20Secim%20Yazisi/Yeniyol%20secim%202011%20yazisi.doc#_ftn3" name="_ftnref3" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span class="MsoFootnoteReference">[3]</span></span></a><span style="font-size: small;">); üçüncüsü de, seçmenleri stratejik oy vermeye zorlayarak, yani seçmeni barajı geçememe ihtimali olan tercih sıralamasının en üstündeki küçük parti yerine daha alttaki bir partiye oy vermeye zorlayarak (psikolojik etki</span><a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/yunus.sozen/My%20Documents/Dropbox/yazilar/Yeniyol%20--%202011%20Secim%20Yazisi/Yeniyol%20secim%202011%20yazisi.doc#_ftn4" name="_ftnref4" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span class="MsoFootnoteReference">[4]</span></span></a>). <span style="font-size: small;"><o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiFNOVNxvI7rhTUaaTTHy39iYi5x5j6Q6rZv3cdDSguGADmg-L3h4Ac4MMFQA1wKKUIm4xx27ME9MV0ZiG1D71y7qMoGU7LpYzkxGXLJoJju1ycKWqldQApW8suLQEP6zin3t1yH0Ajl0s/s1600/%252510+baraj%25C4%25B1.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><img border="0" height="224" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiFNOVNxvI7rhTUaaTTHy39iYi5x5j6Q6rZv3cdDSguGADmg-L3h4Ac4MMFQA1wKKUIm4xx27ME9MV0ZiG1D71y7qMoGU7LpYzkxGXLJoJju1ycKWqldQApW8suLQEP6zin3t1yH0Ajl0s/s320/%252510+baraj%25C4%25B1.jpg" width="320" /></span></a><span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;">Ancak %10 barajı her zaman 12 Eylül yönetiminin öngördüğü sonucu vermedi. Örneğin 90larda birçok orta boy partinin varlığı mekanik etkiyi azalttığı gibi, çok sayıda barajı geçebilecek partinin olması psikolojik etkiyi de azaltıp seçim sisteminin anti-demokratik etkilerini de hafifletti. Ancak 2002 seçimlerinde mekanik etki çok güçlü oldu: doğrudan baraj altında kalıp temsil edilemeyen oylar toplam oyların yarısına yakın bir orana ulaştı (%45). Bu durum 2002 seçimlerinin bir kırılma noktası olmasına ve parti sisteminin parçalanmasının (<i>fragmentation</i>) oylar bakımından da gittikçe azalmasına neden oldu. Bir başka ifadeyle, seçmenlerin giderek güçlenen bir şekilde ilk tercihleri olmasa da barajı geçebileceğini düşündükleri partilerin etrafında toplanmasına yol açtı. 2011 seçimlerinde de bu durum doruk noktasına ulaştı ve bir şekilde psikolojik etki mekanik etkiyi ciddi şekilde azalttı. O halde %10 barajının etkisi 90larda nispeten azalmışken, 2002’de mekanik etki yoluyla, 2011 seçimlerine geldiğimizde de psikolojik etki yoluyla anti-demokratik sonuçları olmuştur<a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/yunus.sozen/My%20Documents/Dropbox/yazilar/Yeniyol%20--%202011%20Secim%20Yazisi/Yeniyol%20secim%202011%20yazisi.doc#_ftn5" name="_ftnref5" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span class="MsoFootnoteReference">[5]</span></span></a>. Kısaca, % 10 barajı bu seçimde de seçmenlerin oy hesaplarını etkileyerek ciddi şekilde etkili olmuştur. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;">Temsil konusuyla ilişkili olarak bir başka vurgulamak gereken nokta, oylar verildikten sonra barajı gecen veya çevresinden dolaşan oylar toplam oyların %95’ini bulduğu halde yine de AKP %50’nin hemen altında oy oranıyla meclisin %60’a yakınını elde etti, CHP %26 oyla meclisin %25’ini, MHP %13 oyla %10’a yakınını, blok ise oy oranı civarında sandalye kazandı. AKP’nin nisbi sistemler için kayda değer yüksek fazladan temsilinin nedeniyse, bu seçimde ülke barajı değil çoğunlukçu etkiler yaratan d’hondt hesaplama yöntemi ve çok sayıda dar seçim bölgesinin varlığı oldu. [Blog için not: D’hondt’a göre oyları sandalyeye daha nisbi bir şekilde çeviren hesaplama yöntemleri olduğu gibi, seçim bölgelerinin çok daha büyük olduğu ve dolayısıyla oyları sandalyeye daha temsili olarak dağıtan ülkeler de bulunmaktadır.]<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjfe-NKjipf3CRPfl-hA45OAEkgXyWLsRiSrBR7NJc9sbd396CRLsNoAkvodYRqeNKSNC-VRYFIZgzIRzeiqHd-TsWSg75dem8_A-j25-wbF-WMjqK5efwjpdVoCdRZHSeiFKT87j9hxBQ/s1600/ysk.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><img border="0" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjfe-NKjipf3CRPfl-hA45OAEkgXyWLsRiSrBR7NJc9sbd396CRLsNoAkvodYRqeNKSNC-VRYFIZgzIRzeiqHd-TsWSg75dem8_A-j25-wbF-WMjqK5efwjpdVoCdRZHSeiFKT87j9hxBQ/s320/ysk.jpg" width="320" /></span></a><span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;">Seçim sonuçlarıyla ilgili bir başka ilginç nokta, 2007 seçimlerine göre AKP’nin oy oranı %3’ün üzerinde arttığı halde milletvekili sayısının 2007’deki 341 rakamından, bu partinin Hatip Dicle’nin milletvekilliğine el koymasını saymazsak 326’ye düşmesi olsa gerek. Bunun sebebini iktidarın basınında YSK ile ilişkilendiren haberler çıktı – seçimlerden önce milletvekili başına düşen seçmen sayısının demokratik ülkelerde yapıldığı gibi daha adil şekilde yeniden düzenlenmesine olumsuz atıfta bulunarak. Örneğin Zaman gazetesindeki bir haberde şöyle bir iddia yer buluyor: “<span class="apple-style-span"><span style="color: black;">YSK, seçim sürecinde tartışmalı kararlara imza attı. Bunların başında illere göre yenilenen sandalye dağılımı geliyor. Bu uygulama, yüzde 50 oranında oy alan AK Parti'nin sandalye sayısının düşmesine yol açtı. YSK'nın bu uygulamayla önümüzdeki seçimler için koalisyon dayattığını söyleyen siyaset bilimciler, Kurul'un aldığı kararların, halkın iradesine gölge düşürdüğünü belirtiyor”. <o:p></o:p></span></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><span class="apple-style-span"><span style="color: black;">Birçok siyaset bilimciden alıntı yapılan aynı haberde, Prof. Dr. Tanju Tosun “</span></span><span class="apple-style-span"><span style="color: black;">YSK, nüfusa ve seçmen sayısına bakılarak bir karar aldı. Buna göre artık yüzde 40 oy alan bir parti dahi bu ülkede tek başına hükümet kuramayacak. YSK'nın uygulamaya koyduğu bu sistem, siyasal istikrarı derinden etkileyecek bir yapıda. Teknik anlamda bakıldığında yüzde 50 oy alıp, anayasayı değiştirecek bir çoğunluğu elde edememek imkansız” diyor. Prof. Dr. Ali Yaşar Sarıbay<b> “</b>YSK'nın kararlarını anlamakta güçlük çekiyoruz. 12 Haziran seçimlerinin sonuçlarını değerlendirdiğimiz takdirde karmaşık, matematikçilerin bile işin içinden çıkamayacağı bir durum ile karşı karşıya kalıyoruz. Halkın yüzde 50'sinin oyunu alan bir partinin önceki seçimlerde milletvekili sayısında artış olması gerekirken azalması trajikomik bir durumu ortaya koyuyor. Toplumda YSK'nın uygulamaları AK Parti'ye karşı bir bloklaşmanın olduğu düşüncesini güçlendiriyor veya halkı bu şekilde düşünmeye yöneltiyor. Bu sorun aslında bugüne kadar tartışılan vesayetçi kurumların yeni anayasa ile daha demokratik bir yapıya sahip olmalarını sağlayacak düzenlemenin ne kadar ihtiyaç olduğunu gösteriyor” şeklinde bir yorum yapıyor.</span></span><b><span style="color: black;"> </span></b><span style="color: black;">En<b> </b><span class="apple-style-span">iddialıları Doç. Dr. Önder Aytaç ise “</span></span><span class="apple-style-span"><span style="color: black;">YSK aldığı kararlarla bir siyasi parti gibi hareket etmeseydi bugün çok farklı bir seçim sonucunu konuşuyor olacaktık. Kurul uygulamalarıyla BDP, MHP ve CHP'nin ekmeğine yağ sürmemiş olsaydı, Türkiye gündeminin ilk maddesi anayasa değişikliği tartışılıyor olurdu. YSK, nüfus merkezli yaklaşım başlığı altında, milletvekili seçilecek illerin milletvekili sayısında yeni bir oynama yaparak, neredeyse 28 kadar AKP milletvekili olacak kişinin başka partilere dağıtılmasına sebep oldu” gibi şaşırtıcı bir yorum yapıyor.</span></span><a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/yunus.sozen/My%20Documents/Dropbox/yazilar/Yeniyol%20--%202011%20Secim%20Yazisi/Yeniyol%20secim%202011%20yazisi.doc#_ftn6" name="_ftnref6" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span style="color: black;"><span class="MsoFootnoteReference"><span style="color: black;">[6]</span></span></span></span></a><span class="apple-style-span"><span style="color: black;"> <o:p></o:p></span></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><span class="apple-style-span"><span style="color: black;">YSK’nın bu değişikliğinin gerçekten bu etkiyi verip vermediğini anlamak için 2011 seçim sonuçlarını, 2007’deki illere göre milletvekili dağılımıyla hesaplarsak, durumun hiç de iddia edildiği gibi olmadığını kolayca görmek mümkün. İllerin milletvekili sayısının yeniden düzenlenmesi AKP’nin sonuçta sadece 3 milletvekili eksik çıkarması sonucunu doğurmuştur</span></span><a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/yunus.sozen/My%20Documents/Dropbox/yazilar/Yeniyol%20--%202011%20Secim%20Yazisi/Yeniyol%20secim%202011%20yazisi.doc#_ftn7" name="_ftnref7" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span style="color: black;"><span class="MsoFootnoteReference"><span style="color: black;">[7]</span></span></span></span></a><span class="apple-style-span"><span style="color: black;">. Örneğin Erzincan’ın milletvekili sayısı 3’ten 2’ye düştü, halbuki olsaydı 3. milletvekilini yine AKP çıkartacaktı. Buna benzer şekilde bütün Türkiye’de AKP 23 milletvekili eksik çıkarttı</span></span><a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/yunus.sozen/My%20Documents/Dropbox/yazilar/Yeniyol%20--%202011%20Secim%20Yazisi/Yeniyol%20secim%202011%20yazisi.doc#_ftn8" name="_ftnref8" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span style="color: black;"><span class="MsoFootnoteReference"><span style="color: black;">[8]</span></span></span></span></a><span class="apple-style-span"><span style="color: black;">. Ancak, milletvekili sayısı artan şehirlerde de AKP 20 milletvekili fazladan çıkarttı. Örneğin milletvekili sayısı 10’dan 12’ye çıkan Gaziantep’te yeni dağılımdaki son 2 vekilliği AKP kazandı</span></span><a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/yunus.sozen/My%20Documents/Dropbox/yazilar/Yeniyol%20--%202011%20Secim%20Yazisi/Yeniyol%20secim%202011%20yazisi.doc#_ftn9" name="_ftnref9" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span style="color: black;"><span class="MsoFootnoteReference"><span style="color: black;">[9]</span></span></span></span></a><span class="apple-style-span"><span style="color: black;">. O halde AKP’nin oy oranı arttığı halde milletvekili sayısının azalmasının asıl nedenini başka yerde aramak gerekir. Bu nedenlerden birincisi, CHP ve AKP arasındaki makasın az da olsa daralmasıyla beraber (yaklaşık 26’dan 24’e) barajın üstünde kalan ve temsil edilen oyların oranının artması (%86’dan %95’e). İkinci ve belki de en önemli nedeniyse, Barış, Demokrasi ve Özgürlük blokunun (bundan sonra BDP) bağımsız adaylarının sayısını arttırıp oylarını da 2007 seçimlerine göre yükselterek başarılı olması. Bağımsız adayların sayısının artmasının en fazla AKP’yi vurmasının sebebi de bağımsızların güçlü oldukları bölgelerin çoğunda tek rakiplerinin AKP olması. BDP fazladan çıkarttığı 15 milletvekilinin (22’den Tunceli’deki CHP’ye karşı yaşanan kayıpla beraber 36’ya) 11’ini AKP’den aldı</span></span><a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/yunus.sozen/My%20Documents/Dropbox/yazilar/Yeniyol%20--%202011%20Secim%20Yazisi/Yeniyol%20secim%202011%20yazisi.doc#_ftn10" name="_ftnref10" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span style="color: black;"><span class="MsoFootnoteReference"><span style="color: black;">[10]</span></span></span></span></a><span class="apple-style-span"><span style="color: black;">. <o:p></o:p></span></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhcBCLvCfKOi3obsU2zDrcYV7IBpJy6SLBLC3ulauWwgO_ml7vgtiFBfMckJI07DnjQSCzXlfMNiRMLGDeVMqZPGmEMEyMoLPMqAoh50dySTpU2Xt2pQ_zArjl53Dy_bC8DeYr7MNO6Nqg/s1600/yandas-medya-bolunme-umuyor-1805101200_l.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><img border="0" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhcBCLvCfKOi3obsU2zDrcYV7IBpJy6SLBLC3ulauWwgO_ml7vgtiFBfMckJI07DnjQSCzXlfMNiRMLGDeVMqZPGmEMEyMoLPMqAoh50dySTpU2Xt2pQ_zArjl53Dy_bC8DeYr7MNO6Nqg/s320/yandas-medya-bolunme-umuyor-1805101200_l.jpg" width="320" /></span></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="apple-style-span"><span style="color: black; font-family: Times, Times New Roman, serif;">Bu konuyla ilişkili olarak yeni düzenlemeyle milletvekili sayılarına göre örneğin İstanbullunun oyunun değerinin biraz olsun Bayburtlununkine yaklaştığını da vurgulamak gerek. 2007’de 111695 İstanbul-1 seçmeni bir milletvekiline karşılık gelirken, 26688 Bayburt seçmeninin oyu bir milletvekiline karşılık geliyordu, düzenlemeden sonraysa rakamlar 112440 İstanbul-1 seçmenine bir milletvekili düşerken, Bayburt’ta 50022 seçmene bir milletvekili düşüyor. Yani İstanbullu seçmeninin oyunun değeri Bayburtlununkinin yaklaşık dörtte biri iken yarısına çıkıyor. Kaldı ki, AKP %50’ye yakın oyuyla sandalyelerin %60’ına yakınını aldı [Blog için not: bu nisbi sistemler için çok ciddi bir artık temsildir]. Kısaca yeni düzenleme AKP’nin milletvekilli sayısında anlamlı bir fark yaratmadığı gibi, düzenlemenin kendisi de şaşırtıcı bir şekilde temsili sistemde iyileşme sağlayan bir düzenleme – YSK’nın diğer kararlarından farklı olarak. O zaman, seçim sistemleri dersi almış ortalama bir siyaset bilimi öğrencisinin seçim sonuçlarını seyrederken üç aşağı beş yukarı tahmin edebileceği, kısa bir sürede de hesaplayabileceği durum nasıl oluyor da bunca siyaset bilimci tarafından yanlış okunuyor ve alıntı yapılan haberde de milletin iradesine gölge düşmesi olarak çerçevelenebiliyor? Yanlışlamanın çok kolay olduğu bu kadar basit ve teknik bir konudaki manipülasyon tabii ki cehaletle açıklanamaz, sadece iktidarın çıkarına bir beyanda bulunurken ya da iktidarı arkasında hissederek konuşurken hiç çekinmemekle, arsızlaşmakla açıklanabilir. İktidarın otoriterleşmesinin de bir göstergesidir sonuçta bu basit örnek, ancak otoriterleşen iktidarın ideolojik mekanizmalarının kabalaştığının ve dolayısıyla kırılganlaştığının da. [Blog için not: kafadan atma yöntemini iktidarın çıkarı için bu kadar rahatça kullanabilmenin nedeni, yani birilerinin kendi isimlerine, prestijlerine zarar gelme ihtimalini göz ardı ederek konuşabilmelerinin nedeni, iktidarın kanaat üretimi konusundaki tahakkümü ve iktidarı eleştirenlerin seslerinin çok daha zor kendilerine alan bulmaları dışında ne olabilir?] <o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<b><span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;">Seçim sonuçları: partiler ve ideolojik konumlar<o:p></o:p></span></b></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjhOii3r5rcOxAKdvOifdcPbpwrDXlF8hyMi-Ewu614BuMJRygadFhHnw-vGx0AC1q5fFVUDWlswFH_c0qC5ZEGPS2rs-7gYTA1GyBwbkHnI7OWx-Dabx3Oa78uveroEClPCLS59axHPZQ/s1600/mhpden-akpye-magdur-gondermesi-ak-parti-mhp-milliyetci-hareket-partisi-34109h.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><img border="0" height="243" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjhOii3r5rcOxAKdvOifdcPbpwrDXlF8hyMi-Ewu614BuMJRygadFhHnw-vGx0AC1q5fFVUDWlswFH_c0qC5ZEGPS2rs-7gYTA1GyBwbkHnI7OWx-Dabx3Oa78uveroEClPCLS59axHPZQ/s320/mhpden-akpye-magdur-gondermesi-ak-parti-mhp-milliyetci-hareket-partisi-34109h.jpg" width="320" /></span></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;">AKP’nin neo-muhafazakar (neo-liberal ve muhafazakarlaştırmacı) popülizmi makbul vatandaş tanımını otoriter bir süreçle mütedeyyin Hanefileri de içerecek şekilde genişletti, bu yeni kitleleri siyasal sisteme dahil etti, 12 Eylül referandumu da hem dahil olmanın hem de bu dahil olma sürecinin otoriter bir şekilde gerçekleşeceğinin tescili oldu<a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/yunus.sozen/My%20Documents/Dropbox/yazilar/Yeniyol%20--%202011%20Secim%20Yazisi/Yeniyol%20secim%202011%20yazisi.doc#_ftn11" name="_ftnref11" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span class="MsoFootnoteReference">[11]</span></span></a><span style="font-size: small;">. Son seçim propagandası döneminde AKP’nin dozu iyice artan milliyetçiliği de işte bu ‘AKP’nin milletinin’ dışında kalanlara karşı saldırganlaşması olarak okunabilir. Kısaca, AKP referandum sürecinde alenileşen Alevi-karşıtlığını, bu seçim sürecinde kendi millet tanımının altına girmeyi reddeden Kürtleri de kapsayacak şekilde genişletti. Bu şekilde girdiği seçimlerde de BDP’nin güçlü olduğu bölgeler hariç Türkiye’nin hemen her seçim bölgesinde oyunu arttırarak %50’ye ulaştı (%1’in altında düşüşler yaşadığı Kayseri ve Eskişehir hariç). Bu oy oranının sebebi ister ekonomik olsun, ister seçmene ideolojik düzlemde yakınlığı olsun, seçmenini neo-muhafazakar milliyetçi popülist bir platform altında konsolide etmeyi başardı. Kısaca, bu milletin hakiki evlatları, milli iradenin milleti (‘yürütmenin milleti’ diye okunmalı) gittikçe daha Türk milliyetçisi bir şekil alıyor (sadece daha dindar bir Türk’ün milliyetçisi). <o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;">AKP’deki bu ideolojik dönüşüm<a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/yunus.sozen/My%20Documents/Dropbox/yazilar/Yeniyol%20--%202011%20Secim%20Yazisi/Yeniyol%20secim%202011%20yazisi.doc#_ftn12" name="_ftnref12" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span class="MsoFootnoteReference">[12]</span></span></a> [blog için not: bu 12. dipnotun konusu üzerine bir yazı yazmaktayım, bence AKP'nin gittiği yön bu] (saldırgan milliyetçiliğin safları sıklaştıran bir araç haline gelmesi), referandumdan beri yalpalamakta olan MHP’nin gittikçe ayrıştırıcı bir siyasal pozisyondan yoksunlaşmasına yol açtı. Seçim sonrası araştırması olmadan biraz sorunlu bir iddia olsa da 2009 il genel meclisi sonuçlarına göre MHP’nin AKP karşısında tutunmakta zorlandığını, Erzurum, Aksaray gibi CHP’nin zaten varlık gösteremediği ya da güçsüz olduğu bölgelerde, sadece il genelinde, ilçelerde değil neredeyse bütün sandıklarda da AKP karşısında gücünü kaybetmesi gösteriyor. Ayrıca, MHP’nin 2007 seçimlerde baraj altında kalmış ve bu seçimlerde yok olmuş milliyetçi partilere verilmiş oyları da kendine çekmekte başarısız olması (DP %5.4, GP %3 gibi) ve gençler gibi bugüne kadar daha fazla temsil edildiği toplumsal gruplardaki etkisini kaybetmesi<a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/yunus.sozen/My%20Documents/Dropbox/yazilar/Yeniyol%20--%202011%20Secim%20Yazisi/Yeniyol%20secim%202011%20yazisi.doc#_ftn13" name="_ftnref13" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span class="MsoFootnoteReference">[13]</span></span></a> MHP’deki CKMP’leşme sürecinin devam edeceğinin habercisi olabilir. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjtapWNp5c8mmktRLTlQik0jtVFupHQOdpA663zhcDpKGxAe0Sou2bLYfuUJv-pigAhCFVjoS04XuG78wUNEwjmUq5rHmcEpxzpoijKX6MMDHjEjfiuVkLLadwhwMQ9UdUe9PVuSzJqwWY/s1600/yeni_chp.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjtapWNp5c8mmktRLTlQik0jtVFupHQOdpA663zhcDpKGxAe0Sou2bLYfuUJv-pigAhCFVjoS04XuG78wUNEwjmUq5rHmcEpxzpoijKX6MMDHjEjfiuVkLLadwhwMQ9UdUe9PVuSzJqwWY/s320/yeni_chp.jpg" width="242" /></span></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;">CHP’nin daha önce başlayan cumhuriyetçi otoriterlikten bir taraftan liberal demokratik kurumların kabulüne, öbür taraftan da bazı sosyal devlet politikalarına vurgu yapan bir ideolojiye doğru kayması bu seçim surecinde hız kazandı. Bu değişimin zaman içinde tamamlanacağının, CHP’nin parti çıkarları bunu gerektirdiği için, inanılır bulunması gerekir. CHP’nin liberal demokratik bir pozisyona kaymak istemesinin iki sebebi var. Birincisi, CHP’nin güvendiği demokrasi-dışı müdahalelerde bulunan kurumların ya etkisini yitirmesi (ordu) ya da AKP’nin kontrolüne girmesi (yüksek yargı); ikincisi AKP’nin 12 Eylül’ün otoriter kurumları/pratikleri üzerinde gücünü genişletmesi, bu kurumlardan faydalanması (YÖK, %10 barajı) ve iktidardan bağımsız kurum bırakmaması (bürokrasi, medya v.b.). Kısaca, yargı bağımsızlığı istemenin ya da YÖK’ü kaldırmak istemenin CHP’ye artık hiç maliyeti yok, aksine getirisi var çünkü kendisi bu kurumlardan dışlanıyor ve bu kurumları tek başına dönüştürecek gücü de yakın gelecekte elde edemeyeceği aşikar. CHP’nin vurgusunun değerlerden sosyal devlete doğru kaymasının sebebiyse<span style="color: black;"> <span class="apple-style-span">bunu yaparak hiçbir kaybı olmayacağı gibi sınıfsal desteğini genişletmesine yol açabilecek olmasıydı. Kaybı olmamasının nedeni CHP’nin laik orta sınıf seçmenlerini kaybetmesinin çok zor olması. Çünkü bu kesimler temel kaygıları olan muhafazakarlaştırmanın (askerin müdahalesinden rahatsız olmama sebepleri) askerin aktör olmadığı bir siyasal ortamda değerler ekseninde bir mücadeleyle çözülemeyeceğini görmüş olsalar gerek (o eksende azınlık oldukları seçim üstüne seçim ortaya çıktığı için). Kaldı ki, laiklik ekseninde CHP halen bu kesimler için tek siyaseten anlamlı parti. <o:p></o:p></span></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><span class="apple-style-span"><span style="color: black;">Sonuçta da CHP, otoriter cumhuriyetçilikten sosyal demokrasiye doğru evrilmekte olan bir ideolojik bir platformla</span></span><a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/yunus.sozen/My%20Documents/Dropbox/yazilar/Yeniyol%20--%202011%20Secim%20Yazisi/Yeniyol%20secim%202011%20yazisi.doc#_ftn14" name="_ftnref14" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span style="color: black;"><span class="MsoFootnoteReference"><span style="color: black;">[14]</span></span></span></span></a><span class="apple-style-span"><span style="color: black;"> girdiği bu seçimde özellikle ülkenin ekonomik olarak gelişmiş bölgelerinde ve seçmenlerinin çoğunluğunu Alevilerin oluşturduğu bölgelerin bazılarında 2007’ye göre oylarını Türkiye genelindeki artışın (%5) ötesinde arttırdı. Ancak CHP Kürt sorunu ve milliyetçilik konusunda, laiklik meselesinde olduğundan daha sıkıntılıydı çünkü milliyetçi seçmenini MHP’ye kaybetme ihtimali vardı. Seçim sırasında da bu konuda çok tedirgin davrandı ve bütün Türkiye’yi etkileyecek %10 barajı, yerel yönetimler konusunda sınırlı reform konuları dışında hiçbir öneride bulunmadı. Ancak bu çok sınırlı öneriler bile, MHP barajı geçemezse AKP anayasayı değiştirecek korkusuyla birleşip CHP’nin bir miktar laik milliyetçi seçmenine Türk milliyetçiliğini öne çıkartarak seçim yapmak zorunda hissettirip bu seçmenleri MHP’ye yöneltmiş olabilir. Ancak AKP ve MHP arasındaki bu durumdan bağımsız kaymalar nedeniyle bu durumu gerçekleşmişse bile sandık ölçeğinde bile gözlemlemek çok zor. <o:p></o:p></span></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgBCwZHnzABbBbtOUnNtW-4uAkYuWtN8yMOj3I-rtf1BYIa3JZ9FjXjt2ynhP-fk8PKkX7qXbywGUnzopcnaOkrLcAuC9CzBSlFdfCtD6-uq_l-hJEYFErpslKMvO16pGKf7uvp3Jf2Ap0/s1600/dyb-17-04-11-bagimsizlar-afis.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><img border="0" height="236" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgBCwZHnzABbBbtOUnNtW-4uAkYuWtN8yMOj3I-rtf1BYIa3JZ9FjXjt2ynhP-fk8PKkX7qXbywGUnzopcnaOkrLcAuC9CzBSlFdfCtD6-uq_l-hJEYFErpslKMvO16pGKf7uvp3Jf2Ap0/s320/dyb-17-04-11-bagimsizlar-afis.jpg" width="320" /></span></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="apple-style-span"><span style="color: black; font-family: Times, Times New Roman, serif;">İktidarın dilinin milliyetçileştiği bir ortamda, BDP merkezli blok adayları parti olarak katıldıkları 2009 il genel meclisi seçimlerini bile aşan oy oranlarını yakalayarak seçimlerden kuvvetlenerek çıktı. BDP’nin başarısının asıl kaynağınınsa 10% barajının etrafından dolaşma konusunda daha kararlı olması olsa gerek (birçok şehirde daha çok aday göstermeleri). Ayrıca, o adaylar arasında oyları iyi kötü eşit dağıtmanın müthiş bir örgütlülük örneği olduğunu da unutmamak gerekir (örneğin Diyarbakır’da 6 aday arasında oylarını en yükseği %11.16 en düşüğü %8.73 olmak üzere dağıtabildi). Son olarak, BDP’nin birinci veya ikinci parti olmadığı ülkedeki bütün seçim bölgelerinde AKP oylarının 2007’ye göre gerileme gösterdiği (o da %1’in altında) sadece iki il varken, BDP’nin birinci olduğu 7 ilden Muş hariç 6’sında AKP %17 ile %6 arasında gerilerken, BDP’nin ikinci olduğu 8 ilin de 5 tanesinde AKP gerilemiştir. Bu tablo AKP’nin Türk milliyetçilerini neo-muhafazakar popülist projesine eklemlerken kendi hegemonyasının sınırlarını da çizdiğini gösteriyor. <o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div>
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br />
</span><br />
<hr align="left" size="1" width="33%" />
<div id="ftn1">
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/yunus.sozen/My%20Documents/Dropbox/yazilar/Yeniyol%20--%202011%20Secim%20Yazisi/Yeniyol%20secim%202011%20yazisi.doc#_ftnref1" name="_ftn1" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span class="MsoFootnoteReference">[1]</span></span></a>Hesaplamalarda <a href="http://secim2011.ntvmsnbc.com/">http://seçim2011.ntvmsnbc.com/</a>, <a href="http://www.belgenet.net/ayrinti.php?yil_id=15">http://www.belgenet.net/</a>, <a href="http://www.hurriyet.com.tr/secimsonuc/default.html">http://www.hurriyet.com.tr/seçimsonuc/default.html</a> ve sandık sonuçları için de yks.gov.tr ve <a href="http://secim.chp.org.tr/OyDurumlari.aspx">http://seçim.chp.org.tr/OyDurumlari.aspx</a> adreslerini kullandım.<o:p></o:p></span></div>
</div>
<div id="ftn2">
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/yunus.sozen/My%20Documents/Dropbox/yazilar/Yeniyol%20--%202011%20Secim%20Yazisi/Yeniyol%20secim%202011%20yazisi.doc#_ftnref2" name="_ftn2" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span class="MsoFootnoteReference">[2]</span></span></a> Sosyolojik oy verme davranışı açıklamaları için bknz. <span style="color: black;">Dalton. (2006) “The Social Bases of Party Support”, syf.148-176, Flanigan, William H. ve Nancy H. Zingale. (1998). <i>Political behavior of the American</i><o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><i><span style="color: black;">electorate</span></i><span style="color: black;">. 10th ed. Washington, DC: CQ Press., “Social Characteristics of Partisans and Independents”, syf..99-116. Rasyonel oy verme davranışı açıklamaları için: Downs, Anthony (1957). <i>An Economic Theory of Democracy</i>. George Rabinowitz ve Stuart Elaine Macdonald (1989) ``A Directional Theory of Issue Voting.'' <i>American Political Science Review </i>83, syf. 93-121. Ekonomik oy verme davranışı açıklamaları için: Kinder, Donald R. ve D. Roderik Kiewiet (1981). “Sociotropic Politics: The American Case.” <i>British Journal of Political Science </i>11(1), syf. 129-61. MacKuen, Michael B., Robert S. Erikson, et al. (1992). “Peasants or Bankers? The American Electorate and the U.S. Economy.” <i>American Political Science Review </i>86(3), syf. 597-611. Powell, G. Bingham ve Guy D. Whitten (1993). “A Cross-National Analysis of Economic Voting: Taking Account of the Political Context.” <i>American Journal of Political Science </i>37(2), syf. 391-414. Stratejik oy verme davranışı açıklamaları için: Cox, Gary W., (1997) <i>Making Votes Count: Strategic Coordination in the World's Electoral<o:p></o:p></i></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;">Systems.<span style="color: black;"><o:p></o:p></span></span></div>
</div>
<div id="ftn3">
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/yunus.sozen/My%20Documents/Dropbox/yazilar/Yeniyol%20--%202011%20Secim%20Yazisi/Yeniyol%20secim%202011%20yazisi.doc#_ftnref3" name="_ftn3" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span class="MsoFootnoteReference">[3]</span></span></a> Bu terminoloji Riker tarafından dar bölge sistemi için kullanılsa da 10% barajına sorunsuzca genişletilebilir: Riker, W. H. (1982). The two‐party system and Duverger’s law: an essay on the history of political science. American Political Science Review 76, syf.753‐766.<o:p></o:p></span></div>
</div>
<div id="ftn4">
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/yunus.sozen/My%20Documents/Dropbox/yazilar/Yeniyol%20--%202011%20Secim%20Yazisi/Yeniyol%20secim%202011%20yazisi.doc#_ftnref4" name="_ftn4" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span class="MsoFootnoteReference">[4]</span></span></a> Riker, W. H. (1982). The two‐party system and Duverger’s law: an essay on the history of political science. American Political Science Review 76, syf.753‐766.<o:p></o:p></span></div>
</div>
<div id="ftn5">
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/yunus.sozen/My%20Documents/Dropbox/yazilar/Yeniyol%20--%202011%20Secim%20Yazisi/Yeniyol%20secim%202011%20yazisi.doc#_ftnref5" name="_ftn5" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span class="MsoFootnoteReference">[5]</span></span></a> Tabii büyük partilerin etrafında parti aidiyeti gelişmesi zaman içinde psikolojik etkiyi de düşürebilir.<o:p></o:p></span></div>
</div>
<div id="ftn6">
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/yunus.sozen/My%20Documents/Dropbox/yazilar/Yeniyol%20--%202011%20Secim%20Yazisi/Yeniyol%20secim%202011%20yazisi.doc#_ftnref6" name="_ftn6" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span class="MsoFootnoteReference">[6]</span></span></a><a href="http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=1148452&title=ysknin-kararlari-halkin-iradesine-golge-dusuruyor">http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=1148452&title=ysknin-kararlari-halkin-iradesine-golge-dusuruyor</a>. Çok benzer bir çerçevelemeyle yapılmış bir başka haber için: <a href="http://www.sabah.com.tr/Gundem/2011/06/13/ak-parti-aslinda-kac-vekil-cikaracakti">http://www.sabah.com.tr/Gundem/2011/06/13/ak-parti-aslinda-kac-vekil-cikaracakti</a> <o:p></o:p></span></div>
</div>
<div id="ftn7">
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/yunus.sozen/My%20Documents/Dropbox/yazilar/Yeniyol%20--%202011%20Secim%20Yazisi/Yeniyol%20secim%202011%20yazisi.doc#_ftnref7" name="_ftn7" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span class="MsoFootnoteReference">[7]</span></span></a> Kesin sonuçlar elimizde olmadığı için ve dikkatsizlik yapmış olma ihtimalimi de göz önünde bulundurarak 3 rakamını 2-4 diye okumak daha doğru olur. <o:p></o:p></span></div>
</div>
<div id="ftn8">
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/yunus.sozen/My%20Documents/Dropbox/yazilar/Yeniyol%20--%202011%20Secim%20Yazisi/Yeniyol%20secim%202011%20yazisi.doc#_ftnref8" name="_ftn8" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span class="MsoFootnoteReference">[8]</span></span></a> Benzer şekilde milletvekili kaybettiği seçim bölgeleri söyle: Afyon (2), Ağrı, Bitlis, Corum, Erzincan, Erzurum, Giresun, Isparta, Kastamonu, Kütahya, Malatya, Sinop, Sivas, Tokat, Trabzon (2), Yozgat (2), Bayburt, Karaman, Karabük.<o:p></o:p></span></div>
</div>
<div id="ftn9">
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/yunus.sozen/My%20Documents/Dropbox/yazilar/Yeniyol%20--%202011%20Secim%20Yazisi/Yeniyol%20secim%202011%20yazisi.doc#_ftnref9" name="_ftn9" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span class="MsoFootnoteReference">[9]</span></span></a> Benzer şekilde milletvekili kazandığı iller söyle: Ankara (2), Antalya, Aydın, Bursa, Diyarbakır, Gaziantep (2), İstanbul (7), İzmir, Kayseri, Kocaeli, Sakarya, Şırnak, <o:p></o:p></span></div>
</div>
<div id="ftn10">
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/yunus.sozen/My%20Documents/Dropbox/yazilar/Yeniyol%20--%202011%20Secim%20Yazisi/Yeniyol%20secim%202011%20yazisi.doc#_ftnref10" name="_ftn10" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span class="MsoFootnoteReference">[10]</span></span></a> Ağrı, Bingöl, Diyarbakır (2), Hakkari (2), Mardin, Urfa, Şirnak, Van (2). MHP’den Kars ve Mersin. CHP’den İstanbul 2 ve Adana (Tunceli’yi de CHP BDP’den alıyor).<o:p></o:p></span></div>
</div>
<div id="ftn11">
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/yunus.sozen/My%20Documents/Dropbox/yazilar/Yeniyol%20--%202011%20Secim%20Yazisi/Yeniyol%20secim%202011%20yazisi.doc#_ftnref11" name="_ftn11" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span class="MsoFootnoteReference">[11]</span></span></a> Bu konuyla ilgili daha ayrıntılı bir tartışmayı Yeniyol Güz 2010, sayı 39’da ‘Referandum ve Neo-Muhafazakar Otoriter Eklemlenme başlığı altında yapmıştım.<o:p></o:p></span></div>
</div>
<div id="ftn12">
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/yunus.sozen/My%20Documents/Dropbox/yazilar/Yeniyol%20--%202011%20Secim%20Yazisi/Yeniyol%20secim%202011%20yazisi.doc#_ftnref12" name="_ftn12" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span class="MsoFootnoteReference">[12]</span></span></a> AKP’nin milliyetçilik vurgusunun iyice artmasına ek olarak bir dönüştürme ideolojisi olan popülizminin de tükenmekte olduğunun belirtilerini bu seçimlerdeki aşırı istikrar ve icraat vurgusuyla göstermeye başladı. Bunun en önemli sebebi müesses nizam karşıtı – ve özellikle de neo-muhafazakarlıkla birleşince -- bir otoriterleşme ya da otoriterlikle dönüşüm ideolojisi olan popülizmin milletin karşısında konumlandıracak demokrasi dışı tehdit veya demokratik kısıtların yavas yavaş yok edilmesiyle sağ ve daha bürokratik bir otoriterliğe doğru evrimi. <o:p></o:p></span></div>
</div>
<div id="ftn13">
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/yunus.sozen/My%20Documents/Dropbox/yazilar/Yeniyol%20--%202011%20Secim%20Yazisi/Yeniyol%20secim%202011%20yazisi.doc#_ftnref13" name="_ftn13" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span class="MsoFootnoteReference">[13]</span></span></a> Konsensus’un milliyet gazetesinde yayınlanan gençlerin siyasal davranışıyla ilgili araştırmasının sonuçları: <a href="http://siyaset.milliyet.com.tr/chp-genc-secmenler-arasinda-yuzde-30-u-asti/siyaset/siyasetdetay/08.07.2011/1411803/default.htm">http://siyaset.milliyet.com.tr/chp-genc-secmenler-arasinda-yuzde-30-u-asti/siyaset/siyasetdetay/08.07.2011/1411803/default.htm</a> <o:p></o:p></span></div>
</div>
<div id="ftn14">
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/yunus.sozen/My%20Documents/Dropbox/yazilar/Yeniyol%20--%202011%20Secim%20Yazisi/Yeniyol%20secim%202011%20yazisi.doc#_ftnref14" name="_ftn14" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span class="MsoFootnoteReference">[14]</span></span></a> Bu konuda bknz. Stefo Benlisoy, Seçimin ardından: peki ya simdi. Sdyeniyol.org <o:p></o:p></span><br />
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span>
<b><span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;">Yeniyol, 2011, No:42, s. 48-56.</span></b></div>
</div>
</div>
Yunus Sozenhttp://www.blogger.com/profile/14161769543608835820noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-7938818981908953433.post-47834989565095373622011-05-28T08:43:00.000-07:002013-02-01T12:03:06.207-08:00Türkiye’de Başkanlık Sistemi ve Demokrasi<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi1HVXqCtytZ014iOtGGCbuP5yoBZtU34G7ygVBuQuEo0anXfmQv9bJwr3VyHK-tHlFWkCw0lCeOVEsfnK35tRVj8IRGtFq9RoJFvBKp1lPlAvBzQQyGWlHEPe0wtcTZkPMKFmxZeEOUqs/s1600/lev%25C4%25B1athan+erdogan.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"></span></a></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-align: justify;">
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left; margin-right: 1em; text-align: left;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjfjPQwrdqXf3ZuHqMfVLStuzvU8BdfH0p_SbCY9IxYmlLDiQ3iZ6f6hAmsg-zRoqckk7W253JAhaUr-Wws9JUWXMVFgOlbGpZL9qEx-ufMxC9Hn2HdMhlS7OA-MZfEIon2E3D-KVrKsEA/s1600/milletin-adamlari--+modified+(2).jpg" imageanchor="1" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjfjPQwrdqXf3ZuHqMfVLStuzvU8BdfH0p_SbCY9IxYmlLDiQ3iZ6f6hAmsg-zRoqckk7W253JAhaUr-Wws9JUWXMVFgOlbGpZL9qEx-ufMxC9Hn2HdMhlS7OA-MZfEIon2E3D-KVrKsEA/s400/milletin-adamlari--+modified+(2).jpg" width="257" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">AKP afişi, "adamların milleti" kısmını ben ekledim</td></tr>
</tbody></table>
<b><span style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif; font-size: 12pt;">Yunus Sözen</span></b></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-align: justify;">
<b><span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">Mayıs 2011 (Yeniyol Bahar)</span></b></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; margin-left: 18.0pt; margin-right: 0cm; margin-top: 0cm; text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><br />
</span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif; font-size: 12pt;">Bu yazıda seçimlerden sonra anayasa yapım siyasetinde önemli bir yer tutacağı anlaşılan başkanlık sistemini, bugünkü siyasal kurumsal yapıyla farkları, siyasal koşullarda değişikliği isteyen aktörlerin hangi durumlarda bunu gerçekleştirebilecekleri ve bu değişiklikler sırasında oluşacak siyasetin muhalefete sağlayacağı kısıtlar ve olanaklar çevresinde tartışıyorum.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><br />
</span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif; font-size: 12pt;">Parlamenter sistem-başkanlık sistemi gibi yasama-yürütme ilişkileriyle ilgili düzenlemeler liberal temsili hükümet sistemi (liberal demokrasi) içi tartışmalardır. Benzer şekilde siyaset bilimcilerin siyasal olgulara kurumların nedensel etkisinin olduğuna inanlarının tartışmaları da bu demokrasinin sürdürülmesi ve istikrarını açıklamak önceliklidir (1). Bu açıklama nesnesi elbette siyasal kurumsalcı yaklaşımın örtülü bir şekilde siyasal demokrasiye normatif değer atfetmesi sonucunu doğurur, bu da liberal demokrasi anlayışının sınırlarını ve sorunlarını görmeyi zorlaştırır. Bu değerlendirmede, bu tartışmaların yarattığı bilgi dağarcığından yararlandığım halde, yukarıda da belirttiğim gibi, Türkiye’deki başkanlık sistemi tartışması çevresinde esas olarak liberal demokrasinin idamesinden farklı noktalara yoğunlaşıyorum. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><br />
</span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif; font-size: 12pt;">Somut olarak öncelikle 2007 anayasal krizinin nedenlerini ve ondan çıkış yolu olarak ortaya çıkan cumhurbaşkanının halk oyuyla seçilmesi durumunu inceliyorum. Çünkü bu krizin sonunda oluşan parlamenter sistemde cumhurbaşkanını halkoyuyla seçme hali, bugün Erdoğan’ın başkanlık sistemine doğru dönüştürme gayreti içinde olduğu durum. AKP ve Erdoğan da bu kurumsal durumun yarattığı siyasal olanaklar ve kısıtlar çerçevesinde hareket etmek durumunda. Arkasından, Erdoğan’ın illa ki tam bir başkanlık sistemi yerine yarı-başkanlık benzeri bir sistemde de gücünü iyi maksimize edebileceği için yarı-başkanlık sisteminin önümüze başkanlık sistemi adı altında çıkmasının da muhtemel olduğunu iddia ediyorum. Ama her iki halde de (başkanlık veya yarı-başkanlık), kendi iradesini milli irade olarak imal etmesine müsait bir ortam olduğu için otonomisini (yönetilenlerden ve diğer elitlerden bağımsız harekete etme gücünü) arttıracağını ve her iki yönetim biçiminin de yöneten-yönetilen ayrımını (otoriterleşmeyi) derinleştireceğini iddia ediyorum. En son olarak da, eğer belli koşullar oluşursa, daha güçlü bir cumhurbaşkanlığı içerecek sisteme dönüşüm siyasetinin AKP’yi zorlayacağı ve muhalefete alan açabileceğini göstermeye çalışıyorum. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><br />
</span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-align: justify;">
<b><span style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif; font-size: 12pt;">12 Eylül rejiminde cumhurbaşkanı <o:p></o:p></span></b></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhtPBEgv1-b-lEGzvuZ0Lt1_gJszCFj3Pd7ydkfDvX5J7OEluFLFqH271lQbAtGEq9Uwdv5TrNb1j1HNLXfntOTBM7f4D_oEgT_vVOkdfROmuA4fABmrb4RtgdA4E7hgyz2tAad9Vgxhz8/s1600/Kenan-Evren.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhtPBEgv1-b-lEGzvuZ0Lt1_gJszCFj3Pd7ydkfDvX5J7OEluFLFqH271lQbAtGEq9Uwdv5TrNb1j1HNLXfntOTBM7f4D_oEgT_vVOkdfROmuA4fABmrb4RtgdA4E7hgyz2tAad9Vgxhz8/s320/Kenan-Evren.jpg" width="256" /></span></a></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><span style="font-size: 12pt;">1961 anayasal rejiminde cumhurbaşkanlığı parlamenter sisteme uygun olarak sembolik güçleri olan temsili ve sorumsuz bir makamdı. 12 Eylül rejiminin yürütmeci sistemindeyse, çift başlı yürütmenin vesayet makamı olarak öngörülen (ilk vasinin de Evren olacağı) cumhurbaşkanlığı ayağı da, parlamenter sistemlerdeki sembolik cumhurbaşkanına göre aşırı kuvvetli hale getirildi. Kısaca, cumhurbaşkanı siyaseti etkileyebilecek önemli güçlerle donatılarak yetkili ve sorumsuz hale dönüştürüldü. Bu en önemlilerini atamaların oluşturduğu kapsamlı yetkilerin bazıları söyle özetlenebilir: yürütme alanında, YÖK, rektör atamaları ve Devlet Denetleme Kurulunu atama ve çalıştırma; yargı alanında, anayasa mahkemesi (son referandumda bu yetkiler genişletildi) ve yüksek yargıya ilişkin önemli sayıda atamalar yapma; yasama alanında, anayasa mahkemesine başvurma ve anayasa değişikliklerini referanduma sunma (2). </span><span style="font-size: 12pt;"><o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><br />
</span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif; font-size: 12pt;">Cumhurbaşkanının bütün bu yetkilerine rağmen, 12 Eylül anayasal rejiminde bakanlar kurulunun meclise karsı sorumlu olması, cumhurbaşkanının meclis tarafından seçilmesi (demokratik meşruiyetinin düşük olması) ve cumhurbaşkanın tarafsızlığını sağlamak için bir takım düzenlemeler getirilmesi sebepleriyle, Türkiye dengesizce de olsa genel hatlarıyla parlamenter sistem içinde kalmıştır – zaten başbakan bu sistemde, meclis çoğunluğu ve hükümet kuruluşu üzerindeki kontrolü sayesinde, siyaseti ve ekonomiyi belirleme gücü bakımından cumhurbaşkanına göre çok daha önemli bir kamu görevlisi (3). <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><br />
</span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif; font-size: 12pt;">Neden 2007’de cumhurbaşkanlığı seçiminde kriz çıktığı sorusunun yanıtını da bu dengesiz parlamenter sistemin cumhurbaşkanlığını siyasal ödül haline getiren yapısında aramak gerek. Siyasal aktörlerin hem siyasal dengeleri etkileyebilen (siyaset oyununda kimi desteklediği önemli olan) hem de siyaseten sorumlu olmayan bir cumhurbaşkanını yanında tutmak istemesi anlaşılır bir durum. Kısaca, cumhurbaşkanlığını anti-demokratik saiklerle ödül haline getiren 12 Eylül düzeni, parlamenter sistemlerde siyasal kriz çıkmaması gereken cumhurbaşkanı seçme işlemini, siyasal ve hatta anayasal kriz çıkartabilecek boyutlara ulaştırdı. 2007 seçimlerinde de ideolojik hegemonyalarını zaten kaybetmiş ve iktidarları ciddi miktarda erozyona uğramış Kemalist kadrolar son kalelerini de kaybetmemek uğruna (cumhurbaşkanlığının daha sonra yüksek yargının yapısını da etkileyeceğini bildikleri için) 367 kararı gibi zorlama anayasal yorumlarla AKP’nin cumhurbaşkanı adayını seçmesini engellediler. Bu demokrasi dışı yöntemlerle <span style="color: black;">AKP’nin önüne konan engel de bu parti için cumhurbaşkanını seçme yöntemini değiştirmeyi kazançlı hale getirdi ve Türkiye siyasal sistemi parlamenter sistemde cumhurbaşkanını halkoyuyla seçen bir sistem haline dönüştü. <o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><br />
</span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-align: justify;">
<b><span style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif; font-size: 12pt;">2007 anayasal krizi ve referandum<o:p></o:p></span></b></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-align: justify;">
<span style="color: black; font-family: Times, 'Times New Roman', serif; font-size: 12pt;">O dönemin yüksek yargısının, ordunun da 27 Nisan cesaretlendirmesiyle verdiği bu anti-demokratik karar, AKP’nin kendi popülist dili içinde ‘milli iradenin tamamına ermesinin önündeki müesses nizamın koyduğu bir başka engel’ olarak tanımlanmaya müsait bir siyasal ortam hazırladı. Sonuçta da ‘bu karardan sonra bir daha bu meclis cumhurbaşkanı seçemez’ ve ‘cumhurun başkanını cumhur seçer’ demokrasinin gereği budur diyerek önce seçime sonra referanduma gitmek AKP açısından siyaseten faydalı bir hale geldi (4). Halbuki, bariz siyasallığını bir tarafa bırakırsak, gerçekte ne Anayasa Mahkemesi’nin 367 toplantı yeter sayısı kararı bir daha meclisin cumhurbaşkanı seçmesini imkansız hale getiriyordu, ne de cumhurbaşkanının halkoyuyla seçilmesi demokratik sistemi geliştirecekti. Aşağıda, önce bu iki iddiayı sırayla inceliyorum daha sonra da bu seçme yöntemi değişikliğinin önemini vurguluyorum. <o:p></o:p></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjeHAhhrhZWg4dbJcT-RZL7EO1wg42AaSUwtJITBRci6KhshfjSAawqBlzSrsUTcZ6iyRYkliKTymXArXbvbX5C9bzY2KPUU1cxapm3_X-2dpiHleNdsm_4fb7r1mbZzCp2sVEtb8YCM7o/s1600/2007+cumhurbaskan+oylama.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><img border="0" height="262" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjeHAhhrhZWg4dbJcT-RZL7EO1wg42AaSUwtJITBRci6KhshfjSAawqBlzSrsUTcZ6iyRYkliKTymXArXbvbX5C9bzY2KPUU1cxapm3_X-2dpiHleNdsm_4fb7r1mbZzCp2sVEtb8YCM7o/s320/2007+cumhurbaskan+oylama.jpg" width="320" /></span></a></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><span style="color: black; font-size: 12pt;">O dönemde ortaya çıkan önemli bir iddia, Anayasa Mahkemesi’nin 367 kararından sonra meclisin bir daha cumhurbaşkanı seçemeyeceğiydi. Halbuki, siyasal aktörlerin rasyonalitesi de göz önünde bulundurulursa referandumla değiştirilmeseydi 367 kararı şu anlama gelecekti: meclisin çoğunluğuna (276’dan çok 367’den az) yakın duran bir aday uzlaşma yoluyla seçilir. Çünkü bu değişiklikle meclis cumhurbaşkanını 4. turun sonunda seçemezse derhal seçimlere gidilmesi gerektiği kuralı değiştirilmiyordu – sadece 367 vekilin mecliste bulunması kuralı getiriliyordu. Ayrıca, sonuçta, hâlâ üçüncü turdan itibaren üye tam sayısının salt çoğunluğu yetiyordu. Bir başka ifadeyle, meclisin çoğunluğunun istediği bir aday (276 ile 367 arası), eğer muhalefetin bir kısmının da seçtirmemek için vekillik hayatlarını riske atacakları kadar rahatsız olmadıkları bir adaysa, o aday en kötü ihtimalle 3. turda, 276 oyla seçilir. Kısaca, AKP’nin dile getirdiği anlamda azınlığın çoğunluğa tahakkümü diye bir şey söz konusu değildi. Çünkü muhalefetin meclise girmeme kararının kendilerine de çok ciddi bir maliyeti vardı: seçimlere gitmek (5). Kısaca, bu karardan sonra meclisin bir daha cumhurbaşkanı seçemeyeceği doğru değildi (6). Ayrıca, cumhurbaşkanının kim olacağı konusunda kriz çıkmaması için en kolay çözüm de bu makamın güçlerini indirmek, yani ödülü küçültmek ve demokratik bir parlamenter sistemi oluşturmaktı. </span><span style="color: black; font-size: 12pt;"><o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><br />
</span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><span style="color: black; font-size: 12pt;">Daha önemli iddia, cumhurun başkanını cumhurun seçmesinin demokrasiyi geliştirdiğiydi. Burada, hangi demokrasi perspektifinden bakarsak bakalım parlamenter sistemde cumhurbaşkanını beş senede bir genel oyla seçmenin demokrasiyi geliştirdiğini iddia etmek çok zor (başkanlık sisteminde elbette bu minimum zorunluluk). Öncelikle, sosyalist bir demokrasi anlayışında, demokrasiyi geliştirecek siyasal mekanizmalar, </span><span class="apple-style-span"><span style="color: black; font-size: 12pt;">alt sınıfların gücünü/katılımını arttıracak yerel meclisler ve yöneticilerin otonomisini azaltmak için alınacak önlemlerdir: her türlü yönetici için ve sık yapılacak seçimler, geri çağırma mekanizması, daraltılmış ve somutlaştırılmış yetkiler (<i>constituency mandates</i>) gibi. Eğer sadece başkanı, onu da uzun bir dönem için tek kişilik meşruiyetle donatırsan, böyle bir sistem sosyalist demokrasi anlayışının ortadan kaldırmaya çalıştığı yönetici-yönetilen ayrımının tam tersi bir etki yaratır. Öte yandan, yöneticilerin seçmenden göreli otonomisini onaylayan (kapitalist bir ekonomik düzen ve gelişkin devlet yapısının etkin yönetiminin bunu gerektirdiği iddiasıyla) liberal demokrasi anlayışındaysa, demokrasiyi genişletecek mekanizmalar, özgürlüklerin hukuksal alanını genişletmek ve o özgürlükleri korumak için oluşturulan denge ve fren mekanizmalarıdır (bağımsız yargı burada çok önemli bir yer tutuyor). Bu durumda liberal demokrasilerin parlamenter versiyonunda, içinden hükümeti çıkaracak parlamentoyu genel oyla seçmek yeterlidir. Kısaca bir yandan parlamenter rejimde cumhurbaşkanını halkoyuyla seçmek demokrasiyi (herhalde burada neo-muhafazakârların iddiası sosyalist değil liberal demokrasidir) geliştirir derken, öbür yandan ifade, basın yayın, örgütlenme gibi en temel özgürlükleri ve hukuk devletini darmadağın etmek en basitinden ikiyüzlülüktür. <o:p></o:p></span></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><br />
</span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><span style="color: black; font-size: 12pt;">Son olarak, 2007 referandumu öncesi bütün retoriğe rağmen (‘cumhurbaşkanının sadece seçme yöntemini değiştiriyoruz’ iddiası), cumhurbaşkanını seçme yöntemini değiştirmenin önemli bir anayasal değişiklik olacağı ve ileride başkanlık sistemi tartışmasını da açacağı o zamandan belliydi. Bir başka ifadeyle, 2007 referandumunun sonuçlarının sadece cumhurbaşkanı seçme yöntemi değişikliği olduğunu düşünmek imkânsızdı. Cumhurbaşkanını seçme yöntemini genel oya dönüştürmenin öze dair hiçbir şey değiştirmemesi için seçilecek cumhurbaşkanlarının zaman içinde yetki alanlarını halktan aldıkları meşruiyete dayanarak genişletmeye çalışmaması gerekiyordu (yani ülkenin en meşru siyasetçisi olarak YÖK’e, Anayasa Mahkemesi’ne vb. biraz atama yapıp, çok sınırlı yürütme ve yasama güçlerini kabullenmesi gerekiyordu). Böyle bir beklenti ise gücün doğasına aykırı. Eğer 2007 öncesi durumda dengesizlik cumhurbaşkanının yetkilerinin meşruiyetine nazaran çok olmasıysa, referandum sonrası durumda halkoyuyla seçilecek cumhurbaşkanının da meşruiyetinin yetkilerine göre çok olması haline geldi. Bu dengesizlik de zaman içinde cumhurbaşkanının yetkilerinin artması için sisteme yapılacak baskının artmasına mutlaka sebep olacaktı. </span><span style="color: black; font-size: 12pt;"><o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><br />
</span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj34zcNohWUzxJsrvvp7mr8rgejAS2I8OEEg6SjRYjE-UyRmQu3IFqtmVV-7VkkaYOlFfxigSQ7ZGdssUbmlzfgRSbtPTs-OVADAt80ST2fVpfQt7l4fMHIkAN_HiASE4icJymV9Or8IYE/s1600/president+forever.gif" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj34zcNohWUzxJsrvvp7mr8rgejAS2I8OEEg6SjRYjE-UyRmQu3IFqtmVV-7VkkaYOlFfxigSQ7ZGdssUbmlzfgRSbtPTs-OVADAt80ST2fVpfQt7l4fMHIkAN_HiASE4icJymV9Or8IYE/s320/president+forever.gif" width="320" /></span></a></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-align: justify;">
<span style="color: black; font-family: Times, 'Times New Roman', serif; font-size: 12pt;">Türkiye’deyse bu beklentinin de ötesinde bir durum oluştu, henüz halk tarafından seçilmiş bir cumhurbaşkanı olmadan cumhurbaşkanının yetkilerinin genişlemesi konusu gündeme geldi. Somut olarak, kendisinin ilk halk tarafından seçilmiş cumhurbaşkanı olacağını düşünen Erdoğan, henüz seçilmeden başkanlık sistemi tartışmalarını başlattı. Bunun nedeni de bugünkü Türkiye gibi parti disiplininin kuvvetli olduğu bir parlamenter sistemde yasaları değiştirebilecek meclis çoğunluğunu kontrol eden bir parti başkanı olarak konumunun, ola ki seçilirse cumhurbaşkanlığı makamından anayasal sistemi değiştirmeye göre çok daha kuvvetli olması. Kısaca Erdoğan, bırakın bugünkü güçsüz cumhurbaşkanını, herhangi bir başkanlık sisteminin cumhurbaşkanının bile yapamayacağı çapta anayasal değişiklikleri, hazır yasama-yürütme arasında güçler birliğinin olduğu yürütme-merkezli bir parlamenter sistemin başbakanıyken kotarmaya çalışıyor. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><br />
</span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-align: justify;">
<b><span style="color: black; font-family: Times, 'Times New Roman', serif; font-size: 12pt;">Bugünkü anayasal düzen ve başkanlık sistemi<o:p></o:p></span></b></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><span style="color: black; font-size: 12pt;">Başkanlık veya yarı-başkanlık sistemine geçiş yapılamadığını varsayarsak, 2007 referandumundan sonra oluşan parlamenter sistemde cumhurbaşkanını halka seçtirme durumu, 2012 veya 2014 sonrası anayasal kriz yaratmaya müsait bir durum yaratıyor. Bunun sebebini de yukarıda da belirttiğim gibi, yeni durumda ortaya çıkması muhtemel meşruiyet-güç (yetki) dengesizliğinde aramak gerekir. Böyle bir durumda, cumhurbaşkanının zaman içinde yetkilerini genişletmek için demokratik kurumların çevresinden dolaşmasına müsait bir ortam doğuracaktır. Kısaca, başkanlık sistemi tartışması bugün olmasa da, ileride zaten olacaktı. Bugün olmasınınsa ileride tartışacağım gibi muhalefete daha geniş bir alan sağladığını düşünüyorum. </span><span style="color: black; font-size: 12pt;"><o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><br />
</span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><span style="font-size: 12pt;">Siyaseti göz ardı ederek veya kültürel indirgemecilikle yapılan başkanlık sistemi Türkiye’ye uygun mu değil mi tartışmasını bir tarafa bırakıp, yukarıda tanımladığım dengesiz sistemle ilgili siyasal aktörlerin beklentileri bugünkü güç ilişkileri içinde nasıl bir siyaset doğurabilir sorusunu sorarsak, gücünü maksimize etmek isteyen Erdoğan’ın tercih edeceği sistemin illa da tam bir başkanlık sistemi olmadığını düşünmek mümkün. </span><span style="font-size: 12pt;"><o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><br />
</span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><span style="font-size: 12pt;">Birinci ihtimal, hem cumhurbaşkanının yetkilerini kısıtlayıp hem halk tarafından seçilmesini tersine çevirip, başka değişiklik yapmadan bir parlamenter sisteme dönüş yapmak. Parlamenter sistemlerde bakanlar kurulu ve başbakan yasama çoğunluğunu kontrol edebildiğine, başbakanın dönem sınırı olmadığına, Türkiye’de bunlara ek olarak, 2010 referandumu sonrası HSYK fiilen adalet bakanlığının (başbakanın) kontrolünde olduğuna, seçim sistemi de hem kapalı liste nisbi sistemin getirdiği parti disiplini hem de çoğunlukçu sonuçları sağladığına göre, bu sistemin liberal demokrasinin sınırlarını kolayca zorlayacak kadar kuvvetli bir başbakanlık yaratacağını görebiliriz. Hatta cumhurbaşkanının yetkileri kısılmadan, seçim yöntemi tekrar meclisin seçmesi sekline dönüştürülse bile bugünkü görev dağılımı muazzam bir güç veriyor başbakana. Ancak, Erdoğan’ın ve AKP’nin önünde böyle bir sisteme dönüş açısından, kendi partisinin üç defa seçilme sınırını bir tarafa koysak bile, çok önemli bir engel var: cumhurbaşkanının halkoyuyla seçilmesi konusundaki anayasa değişikliği referandumla ve AKP’nin propagandasıyla geçti. Bu nedenle, AKP’nin cumhurbaşkanını halkın seçmediği bir sisteme dönmeyi siyaseten gerekçelendirmesi çok zor (7). </span><span style="font-size: 12pt;"><o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><br />
</span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><span style="font-size: 12pt;">İkinci ihtimal, bugünkü sistemde başbakan veya halk tarafından seçilmiş cumhurbaşkanı olmak. Ancak ikisinin de ciddi kısıtları olacağı açık. Eğer Erdoğan başbakan olarak kalırsa, yetkileri çok daha fazla olacak, ancak kişisel meşruiyeti çok yüksek (%50 üzeri oyla seçilmiş) bir cumhurbaşkanıyla uğraşmak zorunda kalacak. Eğer bugünkü yetkileriyle de olsa ilk halkoyuyla seçilmiş cumhurbaşkanı olmak isterse, bu sefer de meşruiyetine dayanarak kısıtlı yetkilerini genişletmek için parti lideri olan ve son kertede milletvekillerinin çıkarlarını etkileyecek daha fazla aracı olan başbakanla karşı karşıya gelecek. Zaten bu ihtimallerden ilkinin (tam parlamenter sisteme dönüş) Erdoğan için siyaseten imkânsız, ikincisininse (bugünkü durum) tercih edilmeyecek bir durum olması başkanlık sistemi tartışmalarının nedeni. Bir başka ifadeyle, yürütmenin yargıyı da etkileyebilecek kadar güçlü olduğu, otonom kurumların zayıf olduğu bir parlamenter sistemin başbakanı olarak Erdoğan, bunların üstüne sahip olduğu seçim meşruiyeti nedeniyle otoriter ülke liderlerini (burada: çok partili seçimlerin olmadığı ülke liderlerini) bile kıskandıracak bir konumdayken, 2007 referandumuyla kısa dönemli çıkarları için parlamenter sistemde cumhurbaşkanını halka seçtirme değişikliğini yaparak, kendisini bu gücü paylaşmamak için çözüm bulmak zorunda olduğu bir duruma soktu. Bu da aşağıda ele aldığım başkanlık sisteminin anayasa tartışmalarının merkezine oturmasının nedeni. </span><span style="font-size: 12pt;"><o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><br />
</span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><span style="font-size: 12pt;">Üçüncü ihtimal başkanlık sistemine geçiş yapmak. Erdoğan bunu istediğini defalarca söyledi. Ancak başkanlık sisteminden kastının ne olduğu halen ucu açık bir soru; çünkü başkanlıkla kastedilen yarı-başkanlıktan, anayasal olarak çok kuvvetli bir tam başkanlık sistemine kadar geniş bir yelpazeyi kapsıyor olabilir. Burada Erdoğan’ın gücünü en yüksek tutacağı örnekler olduğu için kuvvetli tam başkanlık sistemi ve yarı-başkanlık sistemlerini tartışacağım.</span><span style="font-size: 12pt;"><o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><br />
</span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhWph7-b8KgPXtA486b47L4l_aXNGbQ9vovabocQxTMGkUY9gpvDzJSkcmy_BawjD8A3nXGbEClsqRRn_bYCXW3pDBcDMfH3ADFESweHq0FnJBLl2GmzYjB09pYgXF3UcC2lw_kkMZcyhw/s1600/presidential+system+chart.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><img border="0" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhWph7-b8KgPXtA486b47L4l_aXNGbQ9vovabocQxTMGkUY9gpvDzJSkcmy_BawjD8A3nXGbEClsqRRn_bYCXW3pDBcDMfH3ADFESweHq0FnJBLl2GmzYjB09pYgXF3UcC2lw_kkMZcyhw/s400/presidential+system+chart.jpg" width="278" /></span></a></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><span style="font-size: 12pt;">İlk olarak başkanlık sisteminin birkaç özelliğine değinmekte yarar var. Birincisi, başkanlık sisteminde, halkoyuyla seçilen ve hem devlet hem hükümet başkanı olan cumhurbaşkanı, hükümeti tek başına kurar (esasen bu sistemde başkanın kendi güçleri olan bakanları değil danışmanları vardır: tek kişilik yürütme) ve anayasa tarafından belirlenmiş sabit bir dönem için seçilir. O dönem bitene kadar, nadir olarak görülen ve anayasal suç işlemesini gerektiren azletme işlemi haricinde istifaya zorlanamaz. Yasama organı ayrı seçimlerle gelir ve başkan da onu feshedemez. Ayrıca başkanın ve yasama organının karşılıklı birbirlerini denetleyebildikleri yetkileri vardır. Bu noktada, başkanlık sistemlerinin anayasal ve parti politikasıyla ilgili güçleri konusunda farklılaştıklarını belirtmek gerek. Bütün bunlara rağmen başkanlık sisteminin, bazı Güney Amerika örneklerinde görülen (8) anayasal güçlerinin en fazla olduğu şekillerinde (örneğin başkanın veto yetkisinin çok kuvvetli, kanun hükmünde kararname yetkisinin geniş olduğu bir başkanlık sistemi) bile başkandan ayrı meşruiyet kaynağı olan meclis ve dolayısıyla kanun yapımı üzerindeki kontrolü, bir parlamenter rejimin başbakanına göre zayıftır. Başkanlık sistemindeki başkanın kişisel meşruiyeti ve tek kişilik yürütme elbette otoriter eğilimleri kuvvetli olan bir siyasetçi tarafından çekici bulunabilir, ancak en kuvvetli başkanın bile, parti politikası ve meclis üzerindeki kontrolünün göreli zayıflığı, güç toplamak isteyen siyasetçi için bu çekiciliğe gölge düşürür (9). </span><span style="font-size: 12pt;"><o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><br />
</span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><span style="font-size: 12pt;">Türkiye başkanlık sistemine geçecekse aslında seçim sisteminin de değişmesini beklemek gerekir. Çünkü bugünkü haliyle ne dar bölge sistemlerinin demokratik hesap verebilirlik, ne de nisbi sistemlerin temsiliyet ilkesini harekete geçirebilen Türkiye’deki %10 barajlı nisbi sistemin tek açıkça ifade edilen varoluş gerekçesi hükümetin istikrarı yani tek parti hükümeti kurulmasını kolaylaştırması (10) (bunun bir gerekçe olduğunu ancak demokratik bir gerekçe kesinlikle olmadığını da belirtmek gerekir) (11). Ancak eğer Türkiye başkanlık sistemine yani hükümetin meclisten çıkması yerine, tek kişilik sabit dönem için seçilen tanım gereği istikrarlı hükümet yapısını içeren sisteme geçerse, meclis seçimleri için demokrasi-dışı yönetim istikrarı gerekçesi de ortadan kalkacaktır. Ancak Erdoğan’ın bütün bunlara rağmen, eğer başkanlık sistemine geçilirse, istediği yasaları meclisten geçirebilmek adına gerekçesiz olarak da olsa 10% barajını koruyacağını düşünebiliriz (şu anda Türkiye’de belediyelerde de bir çeşit başkanlık sistemi olduğu halde, belediye meclisi seçimlerinde de %10 barajı uygulamasının olması gibi). </span><span style="font-size: 12pt;"><o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><br />
</span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><span style="font-size: 12pt;">Sonuçta, Erdoğan’ın başkanlık sistemleri arasından kuvvetli anayasal güçleri olan bir şeklini tercih edeceğini, bunu da %10 barajlı bir seçim sistemiyle birleştirmeyi isteyeceğini, ancak bu sistemde bile gücünün bugünkü parlamenter sistemin başbakanı kadar olmayacağını iddia edebiliriz. Yine de elbette Erdoğan’ın ya da seçilecek herhangi bir başkanın bu sistemde durumu cumhurbaşkanının halk tarafından seçileceği parlamenter sistemdeki başbakan veya cumhurbaşkanından çok daha kuvvetli olacaktır. Ayrıca, bu sistemin, kişisel meşruiyet sağlamasıyla, plebisiter bir sisteme açık yapısıyla, güç paylaşımını dışlamasıyla (tek kişilik yürütmenin koalisyonları doğal olarak dışlaması) ve ideolojik veya etnik/kültürel azınlıkların temsilini zorlaştırmasıyla (hem yürütmeden hem de baraj yoluyla yasamadan) otoriterleşmeyi kolaylaştırabileceğini belirtmek gerekir (12). Bu kurumsal etkenleri AKP’nin neo-muhafazakâr popülist ideolojisiyle (muhafazakâr ve sağ olarak kurulmuş bir milli iradenin temsilcisi olarak) beraber düşünürsek, başkanlık sisteminin eğer meclisin içinden düzenli bir karşıt çoğunluk çıkmazsa (meclisten istediklerini rahatça geçirebilirse) sorunsuzca, çıkarsa da krizlerle (meclisin çevresinden dolaşarak) Erdoğan’ın otoriterliğinin dozunun artıracağını düşünebiliriz. </span><span style="font-size: 12pt;"><o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><br />
</span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjhU9KeqIaStLxIfgoUe7OXNbrnCoeXlNiqyMabodaHHcW47iUldWcaFiZ6mo9tffazUJPCRyrkQxIf_gSc78Qgm_tb7U-hWJdbj0i7zfZIN_elhpLaSoTq154Au3pyEShdkUNp2bn9Njc/s1600/president+parliament+fight.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjhU9KeqIaStLxIfgoUe7OXNbrnCoeXlNiqyMabodaHHcW47iUldWcaFiZ6mo9tffazUJPCRyrkQxIf_gSc78Qgm_tb7U-hWJdbj0i7zfZIN_elhpLaSoTq154Au3pyEShdkUNp2bn9Njc/s320/president+parliament+fight.jpg" width="294" /></span></a></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><span style="font-size: 12pt;">Eğer bir şekilde Erdoğan’a karşıt bir çoğunluk çıkarsa (AKP seçimi kazansa bile parti üzerindeki kontrolü başkan olunca zayıflayacağı için) Güney Amerika’daki başkanlık sistemlerindeki meclis ve başkan arasındaki anayasal krizleri çalışan Carey ve Valenzuela gibi siyaset bilimcilerin şu iddiası Türkiye açısından anlamlı olabilir: başkanlık sistemlerinde meclis ve başkan arasında çıkan krizlerde meclis başkana hiç de güçsüz olmayan ciddi bir düşman olabilir (örneğin Carey’nin incelediği örneklerin çoğunda meclis galip ayrılıyor), başkanın kazanmasıysa başarılı bir şekilde anti-siyaset siyaseti (popülist siyaset) yapabilmesine bağlıdır. Carey’nin makalesine kadar kazanan bütün başkanların Erdoğan gibi popülist liderler olduğunu (Chavez ve Fujimori) ve makale yazıldıktan sonra da bir başka popülist lider Correa’nın bu kavgayı kazandığını belirtelim (13). </span><span style="font-size: 12pt;"><o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><br />
</span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><span style="font-size: 12pt;">Dördüncü ihtimal olarak inceleyeceğim yarı-başkanlık sistemi ya da karma başkanlık-parlamenter sistem, başkanlık ve parlamenter sistemlerin özelliklerini birleştirir. Bu sistemde hem genel oyla seçilmiş bir cumhurbaşkanının ciddi yetkileri hem de hükümetin günlük işlerini yürüten ve meclise karşı sorumlu bir başbakan bulunur (14). Bu sistem eğer başkanın partisi mecliste çoğunluğa sahipse başkanlık sistemine, değilse parlamenter sisteme benzediği için, yarı-başkanlık sistemi başkanın partisinin parlamentoda çoğunluğu olup olmadığına göre başkanlık ve parlamenter evreler şeklinde işler. (15) Burada Erdoğan’ın hesaplarında önemli olabilecek bir nokta, eğer yarı-başkanlık sistemindeki başkanın partisi mecliste net bir çoğunluğa sahipse, başkanla meclisin bu sistemdeki yakın ilişkisinden dolayı, başkanlık sisteminin başkanına göre çok daha kolay meclis çoğunluğunu kontrol edebilmesidir, ki bu da onu başkanlık sisteminin başkanından bile daha kuvvetli yapabilir. Eğer %10 barajının indirilmeyeceğini ve Erdoğan’ın en azından bir dönem daha mecliste AKP’nin mecliste çoğunluğu sağlayacağına inandığını varsayarsak, Erdoğan kişisel gücünü maksimize edeceği bu Putinvari yarı-başkanlık sistemini, meclisin üzerindeki kontrolünün daha sıkıntılı olabileceği bir tam başkanlık sistemine tercih edebilir. Tabii yarı-başkanlık sistemine geçişin çok daha az anayasal değişiklikle kotarılabileceğini de unutmamak gerekir, kısaca başkanlık sistemi adı altında yarı-başkanlık sistemini getirecek düzenlemeleri görmemiz şaşırtıcı olmayacaktır. </span><span style="font-size: 12pt;"><o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><br />
</span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif; font-size: 12pt;">Sonuçta unutmamak gerekir ki, her iki sistem de (başkanlık ve yarı-başkanlık) popülist ideolojik mekanizmalarla otoriterliğin artırılmasına müsait yapılar oluşturuyorlar. Bu otoriter genişleme potansiyeli, özellikle başkanlık-parlamenter sistem düzenlemelerinin dışındaki demokratik kurumların (güçlü siyasal örgütlenmeler, emek örgütleri, basın-yayın kuruluşları ve yargı bağımsızlığı gibi) ve temel özgürlüklerin (ifade, basın-yayın, sendikal haklar gibi) zayıf olduğu Türkiye gibi bağlamlarda artıyor. Sonuçta Erdoğan’ın 2007’deki (AKP’nin) kısa dönemli çıkarlarının daha sonra ona getirdiği kısıtlar onu başkanlık sistemini zorlamaya iterken, bu durum da, eğer gerçekleşirse Türkiye’nin yarı-demokratik (veya yarı-otoriter) yapısındaki otoriter öğeleri iyice vurgulama tehlikesini içinde barındırıyor.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><br />
</span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-align: justify;">
<b><span style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif; font-size: 12pt;">Parlamenter Sistemden Başkanlık Sistemine Dönüş Siyaseti <o:p></o:p></span></b></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><span style="font-size: 12pt;">Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi değişikliği sonrası ilk iki parlamenter ihtimalin kişisel güç toplamak isteyen siyasetçi için doğurduğu sıkıntılar, Erdoğan’ın ve onun AKP’sinin üçüncü (başkanlık) veya dördüncü (yarı-başkanlık) ihtimalleri seçimlerden sonra ciddi şekilde zorlayacağı anlamına geliyor. Ancak eğer bu parti anayasayı tek başına değiştirecek 367 eşiğini aşamazsa başkanlık sistemine geçiş tartışması siyasal olarak AKPyi zorlamaya aday. Aşağıda kısaca bunun nedenlerini açıklamaya çalışıyorum. </span><span style="font-size: 12pt;"><o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><br />
</span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><span style="font-size: 12pt;">Öncelikle, başkanlık sistemi, demokratik sistemin çökmesine daha açık bir siyasal yapı olmasına rağmen (16), başkanlık sistemiyken demokrasisi çöken birçok ülkede demokrasiye geçişlerden sonra başkanlık sistemi bırakılamamıştır. Bunun en büyük nedeni de cumhurbaşkanını halkoyuyla seçmeyi bırakmak konusunda çoğunluk devşirmenin zorluğu. Bu düşünceyi başkanlık sistemine geçiş için de kullanırsak, herhangi bir ülkede başkanlık sistemine geçmek isteyen bir siyasetçi için en büyük koz başkanın halk tarafından seçilecek olması. Halbuki Türkiye’de 2007 referandumu sonrası bu ilke zaten hayata geçirildi. O zaman Türkiye’de başkanlık sistemi isteyen siyasetçi o makamın halk tarafından seçilmesi gerektiği vurgusu yerine o makamın yetkilerinden dem vurmak zorunda kalacak. Oysa eğer cumhurbaşkanının genel oyla seçilmesi kuralı zaten yürürlükte olmasaydı milli irade-halkoyu-halkın yönetimi eşitliği yoluyla başkanlık sistemini savunmak çok daha kolay olurdu. Kısaca, cumhurun başkanını zaten cumhur seçerken, tartışma mecburen bu başkanın yetkilerine odaklanacak, ki bu çok daha teknik bir konu ve demokratik siyasette kazanan ideolojik pozisyon olarak kurulması daha zor. </span><span style="font-size: 12pt;"><o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><br />
</span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiLq34b3GiTxUwfJFM2JdjjXfo8uTGJ8jxoOwcMzf9p5cwJwDMMVS-d_ZyvJkNAgtnKf-RFhAXQFvC8woGE2bEcA6esWIqaxO0Xp4yTll7BENMgH9ALSEo-Y2FYElIQr8DfkSH0kCnn2dw/s1600/Erdogan_Padisah.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><img border="0" height="232" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiLq34b3GiTxUwfJFM2JdjjXfo8uTGJ8jxoOwcMzf9p5cwJwDMMVS-d_ZyvJkNAgtnKf-RFhAXQFvC8woGE2bEcA6esWIqaxO0Xp4yTll7BENMgH9ALSEo-Y2FYElIQr8DfkSH0kCnn2dw/s320/Erdogan_Padisah.jpg" width="320" /></span></a></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif; font-size: 12pt;">İkinci ve bağlantılı olarak, zaten cumhurbaşkanı halkoyuyla seçilirken o makama güç yüklemesi yapma isteğini, yani başkanlık sistemi tartışmasını, muhalefet Erdoğan kişisel güç istiyor<b><i> </i></b>algısına kolaylıkla çevirebilir. Bu 12 Eylül referandumunda yargının yürütmeye bağlandığını göstermesi gerekirken düştüğü teknik bataklıktan çok daha sağlam bir siyasal pozisyon. Son olarak da, sadece başkanlık sisteminin tartışıldığı bir durumda, iktidarın hereklendirebileceği koalisyon 12 Eylül 2011’dekine göre daha dar olacaktır, çünkü 12 Eylül referandumunda ‘iktidarı ve milli iradeyi engelleyen demokratik meşruiyeti olmayan elitlerin tasfiyesi’ üzerinden (ya da giden eski iktidar sahiplerinin niteliği üzerinden) siyaset yapmak mümkündü. Şimdiyse zaten bütün iktidar koltuklarında zaten AKP’liler oturuyor.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><br />
</span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif; font-size: 12pt;">Tabii AKP 367’nin üstünde milletvekili çıkartırsa zaten anayasayı istediği gibi değiştireceği için veya 330’un altında milletvekili çıkartırsa anayasa değiştirme iradesi göstermeyeceği için yukarıda bahsettiğim tartışmalar ancak AKP 330-367 arası milletvekili çıkartırsa gerçekleşebilir. Öyle bir durumda da, AKP başkanlık sistemi çevresinde geniş bir koalisyon kuramayacağı için, yukarıda bahsettiğim sıkıntılardan dolayı, başkanlık sistemini vurgulamayarak, o düzenlemeleri ‘halkın anayasası’ diyeceği geniş bir anayasa paketinin içine yedirmeye çalışabilir. Ancak, başkanlık sistemi, eğer bir referandum durumunda da AKP bu konuyu zorlarsa, referandum sürecinde ne olursa olsun öne çıkacağı için, otoriterlik meselesi hem demokratik hem anti-demokratik muhalefet tarafından inandırıcı bir şekilde vurgulanacak ve AKP kanaat üretme ve örgütleme konusundaki muazzam gücünü son raddesine kadar kullanmak zorunda kalacaktır. Ancak her ne olursa olsun, muhalefetle iktidar arasındaki daha dengeli ideolojik mücadele, muhalefetin sosyalist kanadının, bir yandan sağ otoriterliği vurgularken öbür yandan yukarıda bahsettiğim sosyalist demokratik mekanizmaları kuvvetli bir şekilde savunmasına alan açabilir. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><br />
</span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif; font-size: 12pt;">Dipnotlar:<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; margin-left: 36.0pt; margin-right: 0cm; margin-top: 0cm; mso-list: l0 level1 lfo1; text-align: justify; text-indent: -18.0pt;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><span style="font-size: 12pt;">(1)<span style="font: normal normal normal 7pt/normal 'Times New Roman';"> </span></span><span style="font-size: 12pt;">Bu konudaki ilk kuşak tartışmalar için: Linz, Juan J. (1990), "The Perils of Presidentialism", Journal of Democracy, Vol.1.No.1, syf. 51-59; Horowitz, Donald (1990), “Comparing Political Systems”, Journal of Democracy, Vol.1, No.4, syf.71-79; Linz, Juan J. (1990), “Virtues of Parliamentarism”, Journal of Democracy, Vol.1, No.4, syf.84-91; Lijphart, Arend (1992), Parliamentary versus Presidential Government, Oxford: Oxford University Press, syf. 11-21; Cheibub, Jose Antonio (2007), Presidentialism, Parliamentarism, and Democracy, Cambridge: Cambridge University Press, syf.1-48; Riggs, Fred (1997), “Presidentialism versus Parliamentarism: Implications for Representativeness and Legitimacy”, International Political Science Review, Vol.18, No. 3, syf. 253-278. Stepan, Alfred and Cindy Skatch (1993), “Constitutional Frameworks and Democratic Consolidation: Parliamentarism versus Presidentialism”, Vol.46, No.1, syf. 1-22. İkinci ve üçüncü kuşak tartışmalarda araştırılan kurumsal ilişkiler ve teorik perspektifler çeşitlense de açıklama nesnesi aynı kalmıştır: Mainwaring, Scott; Shugart, Matthew (1997), “Juan Linz, Presidentialism, and Democracy: A Critical Appraisal, Comparative Politics, Vol. 29, No. 4., syf. 449-471. Elgie, Robert (2005), “From Linz to Tsebelis: Three waves of Presidential/Parliamentary studies”, Democratization, Vol.12, No.1, syf.106-122. Cheibub, Jose Antonio; and Limongi, Fernando (2002), “Democratic Institutions and Regime Survival: Parliamentary and Presidential Democracies Reconsidered”, Annual Review of Political Science, Vol.5, syf.151–79.</span><span style="font-size: 12pt;"><o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; margin-left: 36.0pt; margin-right: 0cm; margin-top: 0cm; mso-list: l0 level1 lfo1; text-align: justify; text-indent: -18.0pt;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><span style="font-size: 12pt;">(2)<span style="font: normal normal normal 7pt/normal 'Times New Roman';"> </span></span><span style="font-size: 12pt;">Cumhurbaşkanının yetkileri ve 1982 anayasasında yürütmenin üstünlüğü konularında bknz. Parla, Taha (2007) <i>Türkiye’de Anayasalar, </i>İstanbul: İletişim Yayınları, syf. 77-83; Soysal, Mümtaz, (1997) <i>100 Soruda Anayasanın Anlamı, </i>Istanbul: Gerçek Yayınevi, syf.215-222; Özbudun, Ergun (2008) The Status of the President of the Republic under the Turkish Constitution<i>, </i>in Carkoğlu and Hale eds., <i>The Politics of Modern Turkey, </i>pp.25-33.</span><span style="font-size: 12pt;"><o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; margin-left: 36.0pt; margin-right: 0cm; margin-top: 0cm; mso-list: l0 level1 lfo1; text-align: justify; text-indent: -18.0pt;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><span style="font-size: 12pt;">(3)<span style="font: normal normal normal 7pt/normal 'Times New Roman';"> </span></span><span style="font-size: 12pt;">İlla tanımlamak gerekirse yanlış olarak kullanılan yari başkanlık yerine çeyrek başkanlık sistemi ya da zayıf parlamenter rejim de denebilir bu sisteme.</span><span style="font-size: 12pt;"><o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; margin-left: 36.0pt; margin-right: 0cm; margin-top: 0cm; mso-list: l0 level1 lfo1; text-align: justify; text-indent: -18.0pt;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><span class="apple-style-span"><span style="font-size: 12pt;">(4)<span style="font: normal normal normal 7pt/normal 'Times New Roman';"> </span></span></span><span style="font-size: 12pt;">Bu iddiaları Erdoğan söyle ifade ediyor: “azınlığın çoğunluğa tahakkümü”, </span><span style="font-size: 12pt;">“İnşallah demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti olarak er veya geç cumhur, kendi başkanını seçecek” (Sabah, 27 Mayıs 2007) “şu andaki durum bir kilitlenmeyi getirmiştir. Ama bugün yapılan değişiklikle kilitlenmenin önünü milletimiz açacaktır” (Zaman, 06 Haziran, 2007).</span><span style="font-size: 12pt;"> Bu konularda siyaseten kendisine fayda sağladığı için bu iddiaları dillendiren başbakana bir önemli destek de siyaset bilimci Ergun Özbudun’dan geldi. “<span class="apple-style-span">Bu, bundan sonra cumhurbaşkanının parlâmento tarafından seçilmesini çok güçleştirecek, üçte birlik bir azınlığın seçim sürecini tıkamasına, bir anlamda azınlığın çoğunluğa tahakkümüne yol açacaktır. Demokrasi, elbette bir sınırsız çoğunluk hâkimiyeti rejimi değildir. Ama azınlığın çoğunluğa tahakküm ettiği bir rejim de hiç değildir” (3 Mayıs 2007, <i>Zaman</i>).<o:p></o:p></span></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; margin-left: 36.0pt; margin-right: 0cm; margin-top: 0cm; mso-list: l0 level1 lfo1; text-align: justify; text-indent: -18.0pt;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><span style="font-size: 12pt;">(5)<span style="font: normal normal normal 7pt/normal 'Times New Roman';"> </span></span><span style="font-size: 12pt;">Seçim demek, bir daha seçilebilecek bir sırada yer alıp alamayacakları, yeterli oyu alıp alamayacakları belli olmayacak demektir. </span><span style="font-size: 12pt;">Muhalefet partilerinin meclise girmeyerek ülkeyi erken seçime zorlama tehdidi sonuçta çok küçük bir güç ve olsa olsa iktidarın, muhalefetin en rahatsız olduğu adayı seçtirememesine yeter. Tabii muhalefetin bu gücü meclisin görev süresinin dolmasına yakın (mesela iktidarın beşinci yılında) artacaktır ve öyle bir durumda iktidarın üçüncü tercihi bile muhalefetin meclise girmeyerek seçimleri zorlamasını getirebilir. Büyük ihtimalle cumhurbaşkanlığı seçimi öyle bir zamana rastlarsa iktidar da zaten bunu öngörerek erken seçim kararını alıp cumhurbaşkanını yeni meclise seçtirir -- eğer çok yıpranmış bir iktidarsa seçime gitmek yerine daha çok uzlaşmayı seçebilir tabii. Yani Anayasa Mahkemesinin kararı meclisi bir daha cumhurbaşkanı seçemeyecek bir duruma sokmadığı gibi, azınlığın çoğunluğa tahakkümünü de getirmiyordu sadece azınlığın da cumhurbaşkanlığı seçiminde ufak da olsa bir sesi olmasını sağlıyordu.</span><span style="font-size: 12pt;"><o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; margin-left: 36.0pt; margin-right: 0cm; margin-top: 0cm; mso-list: l0 level1 lfo1; text-align: justify; text-indent: -18.0pt;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><span style="font-size: 12pt;">(6)<span style="font: normal normal normal 7pt/normal 'Times New Roman';"> </span></span><span style="font-size: 12pt;">Hatta şaşırtıcı bir şekilde AYM’nin anti-demokratik saiklerle verilmiş bu kararı, istenmeden de olsa sonuçları bakımından Türkiye’nin parlamenter sisteme göre aşırı yetkili cumhurbaşkanının gücüne uygundu.</span><span style="font-size: 12pt;"><o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; margin-left: 36.0pt; margin-right: 0cm; margin-top: 0cm; mso-list: l0 level1 lfo1; text-align: justify; text-indent: -18.0pt;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><span style="font-size: 12pt;">(7)<span style="font: normal normal normal 7pt/normal 'Times New Roman';"> </span></span><span style="font-size: 12pt;">Cumhurbaşkanını bir kere seçmeye başladıktan sonra o sistemi dönüştürmenin zorluğuyla ilgili olarak bknz. Smith, Peter (2005) <i>Democracy in Latin America: Political Change in Comparative Perspective, </i>Oxford: Oxford University Press, syf. 149-151.</span><span style="font-size: 12pt;"><o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; margin-left: 36.0pt; margin-right: 0cm; margin-top: 0cm; mso-list: l0 level1 lfo1; text-align: justify; text-indent: -18.0pt;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><span style="font-size: 12pt;">(8)<span style="font: normal normal normal 7pt/normal 'Times New Roman';"> </span></span><span style="font-size: 12pt;">Başkanlık sistemlerinin farkları için bknz: Payne, Mark vd. (2002) <i>Democracies in Development: Politics and Reform in Latin America</i>, Washington D.C, syf. 65-83.</span><span style="font-size: 12pt;"><o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; margin-left: 36.0pt; margin-right: 0cm; margin-top: 0cm; mso-list: l0 level1 lfo1; text-align: justify; text-indent: -18.0pt;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><span style="font-size: 12pt;">(9)<span style="font: normal normal normal 7pt/normal 'Times New Roman';"> </span></span><span style="font-size: 12pt;">Bu konuda bknz. Mainwaring, Scott and M. Sobert Shugart (1997), <i>Presidentialism and Democracy in Latin America, </i>Cambridge: Cambridge University Press.</span><span style="font-size: 12pt;"><o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; margin-left: 36.0pt; margin-right: 0cm; margin-top: 0cm; mso-list: l0 level1 lfo1; text-align: justify; text-indent: -18.0pt;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><span class="apple-style-span"><span style="font-size: 12pt;">(10)<span style="font: normal normal normal 7pt/normal 'Times New Roman';"> </span></span></span><span style="font-size: 12pt;">Örneğin Erdogan 13 Nisan’da şu şekilde savundu barajı: “<span class="apple-style-span">Ama biz istikrar için bunun (yüzde 10 barajı) devamı kararını almışız, halkımız da destek veriyor. Yeri geldiğinde bu barajın indirilmesi gerekiyorsa halkımızla bunun değerlendirmesini yaparız, ona göre indiririz” (<i>Evrensel, </i>13 Nisan 2011).<o:p></o:p></span></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; margin-left: 36.0pt; margin-right: 0cm; margin-top: 0cm; mso-list: l0 level1 lfo1; text-align: justify; text-indent: -18.0pt;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><span style="font-size: 12pt;">(11)<span style="font: normal normal normal 7pt/normal 'Times New Roman';"> </span></span><span style="font-size: 12pt;">Bu gerekçenin dayanağı olan, Türkiye’de istikrarlı hükümet ekonomik büyüme getirir iddiasının da yanlış olduğunu Kalaycıoğlu şu makalesinde çok açık bir şekilde ortaya koyuyor: Elections and Governance, in S. Sayari and Y. Esmer eds. <i>Politics, Parties & Elections in Turkey, </i>London: Lynne Reinner Publishers.<o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; margin-left: 36.0pt; margin-right: 0cm; margin-top: 0cm; mso-list: l0 level1 lfo1; text-align: justify; text-indent: -18.0pt;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><span style="font-size: 12pt;">(12)<span style="font: normal normal normal 7pt/normal 'Times New Roman';"> </span></span><span style="font-size: 12pt;">Bu noktada çokça yapılan bir yanlışlık başkanlık sistemini federal veya bölgeli devlet gibi yapılarla beraber düşünmek. Başkanlık sistemi eğer Türkiye’de uygulanırsa açık bir şekilde görülecektir ki üniter devletlerde de başkanlık sistemi rahatlıkla uygulanır. Başkanlık sisteminin temsiliyet sorunlarıyla, Türkiye’nin bugünkü merkeziyetçi yapısını beraber düşündüğümüzde de, Kürt sorunuyla ilgili başkanlık sisteminden medet ummanın yanlış olduğu görülecektir.</span><span style="font-size: 12pt;"><o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; margin-left: 36.0pt; margin-right: 0cm; margin-top: 0cm; mso-list: l0 level1 lfo1; text-align: justify; text-indent: -18.0pt;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><span style="font-size: 12pt;">(13)<span style="font: normal normal normal 7pt/normal 'Times New Roman';"> </span></span><span style="font-size: 12pt;">Carey, John (2003), “Presidentialism and Representative Institutions”,<i> </i>in Jorge Dominguez, and Michael Shifter, eds, <i>Constructing Democratic Governance in Latin America, </i>Baltimore: John’s Hopkins University Press, syf. 11-42. Valenzuela, Arturo (2004), Presidencies interrupted, <i>Journal of Democracy, </i>15:4, syf.5-19.</span><span style="font-size: 12pt;"><o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; margin-left: 36.0pt; margin-right: 0cm; margin-top: 0cm; mso-list: l0 level1 lfo1; text-align: justify; text-indent: -18.0pt;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><span style="font-size: 12pt;">(14)<span style="font: normal normal normal 7pt/normal 'Times New Roman';"> </span></span><span style="font-size: 12pt;">Duverger, Maurice (1992) ‘A New Political System Model: Semi-Presidential Government’,<i> </i>in A. Lijphart ed. <i>Parliamentary versus Presidential Government, </i>Oxford: Oxford University Press, syf. 142.</span><span style="font-size: 12pt;"><o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; margin-left: 36.0pt; margin-right: 0cm; margin-top: 0cm; mso-list: l0 level1 lfo1; text-align: justify; text-indent: -18.0pt;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><span style="font-size: 12pt;">(15)<span style="font: normal normal normal 7pt/normal 'Times New Roman';"> </span></span><span style="font-size: 12pt;">Lijphart, Arendt (1992) ‘Introduction’, in A. Lijphart ed. <i>Parliamentary versus Presidential Government, </i>Oxford: Oxford University Press, syf.20-21.</span><span style="font-size: 12pt;"><o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; margin-left: 36.0pt; margin-right: 0cm; margin-top: 0cm; mso-list: l0 level1 lfo1; text-align: justify; text-indent: -18.0pt;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><span style="font-size: 12pt;">(16)<span style="font: normal normal normal 7pt/normal 'Times New Roman';"> </span></span><span style="font-size: 12pt;">Yazının başında bahsettiğim demokratik kurumlar literatürün bulgularına göre, nedenleri konusunda tartışma olsa da, başkanlık sistemi kullanan demokrasilerin istatistiksel olarak çok ciddi şekilde daha dayanıksız olduklarını belirtmek gerekir. Bu konuda bknz: Stepan, Alfred and Cindy Skatch (1993), “Constitutional Frameworks and Democratic Consolidation: Parliamentarism versus Presidentialism”, Vol.46, No.1, syf. 1-22.</span></span><span style="font-family: 'Book Antiqua'; font-size: 12pt;"><o:p></o:p></span></div>
Yunus Sozenhttp://www.blogger.com/profile/14161769543608835820noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-7938818981908953433.post-83603981483198900612010-10-12T17:41:00.000-07:002013-02-06T13:11:17.804-08:00Referandum ve Neo-muhafazakar Otoriter Eklemlenme<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><b>Yunus Sözen</b></span><br />
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><b><em>Yeniyol </em>(Sonbahar 2010 sayısı için)</b></span><br />
<div style="text-align: justify;">
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left; margin-right: 1em; text-align: left;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjrvSK4GLwTkxZVzHPSiXWnTo-O5_Sh1RNInP1HUUmiHV6bBf6EP7qt8HeznpAcHBFYyEQAujbCFiPS37iH3QcZojIMrEKHyKf0Edh9yrk2CiJMQ66BajxqkrrYSYWp4tYjOSXBuC9eF6Q/s1600/akpmilletvekillerininoylarinidenetliyorakplicumhurunaltbmm.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjrvSK4GLwTkxZVzHPSiXWnTo-O5_Sh1RNInP1HUUmiHV6bBf6EP7qt8HeznpAcHBFYyEQAujbCFiPS37iH3QcZojIMrEKHyKf0Edh9yrk2CiJMQ66BajxqkrrYSYWp4tYjOSXBuC9eF6Q/s1600/akpmilletvekillerininoylarinidenetliyorakplicumhurunaltbmm.jpg" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Gizli oylamadan önce milletvekilinin oyu kontrol ediliyor</td></tr>
</tbody></table>
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;">Bu yazıda, anayasa yapım ve referandum süreçlerini, Türkiye’nin son on yılına damgasını vuran eklemlenme/genişleme olgusu (yeni grupların siyasete katılımı) ve siyasal güç dengesindeki değişimi göz önünde bulundurarak inceliyorum. Yazı birbiriyle ilgili iki temel iddia içeriyor. İlk olarak, son anayasa yapım süreci ve içeriğindeki sorunlara değinerek, değişikliklerin yönetilenler ve alt sınıfların gücünü ve kendi hayatları üzerinde kontrolünü arttırmak anlamında demokratik (sosyal ve ekonomik demokrasi, bundan sonra sosyalist demokrasi) olmadığı gibi; bireysel ve kolektif özgürlükleri garanti altına alacak şekilde, siyasal gücü kullanan kurumların birbirlerini denetleyerek kısıtlaması anlamında bile (siyasal/liberal demokrasi) demokratik olmadığını savunuyorum. Kısaca, AKP’nin neo-muhafazakar popülizminin yansıması olan anayasası ve anayasa yapım süreci, anayasacılık/liberalizm ile demokrasi/halkın egemenliği arasındaki çelişkiyi, ikisini de inkar edecek şekilde aşmış görünüyor. Yazının ikinci iddiasıysa, referandum sürecinin sonuçlarının otoriterleşmeyi arttırıp bazı toplumsal hiyerarşileri derinleştirdiği halde, siyasal sistemin kapsamının genişlemesi sürecinin de bir uğrak noktası olduğu.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
</div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span>
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;">İki iddiayı birleştirerek ifade etmek gerekirse, Türkiye son on yıldır sancılı ve karmaşık da olsa bazı toplumsal kesimlerin (İslami sermaye/kültürel grupları ve mütedeyyin Hanefiler) siyasal süreçlere dahil olması ve vatandaşlık tanımının bu yeni kesimleri içerecek şekilde genişlemesi sürecinden geçiyor. Ancak siyasetin kapsamının genişlemesi, AKP’nin neo-muhafazakar (neo-liberal ve muhafazakarlaştırmacı) popülizminin önderliğinde yapıldığı için kuvvetli anti-demokratik (otoriter) öğeler taşıyor (demokrasiyi yukarıda kullandığım her iki anlamda da). Bu referandum da aslında dahil olma sürecinin şeklini belirlemek açısından önemli bir aşamaydı ve anayasa değişiminin içeriği, yapım siyaseti ve sonuçları da halihazırda kuvvetli otoriter öğeler taşıyan eklemlenme/genişleme sürecinin gittikçe daha da otoriterleşmesi anlamına geliyor. Aşağıda, bu eşzamanlı ikili durumun (eklemlenme ve otoriterleşme ya da otoriter eklemlenme) hem bir uğrak noktası hem de mikrokozmosu olarak referandum ve anayasa değişikliklerini inceliyorum.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
</div>
<div style="text-align: justify;">
<strong><em><span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br />
</span></em></strong><br />
<strong><em><span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;">Anayasa Yapım Süreci ve Siyasetsizleştirme</span></em></strong></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span>
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhdTGc2RORi8mL7XdC6R7BDq7mnTto3XFHIlb65XI93u5v1bj0bxHBxbWX3s1OpoHSE_ypxR3PmrijF_1T-Z2fnbMJ62S1GIewnhWoWXiUPH4UMJoZbwryjcpBOFRSwZlbMOyPblH3o_OY/s1600/los_derechos_de_la_mujer_a_la_constitucion_001.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><img border="0" ex="true" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhdTGc2RORi8mL7XdC6R7BDq7mnTto3XFHIlb65XI93u5v1bj0bxHBxbWX3s1OpoHSE_ypxR3PmrijF_1T-Z2fnbMJ62S1GIewnhWoWXiUPH4UMJoZbwryjcpBOFRSwZlbMOyPblH3o_OY/s400/los_derechos_de_la_mujer_a_la_constitucion_001.jpg" width="305" /></span></a></div>
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;">Son referandum sürecinde, Türkiye’de zaten yaygın olan sorun çözmede anayasalara ve yasal düzenlemelere aşırı önem atfetme hali (bir çeşit siyasal kurumsal gerekircilik) doruk noktasına çıktı. Oysa anayasal düzenlemelerin önemli toplumsal sorunların tek başlarına dermanı olmamaları bir tarafa, kurumsal düzenlemelerin siyasal ve toplumsal sorunlarla doğrudan nedensel bir ilişkisi olup olmadığı bile tartışmalıdır. Ancak, anayasalar yine de siyasal topluluğun bütününü ilgilendirdiklerinden ve daha sonraki siyasal mücadelelere kısıtlar ve olanaklar sunan çerçeveler olduklarından, geniş siyasal tartışmalara ve mücadelelere neden olurlar. Bundan dolayı, kurumsal düzenlemelerle ilgili tartışmalar sırasında oluşan siyasal dinamikler, kurumsal düzenlemenin kendisinden bağımsız olarak, o bağlamdaki siyasetin akışını ve güç dengelerini etkileyebilirler (özellikle aşağıda bahsettiğim üçüncü yolla). </span></div>
<div style="text-align: justify;">
</div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span>
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;">Anayasa yapım siyaseti üç sebepten daha eşitlikçi ve demokratik bir siyasal yapının oluşması için hayatidir. Birincisi, anayasa yapımı katılımcı siyasetin işlediği bir süreç olursa çıkacak metin de daha demokratik olur çünkü güçlü gruplar kendi doğrudan çıkarları dışındaki taleplere de yanıt vermek zorunda kalırlar. İkincisi, anayasaların yürürlüğe girdikten sonra daha demokratik bir şekilde yorumlanması da bu yapım sürecinde ortaya çıkan siyasetle olur. Sonuncusu ve sosyalist bir demokrasi anlamında en önemlisiyse, anayasa yapım sürecinin katılımcı olması her türlü demokratik ve eşitlikçi talebin seslendirilmesi ve güçlenmesine, bu taleplerin çevresinde anlamlı siyasal aktörlerin oluşmasına/şekillenmesine ve sonuç olarak da demokrasinin siyasal bir oyun olmaktan çıkıp ekonomik ve toplumsal bir düzleme taşınabilmesine imkan tanır.</span><br />
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
</div>
<div style="text-align: justify;">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEga93e8_K5MJUyU6sw3i2hGU9Lut6FHytfoksSgIo1xnLiYcXwEoHDNsmjyj3pKxYrAtIU1sKMRL34GHPe52xY5wohDjy2IvDN3KbNygXFXcx289e-X7lqTpD-U51ki7Xsf6ZTBPDiOm5s/s1600/chavez+morales+populism.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEga93e8_K5MJUyU6sw3i2hGU9Lut6FHytfoksSgIo1xnLiYcXwEoHDNsmjyj3pKxYrAtIU1sKMRL34GHPe52xY5wohDjy2IvDN3KbNygXFXcx289e-X7lqTpD-U51ki7Xsf6ZTBPDiOm5s/s320/chavez+morales+populism.jpg" width="320" /></span></a><span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;">Anayasa yapım sürecinin önemi Latin Amerika’nın pek çok ülkesinde, aynı Türkiye gibi demokrasiye (burada çok partili secimler anlamında) en son geçişten epey sonra yapılan katılımcı anayasa değişikliklerinden izlenebilir. Örneğin, Ekvador’un daha sonra Correa tarafından 2008’de sosyal haklar bakımından geliştirilerek yenilenecek (liberalizmin gözlüğündense denge ve fren mekanizmaları aşındırıldığı için gerileyecek) 1998 anayasasının yapımı sırasındaki ihtilaflı ve canlı siyaset, kurucu meclisteki sağ çoğunluğa rağmen iki önemli sonuç verdi. <span class="Apple-style-span">Bir taraftan en azından yerli haklarını içeren bir metnin oluşmasına yol açtı (metin ekonomik olarak neoliberalizme açık olsa da) </span>[1]<span class="Apple-style-span">, öbür taraftan da yerli hareketin neoliberalizm karşıtlığını da içerecek şekilde dönüşerek güçlenmesini sağladı </span>[2]<span class="Apple-style-span">. </span>Morales’in sol popülist hareketinin önderliğinde gerçekleştirilen ve 2009’da onaylanan Bolivya anayasasındaysa, yapım sürecindeki siyaset, Morales’in kendi iradesini milli irade olarak imal edip metinde kodlamasına izin vermemiş ve onu kendi içinden çıktığı sosyal hareketlerin taleplerine ve koyduğu kısıtlara yanıt vermek zorunda bırakmıştı [3]. Anayasa yapım siyasetinin Morales’i yukarıdaki yola sokmasının birinci sebebi, 2006’da yapılan kurucu meclis seçimlerinin sisteminin bölgeler arasındaki sandalye başına düşen seçmen sayılarındaki dengesizliğine rağmen temsili sonuç vermesiydi -- örneğin iktidardaki Morales’in MAS örgütü – Sosyalizme Doğru Hareket – oyların yaklaşık %51’iyle sandalyelerin %54’ünü alabildi [4]. İkincisi ve daha önemli sebebiyse, kurucu meclis seçimleri sürecine ek olarak uzun süreli anayasa yapımının, zaten kuvvetli olan taban hareketlerinin daha da güçlenerek siyasete müdahale etmesine izin vermesiydi.</span><br />
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span>
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://2.bp.blogspot.com/_lU6kL1IUJBk/TLUCu9wGVKI/AAAAAAAAANU/OMpp2DDdlNM/s1600/chavez-correa-morales.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"></span></a></div>
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;">Bu anayasa yapım süreci, geniş sosyal ve ekonomik haklar içermesi ve liberal kurumsal dengeleri gözetmemek bakımından benzerlikler gösteren anayasalar yapan Ekvador (Correa’nın 2008 anayasası) ve Venezuela’dan (Chavez’in 1999 anayasası) Bolivya’yı kısmen de olsa ayırır. Ancak, bu iki diğer ülkedeki sol popülist liderler kendi ideolojileri ve çıkarları doğrultusunda milli irade imal etmeyi Morales’ten daha açık bir şekilde başarmalarına rağmen (yani anayasa sürecini daha sıkı kontrol edebilmelerine rağmen), mahalli meclisler ve benzeri mekanizmalarla tabandan katılımın yaygınlığı sayesinde Türkiye’deki anayasa yapım sürecindeki yoğun siyasetsizleştirmenin yanından bile geçememişlerdir. </span><br />
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
</div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;">Kısaca, Türkiye’de, AKP anayasa değişikliklerini bir sürü yalan dolandan, yok öyle bir gündem dedikten sonra meclisin önüne koydu ve kesinlikle ortaklığı olmayan bir sürü maddeyi – muhalefetin karşı çıkmasına rağmen – birleştirip alelacele referanduma götürdü. Bu noktada, siyasetsizleştirmenin birçok aşaması olduğunu belirtmek gerekir. Birincisi, AKP’nin, sadece kısmi bir değişikliğe gitmesine rağmen, birbiriyle ilişkisiz birçok maddeyi hep beraber oylatarak, içeriğin üzerinden anlamlı bir siyaset üretilmesini engellemesi. İkincisi, AKP’nin siyasal çıkarlarına doğrudan hizmet edecek konular hariç, pakette halihazırda var olan toplumsal yarılmaların hiçbirine yer vermemesiyle, toplumsal hareketlerin müdahalesini kolaylaştıracak bu konuların geniş bir şekilde tartışılmasını engellemesi. Üçüncüsü ve anayasa yapım siyasetiyle dönüşüm açısından en önemlisi, toplumda anayasa değişim enerjisi kuvvetli olmasına rağmen, AKP’nin temsili (barajsız, geniş seçim bölgeli, adil seçim formüllü) ve muhalif toplumsal grupları hareketlendirebilecek canlı bir süreçte seçilecek bir anayasa meclisini kurmaması. Onun yerine, %10 barajlı, geniş olmayan seçim bölgeli ve büyüğü kayıran d’hondt formülüyle inanılmaz adaletsiz bir şekilde (AKP oyların %47’den azıyla sandalyelerin %62’sini kazandı), üstüne üstlük 2007’de oluşmuş bir meclisle, anayasayı değiştirmesidir – bütün bunlara ek olarak 2007 ile 2010 arasında Türkiye’nin sonuçları başka bir ulusal seçim (2009 il genel meclisi) geçirdiğini de unutmamak gerekir. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span>
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;">Sonuçta da, bu şekilde dışlayıcı, demokratik ve toplumsal dönüşümün önünü tıkayacak şekilde hazırlanmış bir paketin de kısa dönemli ve dar parti çıkarlarının dışına çıkması çok zordu ve AKP’nin yaptığı da tam bu oldu. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
</div>
<div style="text-align: justify;">
<em><strong><span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br />
</span></strong></em><br />
<em><strong><span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;">Otoriter içerik</span></strong></em></div>
<div style="text-align: justify;">
</div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span>
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://3.bp.blogspot.com/_lU6kL1IUJBk/TLUDIdheHbI/AAAAAAAAANc/23X0v55pQ7w/s1600/unbalanced.gif" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"></span></a></div>
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;">Bu değişiklik paketini içeriğiyle ilgili tartışmaya geçmeden önce, belirtmek gerekir ki, anayasa yapım siyaseti hangi iktidarın kontrolünde gerçekleştirilirse gerçekleştirilsin, sosyalist bir demokrasi isteyenler için anayasaların kendisinden daha önemlidir. Anayasanın içeriğine gelince, alt sınıfların taleplerini yansıtarak sosyal ve ekonomik haklara geniş yer veren bir anayasa elbette bu demokrasi anlayışı açısından bir ilerlemedir. Liberal/Siyasal demokrasinin bir yandan elitler arasındaki yarışmayı düzenleyen prosedürler etrafında şekillenmiş temsili hükümet, öte yandan belli bir hakim çıkarlar kümesinin kişisel özgürlükleri kısıtlamasını engelleyecek kurumsal denge ve fren mekanizmalarını savunan anlayışıysa, solun ilgi alanına ancak kurumsal mekanizmaların kimin lehine kaldırılacağına göre girer.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;">Bu noktada Türkiye’de kendi çıkarları doğrultusunda dışlayıcı anayasa yapım sürecini gerçekleştiren partinin ideolojisinin sol değil sağ popülist olduğunu vurgulamak gerek. Örneğin AKP’nin anayasasından daha kapsamlı şekilde oluşturulduğu halde, Türkiye’de olduğu gibi popülist liderin kontrolünün süreçte kuvvetli olduğu ve anayasal olarak o liderde gücün toplanmasını sağlayan Venezuela’da, en azından iktidardaki siyasal proje ekonomik ve sosyal hakları temel alıyor ve alt sınıfların taleplerini seslendiriyordu. Bir başka ifadeyle, eğer anayasa değişiklikleri Türkiye’de olduğu gibi sol değil de neo-muhafazakar bir iktidarın elinde aşırı güç toplanmasını getiriyorsa, içeriği sol muhalif hareketler açısından daha önemli kılar – hem neoliberalizmin önündeki hukuki ve kurumsal pürüzleri temizleyeceği, hem de iktidar elindeki gücü en fazla onun politik ekonomik kararlarına karşı çıkacak toplumsal muhalefetin aleyhine kullanacağı için. Aslında böyle bir durum (neo-muhafazakar bir iktidarın elinde güç toplanması) sosyal ve ekonomik demokrasi isteyenlerle siyasal/liberal demokrasi isteyenlerin (siyasal liberalizm aslında ideolojik olarak boş bir siyasal pozisyondur sadece bazı gruplar gücü tamamen kaybetmektense bu pozisyonu savunabilirler) farklı nedenlerle de olsa benzer pozisyon almasına yol açabilir. Kısaca, bu bölümde, anayasa paketinin içeriğine yoğunlaşarak liberal/siyasal demokrasiyi de gerilettiğini savunuyorum, kendi lehine bu gerilemeyi sağlayan gücün doğasını da unutmadan.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
</div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span>
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span>
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;">Referandumda kabul edildiği haliyle herhalde 80’lerde ve 90’larda demokrasiye geçişini yapmış ülkeler arasında en anti-demokratik değişiklikleri Türkiye yaptı. Sendikal haklarla ilgili gerilemeyi [5], yerindelik denetimiyle ilgili tuzakları [6] veya idarenin işleyişiyle ilgili şikayetleri inceleyecek Kamu Denetçiliği Kurumu oluşturup o kurumun başını hükümetin (meclisten basit çoğunlukla seçilir) seçmesi gibi komik düzenlemeleri bir tarafa bırakıp, yukarıda bahsettiğim liberal/siyasal demokrasi açısından önemli siyasal kurumlarla ilgili tarafları tartışırsak, bu paketin 12 Eylül anayasasını değiştirmek bir yana, onu derinleştirdiği rahatça savunulabilir. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span>
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;">12 Eylül anayasal düzenlemelerinin siyasal kurumlarla ilgili en önemli ayaklarından biri çift başlı yürütmeyi (cumhurbaşkanı ve bakanlar kurulu) kuvvetlendirmesiydi -- bu hem Evren/Sunalp’in gücünü arttırma, hem güçlü/etkin hükümet yaratma, hem de neoliberal reformları rahatça yapabilme isteğiyle ilgili. Bugünkü değişikliklerse yargının üstünde yürütmeyi 12 Eylül’ün bıraktığı yerden alıp daha da kuvvetlendiriyor, kısaca gücün yürütmenin elinde daha da yoğunlaşmasına sebep oluyor. Bu konuda en önemli iki düzenleme olan Anayasa mahkemesi (AYM) ve HSYK değişikliklerini kısaca inceleyelim.</span><br />
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
</div>
<div style="text-align: justify;">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhstP0hqnfqsrO3PsdZGLkVA4e5RlZfTU_6txasOqYFp74NcXKorBl4PVkNivjRszMcve7-aS-_iF9TGfYHmjacaULURqtvKSQvOYcLTwPGeoE1vCbOjSUvCRCW29U8VkH9MNBeDtvAFBA/s1600/23649-anayasa-mahkemesi.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" ex="true" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhstP0hqnfqsrO3PsdZGLkVA4e5RlZfTU_6txasOqYFp74NcXKorBl4PVkNivjRszMcve7-aS-_iF9TGfYHmjacaULURqtvKSQvOYcLTwPGeoE1vCbOjSUvCRCW29U8VkH9MNBeDtvAFBA/s320/23649-anayasa-mahkemesi.jpg" width="320" /></a></div>
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;">AYM’nin yeni yapısında üye sayısı 11’den 17’ye çıkıyor. Cumhurbaşkanı (CB) 4 üyeyi doğrudan belirliyor. 10 üyeyi ise, Yargıtay (3), Danıştay (2), askeri Yargıtay (1), askeri yüksek idare mahkemesi (1) ve YÖK (3) tarafından gösterilen adaylar arasından atıyor. 3 üyeyiyse meclis, Sayıştay (2) ve baro başkanları (1) tarafından gösterilen adaylar arasından seçiyor. Böylece yürütme CB’nin doğrudan seçeceği 4 ve yine kendi atadığı YÖK [7] tarafından gösterilecek 3 aday ve ayrıca basit çoğunlukla seçtiği için meclisten gelecek 3 adayı kolaylıkla kontrol edebilecek -- yani 17 üyeden 10’unu. AYMler parlamenter sistemde esasen hükümetin inisiyatifiyle geçen kanunların ve kanun hükmünde kararnamelerin anayasaya uygunluğunu denetlediğine göre; liberal/siyasal demokrasi anlayışının tam karşısında yer alan, AYMyi anlamsızlaştıran bir düzenleme ile karşı karşıyayız.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span>
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;">Burada iktidarın sağ popülizminin ikiyüzlülüğüne iki tane örnek vermekte yarar var. Birincisi, başbakan ‘milli iradenin tecelligahı’ dediği meclisin AYM’ye üye seçmesiyle ilgili. Aslında meclis kimseyi seçmiyor, seçen Erdoğan ve ondan sonra gelecek başbakanlar. Çünkü meclis basit çoğunlukla seçtiğine ve parlamenter sistemlerde meclis çoğunluğu bakanlar kurulunun kontrolünde olduğuna göre kurum olarak meclisin gerçekte kimseyi seçtiği yok -- ayrıca meclisin seçtiği üç adaydan ikisinin de yine hükümetin kontrolündeki Sayıştay’ın gösterdiği adaylardan olduğunu unutmamak lazım [8]. İkincisi, değişikliğe göre 12 yılla sınırlanan AYM üyeliği, geçiş hükümlerine göre mevcut ve yedeklerden eklenen üyeler için eski düzenleme olan 65 yaş sınırını koruyor. Somutlaştırırsak, atanabilmesi için önce AYM raportörlüğünden bir aylığına denizcilik müsteşar yardımcılığına sonra da yüksek bürokrat kontenjanından Gül tarafından 41 yaşında yedek üyeliğe atanan yeni üye 2033 yılına kadar konumunu koruyacak – Gül’ün atadığı YÖK’ten gelen üye de 44 yaşında. Bu, Gül’den sonra milli iradenin temsilcisi olacak cumhurbaşkanlarının milli iradeyi AYM’ye hakim kılma hakkını sınırlandıracağı gibi, Gül 25 yıla kadar atayabilirken sonrakiler sadece 12 yıl için atayabilecek. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span>
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span>
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://1.bp.blogspot.com/_lU6kL1IUJBk/TLUDdYFkz-I/AAAAAAAAANk/vJHX3yVDg8c/s1600/hsyk.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"></span></a></div>
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;">Yürütmenin AYM üzerindeki kontrolü, halihazırdaki üyelerin görev süresi ve üye sayısındaki genişlemenin daha dar olmasından dolayı (ve AKP’nin ilk paketi AYM’de değişikliğe uğradığı için) daha uzun zamana yayılacak gibi görünürken, aynı durum HSYK için çok daha çabuk gerçekleşeceğe benziyor. HSYK’da da AYM’ye benzer şekilde asıl üye sayısı yükseliyor – 7’den 22’ye. Adalet Bakanı kurulun başkanı ve adalet müsteşarı tabii üye pozisyonlarını korurken, asıl üyelerden CB 4, Türkiye Adalet Akademisi 1, adli yargı hakim ve savcıları 7, idari yargı hakim ve savcıları 3, Yargıtay 3, Danıştay da 2’sini seçiyor. Bu kompozisyonda yürütme 7 kişilik bir bloğu doğrudan (bakan, müsteşar, CB’nin seçtiği 4 ve hükümetin kontrolündeki Adalet Akademisinin seçtiği 1 üye) kontrol ederken, yükselme beklentisi içinde olacak 10 üye hakim ve savcılardan gelecek üyelerin üzerinde de adalet bakanının etkisi kaçınılmaz olacak – seçimlerde adalet bakanlığına yakın adayların seçilmediğini varsayarsak bile [9]. Ayrıca, adalet bakanının (ve müsteşarının) orada durmalarını bir tarafa bırakalım aslında yeni düzenlemede adalet bakanının soruşturma ve incelemelerdeki izin yetkisi anayasallaştırılmakta (bakınız 159. maddedeki değişiklik). Yürütmenin kontrolü bakımından değişikliğin belki de en sorunlu noktası HSYK ile ilgili çok önemli düzenlemelerin kanuna bırakılması (karar verme prosedürleri, dairelerin oluşumu ve görevleri gibi) [10]. Basitçe ifade etmek gerekirse, HSYK’daki güç dengelerini açıkça etkileyecek bu kadar önemli meseleleri kanuna bırakırsanız esasen hükümete bırakmış olursunuz (hükümet kanunu çıkaracak meclis çoğunluğunu kontrol ettiği için). Zaten şu anda hükümetin belli olmaya başlayan taslağı da kuşkuya yer bırakmayacak şekilde hükümetin bu yetkisini sonuna kadar kullanarak kendi çıkarlarına göre HSYK’yı şekillendireceğini gösteriyor.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
</div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span>
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;">Siyasal kurumlar birbirleriyle etkileşim halinde sonuç yarattığına göre, bütün bu değişiklikleri genel siyasal çerçevede değerlendirirsek anti-demokratik etkilerinin büyüyeceğini görürüz. Örneğin, meclisin AYM’ye seçtiği üç üyeyi düşünelim. Meclisin basit çoğunlukla seçtiği yetmiyormuş gibi bir de %10 barajlı bir seçim sistemiyle mecliste çoğunluk kurmuş ve sorunlu bir siyasal partiler kanununa göre düzenlenmiş bir partinin üyeleri bu seçimi yapacak. Yani seçecek olan meclisin basit çoğunluğu bile aslında temsili bir çoğunluk değil. Aynı şekilde HSYK’yı kontrol edecek adalet bakanın seçildiği partinin de mecliste çoğunluk elde etme ya da partisinin içinde sivrilme süreçlerini göz önünde bulundurursak, seçim sistemi ve siyasi partiler yasası yüzünden, meclisten basit çoğunlukla üye seçilmesi ya da HSYK’da adalet bakanın gücü kötü uygulamadan vahim uygulamaya dönüşüyor.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
</div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span>
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;">Kaldı ki bu değişiklikler, yetmez ama evetçilerin iddia ettiği gibi reformlar silsilesini tetiklemeyeceği gibi, uzun bir süre siyasal sistemimizin bir parçası olarak kalacaktır (aynı YÖK veya 10% barajı gibi). Çünkü, yürütmeyi güçlendirirsen daha sonra yürütmenin kontrol ettiği meclis çoğunluğu onun gücünü azaltacak bir düzenleme yapmaz. Diyelim CHP anayasayı değiştirecek şekilde bir çoğunlukla seçimleri kazandı, neden kendi adalet bakanının HSYK yetkilerini kısıtlasın ya da HSYK’nın kanuna bırakılmış düzenlemelerinde kendi gücünü kısıtlasın? Yukarıdaki örneklerden AYM üzerinden gidersek, üye seçimini demokratikleştirmek için iki ihtimal kalıyor: 1) CB seçilen kişinin partisi seçimlerde meclisin 1/3’ünden az sandalye alır ve meclisteki 2/3 çoğunluk başka partiden olan CB’nin yetkilerini kısar; 2) Seçimlerde mecliste 2/3’ten fazla çoğunlukla hükümeti kurmuş olan parti bir sonraki seçimde çökeceğine inanarak, kendisinden sonra gelecek hükümetin yetkilerini kısar ve meclisin seçme yöntemini nitelikli çoğunluğa çevirir. Bunlar çok düşük ihtimaller olduğuna göre güçlüye güç verirsen bir daha geri alamazsın kanunun işleyeceğini rahatlıkla farz edebiliriz. Kısaca bu değişiklikler kesinlikle iyiye doğru bir ilk adım değil, olsa olsa kötü bir son adım.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span>
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi88I82UAukcFiu2wMfBtmnpwCRFFmOp5pph_8EfayicCzn_hDEDRrdI2YE8yRnAyF98y7Spu7WocJdgdrA_qbKIg1bvcQ5rJoNhJDg-s02rQSZk0v8txBe-LpKMaD3DGfgBia6ZDGGt0U/s1600/poweroverconcentration1.png" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><img border="0" ex="true" height="243" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi88I82UAukcFiu2wMfBtmnpwCRFFmOp5pph_8EfayicCzn_hDEDRrdI2YE8yRnAyF98y7Spu7WocJdgdrA_qbKIg1bvcQ5rJoNhJDg-s02rQSZk0v8txBe-LpKMaD3DGfgBia6ZDGGt0U/s400/poweroverconcentration1.png" width="400" /></span></a></div>
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;">Sonuç olarak, değişikliklerin AYM ve HSYK ile ilgili söylediği ve söylemediği noktaları, geniş kurumsal çerçeve içinde düşünürsek, bu düzenlemelerle genişlemeden en çok kendisi faydalanacağı için, AKP öncelikle kendisi, sonra da bütün yürütmeyi kontrol edecek güçler için demokrasi değil ayrıcalık istemiş oluyor. Siyaset bilimci Elster liberal anayasacılığın yurttaşların hak ve özgürlüklerini savunmak için (en azından ideolojik alanda) hükümetlerin gücünü sınırlamasını, güvensizliğin kurumsallaşması olarak adlandırır. Son değişikliklerle yapılan bunun tam tersi (güçlüye güvenin kurumsallaşması) olduğuna göre, liberal olarak adlandırılan kanaat mühendislerinin bu anayasa sürecini ‘yetmez ama evet’ diyerek ancak müthiş bir gayretkeşlik örneği göstererek desteklemeleri açıklamaya muhtaç hale geliyor. Aslında, bu anayasa paketini çevreleyen siyasal süreçte, AKP’nin liberal/siyasal demokrasi karşıtı siyasetinin şiddetlenmesine koşut olarak, liberal kanaat mühendislerinin AKP’yle ilişkilerinin sıkıntıya girmek bir yana organikleşmeye başlaması, AKP’nin neo-muhafazakar popülizmi lehine siyasal liberalizmle ilişkilerini de koparttıkları anlamına geliyor -- tabii aynı zamanda liberal olarak adlandırılan düşünceler demetinin sol gelenekten gelenlerinin (sol liberalizm) burjuva demokratik devrim aşamasının da aslında düşündüklerinin tam ters yönde bir ilerleme olduğu anlamına da.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
</div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span>
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;">Aşağıda önce referandum sonuçlarını ve bu sonuçların siyasal partiler açısından ne demek olduğunu değerlendiriyorum, sonra da otoriter neo-muhafazakar eklemlenmenin ışığında referandumda alınan siyasal pozisyonları anlamlandırmaya çalışıyorum.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
</div>
<div style="text-align: justify;">
<strong><em><span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br />
</span></em></strong><br />
<strong><em><span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;">Siyasal Partiler ve Referandum Sonuçları</span></em></strong></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://4.bp.blogspot.com/_lU6kL1IUJBk/TLUEThOhg-I/AAAAAAAAANw/cm3zc0y3Ufs/s1600/ref2010_ntv.png" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"></span></a></div>
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;">AKP’nin finansal, medya ve kamusal kaynaklardaki ezici üstünlüğünü propaganda üstünlüğüne çevirerek hakim olduğu referandum süreci sonucunda, paket % 58’in biraz altında bir oranla onaylandı. Aslında sonuçlar siyasal partiler açısından çok açık. AKP, SP ve BBP’nin de evet demesine rağmen, bu cephenin tek büyük partisi olarak net bir şekilde bu süreçten başarılı çıktı. Bu, özellikle evetlerin hayırlara anlamlı bir miktar fark attığı da göz önünde bulundurulursa, neo-muhafazakar iktidarın hem siyasetin alanını toplumsal muhalefete karşı daraltmak anlamında, hem de gücü tek elde toplama anlamında, otoriterliğinin dozunu rahatça arttıracağı anlamına geliyor.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;">MHP ise bu sürecin tartışmasız kaybedeni oldu. Referandum sonuçlarına kabaca bir bakış bile, MHP’nin, özellikle orta ve doğu Anadolu’daki aşırı muhafazakar milliyetçi oylarını ya hayıra dönüştürememiş ya da bu süreçte AKP’ye kaybetmiş olduğunu görmek mümkün. Örneğin Erzurum’da MHP’nin 2009 yerel seçimleri il genel meclisi oy oranı %20.5 olduğu halde, CHP’nin de aynı seçimde %3.4 oy almasına rağmen, 2010 referandumunda hayır oyları sadece %13 oldu [11]. Bayburt, Yozgat, Aksaray, Gümüşhane gibi illerde ve orta/doğu Anadolu’da MHP’nin güçlü olup CHP’nin güçsüz olduğu birçok ilçede de aynı şekilde hayır oyları MHP’nin son seçimde tek başına aldığı oyların altında kaldı. Bunun birbiriyle ilişkili iki nedeni olduğu düşünülebilir. Birincisi, orta ve doğu Anadolu’daki aşırı muhafazakar MHP seçmeninin, Batıdaki milliyetçiliği daha önde olan 90lar sonrası kazandığı seçmenine göre, referandumun dikotomik yapısında, ‘seküler’ CHP’nin yerine ‘mütedeyyin’ AKP’yi tercih etmesi. İkincisiyse, AKP’nin ve destekçilerinin referandumda yaygın bir şekilde kullandığı Alevi-karşıtlığı (yargıyı ve Türkiye’yi yöneten Alevi oligarşi efsanesi) politikasının, MHP’nin bu bölgelerdeki mütedeyyin Hanefi ve iç düşman olarak kurulmuş Aleviliğe karşıt radikalleşme geçmişi olan [12] tabanı üzerinde etkili olmuş olması.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;">CHP’ninse hayır pozisyonunun esas sahibi olarak AKP’yle yarışmasında açıkça kaybetmesine ve kendisine ve AKP’ye oy vermemiş seçmeni ikna etmekte başarısız olmasına rağmen, en azından 2009 seçimlerine göre oylarını yükselttiği düşük ölçekte bir seçim sonucu analiziyle iddia edilebilir [13]. Son olarak BDP’nin boykotunun başarısı son seçimlerdeki oy oranına göre tartışmalı olsa da, mutlak bir şekilde siyasal anlamına göre değerlendirilirse, bölgede demokratik özerklik talebinin çok güçlü olduğunu ortaya çıkarması bakımından, kesinlikle başarılı olmuştur (Bölgedeki 6 ilde katılım %50’nin altında, 4 ilde ise 50’lerde kaldı) [14].</span><br />
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span>
<strong><em><span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;">Otoriter eklemlenme ve referandumda alınan pozisyonların anlamı</span></em></strong><br />
<span style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><br /></span>
<span style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">Demokrasi teorisyeni Dryzek genel oy verme hakkı sağlandıktan sonra demokratikleşmenin halkın değişik kesimlerinin siyasal hayata dahil olma mücadelesi halini aldığını söyler</span><span style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"> [15]</span><span style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">. Bu iddiayı nasıl bir siyaset izlemek gerektiği konusunda bir reçete değil de bir betimleme olarak düşünürsek, Türkiye’de AKP’nin doğru yurttaş tanımının dışına düşmüş Hanefi mütedeyyin kesimlerin siyasal süreçlere dahil olmasına aracılık ettiğini, yukarıda değerlendirdiğim referandum sonuçlarının da bu eklemlenmeyi tescillediğini söylemek mümkün.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
</div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span>
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;">Bu dahil olma sürecinin incelenmesi başka bir yazının konusu olmasına rağmen, AKP’nin neo-muhafazakar popülizminin nasıl bunu sağladığını kısaca tartışmakta referandumdaki pozisyonları anlamlandırmak açısından yarar var. AKP esasen iki farklı sınıfsal konumun taleplerine karşılık vermeyi başardı. Bu gruplardan birincisi neoliberal ekonomik emniyetsizleşme döneminde kentlere göç etmiş ve/veya halihazırda kentlerin çeperlerinde yaşayan Hanefi yoksullar, ikincisiyse on yıllardır palazlanan Hanefi mütedeyyin sermaye sahipleri. AKP’nin neo-muhafazakar popülist ideolojisinin milli iradesindeki sınıfsal iması zayıf (hatta sınıfları dışlayan) millet, ya da elitlere ve oligarşiye karşı konumladığı örselenmiş, mağdur ancak en okumuştan daha hikmetli Türk halkındaki halk, aslında Türk mütedeyyin Hanefileri simgeliyor. Bu ideolojik hikaye aynı zamanda bu halkın mutluluğa ermesinin, hakkı olan yönetim hakkına kavuşmasının koşulunu, önüne statükonun/müesses nizamın koyduğu engellerin kaldırılmasına bağlıyor -- buradaki engeller bu ideolojinin bizzat halktan kabul etmedikleri de olabilir (elitler), o halkın otantik temsilcilerinin önünü tıkayan kurumsal kısıtlar da. Sonuçta AKP, mütedeyyin Hanefilere bir yandan sembolik faydalar – mağduriyet hissinin tanınması ve aslında yönetmeyi en fazla onların hak ettikleri vurgusu -- bir yandan da somut/maddi faydalar bahşederek – sermayeye ihale, yoksullara iaşe şeklinde özetlenebilecek ancak çok daha yaygın kayırmacılık ağları – bu kesimleri sığ bir şekilde de olsa siyasete eklemlemeyi başardı. Bu anayasa sürecindeyse eklemlenme şöyle okunabilir: dahil olmanın kurumsallaşması. Daha somut olarak ifade etmek gerekirse, mütedeyyin Hanefilerin, devletin/sivil toplumun geri kalanında artık baskın konumda olsalar da, halen temsil edilmeyi başaramadıkları kemikleşmiş yüksek yargıyı, eski hegemonik ideolojiye (Kemalizm) mensup sahiplerinden temizlemeleri.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
</div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span>
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;">Ancak bu eklemlenme, AKP’nin neo-muhafazakar popülizminin öncülüğünde olduğu için yeni dışlanmışlıklar ve hiyerarşiler (neoliberalizmiyle sınıfsal ve muhafazakarlaştırmacılığıyla da mezhepsel) yarattığı gibi, yoğun iç çelişkiler de içeriyor. Örneğin, son Tophane olayındaki saldırganlar AKP'nin neoliberalizminin kentsel boyutundan en çok zarar görenler oldukları halde (Galataport, soylulaştırma gibi) aynı zamanda AKP'nin sağcı popülizminin çağırdığı, sembolik güç verdiği, AKP'nin milli iradesindeki millet, Türk halkının değerlerindeki halk. Kısaca aynı zamanda dünyayı ayaklarının altından çeken iktidar bir yandan da onlara sen hakiki Hanefi Türksün bu ülkeyi yönetme hakkı senindir (yani senin doğrudan temsilcin olan benimdir) diyor [16]. Böyle bir neo-muhafazakar popülist ideolojinin demokrasi anlayışı da bir yandan sınıfsal eşitsizliği gizleyecek şekilde muğlak bir milli irade kavramıyla sosyalist demokrasiyi doğrudan dışlarken, öte yandan da siyasal/liberal demokrasinin denge mekanizmalarını ve her türlü muhalefetin meşruiyetini de aşındırıyor. Aslında yukarıda tartıştığım siyasetsizleştirilmiş anayasa yapım süreci ve yürütmeci anayasal içerik de bu kapsamlı otoriter dönüşümün tezahürleri. </span><br />
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">Anayasa değişikliklerini bu şekilde hem eklemlenme hem de kapsamlı bir otoriterleşme sürecinin aşaması olarak okursak, referandumda alınan siyasal pozisyonlar ne anlama gelir? İki çeşit hayır ayırt etmek mümkün. Birincisi, eklemlenmeye hayır, ikincisiyse kapsamlı otoriterleşmeye hayır. Birinci hayır pozisyonun yaptığı gibi, otoriterleşmeye ve sağcılaşmaya karşı çıkmak yerine, anayasa değişikliklerine, eklemlenme sürecinin kendisinden rahatsız olmak nedeniyle karşı çıkmak, (ya da eski ve yeni hakim gruplar arasındaki mücadelede ayaklar baş oldu diyerek eskinin tarafını tutmak) AKP neo-muhafazakar popülizminin belli noktalarda tercüman olduğu ve bazen de şekillendirebildiği alt sınıfların belli kesimlerinin siyasete dahil olma isteklerine de karşı çıkmak demektir. Bir başka değişle, AKP/cemaat iktidarının Hanefi mütedeyyin alt-sınıflara veya şu ya da bu sebepten ‘doğru yurttaş’ tanımının dışına düşmüş kesimlere sembolik ve kliantelizm yoluyla da olsa sağladığı somut yararlara da karşı çıkmak demektir. Bu eklemlenmeye karşı çıkış pozisyonunun en şiddetli tepkileri siyasal elitler tarafından darbe denemeleri, türban yasakları, 367 kararlarıyla ortaya çıktı. Ancak artık çaresiz olduğu bilinen bu karşı çıkışın, halen muhafazakar cumhuriyetçi ideoloji çevresinde oluşmuş ve iyice milliyetçileşmiş geniş bir tabanı da var ve hayırcılar içinde önemli yer tutuyor. Tabii ikinci hayır pozisyonu da hayırcılar içinde geniş yer tutuyor, bu hayır, zaten dahil olma sürecinin anayasa sürecinden bağımsız olarak gerçekleşmekte olduğunu da görerek, eklemlenmeye değil onun anayasa sürecinde billurlaşmış her bakımdan demokrasinin alanını kısıtlayacak şekilde olmasına karşı çıkıyor – sosyalistler ve en önemlileri Aleviler olmak üzere AKP hegemonyasının dışladığı gruplar.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><br /></span>
<span style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">Evet oyu da hem eklemlenmeyi hem de bu eklemlenmenin kapsamlı neo-muhafazakar otoriterliğini onaylamak anlamına geliyor. Yetmez ama evetçilerle ilgili de, yukarıda yaptığım yoruma ek olarak, anayasa değişikliklerinin ne sosyalist ne de liberal demokratik bir rejim yarattığını görmemeleri mümkün olmadığına göre, birinci tip hayırcılardan nefretleriyle beraber, evetlerinin de yetmezlerinin de aslında mütedeyyin Hanefilerin (onların terminolojisiyle çevre güçlerinin) siyasete dahil olmasını onaylamaya dair olduğunu düşünmek mümkün. Ama tabii bu durumu bu kadar dar bir şekilde ve tek taraflı okumaları, onların, solu geçtim ufku dar siyasal liberalizmden bile kopuşları anlamına geliyor.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span>
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><br /></span>
<br />
<div class="MsoFootnoteText" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><span class="MsoEndnoteReference"><span lang="TR"><span class="MsoEndnoteReference"><span lang="TR">[1]</span></span></span></span><span lang="TR"> Ekvator 1998 anayasa yapım siyaseti için bkz. Renata Segura, <i style="mso-bidi-font-style: normal;">Inclusion and the Politics of Constitution Making: Columbia and Ecuador (1991 & 1998)</i>, Yayımlanmamış doktora tezi<i style="mso-bidi-font-style: normal;">, </i>New School, s: 1-9 ve 89-126, 2007. </span></span></div>
<div class="MsoFootnoteText" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><span class="MsoEndnoteReference"><span lang="TR"><span class="MsoEndnoteReference"><span lang="TR">[2]</span></span></span></span><span lang="TR"> Örneğin bir protesto hareketinin temel sloganı ‘<i style="mso-bidi-font-style: normal;">Todos las voces en la Constituyente: por un estado plurinacional sin privatizaciones’ </i>şöyle çevrilebilir: “Bütün sesler Kurucu [Mecliste]: çok milletli özelleştirmesiz bir devlet için. Robert Andolina, “The Sovereign and its Shadow: Constituent Assembly and Indigenous Movement in Ecuador”, <i style="mso-bidi-font-style: normal;">Journal of Latin American Studies, </i>35, s: 742, 2003. </span></span></div>
<div class="MsoFootnoteText" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><span class="MsoEndnoteReference"><span lang="TR"><span class="MsoEndnoteReference"><span lang="TR">[3]</span></span></span></span><span lang="TR"> Bolivya anayasa yapım siyaseti için bknz. Maxwell A. Cameron and Kenneth E. Sharpe, “Andean Left Turns: Constituent Power and Constitution-Making”, s: 113-119, 2010; Maxwell A. Cameron, “Latin America’s Left Turns: Beyond Good and Bad, <i style="mso-bidi-font-style: normal;">Third World Quarterly, </i>30, s: 331-345, 2009.</span></span></div>
<div class="MsoFootnoteText" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><span class="MsoEndnoteReference"><span lang="TR"><span class="MsoEndnoteReference"><span lang="TR">[4]</span></span></span></span><span lang="TR"> Seçim sistemi ve sonuçları için bkz. <i style="mso-bidi-font-style: normal;">European Union Election Observation Mission, Bolivia 2006, </i>s: 30-31, 2006.</span></span></div>
<div class="MsoFootnoteText" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><span class="MsoEndnoteReference"><span lang="TR"><span class="MsoEndnoteReference"><span lang="TR">[5]</span></span></span></span><span lang="TR"> Bu konu için bkz. Aziz Çelik’in Birgün’de çıkan yazılarından, “Grev Yasağı Geliyor”, 5 Ağustos 2010; “Zorunlu Tahkimin Anlamı”, 12 Ağustos 2010; Ayrıca 10 Aralık Hareketinin İbrahim Kaboğlu’nun hazırladığı “Anayasa Değişikliği Demokratikleşme İçin İleri Bir Adım Mı?”, s: 9, 2010. </span></span></div>
<div class="MsoEndnoteText">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><span class="MsoEndnoteReference"><span lang="TR"><span class="MsoEndnoteReference"><span lang="TR">[6]</span></span></span></span><span lang="TR"> Bu konu ile ilgili kapsamlı bir tartışma için bkz. Ilgın Özkaya, “Anayasa Referandumunda Hukukilik/Yerindelik Denetimi Tartışmalarına Dair Bir Not”, www.sdyeniyol.org.</span><o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoEndnoteText">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><span class="MsoEndnoteReference"><span lang="TR"><span class="MsoEndnoteReference"><span lang="TR">[7]</span></span></span></span><span lang="TR"> 12 Eylül’ün istikrar abidesi kurumlarından YÖK’ün AYM gibi hukuki denetim yapan bir kurumda Danıştay’dan fazla kontenjanı olması tek başına anayasa değişikliklerinin ne için yapıldığına açık bir fikir veriyor olsa gerek.</span><o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoEndnoteText">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><span class="MsoEndnoteReference"><span lang="TR"><span class="MsoEndnoteReference"><span lang="TR">[8]</span></span></span></span><span lang="TR"> Levent Gönenç, “2010 Anayasa Değişikliği Teklifi Üzerine Bir Değerlendirme”, <i style="mso-bidi-font-style: normal;">Birikim</i>, s: 18-19, Haziran 2010.</span><o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoFootnoteText" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><span class="MsoEndnoteReference"><span lang="TR"><span class="MsoEndnoteReference"><span lang="TR">[9]</span></span></span></span><span lang="TR"> Ece Göztepe, 2010 Yılı Anayasa Değişikliğinin Usul ve İçerik Açısından Genel Bir Değerlendirmesi: Türkiye’de Demokrasinin Kaderi”, <i style="mso-bidi-font-style: normal;">Birikim, </i>s:37, Haziran 2010.</span></span></div>
<div class="MsoFootnoteText" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><span class="MsoEndnoteReference"><span lang="TR"><span class="MsoEndnoteReference"><span lang="TR">[10]</span></span></span></span><span lang="TR"> Kanuna bırakılan bütün önemli düzenlemeler için bkz. Levent Gönenç, “2010 Anayasa Değişikliği Teklifi Üzerine Bir Değerlendirme”, <i style="mso-bidi-font-style: normal;">Birikim</i>, s: 20, Haziran 2010.</span></span></div>
<div class="MsoFootnoteText" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><span class="MsoEndnoteReference"><span lang="TR"><span class="MsoEndnoteReference"><span lang="TR">[11]</span></span></span></span><span lang="TR"> <a href="http://referandum.ntvmsnbc.com/index.html">http://referandum.ntvmsnbc.com/index.html</a> </span></span></div>
<div class="MsoFootnoteText" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><span class="MsoEndnoteReference"><span lang="TR"><span class="MsoEndnoteReference"><span lang="TR">[12]</span></span></span></span><span lang="TR"> 80 öncesi MHP’nin alevi karşıtlığıyla radikalleşmesi için bkz. Mehmet Ali Ağaoğulları, “The Ultranationalist Right”, Schick ve Tonak, s: 200-204, 1987.</span></span></div>
<div class="MsoFootnoteText" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><span class="MsoEndnoteReference"><span lang="TR"><span class="MsoEndnoteReference"><span lang="TR">[13]</span></span></span></span><span lang="TR"> YSK henüz sandıklara göre oy oranlarını ilan etmediği için şu anda sadece ilçeler üzerinden bir değerlendirme yapmak mümkün.</span></span></div>
<div class="MsoFootnoteText" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><span class="MsoEndnoteReference"><span lang="TR"><span class="MsoEndnoteReference"><span lang="TR">[14]</span></span></span></span><span lang="TR"> Boykotun anlamı için bkz. Masis Kürkçügil, “Esas Felaket Zihinlerde Yaşanmış Yenilgidir”, sdyeniyol.org. </span></span></div>
<div class="MsoFootnoteText" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><span class="MsoEndnoteReference"><span lang="TR"><span class="MsoEndnoteReference"><span lang="TR">[15]</span></span></span></span><span lang="TR"> John S. Dryzek, “Political Inclusion and the Dynamics of Democratization”, <i style="mso-bidi-font-style: normal;">American Political Science Review, </i>90, s: 475, 1996.</span></span></div>
<div class="MsoFootnoteText" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><span class="MsoEndnoteReference"><span lang="TR"><span class="MsoEndnoteReference"><span lang="TR">[16]</span></span></span></span><span lang="TR"> Bu noktada anayasa yapım siyaseti sırasında örnekler verdiğim Latin Amerika’da yükselen sol popülizm ile AKP’nin neo-muhafazakar popülizmi arasında ciddi farklar olduğunu ve AKP’nin popülizminin de sınıfsal dışlanmışlık yaratma ve otoriterleşme bakımından bu örneklerden çok Fujimori’nin sağ popülizmine benzediğini belirtmek gerek.</span></span><br />
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><span lang="TR"><br /></span></span>
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif;"><span lang="TR"><b>Yeniyol, No39, s.39-52</b></span></span></div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
</div>
Yunus Sozenhttp://www.blogger.com/profile/14161769543608835820noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7938818981908953433.post-3687318426465559332010-09-07T14:06:00.000-07:002013-02-06T13:44:55.243-08:00Demokrasi ve AKP’nin 12 Eylül’ü<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: auto;">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi6F-cK3qvHiZ25MA8jfQ_qi_q4OvN5scyAeIM66SPxZDwVTEAzondzjnCZ1RKPVdDIadNLDkp1nUdb-V-IqIWcNeCmkNz-OOblomMA73aOnZL7EcQ-ChDJWUcliECBOgae5WI-jjbqTSk/s1600/referandum+evet.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="252" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi6F-cK3qvHiZ25MA8jfQ_qi_q4OvN5scyAeIM66SPxZDwVTEAzondzjnCZ1RKPVdDIadNLDkp1nUdb-V-IqIWcNeCmkNz-OOblomMA73aOnZL7EcQ-ChDJWUcliECBOgae5WI-jjbqTSk/s320/referandum+evet.jpg" width="320" /></a></div>
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, serif;"><b>Yunus Sözen </b></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, serif;"><b>Eylül 2010 (Bianet ve sdyeniyol.org)</b></span></div>
<div class="MsoNormal">
<div style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, serif;">Bu yazıda önce AKP’nin anayasa yapım süreci ve değişikliklerinin 12 Eylül’ü derinleştirdiğini, sonra da bu değişiklikler geçerse ortaya çıkacak yapının dönüştürülmesinin neden çok zor olacağını açıklamaya çalışıyorum. </span><br />
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, serif;"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><i style="mso-bidi-font-style: normal;"><span style="color: black; font-family: Times, serif;"><br />
</span></i></b></span><br />
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, serif;"></span><span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, serif;"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><i style="mso-bidi-font-style: normal;"><span style="color: black; font-family: Times, serif;">Dışlayıcı Anayasa Yapım Süreci</span></i></b></span><br />
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, serif;"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><i style="mso-bidi-font-style: normal;"><span style="color: black; font-family: Times, serif;"></span></i></b></span><span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, serif;"><span style="color: black; font-family: Times, serif;">Anayasa yapım siyaseti iki sebepten daha eşitlikçi ve demokratik bir siyasal yapının oluşması için hayatidir (bu sürecin önemi Latin Amerikanın pek çok ülkesinde demokrasiye geçişten epey sonra yapılan katılımcı anayasa değişikliklerinden izlenebilir). Birincisi, anayasa yapımı katılımcı siyasetin işlediği bir süreç olursa çıkacak metin de daha demokratik olur (çünkü güçlü gruplar kendi doğrudan çıkarları dışındaki taleplere de yanıt vermek zorunda kalırlar). İkincisiyse, anayasa yapım sürecinin katılımcı olması her türlü demokratik ve eşitlikçi talebin seslendirilmesi/güçlenmesine ve demokrasinin siyasal bir oyun olmaktan çıkıp ekonomik ve toplumsal bir düzleme taşınabilmesine imkan tanır. Hatta</span> anayasaların yürürlüğe girdikten sonra daha demokratik bir şekilde yorumlanması da bu yapım sürecinde ortaya çıkan siyasetle olur<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><i style="mso-bidi-font-style: normal;">. </i></b></span></div>
</div>
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, serif;"></span><br />
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, serif;"></span><br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, serif;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhsDDZSzJ2TFZ-us5O-0CVdCbfqhAsgS195ctYUYhFaukvhOtZruaoD5dpA40sf22lZAKmYnCy-0BzZYfZf5YqVfd_xrkfMP6aG0QwazcucEJ_dfYs23CGJMVOJG-fZPfzWlBDGsY6Rz9A/s1600/democraciaconstituyente.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhsDDZSzJ2TFZ-us5O-0CVdCbfqhAsgS195ctYUYhFaukvhOtZruaoD5dpA40sf22lZAKmYnCy-0BzZYfZf5YqVfd_xrkfMP6aG0QwazcucEJ_dfYs23CGJMVOJG-fZPfzWlBDGsY6Rz9A/s320/democraciaconstituyente.jpg" width="213" /></a><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><i style="mso-bidi-font-style: normal;"></i></b> Ama AKP bu<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><i style="mso-bidi-font-style: normal;"> </i></b>değişiklikleri bir sürü yalan dolandan, yok öyle bir gündem dedikten sonra meclisin önüne koydu ve şimdi de kesinlikle ortaklığı olmayan birsürü maddeyi – muhalefetin karşı çıkmasına rağmen – birleştirip<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><i style="mso-bidi-font-style: normal;"> </i></b>referanduma<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><i style="mso-bidi-font-style: normal;"> </i></b>götürüyor<i style="mso-bidi-font-style: normal;">.<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"> </b></i>Bu şekilde bir<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><i style="mso-bidi-font-style: normal;"> </i></b>katakulli aslında referandum kampanyasının da seviyesizleşmesinin asıl nedeni.<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><i style="mso-bidi-font-style: normal;"> </i></b>Kim onlarca birbiriyle ilişkisiz madde üzerinden iç tutarlılığı olan bir siyaset üretebilir? Yani,<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><i style="mso-bidi-font-style: normal;"> </i></b>iktidar,<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><i style="mso-bidi-font-style: normal;"> </i></b>sadece anayasa yapım<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><i style="mso-bidi-font-style: normal;"> </i></b>sürecini otoriter<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><i style="mso-bidi-font-style: normal;"> </i></b>bir<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><i style="mso-bidi-font-style: normal;"> </i></b>şekilde<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><i style="mso-bidi-font-style: normal;"> </i></b>yönetmedi<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><i style="mso-bidi-font-style: normal;"> </i></b>aynı<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><i style="mso-bidi-font-style: normal;"> </i></b>zamanda referandum<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><i style="mso-bidi-font-style: normal;"> </i></b>sürecini de (beraber oylanmasıyla) siyasetsizleştirdi.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, serif;"><span style="color: black; font-family: Times, serif;">Aslında süreçle ilgili<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><i style="mso-bidi-font-style: normal;"> </i></b>(kaçırılmış dönüştürücü etkisi dışında)<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><i style="mso-bidi-font-style: normal;"> </i></b>bir başka<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><i style="mso-bidi-font-style: normal;"> </i></b>büyük<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><i style="mso-bidi-font-style: normal;"> </i></b>sorun da anayasa konusundaki<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><i style="mso-bidi-font-style: normal;"> </i></b>değişim enerjisinin bu<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><i style="mso-bidi-font-style: normal;"> </i></b>derece kapsamsız<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><i style="mso-bidi-font-style: normal;"> </i></b>(en iyi okumayla)<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><i style="mso-bidi-font-style: normal;"> </i></b>bir<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><i style="mso-bidi-font-style: normal;"> </i></b>paketle heba edilmesi.<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><i style="mso-bidi-font-style: normal;"> </i></b>Ama zaten boyle<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><i style="mso-bidi-font-style: normal;"> </i></b>dışlayıcı<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><i style="mso-bidi-font-style: normal;"> </i></b>bir<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><i style="mso-bidi-font-style: normal;"> </i></b>şekilde<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><i style="mso-bidi-font-style: normal;"> </i></b>hazırlanmış<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><i style="mso-bidi-font-style: normal;"> </i></b>bir<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"> </b>paketin<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><i style="mso-bidi-font-style: normal;"> </i></b>dar parti<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><i style="mso-bidi-font-style: normal;"> </i></b>çıkarlarının<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><i style="mso-bidi-font-style: normal;"> </i></b>dışına çıkması çok zordu.<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><i style="mso-bidi-font-style: normal;"> <o:p></o:p></i></b></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, serif;"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><i style="mso-bidi-font-style: normal;"><span style="color: black; font-family: Times, serif;">İçerikle İlgili Sorunlar<o:p></o:p></span></i></b></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, serif;"><span style="color: black; font-family: Times, serif;">Dışlayıcı anayasa yapım süreci, içeriğin de tuzaklar ve AKP’nin kısa dönemli çıkarlarını içeren düzenlemelerle dolu olmasına yol açtı. Bu haliyle herhalde 80’lerde ve 90’larda demokrasiye geçişini yapmış (ve sonradan anayasasını değiştirmiş/yenilemiş) ülkeler arasinda en anti-demokratik degisiklikleri Türkiye yapiyor. Sendikal haklarla ilgili gerilemeyi, yerindelik denetimiyle ilgili tuzakları veya idarenin işleyişiyle ilgili şikayetleri inceleyecek Kamu Denetçiliği Kurumu oluşturup o kurumun başını hükümetin (meclisten basit çoğunlukla seçilir) seçmesi gibi komik düzenlemeleri bir tarafa bırakıp siyasal kurumlarla ilgili tarafları tartışırsak, bu paketin 12 Eylül anayasasını değiştirmek bir yana, onu derinleştirdiği rahatça savunulabilir. <o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, serif;"><span style="color: black; font-family: Times, serif;">12 Eylül anayasal düzenlemelerinin siyasal kurumlarla ilgili en önemli iki ayağından biri (diğeri asker) çift başlı yürütmeyi (cumhurbaşkanı ve bakanlar kurulu) kuvvetlendirmesi -- bu hem Evren/Sunalp’in gücünü arttırma, hem güçlü/etkin hükümet yaratma, hem de neoliberal reformları rahatça yapabilme isteğiyle ilgili. Bugünkü değişikliklerse yargının üstünde yürütmeyi 12 Eylül’ün bıraktığı yerden alip daha da kuvvetlendiriyor. Bu yapısıyla da sadece solun degil siyasal liberalizmin de tam karşısında yer alıyor. Örnek olarak Anayasa mahkemesi (AYM) değişikliklerini kısaca inceleyelim. <o:p></o:p></span></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, serif;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgalgIPm6APqdxixD341aqo1b5arpA0ZXvc4JorGqBAwiP6rqKSd2FN3-AokbtaxmebNrzg5YodQUVTp8miUHBClL80wcsCNm8oYcDyBf_bgoffv6CSrcpjlIWzG7sglh2hasL0iRt6h6c/s1600/anayasa_mahkemesi.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="176" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgalgIPm6APqdxixD341aqo1b5arpA0ZXvc4JorGqBAwiP6rqKSd2FN3-AokbtaxmebNrzg5YodQUVTp8miUHBClL80wcsCNm8oYcDyBf_bgoffv6CSrcpjlIWzG7sglh2hasL0iRt6h6c/s320/anayasa_mahkemesi.jpg" width="320" /></a></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, serif;"><span style="color: black; font-family: Times, serif;">AYM’nin yeni yapısında üye sayısı 11’den 17’ye çıkıyor. Cumhurbaşkanı (CB) 4 üyeyi doğrudan belirliyor. 10 üyeyi ise, yargıtay (3), danıştay (2), askeri yargıtay (1), askeri yüksek idare mahkemesi (1) ve YÖK (3) tarafından gösterilen adaylar arasından atıyor. 3 üyeyiyse meclis, sayıştay (2) ve baro başkanları (1) tarafından gösterilen adaylar arasından seçiyor. Böylece yürütme CB’nin doğrudan seçeceği 4 ve yine kendi atadiği YÖK tarafından gösterilecek 3 aday ve ayrıca basit çoğunlukla seçtiği için meclisten gelecek 3 adayı kolaylıkla kontrol edebilecek (yani 17 üyeden 10’unu). AYM’ler parlamenter sistemde hükümetin geçirdiği kanunların anayasaya uygunluğunu denetlediğine gore; CB ve parlamento aynı parti tarafından kontrol edildiği sürece dünyanın bütün otoriter liderlerinin gözlerini kamaştıracak, AYM’yi anlamsızlaştıran bir düzenleme ile karşı karşıyayız. <o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, serif;"><span style="color: black; font-family: Times, serif;">Burada iktidarın popülizminin ikiyüzlülüğüne iki tane örnek vermekte yarar var. Birincisi, başbakan ‘milli iradenin tecelligahı’ dediği meclisin AYM’ye üye seçmesiyle ilgili. Aslında meclis hiç kimseyi seçmiyor, seçen Erdoğan ve ondan sonra gelecek başbakanlar. Çünkü meclis basit çoğunlukla seçtiğine ve parlamenter sistemlerde meclis çoğunluğu bakanlar kurulunun kontrolünde olduğuna göre kurum olarak meclisin gerçekte kimseyi seçtiği yok. <o:p></o:p></span></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, serif;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEikCuyiMRqCJvTBJpUiHufj58OnK1bKeNPUIl1lq5eFibc-g_S8CNx-ItV7vixqwl9o1XxTvL1Xt5wUY-CfiQzUv5PFKEOQByfN2VLrQ64evO3xunUGu_33n5ChL40W4_Bl3t14Uk0cmK8/s1600/milletin-adamlari--+modified.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEikCuyiMRqCJvTBJpUiHufj58OnK1bKeNPUIl1lq5eFibc-g_S8CNx-ItV7vixqwl9o1XxTvL1Xt5wUY-CfiQzUv5PFKEOQByfN2VLrQ64evO3xunUGu_33n5ChL40W4_Bl3t14Uk0cmK8/s320/milletin-adamlari--+modified.jpg" width="206" /></a></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, serif;"><span style="color: black; font-family: Times, serif;">İkincisi, değişikliğe göre 12 yılla sınırlanan AYM üyeligi, geçiş hükümlerine göre mevcut ve yedeklerden eklenen üyeler için eski düzenleme olan 65 yaş sınırını koruyor. Somutlaştırırsak, atanabilmesi için önce AYM raportörlüğünden bir aylığına denizcilik müsteşar yardımcılığına sonra da yüksek bürokrat kontenjanından Gül tarafından 41 yaşında yedek üyeliğe atanan yeni üye 2033 yilina kadar konumunu koruyacak – Gül’ün atadığı YÖK’ten gelen üye de 44 yaşında. Bu, Gül’den sonra <i style="mso-bidi-font-style: normal;">milli iradenin</i> temsilcisi olacak cumhurbaşkanlarının milli iradeyi AYM’ye hakim kılma hakkını sınırlandıracağı gibi, Gül 25 yıla kadar atayabilirken sonrakiler sadece 12 yıl için atayabilecek. Kısaca AKP demokrasi istemiyor ayrıcalık istiyor.<o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, serif;"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><i style="mso-bidi-font-style: normal;"><span style="color: black; font-family: Times, serif;">Siyasal kurumsal yapı ışığında değişiklikler<o:p></o:p></span></i></b></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, serif;"><span style="color: black; font-family: Times, serif;">Siyasal kurumlar birbirleriyle etkileşim halinde sonuç yaratır. Seçim sistemi parti sistemini, onlar da beraber yasama-yürütme ilişkilerini etkiler. Bu şekilde geniş bir çerçevede düşünürsek yukarıdaki kötü tablo vahim hale geliyor. Örneğin, meclisin AYM’ye seçtiği üç üyeyi düşünelim. Meclisin basit çoğunlukla seçtiği yetmiyormuş gibi bir de %10 barajlı bir seçim sistemiyle mecliste çoğunluk kurmuş ve sorunlu bir siyasal partiler kanununa göre düzenlenmiş bir partinin üyeleri bu seçimi yapacak. Yani seçecek olan meclisin basit çoğunluğu bile aslında temsili bir çoğunluk değil. Kısaca, baraj yüzünden, meclisten basit çoğunlukla üye seçilmesi kötü bir uygulamadan vahim bir uygulamaya dönüşüyor. <o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, serif;"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><i style="mso-bidi-font-style: normal;"><span style="color: black; font-family: Times, serif;">AKP neden böyle bir paket hazırladı?<o:p></o:p></span></i></b></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, serif;"><span style="color: black; font-family: Times, serif;">Yüksek yargının verdiği bazı kararların meşruiyetini düşürmesinin yarattığı değişikliğe müsait ideolojik ortam, neden bu şekilde sorunlu bir paketle harcandı? Öncelikle, önündeki seçimleri kaybetse bile değişikliklerden küçük bir kısmı kısa bir zaman içinde sadece AKP’nin gücünü arttıracak şekilde düzenlendi (örneğin AYM üye sayısını arttırırkenki atamalar). İkincisi, AKP’nin CB ve basbakanlık seçimlerini bir süre daha kazanacağını düşünmesi. Eğer AKP seçimleri kaybedeceğini düşünseydi en azından HSYK değişikliğini daha demokratik yapardı. Üçüncüsüyse, diğer aktörleri de düşünerek düzenlemeleri yapma ihtiyacını hissetmesine sebep olabilecek tek mekanizma olan referandumu, manipule ederek kazanabilecegine inanmasi olsa gerek. Bunun sebebi de, bir yandan başka maddeler ekleyerek AKP dışı grupları etkileyebileceğine, diğer yandan da hem finansal olarak hem medyada hem de kamu organlarında sahip olduğu orantısız güce güvenmesi olmalı. Kısaca, AKP’nin kendi dar çıkarı dışında geneli düşünerek karar vermesi için hiçbir sebep yoktu ve karşımıza bu anayasa paketi çıktı. <o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, serif;"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><i style="mso-bidi-font-style: normal;">Neden evet kötüye doğru son adım?<o:p></o:p></i></b></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, serif;"><span style="color: black; font-family: Times, serif;">Bu değişiklikler onaylanırsa, uzun bir süre siyasal sistemimizin bir parçasi olarak kalacaktır. Çünkü, yürütmeyi güçlendirirsen daha sonra yürütmenin kontrol ettiği meclis çoğunluğu onun gücünü azaltacak bir düzenleme yapmaz. Diyelim CHP anayasayı değiştirecek şekilde bir çoğunlukla seçimleri kazandı, neden kendi adalet bakanının HSYK yetkilerini kısıtlasın? Yukarıdaki örnekten gidersek, AYM üye seçimini demokratikleştirmek için iki ihtimal kalıyor: 1) CB seçilen kişinin partisi seçimlerde meclisin 1/3’ünden az sandalye alır ve meclisteki 2/3 çoğunluk başka partiden olan CB’nin yetkilerini kisar; 2) Seçimlerde mecliste 2/3’ten fazla çoğunlukla hükümeti kurmuş olan parti bir sonraki seçimde çökeceğine inanarak, kendisinden sonra gelecek hükümetin yetkilerini kısar ve meclisin seçme yöntemini nitelikli çoğunluğa çevirir. Bunlar çok düşük ihtimaller olduguna göre güçlüye güç verirsen bir daha geri alamazsın kanunun işleyeceğini rahatlıkla farzedebiliriz. Kısaca bu değişiklikler kesinlikle iyiye doğru bir ilk adım değil, olsa olsa kötü bir son adım. <o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, serif;"></span></div>
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgKda3dxlXHPa6YGNciFU2LUE1NroCCRTPnUbV7wwkoh0YGNTa9nfxzf1Dl0zstpLKe2mmBbw2-rqL73o9fYdjIf6_lRdDu4XQ_qlPqozk9rEFzLk6JDkGPaBQmWfCUi_5hssUoYJucqlg/s1600/nay+no+hayir.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="256" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgKda3dxlXHPa6YGNciFU2LUE1NroCCRTPnUbV7wwkoh0YGNTa9nfxzf1Dl0zstpLKe2mmBbw2-rqL73o9fYdjIf6_lRdDu4XQ_qlPqozk9rEFzLk6JDkGPaBQmWfCUi_5hssUoYJucqlg/s320/nay+no+hayir.jpg" width="320" /></a></div>
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, serif;"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><i style="mso-bidi-font-style: normal;"><span style="color: black; font-family: Times, serif;">Ne yapmalı? <o:p></o:p></span></i></b></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, serif;"><span style="color: black; font-family: Times, serif;">Daha eşitlikçi ve demokratik bir anayasa ve siyaset isteyenlerin barajsız, geniş seçim bölgeli bir sistemle seçilecek kurucu meclis talebini kuvvetli bir sekilde vurgulamaları gerekiyor. O halde, evet değişimin önünü tıkadığına göre, 12 Eylül anayasal düzeninin değiştirilebilmesi için bu referandumda hayır demek gerekir. Hayır sonuçta elbette ki bu dışlayıcı anayasa yapım sürecine, bu çağdışı anayasa değişikliklerine, ileride sermaye ve devlet lehine demokrasinin alanını daha da kısıtlama gücü edinecek bütün iktidarlara hayır demek kadar, halihazırdaki iktidara ve ikiyüzlü propagandasına da hayır demektir. <o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, serif;"><br /></span>
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, serif;"><a href="http://sdyeniyol.org/index.php/siyasal-guendem/350-demokrasi-ve-akpnin-12-eyluelue-yunus-soezen-">http://sdyeniyol.org/index.php/siyasal-guendem/350-demokrasi-ve-akpnin-12-eyluelue-yunus-soezen-</a></span><br />
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, serif;"><br /></span>
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, serif;"><a href="http://ww.bianet.org/bianet/siyaset/124754-yurttas-egemenligi-icin-akpye-karsi">http://ww.bianet.org/bianet/siyaset/124754-yurttas-egemenligi-icin-akpye-karsi</a></span><br />
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, serif;"><br /></span>
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, serif;"><br /></span></div>
Yunus Sozenhttp://www.blogger.com/profile/14161769543608835820noreply@blogger.com3tag:blogger.com,1999:blog-7938818981908953433.post-23239841290616830142010-06-05T13:31:00.000-07:002013-02-06T13:55:28.231-08:00Kılıçdaroğlu ve Siyasal Strateji<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg_Mz6SI7ZJZd43TQXQXy_HY1xPC6ip5ndZABHEBDaLZdPWLJBYFD7GoOnwF9oHK-F7k-bNS0moskXxuF3g0OG9O8tOJPwC-b1pBeoOZoT9tGOzHuKkuT3_sdgPJyjPgSyWWp0bJviejf0/s1600/kilicdaroglundan-itfaiyecilere-destek-ziyareti-2010-01-02_m.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"></span></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgXBAUAqJOObG40SV1iaJm_KAumGxONEUN9feQQehSmD0PWk_y6UZm6sHPXHpUz-H5VWfWrjVCekzJ3dw7PRspB24joj6I1MlVWehapqZpjUmGrDkcITFSabXxdoHm7nF_K3czzYWTpwJE/s1600/chp+chess+stratagy+kilic+%2B+chp.gif" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgXBAUAqJOObG40SV1iaJm_KAumGxONEUN9feQQehSmD0PWk_y6UZm6sHPXHpUz-H5VWfWrjVCekzJ3dw7PRspB24joj6I1MlVWehapqZpjUmGrDkcITFSabXxdoHm7nF_K3czzYWTpwJE/s320/chp+chess+stratagy+kilic+%2B+chp.gif" width="320" /></a></div>
<b><span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">Yunus Sözen</span></b><br />
<b><span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"></span></b><b><span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">Haziran 2010 (</span><i><span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">Yeniyol,</span></i><span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"> Yaz 2010 sayısı için)</span></b><br />
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">Kılıçdaroğlu’nun CHP’nin başına geçmesi, AKP’nin sağ (neo-liberal ve muhafazakarlaştırmacı: neo-muhafazakar) popülizminin sorunsuzca kapsayamadığı toplumsal taleplere yanıt verecek bir parti yaratabilir mi? Bu soru önemli, çünkü, muhalif talepleri demokratik bir şekilde ifade edecek bir parti, otoriterliğinin şiddeti her geçen gün artan bir iktidara karşı güç odağı oluşturarak, Türkiye siyasal rejimini de kısmen daha demokratik bir hale getirebilir. Peki CHP’nin böyle bir parti olması mümkün mü? Bu yazıda bu soruya yanıt verebilmek için, önce Kılıçdaroğlu’nun hangi talepleri ne yollarla partisine eklemlemek istediğini (ve nasıl yeni talepler yaratmaya çalıştığını), sonra da böyle bir siyasetin sınırlarını tartışıyorum.</span><br />
<b><u><span style="color: black;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><br />
</span></span></u></b><br />
<b><u><span style="color: black;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">Yolsuzluk ve yoksullukla mücadele ya da prosedüralizm ve eşitlikçilik</span></span></u></b><br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="apple-style-span"><span style="color: black;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">Kılıçdaroğlu, 2009 İstanbul belediye başkanlığı adaylığı sürecinde işaretlerini verdiği üzere, CHP’nin toplumsal desteğini genişletmek için, siyasal tercihlerin yapıldığı alanı yeniden kurgulamaya çalışıyor (siyaset bilimci Riker bunu </span><i><span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">herestetik</span></i></span></span><span class="apple-converted-space"><span style="color: black;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"> </span></span></span><span class="apple-style-span"><span style="color: black;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">olarak adlandırır). Kılıçdaroğlu, bu yeni kurguda, AKP’nin muhafazakarlaştırmacılığı karşısında laiklik siperinden siyaset yürütmek yerine, AKP’nin kliantelizminin (kayırmacılık ağı) karşısına prosedüralizmi ve AKP’nin neo-liberalizminin karşısına da eşitlikçiliği koyuyor. Prosedüralizm (kurallara uygunluk) Kılıçdaroğlu’nun söyleminde dürüstlükle; eşitlikçilik ise yoksullukla mücadele ile temsil ediliyor. Sonuç olarak Kılıçdaroğlu, bu yeni karşıtlıklar üzerinden (kliantelizme karşı prosedüralizm ve neo-liberalizme karşı eşitlikçilik) toplumsal bölünmeleri siyasal olarak aktive ederek, partisine seçim başarısı getirecek şekilde Türkiye siyasetini tanzim etmeye çalışıyor.</span></span></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><br />
</span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://2.bp.blogspot.com/_lU6kL1IUJBk/TA8AIpWWoyI/AAAAAAAAAIw/jwuAZqsd3AQ/s1600/cumhuriyet_miting.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"></span></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh-Uhs12hbaqZ5kaaPXjygYEjPpD3URDKfJLy7dBiyuNNgnoWYMKgkyQSuEhvLnQsgD5Z8vJAhMPlkW0OlJ2iyBRNjVC6ixzqzt0_qVkaGAolnZTbi9GorSRyG4WxoFslK9BGClwJWHcA4/s1600/Protect_Your_Republic_Protest_-_6_(2007-04-14)_edit.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="201" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh-Uhs12hbaqZ5kaaPXjygYEjPpD3URDKfJLy7dBiyuNNgnoWYMKgkyQSuEhvLnQsgD5Z8vJAhMPlkW0OlJ2iyBRNjVC6ixzqzt0_qVkaGAolnZTbi9GorSRyG4WxoFslK9BGClwJWHcA4/s320/Protect_Your_Republic_Protest_-_6_(2007-04-14)_edit.jpg" width="320" /></a></div>
<span class="apple-style-span"><span style="color: black;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">Bu yeni alanın iki ögesi (yolsuzluk ve yoksullukla mücadele) esasen iki ayrı sosyal sınıfa hitap ediyor. Birinci öğe olan yolsuzluk, (Kılıçdaroğlu’nun aslında daha uzun süredir yoğunlaştığı, ancak Şaban Dişli, Dengir Mehmet Fırat, Melih Gökçek tartışmalarıyla kendine isim yaptığı konu) orta sınıf taleplerine yönelik. Bu kesimler, AKP’nin politikalarının aşırı muhafazakar bazı ögelerinden sıkıntı duymakla beraber, neo-liberalizmden konumları gereği illa da rahatsız olmuyor. Bir başka ifadeyle, yolsuzlukla mücadele söylemi, bölüşüm adaletsizliklerinden çok, Türkiye’de neo-liberalizmin işletilişindeki prosedürel sorunlardan ya da yandaşları kayıracak şekilde kotarılmasından rahatsız olan kesimlere yönelik – özelleştirmelerden değil, özelleştirmenin yapılış şeklinden; AKP’nin ekonomi politikalarından değil, ihale yasasını onlarca defa kendi yandaşlarına kar sağlamak için dönüştürmesinden rahatsız olanlar gibi. O zaman, yolsuzluk vurgusu, yaşam tarzlarıyla ilgili kaygıları olan kesimlere, laiklik demeden hitap etmek olarak da okunabilir.</span></span></span><span style="color: black;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><br />
</span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="apple-style-span"><span style="color: black;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">Aslında orta sınıfların bir kesimindeki laiklik kaygısı, 2007’den sonra AKP’de güç temerküzünün artmasıyla (iktidarın önemli siyasal, ekonomik, toplumsal, basın-yayın, eğitim kurum ve kuruluşlarının ciddi bir kısmına sahip olması, sahip olamadıklarının da gücünü kırmaya çalışması veya yüksek yargı gibi dönüştürmeye çalışması gibi), zaten değerlerini paylaşmadıkları iktidarın, bir de çok güçlendiği inancına evrilmişti. Bunun bir göstergesi, 22 Temmuz 2007 seçimlerinde ana temalar daha fazla değerler (din/laiklik ekseni) üzerine geliştiği halde, bu temaların çok daha az işlendiği 29 Mart 2009 seçimlerinde, laiklik kaygıları olduğu iddia edilen kesimlerin daha da kuvvetli bir biçimde CHP’ye yönelmiş olmalarıdır. Örneğin, bu seçmenlerin yoğunluklu yaşadığı bölgeler olan, İstanbul’un Beşiktaş, Kadıköy, Bakırköy ilçelerinde, Ankara’da Çankaya ilçesinde veya İzmir’in genelinde CHP 2007 seçimlerine oranla zaten yüksek olan oyunu 2009’da ciddi miktarlarda daha da arttırdı.</span></span></span><span style="color: black; font-size: 9pt;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"> </span></span><span class="apple-style-span"><span style="color: black;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">Buna bir de, bu kesimlerin, Ergenekon soruşturması ve askerin 27 Nisan e-muhtırasına hükümetin verdiği yanıta sessiz kalması ile oluşan ortamda, askerin siyasete müdahale ihtimalinin ortadan kalktığı gerçeğiyle yüzleşmek zorunda kalmaları da eklenince, orta sınıflar artık laiklik diyerek laikliğin korunamadığının ayırdına varmış olsalar gerek. O halde, demokrasi dışı aktörlerden medet ummanın yersizliğini ve değerler üzerinden dönecek bir siyasette kaybedeceklerini görmüş olan orta sınıflara, Kılıçdaroğlu, ‘yolsuzluğu bitireceğim’, ‘organize dürüstlük’ diyerek, en azından bir umut sunuyor: sistemin kayırmacılık olmadan işleyeceği umudu.</span></span></span><span style="color: black; font-size: 9pt;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><br />
</span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhvZnM_FMF1wJB0Ckl311igRqXcgL1J54135nhMwgmQHoYVJZ__r8TRvvfLbMnzXXrJ97ss0GgaqPYVG8eRFeubB6a8Es7C8Is6zG52MmyhXuEIVHI6V0BbZL-WAWCoHBWqeIi2V6NgDoc/s1600/tarlabasi.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhvZnM_FMF1wJB0Ckl311igRqXcgL1J54135nhMwgmQHoYVJZ__r8TRvvfLbMnzXXrJ97ss0GgaqPYVG8eRFeubB6a8Es7C8Is6zG52MmyhXuEIVHI6V0BbZL-WAWCoHBWqeIi2V6NgDoc/s320/tarlabasi.jpg" /></span></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="apple-style-span"><span style="color: black;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">İkinci öğe olan yoksullukla mücadeleyse, şehirli yoksulların AKP iktidarının tarikat ve kliantelist ağlarının dışında kalan, (ve birincil olarak din, etnik aidiyet gibi faktörlerle oy kullanmayan) işsiz, prekaryalaşmış (güvencesiz geçici işlerde çalışan proleterya) veya prekaryalaşma sürecinde olan (Tekel işçileri gibi) kesimini hedefliyor. Bu kesimlerin bir bölümünün 1999 seçimlerinde DSP, 2002’de Genç Parti, 2007’de AKP, 2009 mahalli seçimlerindeyse, en azından İstanbul’da CHP’ye yöneldiği, seçim sonuçlarının mahalli ölçeklerde bir incelemesinden çıkartılabilecek sorunlu ama makul bir sonuç (<span class="apple-style-span"><span style="color: black; font-family: Times; font-size: 12pt;">son seçimlerde, İstanbul’un Bayrampaşa, Kartal, Zeytinburnu, Maltepe gibi ilçelerinde, CHP’nin oyunun İstanbul genelinde yükseldiğinden daha fazla yükselmesi gibi</span></span>). Bugünse Kılıçdaroğlu, bütün Türkiye’de CHP’yi bu kesimlerin de partisi yapmak istiyor gibi görünüyor. Kılıçdaroğlu’nun iş güvenliği ve sendika vurgusu, ezilmişliğin sınıfsal boyutunu öne çıkartan söylemi de bunun işareti. Aslında, Kılıçdaroğlu’nun bu konuya yaptığı kişisel vurgu da aslında daha öncelere dayanıyor. Örneğin, </span><i><span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">Birgün</span></i><span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"> gazetesinde 2000’lerin ortalarındaki köşe yazarlığı sırasındaki temel vurgu, yolsuzluğa ek olarak, iyi işleyen bir refah devleti ve güçlü sendikalar (içten bir sosyal demokratik konsensus hayali olarak okunabilir bu yazılar). <o:p></o:p></span></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><br />
</span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="apple-style-span"><span style="color: black;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">Ancak, hakim AKP popülist ideolojisinin ‘halkın değerlerine yabancı, milli iradeye düşman elit’ konumunda bulunan CHP’nin, bu kesimlere hitap edebilmesi, söylemini siyasal pratiklerle somutlaştırmasına bağlı. Bu somutlaştırma, ezilmişliğin ve dışlanmışlığın sınıfsal boyutunu vurgulamanın ötesinde, CHP’nin bütün Türkiye’de yoksullaşma, prakeryalaşma süreçlerinden geçen kesimlere örgütsel destek vermesinden geçiyor. Bu, taşeronlaştırmaya, sendikasızlaştırmaya karşı çok yönlü bir mücadele olabilir (Tekel ve İtfaiye işçilerinin eylemlerinin yanında durmak gibi), ya da çok basitinden yerin altına ölüm yolculuğuna yollanan işçiler gibi, kapitalizmin barbarlığa vardığı noktalarda, düzenli denetim yapılması için işverenlere/kamu otoritelerine hukuki/siyasal baskı yapmak olabilir (örneğin Zonguldak’ta, Tuzla’da). <o:p></o:p></span></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><br />
</span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="apple-style-span"><b><u><span style="color: black;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">Prosedüralizm, eşitlikçilik ve popülizm</span></span></u></b></span><span style="color: black;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><br />
</span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://1.bp.blogspot.com/_lU6kL1IUJBk/TA8AgStqmvI/AAAAAAAAAJA/NERwaPFdBjY/s1600/B%C3%BClent-Ecevit.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"></span></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: right; margin-left: 1em; text-align: right;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgpbdp2imLmbTRey3k5J3NdHEwTLwN1uMO28RR6EDpz1i7La1EtuDiOH6zVZICCcSlrI3EtnUiieSi8gyyb7kEgygk1SjF4C2K5JXFyQvRH9Dy62w1CXUbMmjZS-vyTDmuv3qy34YrPops/s1600/Social_Democracy.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgpbdp2imLmbTRey3k5J3NdHEwTLwN1uMO28RR6EDpz1i7La1EtuDiOH6zVZICCcSlrI3EtnUiieSi8gyyb7kEgygk1SjF4C2K5JXFyQvRH9Dy62w1CXUbMmjZS-vyTDmuv3qy34YrPops/s320/Social_Democracy.jpg" width="220" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Sosyal demokrasi sadece krallık ve nazizme <br />değil komünizme de karşı<br /></td></tr>
</tbody></table>
<span class="apple-style-span"><span style="color: black;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">Bu iki öğenin birincisinin (prosedüralizm) neoliberal düzenle sorununun olmaması, ikincisinin ise neoliberalizme eleştirel yaklaşması, Kılıçdaroğlu’nun söyleminde gerilim yaratmaya açık. Ancak, Kılıçdaroğlu iki yolla bu gerginliği aşmaya çalışabilir. Birincisi, Kılıçdaroğlu’nun halihazırda uygulamakta olduğu sınırlı popülizm. İkinci ve asıl gerginliğe çözüm olabilecek yol ise, politik düzlemde sorun olarak addedilen konuların (kaygı noktalarının) daha sol konular olmasıyla yaşanabilecek toplumsal dönüşüm.</span></span></span><span style="color: black;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><br />
</span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="apple-style-span"><span style="color: black;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">Kılıçdaroğlu’nun iki vurgusu arasındaki gerginliği aşmasına yardımcı olabilecek birinci strateji olan popülizmi tartışmadan önce, özellikle mesleki deformasyon tornasından geçmiş ekonomistleri pek rahatsız eden, kamusal kaynakların yoksullara siyasal çıkar karşılığında dağıtılması şeklinde bir popülizmden bahsedilmediğini belirtmek gerekir. Buradaki anlamıyla popülizm bir siyasal ideoloji. Bu ideoloji, sosyolojik farkları görmezden gelerek/aşarak kurulu düzene karşı konumlanmış bir halk imal etme çabası olarak özetlenebilir. Bu şekilde bakarsak, hanefi, muhafazakar-mutedeyyin ve otoriter AKPli elitlerin, gittikçe kurulu düzenin tek sahibi olma yolunda ilerlemeleri ve ekonomik/siyasal gücü tek elde toplamakta oluşları, ona karşı bir halk algısı kurmak açısından sınırlı da olsa popülizme müsait bir durum yaratmakta.</span></span></span><span style="color: black;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><br />
</span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="apple-style-span"><span style="color: black;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">Popülizme müsait, çünkü, AKP’nin elitlerine karşı, çıkarları benzeşmeyen ancak sistemin taleplerini karşılamaması noktasında ortaklıkları olan grupların (ihalelerden dışlanan işadamlarından Tekel işçilerine, Alevilerden feministlere, eczacılardan atanmayan öğretmenlere) hep karşılarında aynı insanları/ideolojiyi bulmaları, bu talepler arasında siyasal eşitlikler kurulmasını mümkün hale getiriyor. Ama tabii ki bu popülizm sınırlı, çünkü, ne halihazırda popülist ideolojilerin doğmasını önceleyen yapısal veya siyasal kriz var (2000’lerin başında, AKP popülizmine temel olan, ekonomik krizle beraber siyasal parti sisteminin çökmesi ve palazlanan İslamcı sermayenin siyasette kendine istediği ölçüde yer bulamaması gibi) ne de CHP geleneği ve eğitim yoluyla toplumda ilerlemeyi doğru bulan geleneksel tabanı popülizme açık. Örneğin, AKP’nin popülizminde milli iradenin sahibi olan </span><i><span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">halk</span></i><span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"> (‘ezilmiş’, ‘örselenmiş’ Hanefi çoğunluk) hem Maraş’ta sigortasız çalışan başörtülü kadın işçi, hem de onun emeğini sömüren Anadolu kaplanı İslamcı işadamı olabiliyor.</span></span></span><span style="color: black;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"> </span><span class="apple-style-span"><span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">CHP’nin sınıfsal çıkarları bu şekilde öteleyen bir ideolojik müdahaleyi başarılı şekilde yapması ise çok zor. <o:p></o:p></span></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><br />
</span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="apple-style-span"><span style="color: black;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">Zaten Kılıçdaroğlu’nun siyasal cazibesinin temeli de Tayyip Erdoğan'ın örneklediği milli iradeci, o güne kadar kaba addedilen sosyo-kültürel referansları otantik (hakiki) olarak adlandırıp benimseyen (kabadayı, Kasımpaşalı), kişisel yönetime yatkın liderin siyasal cazibesinden farklı. Popülist lider, ben de sizin gibiyim ama sizin başarılı versiyonunuzum, üstelik bunu, statükonun bütün engellerine rağmen başardım (Erdoğan’ın hapse girmeyi, darbe girişimlerini atlatması gibi) diyerek gerçekleştirilebilir bir hayal sunuyor takipçilerine (müesses nizamın istediği gibi bir adam olmadan başardım). Mesela, Erdoğan, bir çiftçiye ‘ananı da al git’ diye hakaret ettiği zaman, çiftçiye benzer sosyo-ekonomik pozisyonlardaki bir kısım seçmenin alınmamasının sebebi, kendilerini küfrü yiyenle değil küfrü eden Erdoğan ile özdeşleştirmeleri olsa gerek. <o:p></o:p></span></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><br />
</span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="apple-style-span"><span style="color: black;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">Kılıçdaroğlu’nun daha zarif sosyo-kültürel pratiklerin üzerine kurulu liderliği ise (sakinlik, nezaket), prosedürlere, hukuka uygunluğa (uzmanlık, kuralcılık, kadro) önem vererek siyaset yapıyor. Bu şekilde siyaset yapan bir liderin siyasal cazibesinin kaynağı ise, seçmende uyandırdığı işinin ehli (eğitimli), ülkeyi adil (eşitlikçi, adam kayırmadan) şekilde yönetir, içinde bulunduğumuz bunalımdan bizi çıkarır hissi. Zaten Kılıçdaroğlu’nun kimliklerini evde bırakarak siyaset yapması ve eğitimle edinilen özelliklere vurgu yapması, aslında toplumsal yapının tamamıyla sorununun olmadığını ve ideoloji seviyesinde müesses nizam karşıtı (anti-sistemik) popülizmin ona pek uymadığını anlatıyor bize. Kısaca, popülizm, Kılıçdaroğlu’nun söyleminde ikincil bir retorik strateji olarak kalmaya mahkum. Ancak Kılıçdaroğlu’nun halk olmanın sınıfsal boyutuna vereceği önem, AKP’nın neo-muhafazakar popülizminin kurduğu ideolojik eşitlikleri bozarak, en azından bu partinin güçlüden yana, toplumsal hiyerarşilerin derinleşmesinden yana olan neo-muhafazakarlığını, koruyucu popülizm kılıfından çıkartabilir.</span></span></span><span style="color: black;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><br />
</span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="apple-style-span"><b><u><span style="color: black;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">Prosedüralizm, eşitlikçilik ve kaygı noktalarının dönüştürülmesi</span></span></u></b></span><span style="color: black;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><br />
</span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://4.bp.blogspot.com/_lU6kL1IUJBk/TA8AwbztOWI/AAAAAAAAAJI/PMO7l71REBY/s1600/INTERNACIONAL+SOCIALISTA.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"></span></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="apple-style-span"><span style="color: black;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">Kılıçdaroğlu’nun, yoksulluk ve yolsuzluk vurgularının arasındaki gerginliği aşmasına yardım edebilecek ikinci nokta ise orta sınıfların temel kaygılarındaki muhtemel dönüşüm. CHP, yoksulluk ve yoksunluk söylemini somutlaştırarak, ülkenin içindeki tartışmaların temel seyrini değiştirebilirse, orta sınıfların neoliberalizme daha eleştirel bir hale gelmesini sağlayabilir. AKP-CHP arasındaki siyasal yarışmanın bu konular üzerinden olması, AKP’nin ekonomik ve siyasal olarak muktedirlerin partisi kimliğinin netleşmesine yol açar. Bu da, hangi sebeple olursa olsun, AKP karşıtı olan grupların (örneğin, yukarda bahsettiğim illa ki neoliberalizme eleştirel olmayan orta sınıfların da) kaygı konularının, yoksulluk, yoksunluk tarafına doğru evrilmesine sebep olabilir.</span></span></span><span style="color: black;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><br />
</span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="apple-style-span"><span style="color: black;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">Nasıl AKP-CHP çekişmesi değerler üzerinden dönerken, orta sınıfların bir kısmının (örneğin şu anda AKP’nin ideoloğu haline gelmiş</span></span></span><span class="apple-converted-space"><span style="color: black;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"> </span></span></span><span class="apple-style-span"><i><span style="color: black;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">liberallerin</span></span></i></span><span class="apple-converted-space"><i><span style="color: black;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"> </span></span></i></span><span class="apple-style-span"><span style="color: black;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">çekim alanındakiler) en büyük demokrası/insan hakları derdi, aslen mütedeyyin hanefi talepler olan, başörtülü üniversiteye girmek veya imam hatip liselerindeki katsayı sorunu olduysa; şimdi de, son 5-10 yıldır milliyetçileşmiş CHP’li orta sınıfların, kaygı konularının (tabii özellikle ideologlarının) milliyetçilik ve laiklikten, yoksulluğa doğru evrilmesi mümkündür. AKP gibi değerlerinden rahatsız oldukları ve şimdi bir de çok güçlenen partinin karşısındaki seçeneğin (CHP) söylemi dönüştürücü etki yapabilir. Yani, CHP daha sol bir söylem kullanırsa, AKP’ye karşı olan orta sınıfların başta pragmatik olarak, daha sonradan içselleştirerek sol kaygıları benimsemeleri beklenebilir – yani kısmi solculaşma mümkündür. </span></span></span><br />
<span class="apple-style-span"><span style="color: black;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><br />
</span></span></span><br />
<span class="apple-style-span"><span style="color: black;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">Kaldı ki, toplumsal eşitsizliklerin son kertede insan hakları ihlali sayılabilecek kadar korkunç boyutlarda olduğu (işçi sınıfının daha kısa yaşaması, ya da sermayenin çıkarı gerektirdiği zaman işçilerin ‘kaderlerinde’ ölüm olması gibi), ya da sosyal ve ekonomik eşitsizliğin siyasal eşitliği kısmen anlamsızlaştıracak boyutlarda olduğu bu ülkede, orta sınıfların kaygılanacak vicdanı muhasebeyi yapması için nesnel koşullar da vardır. Burada, dürüstlük retoriğinin hitap ettiği kitlelerin, saf bir dürüstlük kaygısından (kapitalizmin sistemin kötü işletilmesinden rahatsızlık), kısmi sosyal demokrat iyileştirmeler yapılmazsa, sistemin bugünkü haliyle dürüstlük üretmesi çok zor diyen noktaya gelmesinden bahsediyorum. Sonuçta, eğer dener ve başarabilirse, Kılıçdaroğlu’nun ikili söyleminin arasındaki gerginliği aşacak olan, aslen çıkar/amaç ortaklığına dayanan, ancak özellikle orta sınıfların kaygı noktalarında kısmı dönüşümler yaratarak sağlamlaşacak bir birlikteliktir. Yani, olabilecek olan, ‘duygudaşlık’, ‘orta sınıfların halka dönmesi’ değil, çıkarları nedeniyle orta sınıfların siyasetle dönüşmesi.</span></span></span><span style="color: black;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><br />
</span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="apple-style-span"><b><u><span style="color: black;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">Yolsuzluk ve yoksulluk bölünmeleri dışında CHP’de değişimin sınırları</span></span></u></b></span><span style="color: black;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><br />
</span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="apple-style-span"><span style="color: black;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">Bu şekilde bir siyasetin aksını kaydırma stratejisi başarılı olursa, Kılıçdaroğlu’nun CHP’sinin Baykal’in CHP’sinden daha demokratik ve nispeten daha solda bir CHP olacağı açık. Ancak, sadece bu ideolojik manevrayla çevresinden dolaşamayacağı sorunlar var, burada bunlardan ikisini tartışacağım: vesayet sorunu ve Kürt sorunu.</span></span></span><span style="color: black;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><br />
</span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://1.bp.blogspot.com/_lU6kL1IUJBk/TA8A7TDO3dI/AAAAAAAAAJQ/xCaOZ8B77Eg/s1600/basbug+ve+baykal.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"></a><span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjKAL54qi6MA0jGgvY3XeRBkQ3BGhiAXUllWEU4hNvuo3bF146bO6n-GlS4pbbf8bXwhzsXBGnTn4ispIPJakH3XWrpSbLmKufnuoD7xONJktrswyFx_SXFGtTdvoRmuxMug7w4xEHEyoI/s1600/erdogan+basbug.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="130" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjKAL54qi6MA0jGgvY3XeRBkQ3BGhiAXUllWEU4hNvuo3bF146bO6n-GlS4pbbf8bXwhzsXBGnTn4ispIPJakH3XWrpSbLmKufnuoD7xONJktrswyFx_SXFGtTdvoRmuxMug7w4xEHEyoI/s320/erdogan+basbug.jpg" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="apple-style-span"><span style="color: black;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">Neo-muhafazakar popülist hegemonyanın Türkiye’de en önemli demokrasi sorunu olarak olarak öne çıkardığı askerin siyasete müdahalesi (</span><i><span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">vesayet</span></i><span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">) konusunda, Kılıçdaroğlu’nun rahatça askerin siyasete müdahalelerine karşı tutum alacağını düşünüyorum. Çünkü, yukarıda da belirttiğim üzere, zaten 2007’den sonra askerin siyasete müdahalesinin sürdürülebilir olmadığı ortaya çıktı. Yani, sivil siyasetçilerin, askerin desteğiyle ve demokrasi-dışı yöntemlerle, kendilerine güç alanı açamayacağı bariz hale geldi. O zaman bir siyasetçi için askerin siyasette varlığını sürdürmesini desteklemek için tek sebep, böyle bir desteğin partisinin seçim başarısına katkı yapma ihtimali kalıyor. Askerci parti olarak görünmenin de CHP’nin yeni toplumsal gruplara açılmasına yarar sağlamayacağı, en azından 2007 seçim sonuçlarından net bir şekilde ortaya çıktı (Baykal inatla kabul etmek istemediği halde). O halde, Kılıçdaroğlu’nun askerin müdahalesinin kurumsal altyapısını temizlemeyi vaad etmesinin önündeki tek engel, halihazırda partisine yakın duran seçmeni kaybetme korkusu olabilir. Ancak, yine yukarıda belirttiğim üzere, laik orta sınıflar da, ülkenin geri kalanı gibi, askerin müdahalesi ile kazanabilecek (korunabilecek) birşey kalmadığını görmüş olmalılar. Ayrıca, orta sınıflar, halen temel kaygıları olan muhafazakarlaştırmanın (bu kesimlerin askerin müdahalesinden rahatsız olmama sebepleri) Kılıçdaroğlu’nun CHPsinin iktidara gelmesi halinde ortadan kalkacağı aşikar. Üstüne üstlük, Kılıçdaroğlu onlara daha verimli işleyen bir sistem (prosedürlere uygun) ve AKP döneminde şaşırarak kaybettiklerini düşündükleri liberal hakları ve muhalefet etme özgürlüğü sağlayacak düzenlemeleri de vaad ediyor (medya özgürlüğü, hukukun üstünlüğü, güçler ayrılığı gibi). Bu koşullarda, Kılıçdaroğlu’nun da, bu kesimin desteğini zaten alacağını düşünerek siyaset oyununu oynaması da makul olduğuna göre, daha şimdiden askerin vesayet kurumları karşısında net bir tutum almaya başlamasına şaşırmamak gerekir –Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin kaldırılması veya askeri harcamaların denetim altına alınması gibi (</span><i><span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">radikal</span></i><span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">, 27/05/2010).</span></span></span><span style="color: black;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><br />
</span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://4.bp.blogspot.com/_lU6kL1IUJBk/TA8BFtV8-UI/AAAAAAAAAJY/9IwhLunF3wk/s1600/dep_yargilama420.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"></span></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEheedcMmdK_ftMJcHroif61H_LKARz4urguYkq8Ap-xwa9Gt2U3kc-3J3FnC_k5Uwxq0VTsKxvOUugFSaYvTsqmNH8ofLPWMXllSIrKh57q4lQ92uWnA412DNX3UKecmjLPg720Ij4vHOU/s1600/mhpden-akpye-magdur-gondermesi-ak-parti-mhp-milliyetci-hareket-partisi-34109h.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEheedcMmdK_ftMJcHroif61H_LKARz4urguYkq8Ap-xwa9Gt2U3kc-3J3FnC_k5Uwxq0VTsKxvOUugFSaYvTsqmNH8ofLPWMXllSIrKh57q4lQ92uWnA412DNX3UKecmjLPg720Ij4vHOU/s1600/mhpden-akpye-magdur-gondermesi-ak-parti-mhp-milliyetci-hareket-partisi-34109h.jpg" /></a></div>
<span class="apple-style-span"><span style="color: black;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">Kürt sorunu ise hem halihazırda milliyetçileşmiş orta sınıf tabanı için, hem de açılmaya çalıştığı yeni kesimler için çok ciddi sorun yaratıyor. Bu sorunun, parti örgütünden gelecek muhtemel muhalefetin haricinde en temel nedeni, eğer Kürt sorununu kimliklerin tanınması üzerinden çözmeyi vaad ederse, seçmenlerinden bir kısmının AKP’den rahatsız olsa bile gidebileceği MHP’nin varlığı. Ayrıca, Kılıçdaroğlu’nun ve CHP kadrolarının aklının bir köşesinde Kürt sorunu çevresinde dağılmış SHP deneyimi de olsa gerek. Bütün bunlara rağmen Türkiye’yi yönetmek iddiasında olan bir partinin, bu sorunu ekonomiye indirgeyerek işin içinden sıyrılmasının siyaseten mümkün olmadığını düşünüyorum. Bütün bu kısıtları göz önünde bulundurursak, Kılıçdaroğlu’nun en fazlasından söyle bir strateji izlemesi mümkündür: Türkiye’nın temel meselesini yoksulluk haline getirdikten sonra (</span><i><span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">herestetik </span></i><span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">stratejisi sağlamlaştıktan sonra), Türkiye geneli için yapılacak uygulamalarla, dolaylı olarak Kürt siyasal hareketinin temsilcilerinin meşruiyetini ve yürütme gücünü arttırmak -- %10 barajını indirmek (bunu zaten vaad etti) ve bütün Türkiye için yerel yönetimlerin gücünü arttırmak gibi önlemler. Bu iki uygulama örneği de (ki başkaları da eklenebilir) etnik olarak kör uygulamalar olmalarına rağmen, Kürt sorunuyla da derinden ilişkili –en azından bu konudaki ezilmişliğin kendi örgütlü mücadelesini vermesine katkıda bulunmak yoluyla. Sonuç olarak, Kılıçdaroğlu’nun Kürt sorununun çözümü için önerebileceklerinin sınırları dar, kaldı ki, bu sınırlara bile dayanıp dayanmayacağını ancak zaman gösterecek.</span></span></span><span style="color: black;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><o:p></o:p></span></span></div>
<br />
<i style="font-weight: bold;">Yeniyol, </i>2010, No:37-38, s.72-80.</div>
Yunus Sozenhttp://www.blogger.com/profile/14161769543608835820noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-7938818981908953433.post-71061449139475050672010-05-01T11:35:00.000-07:002013-02-06T13:57:04.352-08:00Seçim Sistemi ve Demokratik Meşruiyet<div>
<div class="MsoNormal">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjqx9iskTXdai-nePGON7EuNVqPG177WQtRREk3hWBqvmllEEfwvYvv9oFNrJMikDnXawzMj6R-UaikDI4dwfmA0vtEIYkO9tMG4GPR291zi_QlnWiT5nhTJ6L2dIB1eTfVGa-8668MGWQ/s1600/secim.jpg" onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img alt="" border="0" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5466584476125647090" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjqx9iskTXdai-nePGON7EuNVqPG177WQtRREk3hWBqvmllEEfwvYvv9oFNrJMikDnXawzMj6R-UaikDI4dwfmA0vtEIYkO9tMG4GPR291zi_QlnWiT5nhTJ6L2dIB1eTfVGa-8668MGWQ/s400/secim.jpg" style="float: right; height: 289px; margin-bottom: 10px; margin-left: 10px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; width: 380px;" /></a></div>
<b><span style="color: black; font-family: '\'lucida grande\'';"><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'Times New Roman'; font-weight: normal;"><b><span style="color: black; font-family: '\'lucida grande\'';">Yunus Sözen</span></b></span></span></b></div>
<div class="MsoNormal">
<b><span style="color: black; font-family: '\'lucida grande\'';"><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'Times New Roman'; font-weight: normal;"><b><span style="color: black; font-family: '\'lucida grande\'';">Nisan 2010 (Birgün)</span></b></span></span></b></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: '\'lucida grande\'';"><br />
</span></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: '\'lucida grande\'';">Türkiye birçok defa değişikliğe uğrasa da hâlâ ana hatlarıyla 12 Eylül rejiminin seçim sistemiyle yoluna devam ediyor. Bu seçim sisteminin en belirgin özelliği d’hondt versiyonu bir nisbi seçim sistemini yüzde 10 ülke barajıyla birleştirmesi. Bu oran dünyada uygulananların en yükseği. Türkiye’den sonra bir ara yüzde 7 oranıyla Polonya’da olan ikincilik payesi, o ülkenin de oranı düşürmesiyle, yüzde 5 baraj uygulayan ülkelerde kalıyor (Ayrıca Türkiye’deki bu yüksek barajı daha da aşılmaz kılan seçim ittifakları önündeki engelleri de unutmamak gerekir).</span></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-align: justify;">
<b><span style="color: black; font-family: '\'lucida grande\'';"><br />
</span></b><b><span style="color: black; font-family: '\'lucida grande\'';">Ne temsiliyet ne hesap verebilirlik</span></b></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: '\'lucida grande\'';"><br />
İlk olarak siyaset bilimi ve demokrasi teorisinin gözünden nasıl bu seçim sisteminin Türkiye siyasal sistemini demokratik meşruiyetten yoksun bıraktığından bahsetmekte yarar var. Seçim sistemleri temelde ikiye ayrılırlar. Nisbi (oransal) sistemler ve çoğunlukçu sistemler. Parlementer sistemin uygulandığı ülkelerde bu iki genel kategorinin altındaki seçim sistemleri sistemin meşruiyetini iki değişik demokratik ilke yoluyla sağlarlar. Nisbi sistemler, temsilde adalet ilkesini harekete geçirerek, o ülkedeki her türlü sesin ve çıkarın parlamentoda temsilini sağlayarak halkın yönetimde temsil edildiği fikrini canlı tutar. Öte yandan çoğunlukçu sistemler en yaygın kullanılan biçimiyle (dar bölge çoğunluk) her seçim bölgesinden bir sandalye yollayarak temsilde adalet ilkesini büyük partiler yararına ciddi şekilde yaralasa da, bölgenin milletvekillerinin seçmenleriyle bağlarını sıkılaştırarak, temsilcilerin halka hesap vermelerini, halk tarafından sorumlu tutulmalarını kolaylaştırır.</span></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-align: justify;">
<br />
<span style="color: black; font-family: '\'lucida grande\'';">Kısaca, eğer nispi sistemler temsiliyet yoluyla halkın yöneticilerle ilişkisini kuruyorsa, dar bölge çoğunluk sistemi de hesap verebilirlik yoluyla bu ilişkiyi kurar. Modern siyasal demokrasilerin meşruiyet temellerinin de halkın yönetimde etkisi olduğu fikri olduğunu da göz önünde tutarsak, bu iki sistemin bu etkiyi bu iki değişik ilke yoluyla elde ettiklerinden bahsedilebilir. Bu iki demokratik meşruiyet sağlayan ilkenin (temsiliyet ve hesap verebilirlik) birisinden fedakârlık etmeden diğerini elde etmenin çok zor olduğunu belirtmek gerekir. Zaten karma seçim sistemleri de biraz temsiliyet biraz hesap verebilirlik sağlayan seçim sistemleridir.</span></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-align: justify;">
<br />
<span class="Apple-style-span" style="font-family: '\'lucida grande\'';">Bunun dışında bu iki seçim sistemi arasında hükümet kurmak konusunda da bir karşıtlık bulunur. Dar bölge çoğunluk sistemleri, büyük partilerin yararına temsilde adaleti bozduğu için tek parti hükümeti kurulmasını (yönetimde istikrar) kolaylaştırır ve hükümetlerin daha hızlı bir şekilde işlerini yürütmesine yardımcı olur; nisbi sistemler ise koalisyonlara açık bir sistemi kolaylaştırarak bir yandan sistemi yavaşlatır öte yandan da değişik partileri müzakere ve işbirliğine zorlayarak daha geniş bir konsensüs ile karar alınmasını sağlarlar.</span></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-align: justify;">
<span style="color: black; font-family: '\'lucida grande\'';">Peki bu bilgiler ışığında Türkiye’nin 12 Eylül yadigarı, AKP de dahil bütün iktidarlarının aşık olduğu çok yüksek ülke barajlı sisteminin sorunu nedir? Hem tek parti hükümeti (yönetimde istikrar) isteyip, hem nisbi temsilden vazgeçmediği için, nisbi temsil sistemini ucubeye çevirerek demokratik meşruiyet kaynaklarının tamamını kurutması. Bir başka değişle, temsiliyet ilkesinden vazgeçerken, hesap verebilirlik ilkesinden de kazanmaması. Çünkü Türkiye’de seçim sistemi yüzünden yöneticilerle seçmenler arasındaki ilişki ne temsiliyet yoluyla kurulabiliyor ne de hesap verebilirlik. Somut olarak ifade etmek gerekirse, her seçimde milyonlarca seçmenin oyu temsiliyet fikrini bütün halkın gözü önünde darmadağın ederek sandalyeye dönüşemezken (aslında örneğin d’hondt gibi hesap yöntemleri ya da seçim bölgelerinin dar olması da büyük partileri kayırır ama yüzde 10 barajını geçemeyen partilerin oyları gibi göz göre göre olmaz) bir yandan da örneğin İstanbul 1. bölgeden seçilen 24 milletvekilinin o bölgenin seçmenleriyle ilişkisi de çok zayıf kalıyor ve vekilin sorumlu tutulma ve hesap verme ihtimali de kalmıyor.</span><span style="color: black;"><o:p></o:p></span></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-align: justify;">
<b><span style="color: black; font-family: '\'lucida grande\'';">Baraj gölgesinde anayasal değişiklik</span></b><b><span style="color: black;"><o:p></o:p></span></b></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-align: justify;">
<span style="color: black; font-family: '\'lucida grande\'';">Bu adaletsiz ve demokratik meşruiyet kaynaklarını sarsan seçim sisteminin, şu anda gündemin en önemli konusu olan anayasal sistemin tümüne yaptığı etkiyi de unutmamak gerekir. Örneğin Anayasa mahkemesi üyelerinin bir kısmının meclis yoluyla seçilmesi (başka bir yazı konusu olmakla birlikte yollayanın meclisin tamamı olduğunu mecliste çoğunluğu olan parti olmadığını da belirtelim) demokratik ülkelerde uygulanan bir pratik ama bu şekilde seçilmiş bir meclis bu demokratik pratiği meclisin yapısını adaletsiz kılarak daha otoriter bir hale sokuyor. Yani herhangi bir AB ülkesinin pratiğini alıp uygulamak yetmez, yüzde 10 barajlı nisbi sistem durdukça pratiğin alındığı ülkede demokratik olan bir pratik/düzenleme Türkiye’de otoriter bir hal alabilir.</span><span style="color: black;"><o:p></o:p></span></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-align: justify;">
<b><span style="color: black; font-family: '\'lucida grande\'';">Çarpık seçim sisteminin değiştirilememe nedenleri</span></b><b><span style="color: black;"><o:p></o:p></span></b></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-align: justify;">
<span style="color: black; font-family: '\'lucida grande\'';">Peki bu sistemin demokratik meşruiyet kaynaklarını kurutan, sistemin tamamına otoriter etkileri olan seçim sistemi neden bir türlü değiştirilemez? Aslında bu sorunun cevabını güçlü olan (kim olursa olsun) siyasal aktörlerin çıkarlarında aramak gerekir. Çünkü seçim sistemi de diğer birçok 12 Eylül kurumu gibi o günün siyasal gücü elinde bulunduran aktörlerinin çıkarlarına hizmet ederek sürekli kendini yeniden üretiyor (YÖK atamaları, Rektör seçimleri, HSYKda adalet bakanının gücü gibi). Bu seçim sistemi barajı geçen partilere çok ciddi bir şekilde yarar sağladığı için, barajı geçme beklentisi olan partiler oy oranlarından fazla temsillerine izin verecek bu sistemi değiştirmek istemiyorlar. O halde bu sistemi demokratik yolla değiştirmenin tek koşulu, seçimden önce parlamentodaki çoğunluğu temsil eden parti veya partilerin bir sonraki seçimde barajı geçemeyeceklerine dair ciddi bir inançlarının oluşması. Bu inancı oluşturacak sinyal genel seçimden önceye rastlayan bir yerel seçimdeki ciddi başarısızlıkla ya da kamuoyu araştırmalarıyla alınabilir. Bu şekilde düşünürsek 2002 seçimlerinden önceki durumun bu berbat seçim sistemini değiştirmek için bir kaçırılmış bir fırsat olduğunu görebiliriz. DSP, ANAP ve Saadet Partisi’nin seçim barajına çok uzak oldukları bir ortamda o mecliste bu sistemi değiştirecek bir çoğunluk bulunamaması ancak ya DYP ve MHP’nin daha sonradan yanlış olduğu ortaya çıkan barajı geçecekleri beklentisi içinde olmaları ya da genel bir basiretsizlik (irrasyonel davranış) ile açıklanabilir. Bugünkü koşullarda ise kamuoyu araştırmalarında halen birinci parti olduğu belli olan Türkiye’nin yeni otoriter muktedirlerinden bu değişikliği beklemek yanlış olur.</span><span style="color: black;"><o:p></o:p></span></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-align: justify;">
<b><span style="color: black; font-family: '\'lucida grande\'';">Ne yapmalı?</span></b><b><span style="color: black;"><o:p></o:p></span></b></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-align: justify;">
<span style="color: black; font-family: '\'lucida grande\'';">Bu koşullarda demokratik muhalefetin yapması gereken, bu konu üzerinden ideolojik mücadele vermek. Örneğin, başbakanımızın ‘milli iradenin tecelligahi’ diye adlandirdiği, ona gücünü veren meclisin, bırakın milli iradeyi yansıtmayı, demokratik meşruiyetin bazı en basit kaynaklarından bile yoksun bir şekilde oluşturulduğu, muhalefet tarafından merkeze oturtulabilir. Ya da bu koşullarda reform diye piyasaya sürülen her türlü anayasal değişikliğin, seçim sistemi değişmeden, her zaman 12 Eylül rejimini daha da derinleştirme ihtimali muhalefet tarafından vurgulanarak demokrasi teriminin AKP’nin ideolojik hegemonyasından çıkmasına yardımcı olunabilir. Hatta uzak bir umut olmasına rağmen, belki bu çeşit bir muhalif demokrasi vurgusu, zaman içinde Türkiye’de yanlış olarak liberal diye adlandırılan AKP ehven-i şerdir cephesinin (hegemonik neo-muhafazakâr söylemin ideologlarının seküler yaşam tarzını benimsemiş olanları) bir kısmının ezberlerinden şüphe etmelerine yol açarak iktidarın ideolojik mücadelede asker kaybetmesini sağlayabilir. Sonuçta, Türkiye’nin bugünkü koşullarında ehven-i şer, serlerin en kötüsü. Çünkü ehven-i şer üzerinden güçlüye verilen destek kişinin tahayyül dünyasını kısıtlayıp, iktidarın gücünün dışında bir ilke ile düşünme yeteneği bırakmadığı için, onu otoriterliğini her geçen gün daha da derinleştiren iktidarın gönüllü askeri yapıyor.</span><span style="color: black;"><o:p></o:p></span></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-align: justify;">
<span style="color: black; font-family: '\'lucida grande\'';">(Bu yazı Birgün gazetesinin 18 Nisan 2010 tarihli nüshasında yayımlanmıştır)</span><span style="color: black;"><o:p></o:p></span></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-align: justify;">
<span style="color: black; font-family: '\'lucida grande\'';"><a href="http://www.birgun.net/sunday_index.php?news_code=1271540137&year=2010&month=04&day=18">http://www.birgun.net/sunday_index.php?news_code=1271540137&year=2010&month=04&day=18</a></span></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: 'times new roman';"><a href="http://sdyeniyol.org/index.php/siyasal-guendem/315-secim-sistemi-ve-demokratik-meruiyet-yunus-soezen">http://sdyeniyol.org/index.php/siyasal-guendem/315-secim-sistemi-ve-demokratik-meruiyet-yunus-soezen</a></span></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Trebuchet, 'Trebuchet MS', Arial, sans-serif; font-size: 14px;"><b><span class="Apple-style-span" style="font-weight: normal;"><b><i><span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">Not: Alttaki resim www.eksisozluk.comda babaerenler'in 24.05.2008 tarihli entrysindendir.</span></i></b></span></b></span></div>
</div>
Yunus Sozenhttp://www.blogger.com/profile/14161769543608835820noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7938818981908953433.post-13379347876674979012010-05-01T11:27:00.000-07:002013-02-06T14:02:17.166-08:00Beşiktaş'ta 2009 Yerel Seçimleri: CHP'nin Oyunu Anlamak<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<b><span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">Yunus Sözen</span></b></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<b><span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">Mayıs 2009 (B+ Beşiktaş Kentli Dergisi)</span></b></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><br />
</span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEidP6wLDaUJ8XAL8iW5TBqYDbpvHfQRdJENSYW0cDUxax8nU-4xTC-Gryus2q8i2isMfdZBnIARNzgcPTYOjsAPxq8pj__cdsTNblkTEhiDuhAs2gIK71Qgs9ivv8Hm5TeHUqJFIDac6AM/s1600/secim+sonuclari+--+Besiktas.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="190" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEidP6wLDaUJ8XAL8iW5TBqYDbpvHfQRdJENSYW0cDUxax8nU-4xTC-Gryus2q8i2isMfdZBnIARNzgcPTYOjsAPxq8pj__cdsTNblkTEhiDuhAs2gIK71Qgs9ivv8Hm5TeHUqJFIDac6AM/s400/secim+sonuclari+--+Besiktas.jpg" width="400" /></a></div>
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">Seçimler demokrasilerin en önemli kurumudur. Her ne kadar, siyaset bilimciler arasında demokrasinin neyi içerdiği konusunda tam bir fikir birliği olmasa da, modern demokrasinin her tanımının ortak noktası ve olmazsa olmaz unsuru yarışmacı çok partili seçimlerdir. 29 Mart 2009’da da, seçim öncesi kütüklerle ve seçim sonrası bazı bölgelerde oy sayımıyla ilgili kısmı tartışmalar olsa da, Türkiye’nin bir kez daha bu en önemli demokratik kurumu başarıyla işlettiği söylenebilir. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><br />
</span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">Bu yazıda Beşiktaş seçim sonuçlarının genel bir değerlendirmesi ve Beşiktaş ilçesinde CHP’nin kazanmasının arkasındaki muhtemel nedenleri irdeliyorum. Seçimler siyasal mevkiyi kazanmak için bir yarışma olarak düşünülürse ve bu yarışmanın Beşiktaş ölçeğinde de açık farklı galibinin, %70 civarı bir oy oranıyla CHP olduğu göz önünde bulundurulursa, neden Beşiktaş seçim sonuçları değerlendirmesinin ana temasının CHP’nin oy oranı olduğu anlaşılabilir. Yazıda, CHP’nin başarısını, ülke, il ve ilçe ölçeğindeki etkilerin bir birleşimi olarak açıklıyorum. Tabii ki böyle bir argümanın daha sağlıklı olabilmesi için ayrıntılı bir seçim sonrası araştırmasına ihtiyaç var, ancak değişik ölçeklerdeki sonuçları (ülke, il, ilçe, mahalle, sandık) kullanarak bu eksikliğin kısmen de olsa aşılabileceğini düşünüyorum.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><br />
</span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">22 Temmuz 2007 seçimleriyle 29 Mart 2009 seçimlerinin il genel meclisinin sonuçlarını karşılaştırdığımız zaman (Bknz: Tablo 1), her iki seçimde de birinci parti olan AKP’nin ülke genelinde %8 civarı bir oy kaybına uğradığını, muhalefet partilerinden, CHP, MHP, SP ve mahalli seçimlere tek başına katılan DSP’nin oylarının %2-3 arasında yükseldiğini görebiliriz.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><br />
</span></div>
<table border="1" cellpadding="0" cellspacing="0" class="MsoTableGrid" style="border-bottom-style: none; border-collapse: collapse; border-left-style: none; border-right-style: none; border-top-style: none; border-width: initial; color: initial; width: 614px;"><tbody>
<tr> <td style="border: solid windowtext 1.0pt; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 153.5pt;" valign="top" width="205"><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">Parti</span><a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/yunus.sozen/My%20Documents/Besiktasta%20yerel%20secimler/Yerel%20secimle1-2.doc#_ftn1" name="_ftnref1" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span class="MsoFootnoteReference"><span style="font-size: 12pt;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">[1]</span></span></span></span></a></div>
</td> <td style="border-left: none; border: solid windowtext 1.0pt; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-left-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 153.55pt;" valign="top" width="205"><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">22.07.2007 milletvekili</span></div>
</td> <td style="border-left: none; border: solid windowtext 1.0pt; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-left-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 153.55pt;" valign="top" width="205"><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">29.03.2009 il genel meclisi</span></div>
</td> </tr>
<tr> <td style="border-top: none; border: solid windowtext 1.0pt; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 153.5pt;" valign="top" width="205"><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">AKP</span></div>
</td> <td style="border-bottom: solid windowtext 1.0pt; border-left: none; border-right: solid windowtext 1.0pt; border-top: none; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-left-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 153.55pt;" valign="top" width="205"><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">% 46.6 (16.327.291)</span></div>
</td> <td style="border-bottom: solid windowtext 1.0pt; border-left: none; border-right: solid windowtext 1.0pt; border-top: none; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-left-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 153.55pt;" valign="top" width="205"><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">% 38.4 (15.353.553)</span></div>
</td> </tr>
<tr> <td style="border-top: none; border: solid windowtext 1.0pt; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 153.5pt;" valign="top" width="205"><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">CHP</span></div>
</td> <td style="border-bottom: solid windowtext 1.0pt; border-left: none; border-right: solid windowtext 1.0pt; border-top: none; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-left-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 153.55pt;" valign="top" width="205"><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">% 20.9 (7.317.808)</span></div>
</td> <td style="border-bottom: solid windowtext 1.0pt; border-left: none; border-right: solid windowtext 1.0pt; border-top: none; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-left-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 153.55pt;" valign="top" width="205"><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">% 23.1 (9.229.936)</span></div>
</td> </tr>
<tr> <td style="border-top: none; border: solid windowtext 1.0pt; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 153.5pt;" valign="top" width="205"><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">MHP</span></div>
</td> <td style="border-bottom: solid windowtext 1.0pt; border-left: none; border-right: solid windowtext 1.0pt; border-top: none; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-left-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 153.55pt;" valign="top" width="205"><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">% 14.3 (5.001.869)</span></div>
</td> <td style="border-bottom: solid windowtext 1.0pt; border-left: none; border-right: solid windowtext 1.0pt; border-top: none; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-left-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 153.55pt;" valign="top" width="205"><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">% 16.0 (6.386.279)</span></div>
</td> </tr>
<tr> <td style="border-top: none; border: solid windowtext 1.0pt; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 153.5pt;" valign="top" width="205"><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">DTP</span></div>
</td> <td style="border-bottom: solid windowtext 1.0pt; border-left: none; border-right: solid windowtext 1.0pt; border-top: none; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-left-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 153.55pt;" valign="top" width="205"><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><br />
</span></div>
</td> <td style="border-bottom: solid windowtext 1.0pt; border-left: none; border-right: solid windowtext 1.0pt; border-top: none; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-left-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 153.55pt;" valign="top" width="205"><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">% 5.7 (2277777)</span></div>
</td> </tr>
<tr> <td style="border-top: none; border: solid windowtext 1.0pt; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 153.5pt;" valign="top" width="205"><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">SP</span></div>
</td> <td style="border-bottom: solid windowtext 1.0pt; border-left: none; border-right: solid windowtext 1.0pt; border-top: none; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-left-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 153.55pt;" valign="top" width="205"><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">% 5.2 (2079701)</span></div>
</td> <td style="border-bottom: solid windowtext 1.0pt; border-left: none; border-right: solid windowtext 1.0pt; border-top: none; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-left-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 153.55pt;" valign="top" width="205"><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">% 2.3 (820.289)</span></div>
</td> </tr>
<tr> <td style="border-top: none; border: solid windowtext 1.0pt; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 153.5pt;" valign="top" width="205"><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">DP</span></div>
</td> <td style="border-bottom: solid windowtext 1.0pt; border-left: none; border-right: solid windowtext 1.0pt; border-top: none; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-left-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 153.55pt;" valign="top" width="205"><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">% 5.4 (1.898.973)</span></div>
</td> <td style="border-bottom: solid windowtext 1.0pt; border-left: none; border-right: solid windowtext 1.0pt; border-top: none; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-left-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 153.55pt;" valign="top" width="205"><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">% 3.8 (1.536.847)</span></div>
</td> </tr>
<tr> <td style="border-top: none; border: solid windowtext 1.0pt; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 153.5pt;" valign="top" width="205"><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">DSP</span><a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/yunus.sozen/My%20Documents/Besiktasta%20yerel%20secimler/Yerel%20secimle1-2.doc#_ftn2" name="_ftnref2" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span class="MsoFootnoteReference"><span style="font-size: 12pt;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">[2]</span></span></span></span></a></div>
</td> <td style="border-bottom: solid windowtext 1.0pt; border-left: none; border-right: solid windowtext 1.0pt; border-top: none; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-left-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 153.55pt;" valign="top" width="205"><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><br />
</span></div>
</td> <td style="border-bottom: solid windowtext 1.0pt; border-left: none; border-right: solid windowtext 1.0pt; border-top: none; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-left-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 153.55pt;" valign="top" width="205"><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">% 2.9 (1.139.878)</span></div>
</td> </tr>
<tr> <td style="border-top: none; border: solid windowtext 1.0pt; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 153.5pt;" valign="top" width="205"><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">Bagımsızlar</span></div>
</td> <td style="border-bottom: solid windowtext 1.0pt; border-left: none; border-right: solid windowtext 1.0pt; border-top: none; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-left-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 153.55pt;" valign="top" width="205"><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">% 5.2</span><a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/yunus.sozen/My%20Documents/Besiktasta%20yerel%20secimler/Yerel%20secimle1-2.doc#_ftn3" name="_ftnref3" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span class="MsoFootnoteReference"><span style="font-size: 12pt;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">[3]</span></span></span></span></a><span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"> (1.835,486)</span></div>
</td> <td style="border-bottom: solid windowtext 1.0pt; border-left: none; border-right: solid windowtext 1.0pt; border-top: none; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-left-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 153.55pt;" valign="top" width="205"><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">% 0.4 (172279)</span></div>
</td> </tr>
<tr> <td style="border-top: none; border: solid windowtext 1.0pt; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 153.5pt;" valign="top" width="205"><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">Diğer</span></div>
</td> <td style="border-bottom: solid windowtext 1.0pt; border-left: none; border-right: solid windowtext 1.0pt; border-top: none; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-left-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 153.55pt;" valign="top" width="205"><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">% 5.3</span><a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/yunus.sozen/My%20Documents/Besiktasta%20yerel%20secimler/Yerel%20secimle1-2.doc#_ftn4" name="_ftnref4" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span class="MsoFootnoteReference"><span style="font-size: 12pt;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">[4]</span></span></span></span></a><span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"> (1.847.075) </span></div>
</td> <td style="border-bottom: solid windowtext 1.0pt; border-left: none; border-right: solid windowtext 1.0pt; border-top: none; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-left-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 153.55pt;" valign="top" width="205"><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">% 4.5</span><a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/yunus.sozen/My%20Documents/Besiktasta%20yerel%20secimler/Yerel%20secimle1-2.doc#_ftn5" name="_ftnref5" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span class="MsoFootnoteReference"><span style="font-size: 12pt;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">[5]</span></span></span></span></a><span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"> (1.812.513)</span></div>
</td> </tr>
</tbody></table>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">Kaynak: Yüksek Seçim Kurulunun seçim sonuçlarından adapte edilmiştir</span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><br />
</span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">2007 seçimlerine göre CHP’nin oylarını ülke genelindeki yükselme oranından (%2.2) daha fazla oylarını yükselttiği bölgeler coğrafı olarak ülkenin Marmara bölgesi ve sahillere yakın bölgelerde toplanmış görünüyor. Örneğin, Edirne, Çanakkale, Kırklareli, Tekirdağ, İstanbul, Kocaeli, Bursa, İzmir, Aydın ve Antalya illerinde CHP’nin oy oranı %3.3 (Tekirdağ) ile %12.7 (İzmir) arasında yükseliyor – aynı bölgelerin birçoğunda DSP’nin de %2.9 olan ülke ortalamasının altında kalmadığını da belirtmek gerek. Sahile kıyısı olmayan şehirlerden ise sadece 5 tanesinde CHP oylarını ülke ortalamasının üstünde yükseltebiliyor (Kaynak: cnnturk.com.tr).</span><br />
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><br />
</span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">CHP oylarındaki yükselmede kabaca iki sosyo-politik faktörün öne çıktığını iddia etmek mümkün: birincisi, iktidarın siyasal gücünün artmasıyla artan değerlerle ilgili kaygılar, ikincisi ise CHP’ye batıda ve sahile yakın bölgelerdeki bir önceki seçime göre daha yaygın sınıfsal destek. Bunlardan birincisi, yani laikliğin aşındırıldığından kaygılananların CHP’ye oy vermesi çokça iddia edilen makul bir önerme. Ancak bu kaygının neden bu seçimlerde 2007 seçimlerinden daha fazla ortaya çıktığını açıklamak için siyasal ortamı da göz önünde bulundurmak gerek. Çünkü 22 Temmuz 2007 seçimlerinde ana temalar daha fazla değerler (din/laiklik ekseni) üzerine geliştiği halde bu temaların çok daha az işlendiği 29 Mart 2009 seçimlerinde laiklik kaygıları olduğu iddia edilen kesimler daha da kuvvetli bir biçimde CHP’ye yönelmiş görünüyorlar. Bunun sebebi, 2007 seçimlerinden sonra AKP iktidarının iyice güçlenmesinde ve bu gücün insanların hayatlarında daha hissedilebilir olmasında aranabilir. Basitçe açmak gerekirse, bazı seçmenlerde zaten değerlerini paylaşmadıkları iktidarın bir de çok güçlendiği inancı doğmuştur. Bu inancın doğmuş olmasının temeli de AKP iktidarının önemli siyasal, ekonomik, toplumsal, basın-yayın ve eğitim kurum ve kuruluşlarının çok önemli bir kısmına sahip olması ve sahip olamadıklarının da gücünü kırmaya çalışmasında aranabilir. Bu koyu muhafazakarlıkla şimdi bir de çok büyük bir kuvvetin birleştiğine dair kaygı nispeten daha seküler seçmenlerde CHP’ye 2007’de olan yönelimin 2009 seçimlerinde iyice artarak sürmesini ve muhalefetin CHP’de birleşmesini sağlamış görünüyor. Yani siyasal kampanyalar bu sefer çok daha az değerler ekseninde yapıldığı halde, siyasal gücün demokratik sınırları zorlayacak şekilde yoğunlaştığına dair kaygı, beklenenin aksine değerlerin daha da yoğun bir şekilde ifade edilmesine yol açmış görünüyor. Beşiktaş seçmeni (Kadıköy ve Bakırköy seçmenleri gibi) sosyolojik olarak yukarda bahsettiğim kaygıları taşıyan profile uydugundan, CHP’nin Beşiktaş’ta 2007 seçimlerinde zaten yüksek olan oyunu (%53.9), 2009’da DSP’nin %5’e yakın ayrı oyuna rağmen daha da arttırarak %68.3’e çikartabilmesinde bu faktörun de etkili olduğu düşünülebilir (bknz: 2007 milletvekili, ve 2009 il genel meclisinde Besiktas oy dağılımı: Tablo 2). </span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><br />
</span></div>
<table border="1" cellpadding="0" cellspacing="0" class="MsoTableGrid" style="border-collapse: collapse; border: none; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-insideh: .5pt solid windowtext; mso-border-insidev: .5pt solid windowtext; mso-padding-alt: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; mso-yfti-tbllook: 480;"><tbody>
<tr> <td style="border: solid windowtext 1.0pt; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 153.5pt;" valign="top" width="205"><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">Parti</span></div>
</td> <td style="border-left: none; border: solid windowtext 1.0pt; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-left-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 153.55pt;" valign="top" width="205"><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">22.07.2007 m.vkli(besiktas)</span></div>
</td> <td style="border-left: none; border: solid windowtext 1.0pt; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-left-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 153.55pt;" valign="top" width="205"><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">23.03.2009 il gnl mcl. (bsk.)</span></div>
</td> </tr>
<tr> <td style="border-top: none; border: solid windowtext 1.0pt; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 153.5pt;" valign="top" width="205"><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">CHP</span></div>
</td> <td style="border-bottom: solid windowtext 1.0pt; border-left: none; border-right: solid windowtext 1.0pt; border-top: none; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-left-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 153.55pt;" valign="top" width="205"><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">% 53.9 (62.842)</span></div>
</td> <td style="border-bottom: solid windowtext 1.0pt; border-left: none; border-right: solid windowtext 1.0pt; border-top: none; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-left-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 153.55pt;" valign="top" width="205"><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">% 68.3 (81.059)</span></div>
</td> </tr>
<tr> <td style="border-top: none; border: solid windowtext 1.0pt; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 153.5pt;" valign="top" width="205"><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">AKP</span></div>
</td> <td style="border-bottom: solid windowtext 1.0pt; border-left: none; border-right: solid windowtext 1.0pt; border-top: none; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-left-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 153.55pt;" valign="top" width="205"><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">% 18.6 (21.700) </span></div>
</td> <td style="border-bottom: solid windowtext 1.0pt; border-left: none; border-right: solid windowtext 1.0pt; border-top: none; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-left-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 153.55pt;" valign="top" width="205"><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">% 16.5 (19.619)</span></div>
</td> </tr>
<tr> <td style="border-top: none; border: solid windowtext 1.0pt; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 153.5pt;" valign="top" width="205"><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">DSP</span></div>
</td> <td style="border-bottom: solid windowtext 1.0pt; border-left: none; border-right: solid windowtext 1.0pt; border-top: none; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-left-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 153.55pt;" valign="top" width="205"><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><br />
</span></div>
</td> <td style="border-bottom: solid windowtext 1.0pt; border-left: none; border-right: solid windowtext 1.0pt; border-top: none; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-left-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 153.55pt;" valign="top" width="205"><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">% 4.9 (5.865)</span></div>
</td> </tr>
<tr> <td style="border-top: none; border: solid windowtext 1.0pt; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 153.5pt;" valign="top" width="205"><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">MHP</span></div>
</td> <td style="border-bottom: solid windowtext 1.0pt; border-left: none; border-right: solid windowtext 1.0pt; border-top: none; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-left-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 153.55pt;" valign="top" width="205"><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">% 10.6 (12.394)</span></div>
</td> <td style="border-bottom: solid windowtext 1.0pt; border-left: none; border-right: solid windowtext 1.0pt; border-top: none; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-left-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 153.55pt;" valign="top" width="205"><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">% 4.3 (5114)</span></div>
</td> </tr>
<tr> <td style="border-top: none; border: solid windowtext 1.0pt; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 153.5pt;" valign="top" width="205"><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">DP</span></div>
</td> <td style="border-bottom: solid windowtext 1.0pt; border-left: none; border-right: solid windowtext 1.0pt; border-top: none; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-left-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 153.55pt;" valign="top" width="205"><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">% 4.5 (5.225)</span></div>
</td> <td style="border-bottom: solid windowtext 1.0pt; border-left: none; border-right: solid windowtext 1.0pt; border-top: none; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-left-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 153.55pt;" valign="top" width="205"><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">% 0.6 (729)</span></div>
</td> </tr>
<tr> <td style="border-top: none; border: solid windowtext 1.0pt; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 153.5pt;" valign="top" width="205"><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">Bgmsz: Baskin Oran</span></div>
</td> <td style="border-bottom: solid windowtext 1.0pt; border-left: none; border-right: solid windowtext 1.0pt; border-top: none; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-left-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 153.55pt;" valign="top" width="205"><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">% 5.0 (5.879)</span></div>
</td> <td style="border-bottom: solid windowtext 1.0pt; border-left: none; border-right: solid windowtext 1.0pt; border-top: none; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-left-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 153.55pt;" valign="top" width="205"><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><br />
</span></div>
</td> </tr>
<tr> <td style="border-top: none; border: solid windowtext 1.0pt; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 153.5pt;" valign="top" width="205"><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">Diger</span></div>
</td> <td style="border-bottom: solid windowtext 1.0pt; border-left: none; border-right: solid windowtext 1.0pt; border-top: none; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-left-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 153.55pt;" valign="top" width="205"><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">% 5.8</span><a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/yunus.sozen/My%20Documents/Besiktasta%20yerel%20secimler/Yerel%20secimle1-2.doc#_ftn6" name="_ftnref6" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span class="MsoFootnoteReference"><span style="font-size: 12pt;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">[6]</span></span></span></span></a><span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"> (6721)</span></div>
</td> <td style="border-bottom: solid windowtext 1.0pt; border-left: none; border-right: solid windowtext 1.0pt; border-top: none; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-left-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 153.55pt;" valign="top" width="205"><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">% 5.2 (6130)</span></div>
</td> </tr>
</tbody></table>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">Kaynak: <a href="http://www.ysk.org.tr%27den/"></a></span><span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"> </span><span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">Yuksek seçim kurulunun seçim sonuçlarından adapte edilmiştir. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><br />
</span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgXTL07DC14PnaEvpI2h-PGt30yz3lFWjfTSOFnLBQ8cvhWsyrFmQPGOeTFwk4-kRtAG2XHIvaeG_jDfjYPBzqSQ2pvkSENzsVYJZkcltkZpiwMLdA_Va8WMl9f9uX1ubAFaYQuz5BhcQo/s1600/Besiktas_mahalleler+kullanilacak.png" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgXTL07DC14PnaEvpI2h-PGt30yz3lFWjfTSOFnLBQ8cvhWsyrFmQPGOeTFwk4-kRtAG2XHIvaeG_jDfjYPBzqSQ2pvkSENzsVYJZkcltkZpiwMLdA_Va8WMl9f9uX1ubAFaYQuz5BhcQo/s320/Besiktas_mahalleler+kullanilacak.png" width="234" /></a><span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">İkinci Beşiktaş’a da etki eden genel faktör CHP’nin seçmen profilinin önceki seçimlere göre daha alt sınıflara doğru açılması. Ülke genelinde CHP’nin söyleminde ekonomiye öncelik vermesi ve yolsuzluk, yoksulluk gibi konuları daha çok dillendiren yüksek profilli Kılıçdaroğlu-Gürsel ikilisinin seçim kampanyasında ön planda olması ekonomik krizin de etkisiyle CHP’nin 2007 seçimlerine göre en azından nispeten sekülerleşmiş bölgelerde daha geniş bir sınıfsal yelpazeye yayılmasını sağlamış görünüyor. Bunu hem Türkiye ölçeğinde Kocaeli (+%7.5), Bursa (+%3.8), Denizli (+%6.4), Gaziantep (+%6.5), Zonguldak (+%7.3), İstanbul (+%6.6), İzmir (+% 12.7) gibi sanayi kentleri olarak bilenen bölgelerde CHP’nin seçimde en yüksek oy yükselmelerini kaydetmesinden, hem de örneğin bu kentlerden İstanbul içinde, Bayrampaşa, Kartal, Zeytinburnu, Maltepe gibi bölgelerde CHP’nin İstanbul genelinde gösterdiği yükselmenin (%6.58) üstünde yükselme göstermesinden takip edebiliriz. Bu faktörün Beşiktaş’a etkisini de mahallelerden takip etmek mümkün olabilir. Beşiktaş seçimlerinin 2009 belediye başkanlığı seçimlerinde, CHP hiçbir mahallede % 55’in altına düşmediği gibi toplam 472 sandıktan sadece 3 tanesini kaybetmiştir, 2007 Milletvekili seçimlerinde ise, % 50’nın altında kaldığı birçok mahalle olduğu gibi, kazanamadığı sandık sayısı da 482 sandıkta 15’tir (Kaynak: TÜİK). CHP oylarının yüksek olmasının yanında dağılımının da dengeli olması, CHP’nin Beşiktaş’ta göreceli olarak düşük gelir gruplarının yaşadığı bölgelerde de atılım yaptığı şeklinde yorumlanabilir.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><br />
</span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">Tabii ki, genel siyasetin Beşiktaş seçmeninin davranışına etkilerinin yanısıra CHP’nin İstanbul ve Beşiktaş yerel siyasetinin ve siyasetçilerinin de Beşiktaş’taki seçim sonuçlarına etkisi olmuştur, fakat, bu üç faktör arasında hangisinin başat olduğunu elimizdeki verilerle kestirmek güç. Yine de, seçmenlerin büyük çoğunluğunun mahalli seçimlerde oylarını bütüncül bir şekilde kullandıklarını (büyükşehir belediye, ilçe belediye ve il genel meclisi seçimlerinde aynı partiye oy verdiklerini) seçim sayım süreci tanıklığından ve aynı sandıkta partilerin oylarının değişik oylamalarda birbirine yakın sonuç vermesinden (aynı partinin aynı sandıktan büyükşehir belediye, ilçe belediye ve il genel meclisi oylarının yakın olması) sorunsuzca varsayabiliriz. (Aşağıda Beşiktaş ilçesinin 29 Martta yapılan seçilemlerden üçünün sonuçları kısaca özetlenmiştir, tek tek sandık sonuçları Yüksek Seçim Kurulunun sitesinden görülebilir).</span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><br />
</span></div>
<table border="1" cellpadding="0" cellspacing="0" class="MsoTableGrid" style="border-collapse: collapse; border: none; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-insideh: .5pt solid windowtext; mso-border-insidev: .5pt solid windowtext; mso-padding-alt: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; mso-yfti-tbllook: 480;"><tbody>
<tr> <td style="border: solid windowtext 1.0pt; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 115.15pt;" valign="top" width="154"><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">Parti</span></div>
</td> <td style="border-left: none; border: solid windowtext 1.0pt; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-left-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 115.15pt;" valign="top" width="154"><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">İl genel Meclisi</span></div>
</td> <td style="border-left: none; border: solid windowtext 1.0pt; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-left-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 115.15pt;" valign="top" width="154"><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">Büyükşehir belediye</span></div>
</td> <td style="border-left: none; border: solid windowtext 1.0pt; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-left-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 115.15pt;" valign="top" width="154"><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">Beşiktaş belediye</span></div>
</td> </tr>
<tr> <td style="border-top: none; border: solid windowtext 1.0pt; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 115.15pt;" valign="top" width="154"><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">CHP</span></div>
</td> <td style="border-bottom: solid windowtext 1.0pt; border-left: none; border-right: solid windowtext 1.0pt; border-top: none; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-left-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 115.15pt;" valign="top" width="154"><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">% 68.3 (81.059)</span></div>
</td> <td style="border-bottom: solid windowtext 1.0pt; border-left: none; border-right: solid windowtext 1.0pt; border-top: none; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-left-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 115.15pt;" valign="top" width="154"><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">% 72.7 (85.817)</span></div>
</td> <td style="border-bottom: solid windowtext 1.0pt; border-left: none; border-right: solid windowtext 1.0pt; border-top: none; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-left-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 115.15pt;" valign="top" width="154"><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">% 69.3 (81.501) </span></div>
</td> </tr>
<tr> <td style="border-top: none; border: solid windowtext 1.0pt; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 115.15pt;" valign="top" width="154"><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">AKP</span></div>
</td> <td style="border-bottom: solid windowtext 1.0pt; border-left: none; border-right: solid windowtext 1.0pt; border-top: none; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-left-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 115.15pt;" valign="top" width="154"><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">% 16.5 (19.619)</span></div>
</td> <td style="border-bottom: solid windowtext 1.0pt; border-left: none; border-right: solid windowtext 1.0pt; border-top: none; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-left-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 115.15pt;" valign="top" width="154"><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">% 19.3 (22.846)</span></div>
</td> <td style="border-bottom: solid windowtext 1.0pt; border-left: none; border-right: solid windowtext 1.0pt; border-top: none; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-left-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 115.15pt;" valign="top" width="154"><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">% 16.1 (18997)</span></div>
</td> </tr>
<tr> <td style="border-top: none; border: solid windowtext 1.0pt; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 115.15pt;" valign="top" width="154"><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">DSP</span></div>
</td> <td style="border-bottom: solid windowtext 1.0pt; border-left: none; border-right: solid windowtext 1.0pt; border-top: none; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-left-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 115.15pt;" valign="top" width="154"><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">% 4.9 (5.865)</span></div>
</td> <td style="border-bottom: solid windowtext 1.0pt; border-left: none; border-right: solid windowtext 1.0pt; border-top: none; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-left-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 115.15pt;" valign="top" width="154"><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">% 1.8 (2.188)</span></div>
</td> <td style="border-bottom: solid windowtext 1.0pt; border-left: none; border-right: solid windowtext 1.0pt; border-top: none; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-left-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 115.15pt;" valign="top" width="154"><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">% 7.2 (8423)</span></div>
</td> </tr>
<tr> <td style="border-top: none; border: solid windowtext 1.0pt; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 115.15pt;" valign="top" width="154"><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">MHP</span></div>
</td> <td style="border-bottom: solid windowtext 1.0pt; border-left: none; border-right: solid windowtext 1.0pt; border-top: none; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-left-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 115.15pt;" valign="top" width="154"><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">% 4.3 (5114)</span></div>
</td> <td style="border-bottom: solid windowtext 1.0pt; border-left: none; border-right: solid windowtext 1.0pt; border-top: none; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-left-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 115.15pt;" valign="top" width="154"><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">% 2.5 (2.894)</span></div>
</td> <td style="border-bottom: solid windowtext 1.0pt; border-left: none; border-right: solid windowtext 1.0pt; border-top: none; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-left-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 115.15pt;" valign="top" width="154"><div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">% 4.2 (4956)</span></div>
</td> </tr>
</tbody></table>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">Kaynak: Yüksek Seçim Kurulu ve CHP seçim sonuçları analizinden adapte edilmiştir.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><br />
</span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">Yukarıda görüldüğü gibi genel toplamlarda da oylar benzer şekilde dağılmıştır. AKP’nin ve CHP’nin adayları Büyükşehir’de biraz daha yüksek oy almış, CHP il genel meclisinde biraz daha az oy almıştır. Ancak bu farklar ikincil faktörlerle kolayca açıklanabilir. Örneğin Beşiktaş ölçeğinde, İstanbul’un genelinde olduğu gibi MHP seçmeninin Kılıçdaroğlu’na biraz daha fazla meyletmesi ve DSP’nin İstanbul kampanyasının zayıf olması ya da DSP’nin Beşiktaş belediye başkanlığı için güçlü bir aday çıkartmış olması küçük farkları açıklayabilir (CHP-DSP oy toplami Beşiktaş belediye için %76.5 gibi çok yüksek bir orana ulaşmaktadır).</span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><br />
</span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">Sonuçta CHP’nin her üçünde de çok yüksek oy oranları kaydetmiş olması, hiçbir ölçeğin (CHP’nin genel parti politikaları, büyükşehir adayı, Beşiktaş belediye adayı) kuvvetli bir olumsuz etki yapmadığı şeklinde yorumlanabilir. Çünkü, bu üç ölçekteki örgüte/adaylara çok kızan bir seçmenin oyunu hiçbirinde CHP’ye vermeme ihtimali yüksektir. Bunun tam tersi de, yani seçmenin herhangi bir ölçekte CHP’yi takdir etmiş olmasının diğerlerinde de olumlu etki yapmış olması da, nispeten daha sorunlu da olsa, makul bir önerme sayılabilir. Eğer öyleyse, CHP’ye yukarda açıkladığım ülkedeki siyasal değişimlerden dolayı Beşiktaş seçmeninin daha fazla yönelmesi dışında, Beşiktaş seçmeninin çoğunluğunun Büyükşehir adaylık süreçlerini ve Beşiktaş belediyesinin icraatları başarılı bulduğu ya da en azından kesinlikle başarısız bulmadığı iddia edilebilir. Diğer bir değişle, Beşiktaş ilçesinde, CHP’nin, büyükşehir ve ilçe adaylarına; büyükşehir adayının, partiye ve ilçe adayına, ilçe adayının da, partiye ve büyükşehir adayına oy kazandırmış olması ya da en azından oy kaybettirmemiş olması muhtemeldir. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><br />
</span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">Sonuç olarak, ben bu kadar yüksek oy oranlarının ancak bu şekilde bir sembiyoz ile açıklanabileceğini düşünüyorum. Başta belirttiğim iki faktörden (laiklik/güç yoğunlaşması kaygıları ve CHP’nin sınıfsal tabanının yaygınlaşması) birincisinde ülke siyasetindeki gelişmelerden Beşiktaş daha doğrudan etkilenmiş olsa da, ikincisinde bu üç seviye arasındaki ilişkiler çok kuvvetli olmalıdır. Ülke genelinde CHP’nin söylemini daha ekonomi öncelikli hale getirmesi ve Kılıçdaroğlu-Gürsel ikilisinin İstanbul genelinde CHP’nin sınıfsal tabanını yayacak şekilde bir kampanya yürütmesinin üzerine, Beşiktaş belediyesinin birebir ilişkiye dayanan refah belediyeciliği ile ilgili hizmetleri bu söylemleri somutlaştirmiş ve CHP’nin Beşiktaş’ta her toplumsal gruptan (laiklik kaygısı olsun olmasın) oy almasına, her mahalleden ve hemen her sandıktan çok büyük farklarla önde çıkmasına neden olmuş görünmektedir. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><br />
</span></div>
<div style="mso-element: footnote-list;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"> </span><br />
<hr align="left" size="1" width="33%" />
<div id="ftn1">
<div class="MsoFootnoteText">
<a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/yunus.sozen/My%20Documents/Besiktasta%20yerel%20secimler/Yerel%20secimle1-2.doc#_ftnref1" name="_ftn1" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span class="MsoFootnoteReference"><span style="font-size: 10pt;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">[1]</span></span></span></span></a><span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"> Bu sıralama 29 Mart seçimleri il genel meclisi sonuçlarına göre yapılmıştır.</span></div>
</div>
<div id="ftn2">
<div class="MsoFootnoteText">
<a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/yunus.sozen/My%20Documents/Besiktasta%20yerel%20secimler/Yerel%20secimle1-2.doc#_ftnref2" name="_ftn2" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span class="MsoFootnoteReference"><span style="font-size: 10pt;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">[2]</span></span></span></span></a><span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"> DSP 2007 genel seçimlerine CHP listelerinden girmiştir. </span></div>
</div>
<div id="ftn3">
<div class="MsoFootnoteText">
<a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/yunus.sozen/My%20Documents/Besiktasta%20yerel%20secimler/Yerel%20secimle1-2.doc#_ftnref3" name="_ftn3" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span class="MsoFootnoteReference"><span style="font-size: 10pt;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">[3]</span></span></span></span></a><span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"> 2007 seçimlerinde bu rakamın çok büyük bir bölümünü daha sonra DTP’ye katılan bağımsızlar oluşturmuştur.</span></div>
</div>
<div id="ftn4">
<div class="MsoFootnoteText">
<a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/yunus.sozen/My%20Documents/Besiktasta%20yerel%20secimler/Yerel%20secimle1-2.doc#_ftnref4" name="_ftn4" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span class="MsoFootnoteReference"><span style="font-size: 10pt;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">[4]</span></span></span></span></a><span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"> Genç Parti 2007 seçimlerinde %3.04 oy oranıyla diğer kategorisinin en önemli kısmını oluşturmaktadır.</span></div>
</div>
<div id="ftn5">
<div class="MsoFootnoteText">
<a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/yunus.sozen/My%20Documents/Besiktasta%20yerel%20secimler/Yerel%20secimle1-2.doc#_ftnref5" name="_ftn5" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span class="MsoFootnoteReference"><span style="font-size: 10pt;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">[5]</span></span></span></span></a><span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"> Bu rakamın yarısından biraz fazlasını BBP’nın %2.36 oyu oluşturmaktadır.</span></div>
</div>
<div id="ftn6" style="mso-element: footnote;">
<div class="MsoFootnoteText">
<a href="file:///C:/Documents%20and%20Settings/yunus.sozen/My%20Documents/Besiktasta%20yerel%20secimler/Yerel%20secimle1-2.doc#_ftnref6" name="_ftn6" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span class="MsoFootnoteReference"><span style="font-size: 10pt;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">[6]</span></span></span></span></a><span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"> Bu rakamın yarısından biraz fazlasi %3.2 ile Genç Parti’ye aittir.</span><span lang="ES"><o:p></o:p></span></div>
</div>
</div>
Yunus Sozenhttp://www.blogger.com/profile/14161769543608835820noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-7938818981908953433.post-45054286758889567082010-04-26T16:22:00.008-07:002020-06-11T15:36:42.503-07:00Turkey Between Tutelary Democracy and Electoral Authoritarianism<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<!--[if gte mso 9]><xml>
<o:OfficeDocumentSettings>
<o:AllowPNG/>
</o:OfficeDocumentSettings>
</xml><![endif]--><!--[if gte mso 9]><xml>
<w:WordDocument>
<w:View>Normal</w:View>
<w:Zoom>0</w:Zoom>
<w:TrackMoves/>
<w:TrackFormatting/>
<w:PunctuationKerning/>
<w:ValidateAgainstSchemas/>
<w:SaveIfXMLInvalid>false</w:SaveIfXMLInvalid>
<w:IgnoreMixedContent>false</w:IgnoreMixedContent>
<w:AlwaysShowPlaceholderText>false</w:AlwaysShowPlaceholderText>
<w:DoNotPromoteQF/>
<w:LidThemeOther>EN-US</w:LidThemeOther>
<w:LidThemeAsian>X-NONE</w:LidThemeAsian>
<w:LidThemeComplexScript>X-NONE</w:LidThemeComplexScript>
<w:Compatibility>
<w:BreakWrappedTables/>
<w:SnapToGridInCell/>
<w:WrapTextWithPunct/>
<w:UseAsianBreakRules/>
<w:DontGrowAutofit/>
<w:SplitPgBreakAndParaMark/>
<w:EnableOpenTypeKerning/>
<w:DontFlipMirrorIndents/>
<w:OverrideTableStyleHps/>
</w:Compatibility>
<m:mathPr>
<m:mathFont m:val="Cambria Math"/>
<m:brkBin m:val="before"/>
<m:brkBinSub m:val="--"/>
<m:smallFrac m:val="off"/>
<m:dispDef/>
<m:lMargin m:val="0"/>
<m:rMargin m:val="0"/>
<m:defJc m:val="centerGroup"/>
<m:wrapIndent m:val="1440"/>
<m:intLim m:val="subSup"/>
<m:naryLim m:val="undOvr"/>
</m:mathPr></w:WordDocument>
</xml><![endif]--><!--[if gte mso 9]><xml>
<w:LatentStyles DefLockedState="false" DefUnhideWhenUsed="false"
DefSemiHidden="false" DefQFormat="false" DefPriority="99"
LatentStyleCount="377">
<w:LsdException Locked="false" Priority="0" QFormat="true" Name="Normal"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" SemiHidden="true"
UnhideWhenUsed="true" QFormat="true" Name="heading 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" SemiHidden="true"
UnhideWhenUsed="true" QFormat="true" Name="heading 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" SemiHidden="true"
UnhideWhenUsed="true" QFormat="true" Name="heading 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" SemiHidden="true"
UnhideWhenUsed="true" QFormat="true" Name="heading 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" SemiHidden="true"
UnhideWhenUsed="true" QFormat="true" Name="heading 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" SemiHidden="true"
UnhideWhenUsed="true" QFormat="true" Name="heading 7"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" SemiHidden="true"
UnhideWhenUsed="true" QFormat="true" Name="heading 8"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="9" SemiHidden="true"
UnhideWhenUsed="true" QFormat="true" Name="heading 9"/>
<w:LsdException Locked="false" SemiHidden="true" UnhideWhenUsed="true"
Name="index 1"/>
<w:LsdException Locked="false" SemiHidden="true" UnhideWhenUsed="true"
Name="index 2"/>
<w:LsdException Locked="false" SemiHidden="true" UnhideWhenUsed="true"
Name="index 3"/>
<w:LsdException Locked="false" SemiHidden="true" UnhideWhenUsed="true"
Name="index 4"/>
<w:LsdException Locked="false" SemiHidden="true" UnhideWhenUsed="true"
Name="index 5"/>
<w:LsdException Locked="false" SemiHidden="true" UnhideWhenUsed="true"
Name="index 6"/>
<w:LsdException Locked="false" SemiHidden="true" UnhideWhenUsed="true"
Name="index 7"/>
<w:LsdException Locked="false" SemiHidden="true" UnhideWhenUsed="true"
Name="index 8"/>
<w:LsdException Locked="false" SemiHidden="true" UnhideWhenUsed="true"
Name="index 9"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" SemiHidden="true"
UnhideWhenUsed="true" Name="toc 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" SemiHidden="true"
UnhideWhenUsed="true" Name="toc 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" SemiHidden="true"
UnhideWhenUsed="true" Name="toc 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" SemiHidden="true"
UnhideWhenUsed="true" Name="toc 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" SemiHidden="true"
UnhideWhenUsed="true" Name="toc 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" SemiHidden="true"
UnhideWhenUsed="true" Name="toc 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" SemiHidden="true"
UnhideWhenUsed="true" Name="toc 7"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" SemiHidden="true"
UnhideWhenUsed="true" Name="toc 8"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" SemiHidden="true"
UnhideWhenUsed="true" Name="toc 9"/>
<w:LsdException Locked="false" SemiHidden="true" UnhideWhenUsed="true"
Name="Normal Indent"/>
<w:LsdException Locked="false" SemiHidden="true" UnhideWhenUsed="true"
Name="footnote text"/>
<w:LsdException Locked="false" SemiHidden="true" UnhideWhenUsed="true"
Name="annotation text"/>
<w:LsdException Locked="false" SemiHidden="true" UnhideWhenUsed="true"
Name="header"/>
<w:LsdException Locked="false" SemiHidden="true" UnhideWhenUsed="true"
Name="footer"/>
<w:LsdException Locked="false" SemiHidden="true" UnhideWhenUsed="true"
Name="index heading"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="35" SemiHidden="true"
UnhideWhenUsed="true" QFormat="true" Name="caption"/>
<w:LsdException Locked="false" SemiHidden="true" UnhideWhenUsed="true"
Name="table of figures"/>
<w:LsdException Locked="false" SemiHidden="true" UnhideWhenUsed="true"
Name="envelope address"/>
<w:LsdException Locked="false" SemiHidden="true" UnhideWhenUsed="true"
Name="envelope return"/>
<w:LsdException Locked="false" SemiHidden="true" UnhideWhenUsed="true"
Name="footnote reference"/>
<w:LsdException Locked="false" SemiHidden="true" UnhideWhenUsed="true"
Name="annotation reference"/>
<w:LsdException Locked="false" SemiHidden="true" UnhideWhenUsed="true"
Name="line number"/>
<w:LsdException Locked="false" SemiHidden="true" UnhideWhenUsed="true"
Name="page number"/>
<w:LsdException Locked="false" SemiHidden="true" UnhideWhenUsed="true"
Name="endnote reference"/>
<w:LsdException Locked="false" SemiHidden="true" UnhideWhenUsed="true"
Name="endnote text"/>
<w:LsdException Locked="false" SemiHidden="true" UnhideWhenUsed="true"
Name="table of authorities"/>
<w:LsdException Locked="false" SemiHidden="true" UnhideWhenUsed="true"
Name="macro"/>
<w:LsdException Locked="false" SemiHidden="true" UnhideWhenUsed="true"
Name="toa heading"/>
<w:LsdException Locked="false" SemiHidden="true" UnhideWhenUsed="true"
Name="List"/>
<w:LsdException Locked="false" SemiHidden="true" UnhideWhenUsed="true"
Name="List Bullet"/>
<w:LsdException Locked="false" SemiHidden="true" UnhideWhenUsed="true"
Name="List Number"/>
<w:LsdException Locked="false" SemiHidden="true" UnhideWhenUsed="true"
Name="List 2"/>
<w:LsdException Locked="false" SemiHidden="true" UnhideWhenUsed="true"
Name="List 3"/>
<w:LsdException Locked="false" SemiHidden="true" UnhideWhenUsed="true"
Name="List 4"/>
<w:LsdException Locked="false" SemiHidden="true" UnhideWhenUsed="true"
Name="List 5"/>
<w:LsdException Locked="false" SemiHidden="true" UnhideWhenUsed="true"
Name="List Bullet 2"/>
<w:LsdException Locked="false" SemiHidden="true" UnhideWhenUsed="true"
Name="List Bullet 3"/>
<w:LsdException Locked="false" SemiHidden="true" UnhideWhenUsed="true"
Name="List Bullet 4"/>
<w:LsdException Locked="false" SemiHidden="true" UnhideWhenUsed="true"
Name="List Bullet 5"/>
<w:LsdException Locked="false" SemiHidden="true" UnhideWhenUsed="true"
Name="List Number 2"/>
<w:LsdException Locked="false" SemiHidden="true" UnhideWhenUsed="true"
Name="List Number 3"/>
<w:LsdException Locked="false" SemiHidden="true" UnhideWhenUsed="true"
Name="List Number 4"/>
<w:LsdException Locked="false" SemiHidden="true" UnhideWhenUsed="true"
Name="List Number 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="10" QFormat="true" Name="Title"/>
<w:LsdException Locked="false" SemiHidden="true" UnhideWhenUsed="true"
Name="Closing"/>
<w:LsdException Locked="false" SemiHidden="true" UnhideWhenUsed="true"
Name="Signature"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="1" SemiHidden="true"
UnhideWhenUsed="true" Name="Default Paragraph Font"/>
<w:LsdException Locked="false" SemiHidden="true" UnhideWhenUsed="true"
Name="Body Text"/>
<w:LsdException Locked="false" SemiHidden="true" UnhideWhenUsed="true"
Name="Body Text Indent"/>
<w:LsdException Locked="false" SemiHidden="true" UnhideWhenUsed="true"
Name="List Continue"/>
<w:LsdException Locked="false" SemiHidden="true" UnhideWhenUsed="true"
Name="List Continue 2"/>
<w:LsdException Locked="false" SemiHidden="true" UnhideWhenUsed="true"
Name="List Continue 3"/>
<w:LsdException Locked="false" SemiHidden="true" UnhideWhenUsed="true"
Name="List Continue 4"/>
<w:LsdException Locked="false" SemiHidden="true" UnhideWhenUsed="true"
Name="List Continue 5"/>
<w:LsdException Locked="false" SemiHidden="true" UnhideWhenUsed="true"
Name="Message Header"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="11" QFormat="true" Name="Subtitle"/>
<w:LsdException Locked="false" SemiHidden="true" UnhideWhenUsed="true"
Name="Salutation"/>
<w:LsdException Locked="false" SemiHidden="true" UnhideWhenUsed="true"
Name="Date"/>
<w:LsdException Locked="false" SemiHidden="true" UnhideWhenUsed="true"
Name="Body Text First Indent"/>
<w:LsdException Locked="false" SemiHidden="true" UnhideWhenUsed="true"
Name="Body Text First Indent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" SemiHidden="true" UnhideWhenUsed="true"
Name="Note Heading"/>
<w:LsdException Locked="false" SemiHidden="true" UnhideWhenUsed="true"
Name="Body Text 2"/>
<w:LsdException Locked="false" SemiHidden="true" UnhideWhenUsed="true"
Name="Body Text 3"/>
<w:LsdException Locked="false" SemiHidden="true" UnhideWhenUsed="true"
Name="Body Text Indent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" SemiHidden="true" UnhideWhenUsed="true"
Name="Body Text Indent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" SemiHidden="true" UnhideWhenUsed="true"
Name="Block Text"/>
<w:LsdException Locked="false" SemiHidden="true" UnhideWhenUsed="true"
Name="Hyperlink"/>
<w:LsdException Locked="false" SemiHidden="true" UnhideWhenUsed="true"
Name="FollowedHyperlink"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="22" QFormat="true" Name="Strong"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="20" QFormat="true" Name="Emphasis"/>
<w:LsdException Locked="false" SemiHidden="true" UnhideWhenUsed="true"
Name="Document Map"/>
<w:LsdException Locked="false" SemiHidden="true" UnhideWhenUsed="true"
Name="Plain Text"/>
<w:LsdException Locked="false" SemiHidden="true" UnhideWhenUsed="true"
Name="E-mail Signature"/>
<w:LsdException Locked="false" SemiHidden="true" UnhideWhenUsed="true"
Name="HTML Top of Form"/>
<w:LsdException Locked="false" SemiHidden="true" UnhideWhenUsed="true"
Name="HTML Bottom of Form"/>
<w:LsdException Locked="false" SemiHidden="true" UnhideWhenUsed="true"
Name="Normal (Web)"/>
<w:LsdException Locked="false" SemiHidden="true" UnhideWhenUsed="true"
Name="HTML Acronym"/>
<w:LsdException Locked="false" SemiHidden="true" UnhideWhenUsed="true"
Name="HTML Address"/>
<w:LsdException Locked="false" SemiHidden="true" UnhideWhenUsed="true"
Name="HTML Cite"/>
<w:LsdException Locked="false" SemiHidden="true" UnhideWhenUsed="true"
Name="HTML Code"/>
<w:LsdException Locked="false" SemiHidden="true" UnhideWhenUsed="true"
Name="HTML Definition"/>
<w:LsdException Locked="false" SemiHidden="true" UnhideWhenUsed="true"
Name="HTML Keyboard"/>
<w:LsdException Locked="false" SemiHidden="true" UnhideWhenUsed="true"
Name="HTML Preformatted"/>
<w:LsdException Locked="false" SemiHidden="true" UnhideWhenUsed="true"
Name="HTML Sample"/>
<w:LsdException Locked="false" SemiHidden="true" UnhideWhenUsed="true"
Name="HTML Typewriter"/>
<w:LsdException Locked="false" SemiHidden="true" UnhideWhenUsed="true"
Name="HTML Variable"/>
<w:LsdException Locked="false" SemiHidden="true" UnhideWhenUsed="true"
Name="Normal Table"/>
<w:LsdException Locked="false" SemiHidden="true" UnhideWhenUsed="true"
Name="annotation subject"/>
<w:LsdException Locked="false" SemiHidden="true" UnhideWhenUsed="true"
Name="No List"/>
<w:LsdException Locked="false" SemiHidden="true" UnhideWhenUsed="true"
Name="Outline List 1"/>
<w:LsdException Locked="false" SemiHidden="true" UnhideWhenUsed="true"
Name="Outline List 2"/>
<w:LsdException Locked="false" SemiHidden="true" UnhideWhenUsed="true"
Name="Outline List 3"/>
<w:LsdException Locked="false" SemiHidden="true" UnhideWhenUsed="true"
Name="Table Simple 1"/>
<w:LsdException Locked="false" SemiHidden="true" UnhideWhenUsed="true"
Name="Table Simple 2"/>
<w:LsdException Locked="false" SemiHidden="true" UnhideWhenUsed="true"
Name="Table Simple 3"/>
<w:LsdException Locked="false" SemiHidden="true" UnhideWhenUsed="true"
Name="Table Classic 1"/>
<w:LsdException Locked="false" SemiHidden="true" UnhideWhenUsed="true"
Name="Table Classic 2"/>
<w:LsdException Locked="false" SemiHidden="true" UnhideWhenUsed="true"
Name="Table Classic 3"/>
<w:LsdException Locked="false" SemiHidden="true" UnhideWhenUsed="true"
Name="Table Classic 4"/>
<w:LsdException Locked="false" SemiHidden="true" UnhideWhenUsed="true"
Name="Table Colorful 1"/>
<w:LsdException Locked="false" SemiHidden="true" UnhideWhenUsed="true"
Name="Table Colorful 2"/>
<w:LsdException Locked="false" SemiHidden="true" UnhideWhenUsed="true"
Name="Table Colorful 3"/>
<w:LsdException Locked="false" SemiHidden="true" UnhideWhenUsed="true"
Name="Table Columns 1"/>
<w:LsdException Locked="false" SemiHidden="true" UnhideWhenUsed="true"
Name="Table Columns 2"/>
<w:LsdException Locked="false" SemiHidden="true" UnhideWhenUsed="true"
Name="Table Columns 3"/>
<w:LsdException Locked="false" SemiHidden="true" UnhideWhenUsed="true"
Name="Table Columns 4"/>
<w:LsdException Locked="false" SemiHidden="true" UnhideWhenUsed="true"
Name="Table Columns 5"/>
<w:LsdException Locked="false" SemiHidden="true" UnhideWhenUsed="true"
Name="Table Grid 1"/>
<w:LsdException Locked="false" SemiHidden="true" UnhideWhenUsed="true"
Name="Table Grid 2"/>
<w:LsdException Locked="false" SemiHidden="true" UnhideWhenUsed="true"
Name="Table Grid 3"/>
<w:LsdException Locked="false" SemiHidden="true" UnhideWhenUsed="true"
Name="Table Grid 4"/>
<w:LsdException Locked="false" SemiHidden="true" UnhideWhenUsed="true"
Name="Table Grid 5"/>
<w:LsdException Locked="false" SemiHidden="true" UnhideWhenUsed="true"
Name="Table Grid 6"/>
<w:LsdException Locked="false" SemiHidden="true" UnhideWhenUsed="true"
Name="Table Grid 7"/>
<w:LsdException Locked="false" SemiHidden="true" UnhideWhenUsed="true"
Name="Table Grid 8"/>
<w:LsdException Locked="false" SemiHidden="true" UnhideWhenUsed="true"
Name="Table List 1"/>
<w:LsdException Locked="false" SemiHidden="true" UnhideWhenUsed="true"
Name="Table List 2"/>
<w:LsdException Locked="false" SemiHidden="true" UnhideWhenUsed="true"
Name="Table List 3"/>
<w:LsdException Locked="false" SemiHidden="true" UnhideWhenUsed="true"
Name="Table List 4"/>
<w:LsdException Locked="false" SemiHidden="true" UnhideWhenUsed="true"
Name="Table List 5"/>
<w:LsdException Locked="false" SemiHidden="true" UnhideWhenUsed="true"
Name="Table List 6"/>
<w:LsdException Locked="false" SemiHidden="true" UnhideWhenUsed="true"
Name="Table List 7"/>
<w:LsdException Locked="false" SemiHidden="true" UnhideWhenUsed="true"
Name="Table List 8"/>
<w:LsdException Locked="false" SemiHidden="true" UnhideWhenUsed="true"
Name="Table 3D effects 1"/>
<w:LsdException Locked="false" SemiHidden="true" UnhideWhenUsed="true"
Name="Table 3D effects 2"/>
<w:LsdException Locked="false" SemiHidden="true" UnhideWhenUsed="true"
Name="Table 3D effects 3"/>
<w:LsdException Locked="false" SemiHidden="true" UnhideWhenUsed="true"
Name="Table Contemporary"/>
<w:LsdException Locked="false" SemiHidden="true" UnhideWhenUsed="true"
Name="Table Elegant"/>
<w:LsdException Locked="false" SemiHidden="true" UnhideWhenUsed="true"
Name="Table Professional"/>
<w:LsdException Locked="false" SemiHidden="true" UnhideWhenUsed="true"
Name="Table Subtle 1"/>
<w:LsdException Locked="false" SemiHidden="true" UnhideWhenUsed="true"
Name="Table Subtle 2"/>
<w:LsdException Locked="false" SemiHidden="true" UnhideWhenUsed="true"
Name="Table Web 1"/>
<w:LsdException Locked="false" SemiHidden="true" UnhideWhenUsed="true"
Name="Table Web 2"/>
<w:LsdException Locked="false" SemiHidden="true" UnhideWhenUsed="true"
Name="Table Web 3"/>
<w:LsdException Locked="false" SemiHidden="true" UnhideWhenUsed="true"
Name="Balloon Text"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="Table Grid"/>
<w:LsdException Locked="false" SemiHidden="true" UnhideWhenUsed="true"
Name="Table Theme"/>
<w:LsdException Locked="false" SemiHidden="true" Name="Placeholder Text"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="1" QFormat="true" Name="No Spacing"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="60" Name="Light Shading"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="61" Name="Light List"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="62" Name="Light Grid"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="63" Name="Medium Shading 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="64" Name="Medium Shading 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="65" Name="Medium List 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="66" Name="Medium List 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="67" Name="Medium Grid 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="68" Name="Medium Grid 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="69" Name="Medium Grid 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="70" Name="Dark List"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="71" Name="Colorful Shading"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="72" Name="Colorful List"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="73" Name="Colorful Grid"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="60" Name="Light Shading Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="61" Name="Light List Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="62" Name="Light Grid Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="63" Name="Medium Shading 1 Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="64" Name="Medium Shading 2 Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="65" Name="Medium List 1 Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" SemiHidden="true" Name="Revision"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="34" QFormat="true"
Name="List Paragraph"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="29" QFormat="true" Name="Quote"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="30" QFormat="true"
Name="Intense Quote"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="66" Name="Medium List 2 Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="67" Name="Medium Grid 1 Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="68" Name="Medium Grid 2 Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="69" Name="Medium Grid 3 Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="70" Name="Dark List Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="71" Name="Colorful Shading Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="72" Name="Colorful List Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="73" Name="Colorful Grid Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="60" Name="Light Shading Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="61" Name="Light List Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="62" Name="Light Grid Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="63" Name="Medium Shading 1 Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="64" Name="Medium Shading 2 Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="65" Name="Medium List 1 Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="66" Name="Medium List 2 Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="67" Name="Medium Grid 1 Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="68" Name="Medium Grid 2 Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="69" Name="Medium Grid 3 Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="70" Name="Dark List Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="71" Name="Colorful Shading Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="72" Name="Colorful List Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="73" Name="Colorful Grid Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="60" Name="Light Shading Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="61" Name="Light List Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="62" Name="Light Grid Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="63" Name="Medium Shading 1 Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="64" Name="Medium Shading 2 Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="65" Name="Medium List 1 Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="66" Name="Medium List 2 Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="67" Name="Medium Grid 1 Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="68" Name="Medium Grid 2 Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="69" Name="Medium Grid 3 Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="70" Name="Dark List Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="71" Name="Colorful Shading Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="72" Name="Colorful List Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="73" Name="Colorful Grid Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="60" Name="Light Shading Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="61" Name="Light List Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="62" Name="Light Grid Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="63" Name="Medium Shading 1 Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="64" Name="Medium Shading 2 Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="65" Name="Medium List 1 Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="66" Name="Medium List 2 Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="67" Name="Medium Grid 1 Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="68" Name="Medium Grid 2 Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="69" Name="Medium Grid 3 Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="70" Name="Dark List Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="71" Name="Colorful Shading Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="72" Name="Colorful List Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="73" Name="Colorful Grid Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="60" Name="Light Shading Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="61" Name="Light List Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="62" Name="Light Grid Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="63" Name="Medium Shading 1 Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="64" Name="Medium Shading 2 Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="65" Name="Medium List 1 Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="66" Name="Medium List 2 Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="67" Name="Medium Grid 1 Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="68" Name="Medium Grid 2 Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="69" Name="Medium Grid 3 Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="70" Name="Dark List Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="71" Name="Colorful Shading Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="72" Name="Colorful List Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="73" Name="Colorful Grid Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="60" Name="Light Shading Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="61" Name="Light List Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="62" Name="Light Grid Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="63" Name="Medium Shading 1 Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="64" Name="Medium Shading 2 Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="65" Name="Medium List 1 Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="66" Name="Medium List 2 Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="67" Name="Medium Grid 1 Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="68" Name="Medium Grid 2 Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="69" Name="Medium Grid 3 Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="70" Name="Dark List Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="71" Name="Colorful Shading Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="72" Name="Colorful List Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="73" Name="Colorful Grid Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="19" QFormat="true"
Name="Subtle Emphasis"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="21" QFormat="true"
Name="Intense Emphasis"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="31" QFormat="true"
Name="Subtle Reference"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="32" QFormat="true"
Name="Intense Reference"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="33" QFormat="true" Name="Book Title"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="37" SemiHidden="true"
UnhideWhenUsed="true" Name="Bibliography"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="39" SemiHidden="true"
UnhideWhenUsed="true" QFormat="true" Name="TOC Heading"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="41" Name="Plain Table 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="42" Name="Plain Table 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="43" Name="Plain Table 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="44" Name="Plain Table 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="45" Name="Plain Table 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="40" Name="Grid Table Light"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="46" Name="Grid Table 1 Light"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="47" Name="Grid Table 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="48" Name="Grid Table 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="49" Name="Grid Table 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="50" Name="Grid Table 5 Dark"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="51" Name="Grid Table 6 Colorful"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="52" Name="Grid Table 7 Colorful"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="46"
Name="Grid Table 1 Light Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="47" Name="Grid Table 2 Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="48" Name="Grid Table 3 Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="49" Name="Grid Table 4 Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="50" Name="Grid Table 5 Dark Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="51"
Name="Grid Table 6 Colorful Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="52"
Name="Grid Table 7 Colorful Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="46"
Name="Grid Table 1 Light Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="47" Name="Grid Table 2 Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="48" Name="Grid Table 3 Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="49" Name="Grid Table 4 Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="50" Name="Grid Table 5 Dark Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="51"
Name="Grid Table 6 Colorful Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="52"
Name="Grid Table 7 Colorful Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="46"
Name="Grid Table 1 Light Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="47" Name="Grid Table 2 Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="48" Name="Grid Table 3 Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="49" Name="Grid Table 4 Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="50" Name="Grid Table 5 Dark Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="51"
Name="Grid Table 6 Colorful Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="52"
Name="Grid Table 7 Colorful Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="46"
Name="Grid Table 1 Light Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="47" Name="Grid Table 2 Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="48" Name="Grid Table 3 Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="49" Name="Grid Table 4 Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="50" Name="Grid Table 5 Dark Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="51"
Name="Grid Table 6 Colorful Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="52"
Name="Grid Table 7 Colorful Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="46"
Name="Grid Table 1 Light Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="47" Name="Grid Table 2 Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="48" Name="Grid Table 3 Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="49" Name="Grid Table 4 Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="50" Name="Grid Table 5 Dark Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="51"
Name="Grid Table 6 Colorful Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="52"
Name="Grid Table 7 Colorful Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="46"
Name="Grid Table 1 Light Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="47" Name="Grid Table 2 Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="48" Name="Grid Table 3 Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="49" Name="Grid Table 4 Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="50" Name="Grid Table 5 Dark Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="51"
Name="Grid Table 6 Colorful Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="52"
Name="Grid Table 7 Colorful Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="46" Name="List Table 1 Light"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="47" Name="List Table 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="48" Name="List Table 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="49" Name="List Table 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="50" Name="List Table 5 Dark"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="51" Name="List Table 6 Colorful"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="52" Name="List Table 7 Colorful"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="46"
Name="List Table 1 Light Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="47" Name="List Table 2 Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="48" Name="List Table 3 Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="49" Name="List Table 4 Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="50" Name="List Table 5 Dark Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="51"
Name="List Table 6 Colorful Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="52"
Name="List Table 7 Colorful Accent 1"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="46"
Name="List Table 1 Light Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="47" Name="List Table 2 Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="48" Name="List Table 3 Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="49" Name="List Table 4 Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="50" Name="List Table 5 Dark Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="51"
Name="List Table 6 Colorful Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="52"
Name="List Table 7 Colorful Accent 2"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="46"
Name="List Table 1 Light Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="47" Name="List Table 2 Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="48" Name="List Table 3 Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="49" Name="List Table 4 Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="50" Name="List Table 5 Dark Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="51"
Name="List Table 6 Colorful Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="52"
Name="List Table 7 Colorful Accent 3"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="46"
Name="List Table 1 Light Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="47" Name="List Table 2 Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="48" Name="List Table 3 Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="49" Name="List Table 4 Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="50" Name="List Table 5 Dark Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="51"
Name="List Table 6 Colorful Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="52"
Name="List Table 7 Colorful Accent 4"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="46"
Name="List Table 1 Light Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="47" Name="List Table 2 Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="48" Name="List Table 3 Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="49" Name="List Table 4 Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="50" Name="List Table 5 Dark Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="51"
Name="List Table 6 Colorful Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="52"
Name="List Table 7 Colorful Accent 5"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="46"
Name="List Table 1 Light Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="47" Name="List Table 2 Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="48" Name="List Table 3 Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="49" Name="List Table 4 Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="50" Name="List Table 5 Dark Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="51"
Name="List Table 6 Colorful Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" Priority="52"
Name="List Table 7 Colorful Accent 6"/>
<w:LsdException Locked="false" SemiHidden="true" UnhideWhenUsed="true"
Name="Mention"/>
<w:LsdException Locked="false" SemiHidden="true" UnhideWhenUsed="true"
Name="Smart Hyperlink"/>
<w:LsdException Locked="false" SemiHidden="true" UnhideWhenUsed="true"
Name="Hashtag"/>
<w:LsdException Locked="false" SemiHidden="true" UnhideWhenUsed="true"
Name="Unresolved Mention"/>
<w:LsdException Locked="false" SemiHidden="true" UnhideWhenUsed="true"
Name="Smart Link"/>
<w:LsdException Locked="false" SemiHidden="true" UnhideWhenUsed="true"
Name="Smart Link Error"/>
</w:LatentStyles>
</xml><![endif]--><!--[if gte mso 10]>
<style>
/* Style Definitions */
table.MsoNormalTable
{mso-style-name:"Table Normal";
mso-tstyle-rowband-size:0;
mso-tstyle-colband-size:0;
mso-style-noshow:yes;
mso-style-priority:99;
mso-style-parent:"";
mso-padding-alt:0in 5.4pt 0in 5.4pt;
mso-para-margin-top:0in;
mso-para-margin-right:0in;
mso-para-margin-bottom:8.0pt;
mso-para-margin-left:0in;
line-height:107%;
mso-pagination:widow-orphan;
font-size:11.0pt;
font-family:"Calibri",sans-serif;
mso-ascii-font-family:Calibri;
mso-ascii-theme-font:minor-latin;
mso-hansi-font-family:Calibri;
mso-hansi-theme-font:minor-latin;
mso-bidi-font-family:"Times New Roman";
mso-bidi-theme-font:minor-bidi;}
</style>
<![endif]-->
<br />
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 0in; text-align: justify;">
<span style="font-family: "times new roman" , serif; font-size: 12pt; line-height: 115%;"></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjDJ6X-Wst2MiLpWLZZs3WJbraD3CK49DSF-jfWN_MGgDGBbvIu8rXoOM9Eask6mJTjADgOfseawfl-iMsrZnmXOa9uQ-jDCTHLAkLlITjDvRoueUBaV0zIa95OW58CMFlee-lnENKdZ2o/s448/Capture.JPG" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="280" data-original-width="448" height="250" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjDJ6X-Wst2MiLpWLZZs3WJbraD3CK49DSF-jfWN_MGgDGBbvIu8rXoOM9Eask6mJTjADgOfseawfl-iMsrZnmXOa9uQ-jDCTHLAkLlITjDvRoueUBaV0zIa95OW58CMFlee-lnENKdZ2o/s400/Capture.JPG" width="400" /></a></div>
<span style="font-size: large;"><span style="font-family: "times" , "times new roman" , serif;"><b>Yunus Sözen </b><b>(2008), Private View, No:13, pp.78-84</b></span></span><br />
<br />
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 0in; text-align: justify;">
<span style="font-family: "times new roman" , serif; font-size: 12pt; line-height: 115%;">Since
the constitutional crisis over the election of the president in 2007, Turkish
politics has gone through tumultuous times characterized by a power struggle
between two competing ideologies, Kemalism and the Justice and Development
Party’s (AKP) neo-conservative populism. At every important juncture (the new
constitution, the AKP’s closure case, headscarf legislation, etc.) the forces
that follow these ideologies lined up in a similar fashion. As a result of
these battles, Turkey is clearly moving out of its tutelary democratic system,
a form of defective democracy that aims to normalize a certain level of non-elected
supervision (by the military, the high courts, etc.) over the elected
representatives. But rather than transiting into a consolidated democracy as
many expected, the move seems to be towards a new regime under the AKP rule, `electoral
or competitive authoritarianism`<a href="https://www.blogger.com/blogger.g?blogID=7938818981908953433#_edn1" title=""><span class="MsoEndnoteReference"><span class="MsoEndnoteReference"><span style="font-family: "times new roman" , serif; font-size: 12pt; line-height: 107%;">[i]</span></span></span></a>:
a regime that advocates democracy and competitive elections, but practices
populist<b> </b>majoritarianism and treats
elections as mere confirmations of the government’s rule. Significantly, this
move would not be possible if there were not a Kemalist defense of the tutelary
supervision, because such a defense opened the way for the AKP to deepen its
authoritarian-leaning populist rhetoric, while appearing democratic. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 0in; text-align: justify;">
<br />
<b><span style="font-family: "times new roman" , serif; font-size: 12pt; line-height: 115%;">Kemalism
and Tutelary Democracy</span></b>
</div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 0in; text-align: justify;">
<br />
<span style="font-family: "times new roman" , serif; font-size: 12pt; line-height: 115%;">Aspects
of the Kemalist ideology provide the political vision of many of the
oppositional groups in contemporary Turkey, and it is through this
understanding that they form their political strategies. </span>
</div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 0in; text-align: justify;">
<span style="font-family: "times new roman" , serif; font-size: 12pt; line-height: 115%;"></span><span style="font-family: "times new roman" , serif; font-size: 12pt; line-height: 115%;">Kemalism,
as articulated by Mustafa Kemal Atatürk, professed that for Turkey’s political
survival as an independent country, Turkish society needed to be transformed
into a homogeneous and civilized country. Homogeneity meant a nation without
social conflicts and political pluralism, instantiated in the ideal of ‘a fused
society without classes or privileges’, underwritten by the principles of <i>halkçılık </i>(popularism), nationalism, and
secularism. Civilization was conceived as becoming European in all social and
political facets, exemplified in common Kemalist rhetoric as ‘the attainment of
the level of contemporary civilization’, or ‘either civilization or utter
destruction’. This goal also constitutes the basis of Kemalism’s principles of
secularism and republicanism. </span>
</div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 0in; text-align: justify;">
<br />
<span style="font-family: "times new roman" , serif; font-size: 12pt; line-height: 115%;">What
does this mean in terms of the relationship between Kemalism and democracy, and
the behavior of many important political actors today? During the Inter-War
period when Europe included non-democratic regimes, single-party rule in Turkey
did not violate the civilizationism principle. During the Cold War period, the definitional
requirements for being considered democratic were less strict than today, and
this gave Kemalists enough freedom to reconcile their goal of civilizationism
with their ideal of a homogeneous Turkish society. This was done by
incorporating certain institutions of democracy like competitive elections,
while excluding many of the associated liberal rights and without insulating
politics from tutelary supervision. </span>
</div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 0in; text-align: justify;">
<br />
<span style="font-family: "times new roman" , serif; font-size: 12pt; line-height: 115%;">However,
especially after the Cold War, the idea of being civilized in political regime
terms consolidated into the requirements for membership in the European Union
(EU). It necessitated not only competitive elections but also the inclusion of
liberal/group rights and eradicating the supervision of the non-elected. Thus,
Kemalism’s denial of pluralism and political liberalism, and its ideal of the
state-induced transformation of society, started to conflict directly with its
civilizationist aims. This has forced present day Kemalists to confront this
tension. Some Kemalists have remained hesitant to make a decision, oscillating
between positions, trying to reconcile the irreconcilable: between maintaining
aspects of tutelary democracy, while not giving up the ideal of being part of
the civilized world (the EU). In other words, these hesitant Kemalists are not
entirely excluding military or juridical influence into democratic politics but
they try to maintain the ideal of a liberal democracy. Others, under the banner
of neo-nationalism (<i>ulusalcilik</i>)
chose to openly support tutelary democracy or more direct versions of military
or juridical intervention. </span>
</div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 0in; text-align: justify;">
<br />
<b><span style="font-family: "times new roman" , serif; font-size: 12pt; line-height: 115%;">Neo-Conservative
Populism, Political Islam and the AKP</span></b>
</div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 0in; text-align: justify;">
<br />
<span style="font-family: "times new roman" , serif; font-size: 12pt; line-height: 115%;">Kemalist
ideology’s aim to radically transform the society into a homogenous and
civilized society inadvertently opened up the space for a reaction in the form
of a conservative populism. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 0in; text-align: justify;">
<span style="font-family: "times new roman" , serif; font-size: 12pt; line-height: 115%;">Populist
political movements, conservative or not, generally claim to represent selected
contemporary values of the people and appeal to the people against established
political power. Populism’s vision of democracy prioritizes popular will or
national sovereignty (<i>halkın iradesi </i>or
<i>milli irade</i>) over the rights of the
individual; it privileges majoritarianism and direct political participation
(e.g., plebiscites, referenda) over the checks and balances of liberal politics
or calls for a direct relationship between the leader and the people. Also,
populism’s rhetoric ‘of/for the people’ is always concretized by exclusionary
categories, such as labeling opposition groups as ‘the enemy of the people’,
elites, the oligarchy, or the anti-people depending on the national context.
Populism thus creates a challenging political environment for the opposition as
well as for the maintenance of individual liberties and collective rights and
therefore, for modern liberal constitutional democracy. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 0in; text-align: justify;">
<br />
<span style="font-family: "times new roman" , serif; font-size: 12pt; line-height: 115%;">Kemalism
was progressive and sought a socio-cultural transformation; therefore, a
conservative and populist discursive space was opened for oppositional
acquisition. This space is first filled by the Democrat Party (DP) in the
1950’s. DP’s ideology cherished the contemporary values of the people,
including a whole set of non-egalitarian ones, and gave up the idea of cultural
transformation. This conservative populism survived as one of the main
ideologies of the country in different forms and under different party names of
the central right. The AKP is yet another representative of this ideology but
with an important distinction from this tradition: the AKP has its roots in the
Islamic political movement of Turkey (the National Outlook Movement – NOM). As
such, it constitutes a particularly problematic version of populism for
democracy. However, the problem is not the often-stated Kemalist concern about
the sincerity of the AKP’s break from its NOM roots, which emphasizes the
problematic relationship of political Islam and democracy. Rather, the problem
is how this unique combination strengthens the authoritarian leanings inherent
in all populisms.</span>
</div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 0in; text-align: justify;">
<br />
<span style="font-family: "times new roman" , serif; font-size: 12pt; line-height: 115%;">Since
the 1950’s Turkey was ruled almost exclusively by market-oriented conservative
governments, but these were only against the project of cultural modernization.
The AKP on the other hand, combines market-orientation with a project of
creating a more conservative society (neo-conservative project). Hence just
like the Kemalists, AKP elites are social engineers. In other words, unlike
traditional conservatives, the neo-conservative populists’ claim to represent
the contemporary values of the people includes constructing a set of values as
the dominant values of the people -- mostly those coming from Islamic
sensitivities -- and then promoting the policy connotations of these values as
the will of the majority/people. Therefore, neo-conservative ideology provides
the substance to AKP’s populism. </span>
</div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 0in; text-align: justify;">
<br />
<span style="font-family: "times new roman" , serif; font-size: 12pt; line-height: 115%;">Another
contribution of the AKP’s Political Islamic roots to the virulence of its
populism is that unlike its conservative precursors, it has a tradition of
forming political ideas from the vantage point of ‘the repressed people’. The
Islamic movement participated in multiple governments in the 1970s, and
benefited from the ideological aura of the post-1980 military regime; however,
it remained a peripheral element in the political elite and was at odds with
the formative principles of the Republic (although not with the actual
conservative rulers). Additionally, in the later half of the 1990’s when they
ascended to power, they faced a strong tutelary reaction. These factors allowed
them to conceptualize themselves as outsiders, and the political context as
exclusionary. As a result, once in power the AKP could comfortably advance its
majoritarianism into a more forceful populist claim of representing the
‘oppressed majority’ that earlier conservative populist parties could not.
Finally, because of their recent problematic relationship with the
establishment that reacted against their political Islamic roots, they showed
an initial intention to get rid of the tutelary supervision and in this way
they secured the support of some of the politically liberal intellectuals. This
support, in turn, provided them with legitimacy in extending their power, as
well as immunity from standard liberal criticisms against populist politics. </span>
</div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 0in; text-align: justify;">
<br />
<span style="font-family: "times new roman" , serif; font-size: 12pt; line-height: 115%;">Another
feature of this neo-conservative populism is its uncanny ability to sustain its
claim of representing the downtrodden given its strong market-orientation. This
is done not only ideologically, but also by building privatized economic
relations with the lower classes – through a web of personalized state and
Islamic charity aid as opposed to universal, citizenship and rights-based
welfare programs. In fact, we can trace the AKP’s current hegemony to the
initiation of these privatized economic dependency relations at the local
level. Later on, these relationships were bolstered with public funds, first
through the municipalities that they acquired in the 1990’s, and then through
the national government (local state administrators). These relationships have
been critical in the constitution of their hegemony because they provided the
material base for the populist ideology.<b>
</b></span>
</div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 0in; text-align: justify;">
<br />
<span style="font-family: "times new roman" , serif; font-size: 12pt; line-height: 115%;">This
means that in their fight against the opposition, the AKP formed an unusual
coalition for a right-wing populist project with strong conservative and
authoritarian undertones, including not only lower classes, but also more
traditional conservative state and political elites, political Islamists, and a
contingent of economic and political liberals. </span>
</div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 0in; text-align: justify;">
<br />
<b><span style="font-family: "times new roman" , serif; font-size: 12pt; line-height: 115%;">Power
Struggles Between Two Visions</span></b>
</div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 0in; text-align: justify;">
<br />
<span style="font-family: "times new roman" , serif; font-size: 12pt; line-height: 115%;">Since
the failed presidential election of April 2007, Turkish politics has become an
arena where these two political visions have clashed, resulting in a clear
movement from tutelary democracy to populist competitive authoritarianism. This
does not mean that the Kemalist opposition has lost every battle. However, even
the AKP’s losses provided the party with additional ideological tools to
believably present its authoritarian-leaning populism as democratic. A number
of key issues have figured in this process.</span>
</div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 0in; text-align: justify;">
<br />
<span style="font-family: "times new roman" , serif; font-size: 12pt; line-height: 115%;">The
presidency, a post of symbolic importance under parliamentary systems, was
transformed into a significant institution with the 1982 constitution. In 2007,
the AKP decided to nominate one of its core members with political Islam roots,
Abdullah Gül. This triggered a number of strategic extra-democratic reactions
from the opposition, including an e-memorandum (electronic posting) by the
military, and the highly controversial decision by the constitutional court
barring the AKP from electing Gül as president and forcing early elections.
Equally important was that these extra-democratic impediments provided
reinforcement to AKP rule. The AKP used this tutelary strike to enlarge its
populist rhetoric, arguing that this was ‘the tyranny of the minority over the
majority’, blocking the possibility of electing a president in Turkey (a
statement of dubious factuality) and further, that the key to resolving this conundrum
belongs to the people, as in ‘God willing, the president of the republic one
day will be chosen by the public’. Thus, the AKP once again could present its
populism as democratic and strengthen its liberal support. Additionally, the
ideological environment made it very difficult to argue against the AKP’s
choice (or its timing, in a tired parliament at the end of its term), because
this meant risking being labeled as not only a laicist (<i>laikci</i>) elite, but also as against the ‘first religious president
of Turkey’, the people’s will, and democracy. </span>
</div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 0in; text-align: justify;">
<br />
<span style="font-family: "times new roman" , serif; font-size: 12pt; line-height: 115%;">After
a politically intense summer, the AKP came out victorious in the general
elections. In his electoral victory speech, Erdogan seemed to embrace all the
citizens not just ‘the people’ of his populist ideology. With the participation
of the Nationalist Action Party (MHP) in the parliamentary meetings, Abdullah
Gül was elected president on August 28<sup>th</sup>. This was followed by a
referendum to determine the election method for subsequent presidents, a
remnant of the pre-election clash. In another victory for the AKP, the people
decided that presidents should be popularly elected, rather than by the
parliament. Overall, these developments gave the appearance that the
polarization between Kemalists and neo-conservative populists was subsiding. </span>
</div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 0in; text-align: justify;">
<br />
<span style="font-family: "times new roman" , serif; font-size: 12pt; line-height: 115%;">In
the meantime, draft preparations for a new AKP-induced constitution picked up
speed. According to its proponents, this would be a civil and democratic
constitution that would enlarge the scope of individual and collective
freedoms, and would also remove the tutelary supervision over elected
representatives. A committee of liberal and conservative academics prepared the
original draft. These were critical of the military and judicial intervention
into the democratic process, and sided with the AKP during the presidential
election debacle. Despite the problems associated with the constitution-making
process, strong neo-nationalist opposition and neo-conservative modifications
proposed by some members of the AKP, a new constitution would have helped the
democratic process. It would have contributed only to the destructive phase of
the tutelary regime, and not to the constructive phase of the AKP’s electoral
authoritarianism. As such, by providing a more democratic framework it would
become an avenue of democratic habituation for political actors in resolving
their conflicts. However, in early 2008, the AKP aborted the new civil
constitution during the headscarf debate. Given the AKP’s neo-conservative
populism, this move can be interpreted as the second of two routes to
eradicating tutelary supervision over its own rule.<b> </b>The first would be dismantling the constitutional status of
tutelary supervision and instituting freedoms for everyone; the second is to
conquer the institutions that sustain the tutelary supervision.<b> </b></span><br />
<span style="font-family: "times new roman" , serif; font-size: 12pt; line-height: 115%;"><b> </b></span>
</div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 0in; text-align: justify;">
<span style="font-family: "times new roman" , serif; font-size: 12pt; line-height: 115%;"></span><span style="font-family: "times new roman" , serif; font-size: 12pt; line-height: 115%;">The
headscarf issue not only led the AKP to abandon the new constitution, but it
again polarized the country along the same ideological lines. Kemalism often
argued that the Turkish people’s uncivilized (non-Western) appearance prevents
them from revealing their civilized core. As a result, Kemalist social
engineering focused on transforming the way Turkish people look (particularly
the women). However social intrusion led to another appearance-oriented oppositional
religious reaction. Thus the headscarf became a symbol through which different
Turkish visions intensely clash. When the MHP proposed to lift the university
ban on headscarves, the AKP had to accept it given its previous stance on the
issue. However, the proposal led to serious opposition from the Kemalists. It
also became apparent that easy avenues to a legal solution were blocked due to
a number of high court decisions since the first ban was instituted in the
mid-1980s. As a result, the AKP attempted to solve the problem with a
constitutional change, which was subsequently taken to the constitutional court
by the CHP where it was overturned on the basis of its violation of the
secularism principle (June 2008). </span>
</div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 0in; text-align: justify;">
<br />
<span style="font-family: "times new roman" , serif; font-size: 12pt; line-height: 115%;">Once
again Kemalist forces managed to obstruct the government, compensating for
their sheer lack in voting numbers with their current positions in a few
critical institutions. Nevertheless, this once again provided the AKP with
ideological tools to deepen its populist hegemony. First, being frustrated by
supervision once more gave the AKP a justification for conquering institutions
(including universities, the higher education council and the judiciary),
without fearing significant criticism for being undemocratic. Second, while it
is almost impossible to legitimately reconcile the university headscarf ban
with liberal democratic principles, the way public debates took place
considerably narrowed the oppositional field. Suddenly, the only categories to
make sense of this multi-faceted issue became the ones that equated the AKP
with freedoms, popular will, democracy, and the political embodiment of Turkish
cultural values, while constructing opposition as the enemies of freedom, the
people, and democracy as well as alienated from their own culture. Considering
these political-ideological processes along with the neo-conservative social
engineering of the AKP, it is possible to argue that when AKP populism is
unleashed on such a symbolically significant issue, it starts to create
exclusionary social pressures on those who do not share the AKP’s values
because they control a number of socio-political institutions (government,
local authorities, bureaucracy, a significant proportion of media, religious
communities, etc.). </span>
</div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 0in; text-align: justify;">
<br />
<span style="font-family: "times new roman" , serif; font-size: 12pt; line-height: 115%;">The
headscarf issue became entangled with an even more aggressive move at the end
of March 2008, when the Chief Prosecutor of the Republic demanded the closure
of the AKP on the grounds of activities against the secular regime This was
arguably the last strike of the tutelary regime. However, this time, amid
strong reactions from the EU and intensified populist charges against the
judiciary, the constitutional court opted for what the media called ‘the middle
road’: to punish the AKP without closing it down. While 10 out of 11 judges of
the Court determined that the AKP is the focal point of activities against
secularism, only 6 out of 11, one shy of the required supra-majority, decided
in favor of closure. The decision was against the desires of the
neo-nationalist faction of Kemalists who had given up the civilizationist
ideal; however, it also demonstrated that many Kemalists were not ready to
completely give up that ideal (EU). On the flip side, the AKP was again able to
use this extra-democratic setback to more comfortably rule over Turkey, to
deepen the opposition-averse ideological aura, and strengthen liberal support. </span>
</div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 0in; text-align: justify;">
<br />
<span style="font-family: "times new roman" , serif; font-size: 12pt; line-height: 115%;">Notably,
in the last two issues the main actor of tutelary supervision was the judiciary
rather than the usual suspect, the military. It appears that the top echelons
of the military are moving away from neo-nationalism in the name of hesitant
Kemalism, which aims not only at a homogeneous country but also a civilized
one. Therefore, while the military is slowly retreating from daily politics and
relaxing its tutelary supervision, it is carving out the Kurdish question as
its exclusive jurisdiction. In this division of labor, in spite of the strong
disincentive for hierarchical military intervention, the neo-nationalist
sentiment remains widespread in the military establishment and still poses the
threat of a non-hierarchical intervention. This is the context within which the
Ergenekon trial is taking place. The Ergenekon investigation started with the
discovery of ammunitions connected to a number of retired military personnel
and neo-nationalists in June 2007. By the beginning of 2008, it had
progressively enlarged to include a number of well-known neo-nationalist
journalists, academics, civil society leaders, and retired military personnel
accused of trying to overthrow the government. Differently to the previous
public polarization along the lines of Kemalists versus neo-conservative
populists, the Ergenekon case is situated right at the intersection of the
interests of the top echelons of the military and the AKP, because it
neutralizes neo-nationalist opposition for both. Also, the trial weakened the
tutelary supervision over the AKP and lent its supporters new terms to label
the opposition: Ergenekonists and juntaists. </span>
</div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 0in; text-align: justify;">
<br />
<span style="font-family: "times new roman" , serif; font-size: 12pt; line-height: 115%;">With
the Ergenekon trials the authoritarian aspirations of neo-nationalists are
neutralized, and over the last two years it became apparent that judicial
tutelage could not sustain itself and that the army will not intervene. During
these same processes, the AKP has created an enormous socio-political power, by
not only helping create a friendly bourgeoisie, and a wide web of religious
communities, but also in securing the compliance of almost all of the social,
political and economic institutions. The long list includes not only the
presidency, the parliament/cabinet, the municipalities, the Higher Education
Council, most of the bureaucracy, and the ‘autonomous’ state institutions, but
also a significant proportion of trade unions, institutions of education, and
the media. </span>
</div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 0in; text-align: justify;">
<br />
<span style="font-family: "times new roman" , serif; font-size: 12pt; line-height: 115%;">It
was under these circumstances that in September 2008, Prime Minister Erdogan
started a populist war against the media. This was done in response to the
opposition media’s broadcast of the Deniz Feneri trial, a large charity with
organic relations to the AKP involved in a corruption scheme in Germany.
Erdogan’s rhetoric started by blackmailing the Doğan media group reporting on
the trial, accusing it of resorting to extra-legal measures (being corrupt),
and ended with an appeal to boycott Doğan newspapers. Keeping in mind that the
government had already secured the support of most other media groups, some
through highly suspicious means, this situation was alarmingly Putinesque.
Throughout the quarrel, in addition to their aim of openly subjugating the
oppositional media by accusing it of being corrupt (a standard
populists-in-power strategy of opposition subjugation), Erdoğan and the
AKP-friendly media used multiple populist strategies to further narrow down the
oppositional field. First, they depicted the Doğan media as more powerful than
the government by employing rhetorical tools that portray the AKP as ‘the
representative of the oppressed majority’, or ‘a pariah in its own country’.
Hence, they represented the opposition media as all-powerful alienated
secularist elites and therefore not credible. Second, they ideologically
repositioned all the actors who are trying to expose the corruption as<b> </b>attacking Islamic conservative charity
culture and as affluent laicists who are foreign to the values of the common
people of Turkey.</span>
</div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 0in; text-align: justify;">
<br />
<span style="font-family: "times new roman" , serif; font-size: 12pt; line-height: 115%;">Therefore,
the AKP exacerbates authoritarian tendencies that exist in all populisms. Like
all populists, the AKP utilizes rhetorical tools that help it to use power
without restraint (as in its claim that its actions represent the popular will)
or to reconfigure politics in the ‘friends versus foe’ form in order to limit
the legitimacy/space of oppositional politics. However, in the sphere of
political domination, the AKP goes further, using these tools to advance its
claims on all sources of power as its rightful domain – media, trade-unions,
economic power etc. </span>
</div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 0in; text-align: justify;">
<br />
<b><span style="font-family: "times new roman" , serif; font-size: 12pt; line-height: 115%;">Conclusion</span></b></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 0in; text-align: justify;">
<br />
<span style="font-family: "times new roman" , serif; font-size: 12pt; line-height: 115%;">The
last two years of Turkish politics have been intense and transformative. There
is a strong shift away from Turkey’s tutelary democracy. However, because
Kemalists did not want to go without a fight, they inadvertently provided a
fertile ground for the AKP’s neo-conservative populism to become the hegemonic
ideology which included: determining the terms of the political conflicts,
narrowing down the oppositional space, as well as concentrating socio-political
power in its own hands. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 0in; text-align: justify;">
<span style="font-family: "times new roman" , serif; font-size: 12pt; line-height: 115%;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 0in; text-align: justify;">
<span style="font-family: "times new roman" , serif; font-size: 12pt; line-height: 115%;">Considering
its ideology and its level of success at acquiring power, the AKP demonstrates
significant differences from comparable contemporary populist movements. On the
one hand, the AKP is a more authoritarian and all-encompassing version of the
first world neo-conservative populisms (as in American republicanism under
G.W.Bush), on the other hand, it is a significantly more socially dominant
(through its neo-conservatism and anti-egalitarianism) version of the left-wing
populisms of Latin America. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 0in; text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 0in; text-align: justify;">
<span style="font-family: "times new roman" , serif; font-size: 12pt; line-height: 115%;">Given
the hegemony of this comparable but unique movement, Turkey is now on its way
to institutionalizing electoral authoritarianism, and is even further from a consolidated
democracy than it was 2 years ago. </span></div>
<div>
<br clear="all" />
<hr align="left" size="1" width="33%" />
<div id="edn1">
<div class="MsoNormal" style="line-height: 150%;">
<a href="https://www.blogger.com/blogger.g?blogID=7938818981908953433#_ednref1" title=""><span class="MsoEndnoteReference"><span style="font-family: "times new roman" , serif;"><span class="MsoEndnoteReference"><span style="font-family: "times new roman" , serif; font-size: 11pt; line-height: 107%;">[i]</span></span></span></span></a><span style="font-family: "times new roman" , serif;"> Schedler, Andreas. 2002. The menu
of manipulation. <i>Journal of Democracy </i>13 (2): 36-50; Levitsky, Steven,
and Lucan A. Way. 2002. The rise of competitive authoritarianism. Journal of
Democracy 13 (2):51-65.</span></div>
<div class="MsoEndnoteText">
<br /></div>
</div>
</div>
<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
</div>
</div>
Yunus Sozenhttp://www.blogger.com/profile/14161769543608835820noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7938818981908953433.post-18642659456753044092010-04-26T15:56:00.000-07:002013-02-22T11:27:23.220-08:00Türkiye'de Yeni Otoriter Hegemonya<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg_AC-B4X_Ywldc38YlyjrgaMTxE_ywPzLpSkDmHjFkHQ0G8pDrGGMTdTheHmuVLat6Gybteia3CE_Ya9bTq4vFf3ArzJ1DkeO89k9O7KdiLV6NVQe9AXRg3zEG9qoUyli1rLzU3MdNnTI/s1600/milli+irade.jpg" onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}"></a><br />
<div>
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><b>Yunus Sözen</b></span></div>
<div>
<div>
<span class="Apple-style-span" style="color: black;"><span class="Apple-style-span" style="color: black;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: Georgia, serif;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><b>Eylül 2008 (Radikal 2)</b></span></span></span></span></span><br />
<span class="Apple-style-span" style="color: black;"><span class="Apple-style-span" style="color: black;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: Georgia, serif;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><b></b></span></span></span></span></span><br />
<div style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="color: black;"><span class="Apple-style-span" style="color: black;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: Georgia, serif;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><b><br /></b></span></span></span></span></span></div>
<br />
<div style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="color: black;"><span class="Apple-style-span" style="color: black;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: Georgia, serif;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><b>Bugünkü Türkiye’nin rejimi, seçimli otoriterdir. Otoriterliğini de sadece eylemlerinde değil, muazzam sosyo-politik gücünde ve eylemlerine anlam veren hegemonyacı sağ popülist ideolojisinde aramak gerekir</b></span></span></span></span></span></div>
<div style="text-align: left;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: Georgia, serif;"><br />
</span></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif; font-weight: bold;">AKP'nin Yapısı</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: left;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: Georgia, serif;"><br />
</span></span></div>
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: right; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg_AC-B4X_Ywldc38YlyjrgaMTxE_ywPzLpSkDmHjFkHQ0G8pDrGGMTdTheHmuVLat6Gybteia3CE_Ya9bTq4vFf3ArzJ1DkeO89k9O7KdiLV6NVQe9AXRg3zEG9qoUyli1rLzU3MdNnTI/s1600/milli+irade.jpg" onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" style="clear: right; cssfloat: right; float: right; height: 403px; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em; width: 298px;"><img alt="" border="0" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5464822532758472050" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg_AC-B4X_Ywldc38YlyjrgaMTxE_ywPzLpSkDmHjFkHQ0G8pDrGGMTdTheHmuVLat6Gybteia3CE_Ya9bTq4vFf3ArzJ1DkeO89k9O7KdiLV6NVQe9AXRg3zEG9qoUyli1rLzU3MdNnTI/s400/milli+irade.jpg" style="float: right; height: 400px; margin: 0px 0px 10px 10px; width: 300px;" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-size: small; text-align: justify;"><span class="Apple-style-span"><span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><u>Kaynak:</u> Eksisozluk.com<b style="font-style: italic; font-weight: normal;"> </b><b style="font-weight: normal;">babaerenler 24.05.2008</b><b style="font-style: italic; font-weight: normal;"> </b></span></span></span></td></tr>
</tbody></table>
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">AKP içinde üç farklı düşünsel eğilim, piyasacılıkta ve popülist terminoloji sayesinde demokratik görünüm sağlamış bir aşırı muhafazakârlıkta içiçe geçmiş görünüyor. Birincisine kabaca siyasal İslamcı diyebiliriz. Bu eğilim genel olarak din kaynaklı taleplerin yaratılması ve siyasallaştırılması yoluyla güç kazanılmasına odaklanıyor. Abdullah Gül’ün eşinin evlendiği zaman insan hakkı olarak düşünülmeyip kesilen ortaöğretim eğitiminin, 20 yıl sonra türban sorunu kamusal ortama taşınıp bu konu üzerinden siyasal getiri yolu açılınca, eğitim hakkı olarak kavramsallaştırılıp önce noterle ve basınla üniversite kapılarına sonra da AİHM’e taşınması bu akımın siyasal davranış biçimini kabaca özetler. İkinci eğilim, Türkiye’nin her daim yöneteni olabilmiş Cemil Çiçek’in kişiliğinde billurlaşan, koyu muhafazakâr Türk sağıdır. Bu çizgi 12 Eylül rejiminin muhafazakârlığı aşırılaştırılmış çeşididir ve muhafazakâr ve milliyetçi olmak üzere iki yüzü vardır. Örneğin, Çiçek, adelet bakanıyken, zinanın cezai hale getirilmesinin gerekliliğini savunurken (üstelik çokeşliliği de rahatsız etmeyecek bir manevrayla beraber) aşırı muhafazakâr yüzünü; Osmanlı Ermenileri konferansını düzenleyen Boğaziçi Üniversitesi ile ilgili olarak ‘hainler, bizi arkamızdan hançerliyorlar’ diyerek aşırı milliyetçi yüzünü gösterdi.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><br />
</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">Üçüncü eğilimi ise, kendini liberal ve hatta akıllara zarar bir şekilde bazen özgürlükçü sol olarak tanımlayanlar oluşturuyor. Bu görüş, Milli Görüş Hareketi’nin piyasacılığı aşırı muhafazakârlıkla birleştirebilmiş sağ kanadından gelen AKP’nin, bu sefer demokratik görünümlü, popülist özlü bir kendini tanımlama devrimini gerçekleştirerek, otoriter hegemonyasını sağlam bir zemine oturtmasını sağladı. Başta, haklı olarak AKP-liberaller koalisyonu diye tanımlanan ve anti-Kemalizm ortak paydasında birleşen iki ayrı gruptan oluşan birliktelik, artık organik bir bütünlük içinde hareket etmelerine koşut olarak tek bir AKP ideolojisi haline geldi. Bu zihniyet, İslamcıların devlet karşısında ezilmişliği özelinden, onların iktidarı yoluyla Türkiye’de evrensel hakları yerleştirmek olarak başladığı yürüyüşünü, evrenselin aşırı muhafazakâr talepler doğrultusunda yeniden tanımlanmasıyla, otoriter ve sağ bir popülizm olarak sonuçlandırdı. Bu kanadın özgürlükçü düşünceye karşıt sonuçlara ulaşmalarının sebeplerini, ulusalcı çevrelerce vurgulanan kişisel çıkarlarından çok, dar kavramsal çerçevelerinde ve Türkiye harici siyasal ampirik olgulara ilgisizliklerinde aramak gerekir. Toplumu anlamak için kaba bir merkez-çevre veya devlet-toplum ikilemi anlayışı haricinde çerçeve tanımamaları kavramsal yetersizliklerine; popülizmi sadece ekonomik ve sola özgü bir olgu ve otoriter rejimleri de sadece askeri zannetmeleri de kısıtlı ve Türkiye’ye bakmaktan şaşılaşmış gözlerine örnek olarak verilebilir. Oysa, bir çeşit demokrasi olmadığı gibi tek bir çeşit otoriter rejim de yoktur. Popülizmin genelde ve Türkiye’de oluşma süreçlerini başka bir yazıya bırakarak, onu gördüğümüz zaman tanıyabilmemizi sağlayacak bir siyasal tanımını verelim.</span><br />
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><br />
</span></div>
<span style="font-weight: bold;"></span><br />
<div style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><b>AKP ve Popülizm</b></span><br />
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><br />
</span></div>
<div style="text-align: left;">
</div>
<div style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">Popülizm, halkın o güne ait değerlerinden siyasal olarak yararlı gördüklerini seçerek/yaratarak, o değerleri kurulu düzen ve onun değerlerine karşı savunduğunu iddia eder. Bu iddiayla beraber, halk/oligarşi; millet/elitler gibi ikilemlerle (dikotomilerle) ötekisini yaratır. Popülizmin demokrasi anlayışı ise, milli iradenin bireysel hakların, çoğunlukçuluğun da liberal politikanın kurumlararası denge politikasının önünde olduğu üzerine kuruludur. Ayrıca, popülist ideolojiler, liberal anayasal demokrasinin ara kurumlarının gereksizliğine inanır, yerlerine de referandum, plebisit gibi doğrudan yöntemleri tercih eder (Canovan, 1999; Panizza, 2005). Öyleyse, siyaset biliminin penceresinden bakarsak ‘bundan sonra referandum kültürüne alışmamızı’ isteyen, ‘oligarşik güç odaklarıyla’ mücadele ettiğini savunan ve onlardan illallah diyen Başbakanından ‘herkes milli iradeye ram olacaktır’ buyuran başkan yardımcısına, köşe yazarından sendika liderine kadar AKP’lilerin dili, mantık yürütme ve siyasal davranış biçimleri, kelimenin tam anlamıyla popülisttir.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><br />
</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<b><span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">AKP, Popülizm ve Demokrasi</span></b></div>
<div style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><br />
</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">Popülizm ise bir iktidar ideolojisi olarak otoriter eğilimler gösterir, çünkü temel prensibi olan soyut milli irade kavramı ve yarattığı ‘halk/elitler’ gibi ayrımlar, ne klasik şehir demokrasisinin ne de modern liberal demokrasinin iç mantığına uyar. Siyasal sayısal çoğunluklar gerçekte ancak siyasal/ideolojik müdaheleyle o da geçici olarak inşa edilebilir. Örneğin Türkiye’nin (yeni tasarıya göre daha da kuvvetlenecek) parlamenter yapısında, güçsüz bir cumhurbaşkanını ‘cumhurun seçmesi’, sistemi zorlayacak gereksiz bir kurumsal düzenlemedir. Ancak AKP’nin o günkü çıkarına uygun olarak üç koldan bir ideolojik müdaheleyle hemen bir milli irade kuruldu ve referandumla karar verildi. Kaldı ki, böyle özel durumlar haricinde AKP’nin referandumlara da ihtiyacı yok çünkü sonuçta, milli irade= Meclis iradesi= Meclis çoğunluğu eşitliklerini başarıyla yerleştirdi. Hatta parlamenter sistemlerde Meclis çoğunluğu da kabinenin ve partinin başkanı olması sebebiyle başbakanın kontrolünde olduğundan, denklem milli irade=Tayyip Erdoğan haline geldi. Daireyi tamamlarsak, milli irade ancak siyasetin müdahalesi sonrası varsayımsal olarak kurulduğu için, AKP önce kendi iradesini milletin iradesi haline getirip, sonra da bu kendi yarattığı milli iradeyi kendi eylemlerini meşrulaştırmak ve muhalefeti sindirmek için kullanıyor.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><br />
</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">Bu sindirme politikasının iki yönü var: 1) Sessizleştirme politikası, ki bu bütün popülizmlere içkindir çünkü milli iradeye muhalefet eden ya o siyasal cemiyetten dışlanır ya da halka yabancı, oligarşik laikçi bir dinozordur (zaten yabancı aidiyet, dinozor da zaman bakımında dışlanmışlıktır). 2) Önemli siyasal kurumların neredeyse tamamına sahip AKP (cumhurbaşkanlığı, hükümet/Meclis, bürokrasi, belediyeler, YÖK gibi), hegemonyacı ve yalancı-demokrat milli iradeci dili ile sadece kamusal tartışmaların terimlerini belirlemedi, gittikçe büyüyen ekonomik eliti ve cemaatler ağıyla muazzam bir sosyo-politik kuvvet de yarattı. Ancak AKP’yi, hem aşırı muhafazakâr, hem piyasanın yayılmasına uygun bir toplum için mühendislik yapan neo-con benzerlerinden (Bush, Sarkozy gibi) ayırıp, ona otoriterlik eşiğini atlattıran başkadır. O da gücünün çekiciliğine karşı koyup, milli iradeciliğine ‘ram olmayan’ muhalefetin alanını daraltma ve onu susturma politikasıdır. Liberal demokraside ifade, haber alma, örgütlenme gibi özgürlükler, seçimlerin gerçekten adil olması için asgari zorunluluktur. Ancak bu kudretli iktidar basını da fethediyor (Sabah’ın satışı Türkiye’de otoriter yönetimin miladı kabul edilebilir), her muhalif sendikaya karşı, yandaş olanını yaratıp büyüttüğü gibi, hâlâ muhalif kalanlara (DİSK, KESK, Eğitim-Sen gibi) sopayı gösteriyor, üniversiteler, spor federasyonları, TÜBİTAK gibi ne kadar kurum varsa AKP’lileştiriyor.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><br />
</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">Kısaca, bugünkü Türkiye’nin rejimi seçimli otoriterdir. Otoriterliğini de sadece yazının sonunda birkaç örneğini verdiğim eylemlerinde değil, muazzam sosyo-politik gücünde ve eylemlerine anlam veren hegemonyacı sağ popülist ideolojisinde aramak gerekir.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<b><i><span class="Apple-style-span" style="font-style: normal; font-weight: normal;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><br />
</span></span></i></b></div>
<div style="text-align: justify;">
<b><span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">YUNUS SÖZEN: New York Üni.</span></b></div>
<div style="text-align: justify;">
<b><a href="http://www.radikal.com.tr/Default.aspx?aType=EklerDetay&ArticleID=898546&Date=17.09.2008&CategoryID"><span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">http://www.radikal.com.tr/Default.aspx?aType=EklerDetay&ArticleID=898546&Date=17.09.2008&CategoryID</span></a></b></div>
<div style="text-align: justify;">
<b><span class="Apple-style-span" style="font-weight: normal;"><b><i><span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;">Not: Resim www.eksisozluk.comda babaerenler'in 24.05.2008 tarihli entrysindendir.</span></i></b></span></b></div>
</div>
</div>
Yunus Sozenhttp://www.blogger.com/profile/14161769543608835820noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7938818981908953433.post-41425118974007135172010-04-26T15:51:00.000-07:002013-01-31T19:24:55.213-08:00Avrupa Birliği Sürecinde Kemalizm<br />
<div style="text-align: justify;">
<b><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'times new roman';"><span class="Apple-style-span" style="font-size: medium;">Yunus Sözen</span></span></b></div>
<div style="text-align: justify;">
<b><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'times new roman';"><span class="Apple-style-span" style="font-size: medium;">April 2007 (Radikal 2)</span></span></b></div>
<div style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: 'times new roman';"><span class="Apple-style-span" style="font-size: medium;"><br /></span></span></div>
<span style="font-weight: bold;"></span><br />
<div style="text-align: justify;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj7RyXsu5w_-znoxOVAIvTW2bNRrK8x0D-AOqvPAy7reW2wLlMZhnWVeaXuvIG09l_Ha7IKHmCfKOQdsNdaqEeJE5yh00Bfvbz9VtNz0RMOMbM4DZ9-x96sOz8N_SYs-4r_Jnz9-n-3gRA/s1600/6+ok.gif" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj7RyXsu5w_-znoxOVAIvTW2bNRrK8x0D-AOqvPAy7reW2wLlMZhnWVeaXuvIG09l_Ha7IKHmCfKOQdsNdaqEeJE5yh00Bfvbz9VtNz0RMOMbM4DZ9-x96sOz8N_SYs-4r_Jnz9-n-3gRA/s320/6+ok.gif" width="262" /></a><span style="font-weight: bold;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'times new roman';"><span class="Apple-style-span" style="font-size: medium;">AB'nin dayattığı çoğulculuk, Kemalizmin olmazsa olmazı 'devletin/milletin bekası' anlayışına ters düşerken, AB tam da Kemalizmin yakalayıp aşmaya çalıştığı muasır medeniyet seviyesini temsil ediyor. Bu da demektir ki, artık Batıyla içiçe ancak yekpare bir Türkiye imkansızlaştı</span></span></span></div>
<br />
<div style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: 'times new roman';"><span class="Apple-style-span" style="font-size: medium;"><br /></span></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: 'times new roman';"><span class="Apple-style-span" style="font-size: medium;">Kemalizmin hegemonya kapasitesi ya da toplumsal rızayı örgütleme gücü, zaman içinde dalgalandı, ancak Türkiye'nin siyasal tarihindeki merkezi yerini iyi kötü korumayı başardı -kuşkusuz Kemalizmin bu başarısının altında 'bu ülke nasıl kurtulur' sorusuna yanıt bulmasının getirdiği meşruiyet ve ekonomi, dış siyaset gibi alanlarda doktriner olmamasının sağladığı esneklik yatıyor. Ancak, bütün esnekliğine ve cazibesine rağmen, son yıllarda temel ilkelerinin içeriğinin tarihsel değişiminden dolayı iç çelişkileri çözülemeyecek noktaya vardı. Bu tarihsel değişim, 1990'ların ilk yıllarında başlayan ve AB süreciyle keskinleşen Kemalizmin anladığı anlamda 'medeniyetin' siyasal düzlemde liberal demokrasi olarak yeniden tanımlanması sürecidir. Bu sürecin neden Kemalizmi böyle bir çıkmaza soktuğunu anlamamız için, demokrasi ve Kemalizm ilişkisini tarihsel/dinamik olarak inceleyen bir çerçeveye ihtiyacımız var. Böyle bir çerçeve, Türkiye siyasetiyle ilgili birbiriyle bağlantılı iki gözleme de ışık tutacaktır: 1) Siyasal aktörlerin asıl aidiyetlerinin milliyetçi/devletçi ve liberal/Batıcı ekseninde yer almaya başlaması ve her iki uçtaki aktörler tarafından da Kemalizmin ancak şeklen ve retorik düzeyinde benimsenmesi -eğer halihazırda tamemen terk edilmediyse, 2) Kemalist aidiyetini her şeye rağmen korumaya çalışan aktörlerde görülen bir yandan 'devletin bekası'na ters düştüğü düşünüldüğü için liberalleşme/coğulculuğa ve bunu dayatan AB'ye tepki, öbür yandan Avrupa sevdasından vazgeçememe hali. </span></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: 'times new roman';"><span class="Apple-style-span" style="font-size: medium;"><br /></span></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: 'times new roman';"><span class="Apple-style-span" style="font-size: medium;">Kemalizmin somut bir siyasal rejim teorisi yoktur ve Atatürk'ün 'Nutuk' ve diğer demeçlerinden liberal-demokratik bir toplum özlemi içinde olduğunu iddia etmek yorumlama mesleğinin (sosyal çalışmalar) sınırlarını zorlamak olur. Ancak Kemalist kadrolar Türkiye'de demokratik deneyi başlattı ve Kemalizm demokratik rejimle birlikte varlığını sürdürdü. Bu çelişkili görünen durumu tutarlı bir şekilde açıklayabilmemiz için önce Kemalizmin temel ilkeleri ile demokrasi arasındaki ilişkiyi kuramsal seviyede aydınlatmamız, daha sonra da, tarihsel/siyasal koşulların bu ilişkinin eksenlerini nasıl anlamlandırdığını göstermemiz gerekiyor. </span></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: 'times new roman';"><span class="Apple-style-span" style="font-size: medium;"><br /></span></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: 'times new roman';"><span class="Apple-style-span" style="font-size: medium;">Levent Köker'in belirttigi gibi Kemalizm liberal demokrasi ile teorik düzlemde gergin bir ilişki içerisindedir. Köker'in önerisini kabaca özetlemek gerekirse, bir yandan Kemalizmin medeniyetçilik (medeniyetten kasıt kuşkusuz Batı medeniyetidir) üst-ilkesi Türkiye'nin kalkınma sürecinde Batıyı referans almasının (ve Batıya ait olmasının) zorunluluğuna işaret eder, öte yandan, devletçilik ve halkçılık ilkelerinin çeşitli öğeleri çoğulculuğu, sınıf ve kimlik bazında örgütlenmeyi, özel menfaati, toplumsal ihtilafı devletin bekasına aykırı bulur ve dışlar (Köker, 2001). Bu kuramsal konum, Kemalistlerin fiili siyasal rejim tercihi açısından bize ne söylüyor? Bu soruya tarihsel bağlamın demokrasi ve medeniyet kavramlarına verdiği anlamdan bağımsız olarak yanıt veremeyiz. </span></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: 'times new roman';"><span class="Apple-style-span" style="font-size: medium;"><br /></span></span></div>
<span style="font-weight: bold;"></span><br />
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-weight: bold;"><span class="Apple-style-span" style="font-weight: normal;"><span style="font-weight: bold;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'times new roman';"><span class="Apple-style-span" style="font-size: medium;">Değişen medeniyet kavrayışı</span></span></span><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'times new roman';"><span class="Apple-style-span" style="font-size: medium;"> </span></span></span></span></div>
<br />
<div style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: 'times new roman';"><span class="Apple-style-span" style="font-size: medium;"><br /></span></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: 'times new roman';"><span class="Apple-style-span" style="font-size: medium;">Kemalizmin medeniyet kavrayışı Batının değişmesiyle beraber değişti. Tek parti yönetimi süresince (1923-46), Batı dünyası siyasal rejim düzleminde çesitlilik gösterir: Bu dönemde otoriter rejimler (faşist, sosyalist vb.) en az liberal demokrasi kadar Batıya aittir. Bu durum, Kemalizmin Batıya aidiyet amacının otoriter (tek parti) bir sistemle ihlal edilmeyebileceğini gösterir. Ancak, ll. Dünya Savaşı'ndan sonra, Batı Avrupa'da demokratik rejimin zaferiyle, Batılı olma iddiası artık tek parti otoriterliğiyle mümkün gözükmemeye başladı. Bu durum medeniyetçi Kemalizmin semboller dünyasının demokrasiyi içerecek şekilde yeniden yorumlanmasını zorunlu kıldı. Ancak içerilen demokrasinin biçimi, Kemalizmin diğer ilkelerinin dayatmasıyla yarışmacı/seçimsel demokrasi oldu -- özgür ve adil seçimler ötesinde birey/grup haklarını meşrulaştıran prosedürel ve normatif kurallar içermeyen. Bu durum soğuk savaş döneminde Kemalistler için yeterli derecede medeniyete aidiyet etkisi yapmış görünüyor. Esasında, seçimsel demokrasinin, 'demokrasi' olmak için yeterli olduğu inancı Kemalizme özgü değildir. Dönemin birçok siyasal bilimcisi/aktörü de dünyanın büyük çoğunluğunun otoriter rejimlerle yönetildiği bir dönemde, düzenli seçimleri demokrasi olmak için yeterli saydı. Bir başka deyişle, coğulculuğu dışlayan seçimsel demokrasi düşüncesinin medeniyetçiliği ihlal etmediği inancı Kemalistlerin kendini aldatmasından ibaret değildir.</span></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: 'times new roman';"><span class="Apple-style-span" style="font-size: medium;"><br /></span></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: 'times new roman';"><span class="Apple-style-span" style="font-size: medium;">Ancak demokrasi fikrini Kemalist ilkelere iyi kötü uydururak elde edilmiş gergin beraberlik, günümüz dünyasında yürümeyecek gibi görünüyor çünkü Türkiye için siyasal rejim anlamında medeniyete ait olmanın gereklilikleri (ya da Kemalist bir bakış açısıyla bedeli) tekrar dönüşüme uğradı. Bunun iki nedeni var: Birincisi, küresel üçüncü dalga demokratikleşme, çok partili seçimleri kurumsallaştırmayı demokrasi olmak için yetersiz kıldı. Bir başka deyişle, Türkiye bir anda ampirik skalada nispeten demokratik bir ülkeden, hibrid (hem demokratik hem otoriter ögeler barındıran) bir ülke durumuna geriledi. Dolaysız olarak ise AB, eskinin daha soyut medeniyet (Batı) anlayışını homojenleştirerek, medeniyet kavramı için referans noktasını somutlaştırdı. Aynı zamanda, AB'nin ekonomik bir modelden siyasal bir modele doğru geçişi ve üyelik kriterlerinin siyasallaşması, Türkiye'nin bu birliğin parçası olması için liberal çoğulcu demokrasiyi benimsemesini gerektirdi. </span></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: 'times new roman';"><span class="Apple-style-span" style="font-size: medium;"><br /></span></span></div>
<span style="font-weight: bold;"></span><br />
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-weight: bold;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'times new roman';"><span class="Apple-style-span" style="font-size: medium;">Kemalizmin ikilemi </span></span></span></div>
<br />
<div style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: 'times new roman';"><span class="Apple-style-span" style="font-size: medium;"><br /></span></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: 'times new roman';"><span class="Apple-style-span" style="font-size: medium;">İşte tam da burada Kemalizmin temel ikilemi ortaya çıkıyor. AB'nin dayattığı çoğulculuk (liberalleşme), Kemalizmin olmazsa olmazı olan kendine özgün devletin/milletin bekası anlayışına ters düşerken, AB, Kemalizmin yakalayıp aşmaya çalıştığı muasır medeniyet seviyesinin tam da kendisini temsil ediyor. Bu demektir ki, artık Kemalizmin temeli olan Batıyla içiçe ancak devletinin ve milletinin gruplara ayrılmadığı yekpare bir Türkiye imkansızlaştı. </span></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: 'times new roman';"><span class="Apple-style-span" style="font-size: medium;"><br /></span></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: 'times new roman';"><span class="Apple-style-span" style="font-size: medium;">Bu noktada yazının başında yaptığım iki gözleme dönmekte fayda var çünkü Kemalizmin bu açmazı günümüz Türkiye'sindeki siyasal kutuplaşmanın ana eksenlerini oluşturuyor. Bir taraftan, MHP, İP çizgisi ve CHP'nin de kısmen yer almaya başladığı grup milliyetçi/devletçi bir çizgiyi vurguluyor ve etnik gruplaşmalardan, toprak taleplerinden ve Türkiye'yi içten fethetmelerden dem vurarak Avrupa karşıtlığına dönüyor. Yani Kemalizmin yol gösteren üst-ilkesi medeniyetçilikten vazgeçiyor. Öbür taraftan da liberal/Batıcı grup, Türkiye'deki bireysel, kolektif, etnik (kısmen de dinsel) özgürlüklerin kısıtlılığının temel sorun olduğunu vurgulayarak Avrupacı bir konum alıyor. Yani Kemalizmin devletçilik, halkçılık, milliyetçiliğinde vücut bulan milletin yekpareliği ve onun çıkarlarını devletin temsil ettiği kuramını dışlıyor. Peki, Kemalizmin bu iki olmazsa olmazından da vazgeçmek istemeyenlerin durumu ne? Kanımca onlar ideoloji/kimlik bunalımı yaşıyorlar. Dünyaya baktıkları gözlüğün çizdiği çerçeve bir yandan çoğulculuğu dışlıyor ve liberalizmin birçok etkisini tehlike olarak görüyor, öbür yandan bu tehlikeleri gereklilik yapan dünyaya ait olma mecburiyeti yaratıyor. </span></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: 'times new roman';"><span class="Apple-style-span" style="font-size: medium;"><br /></span></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: 'times new roman';"><span class="Apple-style-span" style="font-size: medium;">YUNUS SÖZEN</span></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<a href="http://www.radikal.com.tr/ek_haber.php?ek=r2&haberno=6713"><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'times new roman';"><span class="Apple-style-span" style="font-size: medium;">http://www.radikal.com.tr/ek_haber.php?ek=r2&haberno=6713</span></span></a></div>
Yunus Sozenhttp://www.blogger.com/profile/14161769543608835820noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-7938818981908953433.post-73692642189460692282010-04-26T15:08:00.001-07:002021-11-16T10:15:52.223-08:00Parlamenter Sistemde Cumhurbaşkanını Halka Seçtirmek<div style="text-align: justify;">
<b></b><br />
<div style="display: inline; margin-bottom: 0cm; margin-left: 0cm; margin-right: 0cm; margin-top: 0cm; margin: 0cm; text-align: justify;">
<b><b><span style="color: black;"><span class="Apple-style-span" style="font-size: medium;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'times new roman';">Yunus Sözen</span></span></span></b></b></div>
<span class="Apple-style-span" style="font-size: medium;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'times new roman';"><br />
</span></span><b></b><br />
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-align: justify;">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<b><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEia3ssOFjuigOisJbsSKPcDSnuYIqZ6wvxVJy-nf7Svn_X3_IlLzCU_R9iRT61vcoHbCCT58AYewFB7YeShULa2pBimQJIpW99h8UqwEXWRRiQfvAmROEcgDxIPsDg-jq46TIbv-pKl8m8/s1600/tayyip+erdogan-abdullah+gul0051+(1).jpg" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><span class="Apple-style-span" style="font-size: medium;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'times new roman';"><img border="0" height="200" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEia3ssOFjuigOisJbsSKPcDSnuYIqZ6wvxVJy-nf7Svn_X3_IlLzCU_R9iRT61vcoHbCCT58AYewFB7YeShULa2pBimQJIpW99h8UqwEXWRRiQfvAmROEcgDxIPsDg-jq46TIbv-pKl8m8/s200/tayyip+erdogan-abdullah+gul0051+(1).jpg" width="200" /></span></span></a></b></div>
<b><span style="color: black;"><span class="Apple-style-span" style="font-size: medium;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'times new roman';">Haziran 2007</span></span></span></b></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-align: justify;">
<b><span class="Apple-style-span" style="font-size: medium;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'times new roman';"><br />
</span></span></b></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-align: justify;">
<b><span style="color: black;"><span class="Apple-style-span" style="font-weight: normal;"><span class="Apple-style-span" style="font-size: medium;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'times new roman';">Bu yazıda iki sav üzerinden 2007 cumhurbaşkanlığı seçim sürecini ele alacağım. 1) Eğer Türkiye bugünkü parlamenter anayasal çerçevesi içinde cumhurbaşkanını halka seçtirirse, demokratik bakımdan sorunlu bir siyasal sistem haline gelecektir ve bu yapı ileride Türkiye demokrasisini tehlikeye atacaktır; 2) Bugünkü anayasal krizden çıkmamızı sağlayacak makul yollar vardır (cumhurbaşkanını doğrudan seçmekten ve yarı-başkanlık sistemine geçmekten daha basit ve tehlikesiz) ancak bu yollar ya siyaseten kapanmıştır ya da savunana zarar getirecektir. Bu makul yolları kapatansa, siyasal özgürlükler ve ekonomik adalet hakkında bir farkları olmayan iki siyasal partinin siyasetin eksenlerini çarpıtmasıdır. Sonuçta, cumhurbaşkanının halkoyuyla seçilmesini savunmak (Türkiye’nin demokratik kurumsal yapısı açısından sorunlu olmasına rağmen) AKP için siyaseten kazançlı hale gelmiş ve Türkiye’nin gündemine oturmuştur. Bu iki konuyu daha ayrıntılı tartışacağım ama önce yanlış anlaşılmaları engelleyecek iki gözlemde bulunmakta fayda var.</span></span></span></span></b></div>
<b><span class="Apple-style-span" style="font-size: medium;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'times new roman';"><br />
</span></span><b></b></b><br />
<div style="display: inline; text-align: justify;">
<b><b><span style="color: black;"><span class="Apple-style-span" style="font-size: medium;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'times new roman';">Cumhurbaşkanının seçim yöntemini değiştirmek</span></span></span></b></b></div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: 'lucida grande';"><b><span class="Apple-style-span" style="font-size: medium;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'times new roman';"><br />
</span></span></b></span><br />
<div style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: 'lucida grande';"><b><span style="color: black;"><span class="Apple-style-span" style="font-weight: normal;"><span class="Apple-style-span" style="font-size: medium;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'times new roman';">Birinci gözlem bu değişikliğin önemiyle ilgili. Cumhurbaşkanını doğrudan seçmek Türkiye demokratik siyasal tarihinin en ciddi anayasal değişikliklerinden biri. Çünkü bu değişiklik, Türkiye’nin 1960’dan beri demokratik siyasal sistemi olan parlementer rejimi (ve 1876’dan beri varolan meclis merkezli siyasal yapısını) yerinden oynatacaktir. AKP sürekli cumhurbaşkanını halka seçtirerek sadece yöntemi değiştirdiğinden öze dair (sistemin genelini etkileyecek) bir değişiklik yapmadığından söz ediyor. Öze dair hiçbir şeyin değişmemesi için seçilecek cumhurbaşkanlarının zaman içinde yetki alanını halktan aldığı meşruiyete dayanarak genişletmeye çalışmaması gerekiyor. Böyle bir beklenti ise gücün doğasına aykırı. </span></span></span></span><span style="color: black;"><span class="Apple-style-span" style="font-weight: normal;"><span class="Apple-style-span" style="font-size: medium;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'times new roman';">Zaten anayasalar da, siyasal olarak önemli konumlara gelmiş kişilerin kısıtlanmazsa güç alanlarını genişletecekleri inancına dayanarak oluşturulurlar. Aslında, cumhurbaşkanlığının sadece seçme metodunu değiştiriyoruz iddiasına bir benzetmeyle yanıt vermek yerinde olacaktir: Padişahlık düzenindeki babadan oğula geçen saltanat sistemini, padişahı halkın seçmesiyle değiştirirsek öze dair hiçbirşey değiştirmemiş mı oluruz? Kesinlikle </span></span></span></span></b></span><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'lucida grande';"><b><span style="color: black;"><span class="Apple-style-span" style="font-weight: normal;"><b><span style="color: black;"><span class="Apple-style-span" style="font-weight: normal;"><span class="Apple-style-span" style="font-weight: 800;"><b><span style="color: black;"><span class="Apple-style-span" style="font-weight: normal;"><b><span style="color: black;"><span class="Apple-style-span" style="font-weight: normal;"><b><b><span style="color: black;"><span class="Apple-style-span" style="font-weight: normal;"><span class="Apple-style-span" style="font-size: medium;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'times new roman';">hayır. Kısaca, tarihi bir değişiklik yapıyor Türkiye.</span></span></span></span></b></b></span></span></b></span></span></b></span></span></span></b></span></span></b></span><br />
<span class="Apple-style-span" style="font-family: 'lucida grande';"><b><span style="color: black;"><span class="Apple-style-span" style="font-size: medium;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'times new roman';"><br />
</span></span></span></b></span><br />
<span class="Apple-style-span" style="font-family: 'lucida grande';"><b><span style="color: black;"><span class="Apple-style-span" style="font-weight: normal;"><b><span style="color: black;"><span class="Apple-style-span" style="font-weight: normal;"><span class="Apple-style-span" style="font-weight: 800;"><b><span style="color: black;"><span class="Apple-style-span" style="font-weight: normal;"><b><span style="color: black;"><span class="Apple-style-span" style="font-weight: normal;"><b><b><span style="color: black;"><span class="Apple-style-span" style="font-weight: normal;"><span class="Apple-style-span" style="font-size: medium;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'times new roman';"></span></span></span></span></b></b></span></span></b></span></span></b></span></span></span></b></span></span></b></span><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'lucida grande';"><b><span style="color: black;"><span class="Apple-style-span" style="font-size: medium;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'times new roman';">Cumhurbaşkanını halkın seçmesi demokrasiyi derinleştirmez</span></span></span></b></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: 'lucida grande';"><b><span style="color: black;"><span class="Apple-style-span" style="font-size: medium;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'times new roman';"><br />
</span></span><span class="Apple-style-span" style="font-size: medium;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'times new roman';"> </span></span></span></b></span></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: 'lucida grande';"><b><span style="color: black;"><span class="Apple-style-span" style="font-weight: normal;"><span class="Apple-style-span" style="font-size: medium;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'times new roman';">İkinci gözden kaçırmamak gereken nokta ise, bu tarihi değişikliğin demokrasinin esasına dair yansımalarıyla ilgili.</span></span></span></span><span class="Apple-style-span" style="font-weight: normal;"><span class="Apple-style-span" style="font-size: medium;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'times new roman';"> </span></span></span><span style="color: black;"><span class="Apple-style-span" style="font-weight: normal;"><span class="Apple-style-span" style="font-size: medium;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'times new roman';">Cumhurbaşkanını halka seçtirmek, Türkiye’yi şu andaki temsili demokrasi sistemininden daha demokratik hale getirmeyecektir ve bunun böyle olduğunu iddia eden herhangi bir aklıbaşında demokrasi kuramı da yoktur. Temsili demokratik sisteminin gereklilikleri, Türkiye, İngiltere ve kıta Avrupasının birçok ülkesinde parlementer sistemle yerine getirilmektedir. Cumhurbaşkanını halkoyuyla seçmek Türkiye’yi daha demokratik bir ülke yapmayacaktır. Eğer şu andaki iktidarın bütün derdi, Türkiye'yi daha demokratik bir hale getirmekse, bunun yolları başkadır. Klasik demokrasilerden örnek vermek gerekirse bunun bir yöntemi kura veya rotasyon sistemiyle yöneticileri belirlemek olabilir -- mesela her Türkiye cumhuriyeti vatandaşı bir gün süreyle cumhurbaşkanlığı yapabilir. Ancak modern demokratik sistemlerde bunun tehlikeli/yanlış olduğu düşünüldüğü için bu yöntem uygulanmamaktadır -- vurgulamakta fayda var mümkün olmadığı için değil, liberal demokrasinin kurucu babaları tarafından tehlikeli/yanlış olduğu düşünüldüğü için. Modern dünyada daha çok kabul gören demokrasiyi geliştirmenin yolu ise bellidir: bir yandan geniş bireysel anayasal haklarla bir hukuksal çerçeve yaratırken</span></span></span><span style="color: black; line-height: 115%;"><span class="Apple-style-span" style="font-weight: normal;"><span class="Apple-style-span" style="font-size: medium;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'times new roman';">[1]</span></span></span></span><span class="Apple-style-span" style="font-weight: normal;"><span class="Apple-style-span" style="font-size: medium;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'times new roman';"> </span></span><span class="Apple-style-span" style="font-size: medium;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'times new roman';">öte yandan da daha katılımcı bir ülke haline gelmek -- işçinin işyerinde, parti üyesinin siyasal partilerde, mahallelinin kendi mahallesinin yönetiminde söz sahibi olması gibi. Bu şekilde daha derin bir demokrasiye ulaşma isteğinin göstergelerinden biri de bağımsız siyasal örgütlerin kendilerini ifade etmelerine izin vermek, desteklemektir. </span></span></span></span></b></span></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: 'lucida grande';"><b><span style="color: black;"><span class="Apple-style-span" style="font-weight: normal;"><span class="Apple-style-span" style="font-size: medium;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'times new roman';"><br />
</span></span><span class="Apple-style-span" style="font-size: medium;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'times new roman';"> </span></span></span></span></b></span></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: 'lucida grande';"><b><span style="color: black;"><span class="Apple-style-span" style="font-weight: normal;"><span class="Apple-style-span" style="font-size: medium;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'times new roman';">Yani Türkiye’yi daha demokratik yapmanın yolu, ‘cumhurun başkanını cumhur seçer’ demokrasinin gereği budur derken, DİSK gibi demokratik kitle örgütlerini dayaktan geçirme ikiyüzlülüğü değildir. Ancak, Türkiye’de böyle bir ikiyüzlülüğü ve ‘cumhurbaşkanını halkın seçmesi demokrasinin gereğidir’ yalanını destekleyecek düşünsel altyapı maalesef mevcut: Türk sağının 50 yıldır diline pelesenk olmuş, kendisi çoğunlukken tahakkümünü haklı çıkarmak için kullandığı soyut milli irade kavramı.<o:p></o:p></span></span></span></span></b></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: 'lucida grande';"><b><span style="color: black;"><span class="Apple-style-span" style="font-weight: normal;"><span class="Apple-style-span" style="font-size: medium;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'times new roman';"><br />
</span></span><span class="Apple-style-span" style="font-size: medium;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'times new roman';"> </span></span></span></span></b></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: 'lucida grande';"><b><span style="color: black;"><span class="Apple-style-span" style="font-size: medium;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'times new roman';">Neden bugünkü siyasal sistemimizde cumhurbaşkanını halkın seçmesi sağlıksızdır<o:p></o:p></span></span></span></b></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: 'lucida grande';"><b><span style="color: black;"><span class="Apple-style-span" style="font-weight: normal;"><span class="Apple-style-span" style="font-size: medium;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'times new roman';"><br />
</span></span><span class="Apple-style-span" style="font-size: medium;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'times new roman';"> </span></span></span></span></b></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: 'lucida grande';"><b><span style="color: black;"><span class="Apple-style-span" style="font-weight: normal;"><span class="Apple-style-span" style="font-size: medium;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'times new roman';">Bu konuyu tartışmaya başlamadan önce bir uyarıda bulunmak faydalı olacak. Bütün parlementer rejimler ya da bütün yarı-başkanlık rejimleri aynı şekilde işlemezler, hem kurumlararası anayasal görev dağılımı açısından hem de pratikte önemli değişiklikler gösterirler – ülkeler arasında anayasal ayrıntılar, politikacıların siyaset yapma biçimleri, siyasetteki güç dengelerinde farklılıklar olduğu için. Bundan dolayı, Türkiye’nin bu değişiklikten sonra nasıl bir hal alacağını tam kestirebilmek kolay değildir. Ancak şurası kesin, bugünkü anayasal krize çözüm olarak sunulan cumhurbaşkanını halk seçsin önerisi, Türkiye siyasal rejimini daha az kurumlararası kavga yaşanan bir sistem haline getirmeyeceği gibi, bir bilinmeze doğru da sürükleyecek. Neden?<o:p></o:p></span></span></span></span></b></span></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: 'lucida grande';"><b><span style="color: black;"><span class="Apple-style-span" style="font-weight: normal;"><span class="Apple-style-span" style="font-size: medium;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'times new roman';"><br />
</span></span><span class="Apple-style-span" style="font-size: medium;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'times new roman';"> </span></span></span></span></b></span></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: 'lucida grande';"><b><span style="color: black;"><span class="Apple-style-span" style="font-weight: normal;"><span class="Apple-style-span" style="font-size: medium;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'times new roman';">Bunun sebebini yeni durumda ortaya çıkması muhtemel meşruiyet-güç (yetki) dengesizliğinde aramak gerekir. Siyasal sistemler kurulurken ve siyasal kurumlara şekil verilirken, meşruiyet yetki dengesine dikkat etmek gerekir - demokratik meşruiyeti geniş olan mevkiye aynı zamanda geniş de yetki tanımak gibi. Çünkü, eğer ülkenin en meşru siyasetçileri, anayasal olarak da ülkenin en yetkilileri değilse, yasaları zorlayarak o gücü elde etmeye çalışmaya başlayabilirler. Türkiye’nin şu andaki anayasal çerçevesinde doğrudan seçilecek bir cumhurbaşkanının da büyük ihtimalle yapacağı budur. Türkiye ve dünyanın demokratik diye adlandırdığımız temsili sistemlerinde, yürütmenin başındaki ve yasamayı oluşturan kişiler meşruiyetlerini halktan alırlar ve buna uygun olarak da anayasal güç onlara tahsis edilir. Örneğin Türkiye’nin bugünkü parlementer sisteminde, başbakan yetkileri bakımından yürütme ve dolaylı olarak da yasama alanında en donanımlı kamu görevlisidir. Cumhurbaşkanının ise, başbakanla kıyaslanamayacak kadar az olmasına rağmen, doğrudan halk tarafından seçilmemiş bir devlet başkanına göre biraz yüksek miktarda yetkisi vardır (özellikle önemli atama yetkileri). Yarı-başkanlık ve başkanlık sisteminin doğrudan halk tarafından seçilmiş bir cumhurbaşkanına göre ise yetkileri çok kısıtlıdır. Yani şu anda cumhurbaşkanının meşruiyeti yetkilerine kıyasla biraz zayıftır. Ancak halkoyuyla seçilirse bu sefer de yetkileri meşruiyetine kıyasla çok zayıf kalacaktır ve bu orantısızlık zaman içinde kurumlar arası birçok krize yol açacaktır.<o:p></o:p></span></span></span></span></b></span></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: 'lucida grande';"><b><span class="Apple-style-span" style="font-size: medium;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'times new roman';"><br />
</span></span></b></span></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: 'lucida grande';"><b><span style="color: black;"><span class="Apple-style-span" style="font-weight: normal;"><span class="Apple-style-span" style="font-size: medium;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'times new roman';">Bir başka değişle, ola ki halk tarafından seçilirse, cumhurbaşkanı bir anda büyük ihtimalle Türkiye’nin en meşru siyasal kişiliği olacaktır -- en çok önün adı bilinecek ve eğer de seçim iki turlu yapılırsa halkın çoğunluğunun (%50’den fazlasının) benimsediği ve onayladığı Türkiye’deki tek siyasetçi olacaktir. Ama siz kalkıp halkın sevgisine, ilgisine bu denli mazhar olmuş bir siyasetçiye YÖK’e biraz atama yapabilirsin, Anayasa Mahkemesine biraz, başka da bir yetkin yok, bir de tarafsız olman lazım diyeceksiniz. Bu kurumlar arası kavgaya davetiye çıkarmak olacaktır. Muhtemelen, cumhurbaşkanı-başbakan ve cumhurbaşkanı-meclis ilişkilerini de bugünkünü mumla aratacak duruma sokacaktır. </span></span></span></span></b></span></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: 'lucida grande';"><b><span style="color: black;"><span class="Apple-style-span" style="font-weight: normal;"><span class="Apple-style-span" style="font-size: medium;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'times new roman';"><br />
</span></span><span class="Apple-style-span" style="font-size: medium;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'times new roman';"> </span></span></span></span></b></span></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: 'lucida grande';"><b><span style="color: black;"><span class="Apple-style-span" style="font-weight: normal;"><span class="Apple-style-span" style="font-size: medium;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'times new roman';">Cumhurbaşkanı ve başbakanın aynı partiden olması belki krizin şiddetini biraz azaltabilir ancak kesinlikle yok etmeyecektir. </span></span></span></span></b></span><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'lucida grande';"><b><span style="color: black;"><span class="Apple-style-span" style="font-weight: normal;"><b><span style="color: black;"><span class="Apple-style-span" style="font-weight: normal;"><span class="Apple-style-span" style="font-weight: 900;"><b><span style="color: black;"><span class="Apple-style-span" style="font-weight: normal;"><b><span style="color: black;"><span class="Apple-style-span" style="font-weight: normal;"><b><b><b><b><b><span style="color: black;"><span class="Apple-style-span" style="font-weight: normal;"><span class="Apple-style-span" style="font-size: medium;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'times new roman';">Örneğin, bugünkü parlamenter düzenimizde cumhurbaşkanı meclisin basit çoğunlukla geçirdiği bir yasa tasarısını veto edip meclise geri gönderebiliyor, ancak meclis (meclis çoğunluğunu kontrol eden başbakan) yasayı aynen cumhurbaşkanına yollama yetkisine sahip ve cumhurbaşkanı bu durumda yasayı kabul etmek durumunda. Cumhurbaşkanı doğrudan seçilmemiş olduğu için, kimse de meclise ve başbakana nasıl olur da cumhurbaşkanının veto ettiği bir yasayı aynen kabul edersiniz diyemiyor. Ancak, halkın seçtiği bir cumhurbaşkanına veto ettiği yasa tasarısı geri dönerse ne olacak? Eğer meclis başbakanın önderliğinde bir yasa tasarısını geçirdikten sonra (Türkiye’deki gibi parti amblemli nisbi seçim uygulayan parlementer düzenlerde partisinin üzerindeki tahakkümü yoluyla başbakanın meclis çoğunluğu üzerinde çok önemli bir gücü vardır), halkın seçtiği Türkiye’nin en takdir edilen şahsiyeti olan cumhurbaşkanı onu reddederse ama meclis geri dönen yasayı tekrar aynen cumhurbaşkanına yollayıp onu (Anayasanın 89. maddesine göre) kabule zorlarsa ne olacak? Meclis halkın oyuyla seçilmiş cumhurbaşkanına karşı gelerek halkın iradesini görmezden gelmiş olmayacak mı? Arkasında halk olan cumhurbaşkanıyla, arkasında halk olan meclis/başbakan arasındaki bir tartışmanın bugünkünden çok daha şiddetli olacağı aşikar değil midir?</span></span></span></span></b></b></b></b></b></span></span></b></span></span></b></span></span></span></b></span></span></b></span><br />
<div style="display: inline; margin-bottom: 0cm; margin-left: 0cm; margin-right: 0cm; margin-top: 0cm; margin: 0cm; text-align: justify;">
<div style="display: inline; margin-bottom: 0cm; margin-left: 0cm; margin-right: 0cm; margin-top: 0cm; margin: 0cm; text-align: justify;">
<div style="display: inline; margin-bottom: 0cm; margin-left: 0cm; margin-right: 0cm; margin-top: 0cm; margin: 0cm; text-align: justify;">
</div>
</div>
</div>
<span class="Apple-style-span" style="font-family: 'lucida grande';"><b><span style="color: black;"><span class="Apple-style-span" style="font-weight: normal;"><b><span class="Apple-style-span" style="font-weight: normal;"><b><span style="color: black;"><span class="Apple-style-span" style="font-weight: normal;"><span class="Apple-style-span" style="font-size: medium;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'times new roman';"><br />
</span></span></span></span></b></span></b></span></span></b></span><br />
<span class="Apple-style-span" style="font-family: 'lucida grande';"><b><span style="color: black;"><span class="Apple-style-span" style="font-weight: normal;"><b><span class="Apple-style-span" style="font-weight: normal;"><b><span style="color: black;"><span class="Apple-style-span" style="font-weight: normal;"><span class="Apple-style-span" style="font-size: medium;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'times new roman';">Yarı-başkanlık sistemi çifte meşruiyetli ve yürütmenin iki başlı olduğu bir sistemdir. Çünkü hem başbakan hem cumhurbaşkanı yetkili ve sorumludurlar. Ayrıca, ikisinin de gücünün meşruiyeti halktan gelir. Ancak AKP cumhurbaşkanının halkoyuyla seçilmesini sağlamak dışında bir düzenleme yapmayı öngörmediği için, biz bu çifte meşruiyet halini parlamenter sistemde yaşatmaya çalışacağız. Bir başka değişle, yarı başkanlık sistemlerinde, en azından, başbakan/meclis ve cumhurbaşkanının yetkilerini düzenleyen yasal düzenlemeler vardır. Yani bu tip sistemlerde cumhurbaşkanlarının meşruiyetinlerine uygun yetkileri veya en kötüsünden cumhurbaşkanlığı makamını dolduracak kişinin davranış biçimini düzenleyecek teamüller vardır. Türkiye ise, yetki alanını genişletmeden cumhurbaşkanlığını ülkenin en önemli siyasi kurumu haline getiriyor. Kısaca, yarı-başkanlık sistemine de geçmiyoruz, sadece parlamenter demokratik sistemimizi anayasa dışı yollardan zorlayacak bir cumhurbaşkanı yaratarak, dengesiz, ucube bir siyasal sistem yaratıyoruz.</span></span></span></span></b></span></b></span></span></b></span></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: 'lucida grande';"><b><span class="Apple-style-span" style="font-size: medium;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'times new roman';"><br />
</span></span></b></span></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: 'lucida grande';"><b><span style="color: black;"><span class="Apple-style-span" style="font-weight: normal;"><span class="Apple-style-span" style="font-size: medium;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'times new roman';">Eğer AKP cumhurbaşkanını halka seçtirmek bu kadar istiyorsa, bunun doğru yöntemi, halkın seçtiği cumhurbaşkanına ona uygun uygun yetkiler vermesi, yasama-yürütme ilişkilerini (ve kurumlar arası ilişkileri) düzenleyecek yasaları gözden geçirmesi, kısaca öze dair anayasal değiklikler yapmasıdır. O zaman, en azından kurumlararası kavga ihtimali hafifletilmiş olur, kurumların meşruiyetlerine iyi kötü uygun yetki alanları olur. Kısaca, AKP sadece cumhurbaşkanını seçme yöntemini değiştiren yasayı değiştirerek Türkiye’nin siyasal sistemini (parlementer sistemden yarı başkanlık sistemine doğru) yerinden oynatmış oluyor, ancak bu değişiklik planlı ve aklı selim sahibi bir tartışmadan sonra da olmadığı için, cumhurbaşkanının yetkilerini arttırma süreci de Türkiye için çok sancılı geçme ihtimali taşıyor. Örneğin, cumhurbaşkanı belki seçildikten sonraki birkaç yıl içinde başka yetkiler kazanacaktır ama bu ancak halkı meclise veya başbakana karşı hareketlendirerek, kurumlararası kavga alevlendikten sonra olacaktır.<o:p></o:p></span></span></span></span></b></span></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: 'lucida grande';"><b><span class="Apple-style-span" style="font-size: medium;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'times new roman';"><br />
</span></span></b></span></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: 'lucida grande';"><b><span style="color: black;"><span class="Apple-style-span" style="font-weight: normal;"><span class="Apple-style-span" style="font-size: medium;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'times new roman';">Bu konuyla ilgili göz önünde bulundurulması gereken çok önemli bir nokta daha var. Siyaset biliminin önemli tartışmalarından biri siyasal sistemlerin ögeleri arasındaki etkileşimdir. Örneğin, seçim sistemleri, parti sistemlerine, parti sistemleri de siyasal kurumların gücüne, demokratik sistemin sürekliliğine etki eder. Bu sebepten dolayı, ben cumhurbaşkanını doğrudan halkoyuyla seçiyorum diyecekseniz, bütün bu ögeleri de tekrar ele almanız gerekir. Bu da seçim sisteminde, siyasi partiler kanununda bir yığın başka değişikliği gerektirir. Örneğin şu andaki, aşırı yüksek barajlı nisbi temsil sistemimiz yarı-başkanlığa giden yeni siyasal sistemimize ne kadar uygundur gibi birçok soruyu sormanız gerekir. Bu konuda siyaset biliminin bir klişesi vardır, başkanlık sistemleri, nisbi sistemlerle beraber sağlıklı yürümez, ya da parti sistemini darmadağın ettiği için demokratik hayatı kısaltır (otoriter rejimlere ortam hazırlar), bu hem çok örneklemli istatistiksel çalışmalarda hem de Latin Amerika merkezli çalışmalarda sabittir. Peki bu çok önemli anayasal değişikliği yapmadan veya önermeden önce bu konuları hiç tartıştık mı?<o:p></o:p></span></span></span></span></b></span></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: 'lucida grande';"><b><span class="Apple-style-span" style="font-size: medium;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'times new roman';"><br />
</span></span></b></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: 'lucida grande';"><b><span style="color: black;"><span class="Apple-style-span" style="font-size: medium;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'times new roman';">Bugünkü krizden çıkış yolları<o:p></o:p></span></span></span></b></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: 'lucida grande';"><b><span style="color: black;"><span class="Apple-style-span" style="font-weight: normal;"><span class="Apple-style-span" style="font-size: medium;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'times new roman';"><br />
</span></span><span class="Apple-style-span" style="font-size: medium;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'times new roman';"> </span></span></span></span></b></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: 'lucida grande';"><b><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgtA9VXqntIl75dVKxzOjOX5KGiDZtGx58EYLCLbBhZ62ejW_Grkn_T-6JtZVah_AN6Vrxw1Up4UeeYg5z3WE57pNfmUlSMxrA5t1mfRmZwaxdfpGKTJmaRjvDsg1y3yArXfUGLUGXNcKw/s1600/EGE5Mayis2007Miting.jpg" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><span class="Apple-style-span" style="font-size: medium;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'times new roman';"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgtA9VXqntIl75dVKxzOjOX5KGiDZtGx58EYLCLbBhZ62ejW_Grkn_T-6JtZVah_AN6Vrxw1Up4UeeYg5z3WE57pNfmUlSMxrA5t1mfRmZwaxdfpGKTJmaRjvDsg1y3yArXfUGLUGXNcKw/s320/EGE5Mayis2007Miting.jpg" /></span></span></a></b></span></div>
<span class="Apple-style-span" style="font-family: 'lucida grande';"><b><span style="color: black;"><span class="Apple-style-span" style="font-weight: normal;"><span class="Apple-style-span" style="font-size: medium;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'times new roman';">Cumhurbaşkanının seçimiyle ilgili olarak, şu anda fiili bir durum var. TBMM Cumhurbaşkanını seçememiş ve bir anayasal kriz kaynaklı siyasal bunalım yaşanmıştır. 367 toplantı yeter sayısı haline gelmiştir. Bu duruma bir çıkış yolu gerekmektedir. Benim görebildiğim dört yol var. Bu dört yoldan günümüzün değerler üzerinden dönen Türkiye politikası makul (aklıbaşında) olanları siyasal olarak imkansız kılıyor veya savunmayı siyaseten zararlı hale getiriyor. Türkiye demokrasisinin gereksiz risk alması anlamına gelecekleri ise gerçekleşebilir veya siyaseten kazançlı hale getiriyor. Kısaca bir demokratik çelişki içinde olduğumuzu düşünüyorum (demokratik siyaset sağlıklı demokratik bir yapı kurulmasına engel oluyor).<o:p></o:p></span></span></span></span></b></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: 'lucida grande';"><b><span style="color: black;"><span class="Apple-style-span" style="font-weight: normal;"><span class="Apple-style-span" style="font-size: medium;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'times new roman';"><br />
</span></span><span class="Apple-style-span" style="font-size: medium;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'times new roman';"> </span></span></span></span></b></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: 'lucida grande';"><b><span style="color: black;"><span class="Apple-style-span" style="font-weight: normal;"><span class="Apple-style-span" style="font-size: medium;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'times new roman';">Birinci yol (AKP’nin önerisi) başka bir düzenleme yapmadan cumhurbaşkanını halka seçtirmek, ya da Erdoğan’in buram buram oy avcılığı kokan dile getirme şekliyle “İnşallah demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti olarak er veya geç cumhur, kendi başkanını şeçecek” (Sabah, 27 Mayıs 2007) “şu andaki durum bir kilitlenmeyi getirmiştir. Ama bugün yapılan değişiklikle kilitlenmenin önünü milletimiz açacaktir” (Zaman, 06 Haziran, 2007). Halbuki başka hiçbir düzenleme yapmadan, cumhurbaşkanının, meclisin ve başbakanın yetki alanlarını yeniden düzenlemeden ve seçim sistemi, partiler kanununda bu yeni yetki alanlarına uygun değişiklikler yapmadan ‘cumhurun başkanını cumhurun seçmesi’ sakıncalıdır. Bu yukarda daha ayrıntılı açıkladığım gibi demokrasiyi özü itibariyle geliştirmeyeceği gibi, Türkiye’yi sorunlu bir siyasal sistem haline getirecektir. Aslında, Erdoğan’ın da bu öneride ciddi olup olmadığı tartışılabilir, çünkü niye Erdoğan kendi gücüne ortak istesin ki? Eğer kendisi cumhurbaşkanı seçilirse, kısıtlı yetkilerini arttırmak için sürekli uğraşması gerekecek. Öbür taraftan eğer başbakan olarak kalırsa, hangi partiden olursa olsun seçilmiş bir cumhurbaşkanıyla yetkilerini ve halkın sevgisini paylaşacak. Belki de sadece bu gerçek, bu önerinin günlük politik kaygılarla önerildiğinin en önemli kanıtıdır.<o:p></o:p></span></span></span></span></b></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: 'lucida grande';"><b><span style="color: black;"><span class="Apple-style-span" style="font-weight: normal;"><span class="Apple-style-span" style="font-size: medium;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'times new roman';"><br />
</span></span><span class="Apple-style-span" style="font-size: medium;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'times new roman';"> </span></span></span></span></b></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: 'lucida grande';"><b><span style="color: black;"><span class="Apple-style-span" style="font-weight: normal;"><span class="Apple-style-span" style="font-size: medium;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'times new roman';">İkinci yol, cumhurbaşkanını halka seçtirip yukarıda saydığım bir yığın düzenlemeyi de beraber yapmaktır, yani yarı yarı-başkanlık sistemine anayasal olarak geçmektir. Bu nispeten daha aklıbaşında bir yoldur. Ancak, bu durumda bu kadar kapsamlı bir değişikliğe gerek var mıdır sorusunu sormak gerekir. Yani, Türkiye’nin demokratik sistemindeki sorunlar parlamenter sisteminden mı kaynaklanmaktadır? Yarı-başkanlık sistemi bu sorunlara yanıt bulabilecek midir? Bu sorulara olumlu yanıt vermek zordur. Parlementer sistemler dünyada genelde demokratik düzeni yaşatmak açısından başkanlık sistemlerinden daha başarılı olmuşlardır ve Türkiye de bütün sorunlarına rağmen 1950’den itibaren kendi gelir grubundaki ülkeler içinde çok da fena bir portre çizmemiştir (özellikle başkanlık sistemini benimsemiş ülkelere göre). Türkiye’nin birçok demokratik krizinin kökenini sosyoekonomik ve ideolojik yapıda ya da bazı politikacıların siyaset yapma şeklinde aramak daha doğru olacaktir. Kısaca, kökleri 1876’ya kadar giden meclis merkezli siyasal sistemimizi değiştirmek için hem bugünkünden çok daha ciddi bir kriz gerekir, hem de bu krizden sonra uzun uzun düşünmemiz, tartışmamız.</span></span></span></span></b></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: 'lucida grande';"><b><span style="color: black;"><span class="Apple-style-span" style="font-weight: normal;"><span class="Apple-style-span" style="font-size: medium;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'times new roman';"><br />
</span></span><span class="Apple-style-span" style="font-size: medium;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'times new roman';"> </span></span></span></span></b></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: 'lucida grande';"><b><span style="color: black;"><span class="Apple-style-span" style="font-weight: normal;"><span class="Apple-style-span" style="font-size: medium;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'times new roman';">Kaldı ki, genelde ülkeler sonucu belirsiz bu kadar kapsamlı bir yeniden yapılanmaya dünya savaşları, ülkenin bölünmesi, çok uzun dönemli otoriter yönetimden çıkmak (doğu avrupa’da komünist düzenin, İspanya ve Portekiz’de faşist rejimlerin, Latin Amerika’da uzun dönemli askeri yönetimlerin yıkılması gibi) gibi müddetli veya çok ciddi kesintilerden sonra gitmişlerdir. Türkiye eğer bu ikinci çözüm yolunu seçerse, cumhurbaşkanını mecliste seçemedik haydi bütün anayasamızı, parti sistemimizi, seçim sistemimizi değiştirelim diyen ilk ülke olabilir. Kısaca bu yolu seçmek de çok anlamlı değildir, buna rağmen eğer bir AKP çoğunluğu gelirse ve halk bunu istiyor propagandası sürerse Türkiye siyaseten bu riskli yola sürüklenebilir.<o:p></o:p></span></span></span></span></b></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: 'lucida grande';"><b><span style="color: black;"><span class="Apple-style-span" style="font-weight: normal;"><span class="Apple-style-span" style="font-size: medium;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'times new roman';"><br />
</span></span><span class="Apple-style-span" style="font-size: medium;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'times new roman';"> </span></span></span></span></b></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: 'lucida grande';"><b><span style="color: black;"><span class="Apple-style-span" style="font-weight: normal;"><span class="Apple-style-span" style="font-size: medium;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'times new roman';">Aslında cumhurbaşkanı seçimi meselesinin çok basit çözümleri var, yani Erdoğan’ın sürekli bahsettiği “azınlığın çoğunluğa tahakkümünden” (Zaman, 23 Mayıs 2007) kurtulmanın tek yolu kendi önerdiği çetrefilli ve tehlikeli yol değil. Bu basit çözüm (buna da üçüncü yol diyelim), cumhurbaşkanının yetkilerini kısmaktır -- yani ödülü küçültmek, mevkinin siyasal olarak önemini azaltmaktır. Çünkü bugünkü haliyle, atama ve bazı kritik yetkileri dolayısıyla cumhurbaşkanlığı önemli bir kurum fakat anayasal olarak sorumsuz. Bir başka değişle, şu anda siyaseten cumhurbaşkanını kendi tarafında tutmak önemli. Eğer cumhurbaşkanlığının sistem içinde önemi azaltılırsa meclis tarafından seçilmesi de sorun olmaktan çıkar. Böyle bir makam için yapılacak seçimde de partilerimiz kolayca cumhurbaşkanını seçer. Bu değişiklik Anayasa’da çok daha az kapsamlı bir değişiklikle halledilebileceği gibi, rejimin parlementer yapısını da değiştirmeyeceğinden (aksine sağlamlaştıracağından) sistemin başka ögelerinde revizyona gitmeyi de gerektirmeyecektir. Ancak bu çözüm siyaseten mümkün görünmüyor, çünkü bu çözüm bu saatten sonra AKP destekçileri tarafından bir yenilgi olarak algılanacaktır.<o:p></o:p></span></span></span></span></b></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: 'lucida grande';"><b><span style="color: black;"><span class="Apple-style-span" style="font-weight: normal;"><span class="Apple-style-span" style="font-size: medium;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'times new roman';"><br />
</span></span><span class="Apple-style-span" style="font-size: medium;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'times new roman';"> </span></span></span></span></b></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: 'lucida grande';"><b><span style="color: black;"><span class="Apple-style-span" style="font-weight: normal;"><span class="Apple-style-span" style="font-size: medium;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'times new roman';">Dördüncü yol ise Türkiye’nin uzun yıllar izlediği Kıbrıs politikasını değerlendirmek için kullanılan ‘çözümsüzlük çözümdür’ anlayışı: hiçbir değişiklik yapmamak. Anayasa mahkemesinin 367 şartı Özbudun’un da iddia ettiği gibi “maalesef, toplumumuzun geniş kesimlerinde Mahkeme'nin, hukuki gerekçelerden çok, siyasi şaiklerle hareket etmiş olduğu izlenimini uyandırabilecek ve uzun yıllar tartışılacak niteliktedir” (Zaman, 03 Mayıs 2007). Mahkemenin kararını önceleyen politik sürecin vehametinin (özellikle muhtıra) Özbudun’un bu yargısını doğruladığını düşünüyorum. Ancak kararın alınma sebepleri ile sonuçlarını ayırmak gerek. Sonuçların ise anayasa hukuku açısından değil de siyaset bilimi açısından analizini yaparsak, bu kararın başbakanın defalarca dile getirdiği gibi “azınlığın çoğunluğa tahakkümü”, ya da “TBMM cumhurbaşkanını seçmesin” (Zaman, 29 Mayıs 2007) anlamına gelmediğini düşünmek mümkün. Hatta rahatlıkla söylenebilir ki, Erdoğan’ın bu yazı yazılırken dile getirdiği “bakınız şu anda Türkiye bu şeçimlerden sonra bir Cumhurbaşkanlığı şeçimi krizi ile karşı karşıyadır” (Vatan, 22 Haziran 2007) sözü kesinlikle yanlıştır. Tabii ki ‘mutlaka bir kriz çıkartmam gerek’ şeklinde bir düşüncesi varsa onu kimse durduramaz ancak mahkemenin bu kararı meclisin cumhurbaşkanını seçmesini engellemez.<o:p></o:p></span></span></span></span></b></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: 'lucida grande';"><b><span style="color: black;"><span class="Apple-style-span" style="font-weight: normal;"><span class="Apple-style-span" style="font-size: medium;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'times new roman';"><br />
</span></span><span class="Apple-style-span" style="font-size: medium;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'times new roman';"> </span></span></span></span></b></span></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: 'lucida grande';"><b><span style="color: black;"><span class="Apple-style-span" style="font-weight: normal;"><span class="Apple-style-span" style="font-size: medium;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'times new roman';">Mahkemenin kararı siyaseten şu anlama gelecektir: meclisin çoğunluğuna (276’dan çok 367’den az) yakın duran bir aday uzlaşma yoluyla seçilir. Çünkü bu değişiklikle meclis cumhurbaşkanını seçemezse derhal seçimlere gitmesi gerektiği kuralı değiştirilmiyor -- hayır oyu bile verse 367 vekilin mecliste bulunması kuralı getiriliyor. Ayrıca, sonuçta, hala üçüncü turda üye tam sayısının salt çoğunluğu yetiyor. Bu siyaset su demektir: meclisin çoğunluğunun istediği bir aday (276 ile 367 arası), eğer muhalefetin bir kısmının da seçtirmemek için vekillik hayatlarını riske atacakları kadar rahatsız olmadıkları bir adaysa, o aday en kötü ihtimalle 3. turda, 276 oyla seçilir. Çünkü muhalefet milletvekilleri 1. turda hayır oyu verseler bile meclise girerler. Bunun sebebi de aslında çok basit. Özellikle nispeten yeni bir mecliste, hiçbir milletvekili (ve muhalefet partisi) kolay kolay tekrar seçimlere gitmek gibi bir riski göze alamaz. Kısaca, azınlığın çoğunluğa (276’dan çok ama 367’den az) tahakkümü diye birşey söz konusu olamaz çünkü muhalefetin meclise girmeme kararının kendilerine de çok ciddi bir maliyeti var – seçimlere gitmek. Kolay değil milletvekillikleri sona erecek. Seçim demek, bir daha seçilebilecek bir sırada yer alıp alamayacakları, yeterli oyu alıp alamayacakları belli olmayacak demektir. Ayrıca, yeni bir seçimin maddi ve manevi maliyetlerini de göz önünde bulunduracaklardır.<o:p></o:p></span></span></span></span></b></span></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: 'lucida grande';"><b><span class="Apple-style-span" style="font-size: medium;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'times new roman';"><br />
</span></span></b></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: 'lucida grande';"><b><span style="color: black;"><span class="Apple-style-span" style="font-weight: normal;"><span class="Apple-style-span" style="font-size: medium;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'times new roman';">Peki nasıl bu sefer CHP, ANAVATAN, ve DYP milletvekillerinin çoğunluğu meclise girmeme kararı alabildiler? Çünkü çok kısa bir süre sonra zaten seçimler yapılacaktı yani milletvekillerinin görev süreleri sona erecekti -- tabii oyunun kuralları Anayasa Mahkemesi tarafından oyunun ortasında değişitirldiği için AKP de uzlaşma aramadı. Bu demektir ki, meclise girmemenin maliyeti onlar açısından çok az oldu. Kısaca, eğer 22 Temmuz seçimlerinden sonra AKP yine 276 ile 367 arasında milletvekili çıkartırsa ve biraz da uzlaşırsa, muhalefet partileri de hayır oyu kullanmak için bile olsa kesinlikle meclise gireceklerdir (hayır demek için de olsa) ve AKP’nın adayı 3. turda seçilecektir. Bir başka değişle, Meclis daha yeni oluşmuş olacağı için, muhalefet milletvekilleri açısından meclisi feshetmenin maliyeti de yüksek olacak ve AKP’nın en çok istediği aday olmasa bile ikinci veya üçüncü tercihi 3. turda da olsa seçilebilecektir – bütün bu gelişmeler yaşanmış olmasa Abdullah Gül, ama bu saatten sonra da en azından Nevzat Yalçıntaş, Abdüllatif Şener gibi bir aday, ya da muhafazakar AKP eğilimli bir profesör.<o:p></o:p></span></span></span></span></b></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: 'lucida grande';"><b><span style="color: black;"><span class="Apple-style-span" style="font-weight: normal;"><span class="Apple-style-span" style="font-size: medium;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'times new roman';"><br />
</span></span><span class="Apple-style-span" style="font-size: medium;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'times new roman';"> </span></span></span></span></b></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: 'lucida grande';"><b><span style="color: black;"><span class="Apple-style-span" style="font-weight: normal;"><span class="Apple-style-span" style="font-size: medium;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'times new roman';">Önemli olduğu için tekrar etmekte fayda var: Muhalefet partilerinin meclise girmeyerek ülkeyi erken seçime zorlama tehdidi sonuçta çok küçük bir güçtür ve olsa olsa iktidarın, muhalefetin en rahatsız olduğu adayı seçtirememesine yeter. Tabii muhalefetin bu gücü meclisin görev süresinin dolmasına yakın (mesela iktidarın beşinci yılında) artacaktır ve öyle bir durumda iktidarın üçüncü tercihi bile muhalefetin meclise girmeyerek seçimleri zorlamasını getirebilir. Büyük ihtimalle cumhurbaşkanlığı seçimi öyle bir zamana rastlarsa iktidar da zaten bunu öngörerek erken seçim kararını alıp cumhurbaşkanını yeni meclise seçtirir -- eğer çok yıpranmış bir iktidarsa seçime gitmek yerine daha çok uzlaşmayı seçebilir tabii. Yani Anayasa Mahkemesinin kararı bugünden sonra meclisi bir daha cumhurbaşkanı seçemeyecek bir duruma sokmadığı gibi, azınlığın çoğunluğa tahakkümünü de getirmiyor sadece azınlığın da cumhurbaşkanlığı seçiminde ufak da olsa bir sesi olmasını sağlıyor. Niye sesi oluyor azınlığın? Çünkü meclise girmemekle tehdit edebilir çoğunluğu. Niye sesi çok az? Çünkü meclise girmeme tehdidi kendisi için de çok maliyetli, yanı pek inanılır ve kullanılabilir bir tehdit değil.<o:p></o:p></span></span></span></span></b></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: 'lucida grande';"><b><span style="color: black;"><span class="Apple-style-span" style="font-weight: normal;"><span class="Apple-style-span" style="font-size: medium;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'times new roman';"><br />
</span></span><span class="Apple-style-span" style="font-size: medium;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'times new roman';"> </span></span></span></span></b></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: 'lucida grande';"><b><span style="color: black;"><span class="Apple-style-span" style="font-weight: normal;"><span class="Apple-style-span" style="font-size: medium;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'times new roman';">Kısaca oyunun kuralları Anayasa Mahkemesi tarafından oyunun ortasında değiştirildiği için AKP tarafından (haklı olarak) öngörülemedi ve sonucunda bu durum AKP’nin istediğimi seçtiririm düşüncesiyle: 1) uzlaşma yolunu seçmemesine; 2) erken seçim kararı almamasına sebep oldu. Büyük ihtimalle, oyunun kuralları baştan belli olsaydı, AKP beşinci yılındaki bir meclise cumhurbaşkanı seçtirmek yerine, erken seçime gitmeyi tercih ederdi. Yeni mecliste de 276 ile 367 arası bir sandalyesi olması durumunda, muhalefeti yukarıda saydığım isimlerden biri etrafında uzlaşmaya zorlardı. <o:p></o:p></span></span></span></span></b></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: 'lucida grande';"><b><span style="color: black;"><span class="Apple-style-span" style="font-weight: normal;"><span class="Apple-style-span" style="font-size: medium;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'times new roman';"><br />
</span></span><span class="Apple-style-span" style="font-size: medium;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'times new roman';"> </span></span></span></span></b></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: 'lucida grande';"><b><span style="color: black;"><span class="Apple-style-span" style="font-weight: normal;"><span class="Apple-style-span" style="font-size: medium;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'times new roman';">Sonuçta, Anayasa Mahkemesinin kararı antidemokratik bir sürecin etkisiyle de alınmış olsa, sonuçları açısından bugünkü Cumhurbaşkanının yetkilerine uygun bir seçilme şekli ortaya çıkartıyor. Halihazırdaki T.C. Anayasası cumhurbaşkanına ortalama bir parlementer sisteme göre biraz fazla yetki veriyor, ancak, Mahkemenin yeni yorumuyla bu şekilde donatılmış bir cumhurbaşkanı gerçekleşebilir bir uzlaşma yoluyla seçileceği için yetkilerine uygun bir meşruiyeti de olabilecek. Sadece uzlaşma değil, gerçekleşebilir bir uzlaşma, çünkü meclis çoğunluğunun kesinlikle daha çok gücü olacak ama muhalefetin de sürece (ancak özel koşullarda çalıştırılabilen meclise girmeme zayıf tehdidi sayesinde) biraz etkisi olabilecek. Aslında belki de bundan daha siyasal olarak sağlıklı bir durum olması zor olurdu. Mahkemenin bu yorumuyla muhalefetin gücü seçim zamanı yaklaştıkça (yani meclis eskidikçe) artıyor ve iktidar daha çok uzlaşmak veya seçime gitmek zorunda kalıyor. Ancak yeni seçilmiş ve halktan daha yeni onay almış bir mecliste muhalefetin oturuma katılmama tehdidi inanılır olmayacağı için gücü az oluyor ve iktidarın ilk tercihlerinden biri seçiliyor. Her halükarda meclis çoğunluğunun takdir ettiği, sayısal olarak azınlığının da kabul edebileceği bir isim cumhurbaşkanı oluyor. Bu durum şu andaki cumhurbaşkanının yetkilerine fevkalade uygundur. Kısaca, siyasal saiklerle verilmiş bir karar da olsa Anayasa Mahkemesinin kararı sonuçları itibariyle (ilginç bir şekilde) anayasanın öngördüğü cumhurbaşkanına uygun bir seçilme şekli oluşturuyor.<o:p></o:p></span></span></span></span></b></span></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: 'lucida grande';"><b><span style="color: black;"><span class="Apple-style-span" style="font-weight: normal;"><span class="Apple-style-span" style="font-size: medium;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'times new roman';"><br />
</span></span><span class="Apple-style-span" style="font-size: medium;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'times new roman';"> </span></span></span></span></b></span></div>
<div style="margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: 'lucida grande';"><b><span style="color: black;"><span class="Apple-style-span" style="font-weight: normal;"><span class="Apple-style-span" style="font-size: medium;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'times new roman';">Maalesef, bu yol da AKP tarafından kabul edilebilecek gibi görünmüyor ya da Sezer’in veya CHP’nin Mahkemeye başvuruları sonucu yine bu yolla yeni cumhurbaşkanı seçilse bile AKP bu durumdan seçim sırasındaki propagandasıyla kazanç sağlayacak gibi görülüyor. Sonuç olarak, bu krizden çıkmak için yapılan demokratik açıdan sorunlu öneriler (bir ve ikinci yollar) siyasal açıdan mümkün ya da üzerine propaganda yapılabilir hale geldi. Öbür taraftan, krizin basit ve sağlıklı çözümleri (üçüncü ve dördüncü yollar) siyasal açıdan imkansız, ya da aleyhinde propaganda yapılarak puan toplanabilecek yollar haline geldi.<o:p></o:p></span></span></span></span></b></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: 'lucida grande';"><b><br />
</b></span></div>
</div>
Yunus Sozenhttp://www.blogger.com/profile/14161769543608835820noreply@blogger.com0